Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
>> dinle barışık veya dinsiz ama din düşmanı değil. Dinsel duyuyu hayatın içinde reddetmiyor ama ondan bağımsız bir alan veya alanlar da olsun istiyor. “Kültürler savaşı”nın ikinci perdesinde dinbazmuhafazakâr iktidarın kendi iççekişme, hesaplaşma ve çatışmalarının topluma ağır faturaları var. “Dinle oynama”nın, yani dinbazlığın bedelini diniçi sürtüşme, rekabet ve çatışmalarla ödüyorlar. Ben senden daha dindarım, ben ne dersem din odur kavgası bu. n Sabit durdukları konular ve durmayıp yola devam ettikleri göz önüne alınırsa incelediğiniz o tüm tarihsel yürüyüşte AKP, artık bir “arayış” içinde mi? n AKP’nin arayışı olamaz çünkü ortada AKP diye bir şey yok artık. Bir “partiadam” var! Esas, temel, ana sorun da bu. AKP’yi var eden, bu çorbada az ya da çok tuzu olmuş herkesin hayıflanması, dert etmesi, üzerinde düşünmesi gereken bir sorun bu. Bizlerden çok da onları bağlayan bir sorun... “AB VE ABD’YLE KAVGA HİKÂYE!” n AKP’nin, kuruluş ve vardığı noktadaki duygusu ile mayası nasıl darbe yedi? n AKP, demokrasi kültürünün olmadığı bir toplumsalkültürel arenada işletilen demokratik parlamenter siyasetin ürünü, yani bir “altı kavalüstü şişhane” durumu. Öyle olunca süreç, çoğulculuğun değil çoğunlukçuluğun, çoksesliliğin değil tekseslilik ve tekçiliğin, eşgüdüm içinde, eşitlerarasında birinci olarak hareket eden bir liderliğin değil “lider kültü”nün önünü açtı. n Çalışmanızda, Türkiye’de 1960’ların sonunda belirmiş ve İslâm’ı esas alan siyasal hareketin serüveninde, Erbakan’dan Erdoğan’a önemli farklılıkları ayrıntılarıyla değerlendiriyorsunuz. En belirleyici ve makas değişikliğine neden olan hangisi? n En belirleyici ve makas değişikliğine neden olan, elbette kapitalizmle ilişki! Erbakan, Batı kapitalizmine karşıydı ve kendince fantastik de olsa özgün bir İslâmî düzen (Millî Görüş) arayışı içindeydi. O, kapitalizmi haram sayıyordu. AKP ve Erdoğan ise kapitalizmi helal sayan bir İslâmcılık, daha doğrusu Postİslâmcılığın karşılığı. O yüzden Batı’yla, AB ve ABD ile istedikleri kadar kavgalı görünsünler, bu hikâye. Sistemin bir parçasısınız, kime ne afratafra yapıyorsunuz! n Siyasal İslâm’ın serüveni içinde hedef kitle(ler) nasıl başkalaştı? Yakın gelecekte hangi şekillere girebilir? Sizce inşa nasıl sürecek? n Siyasal İslâm’ın hedef kitlesi bir yandan “sınıf atladı”. Ortasınıflaştı. Burjuvalaştı. Sermayedarlaştı. Mağduriyetten “mağruriyet”e sıçradı. Daha öncesinde iktidara maruz kalırken artık iktidar üretir, iktidarın nimetlerinden nasiplenir ve başkalarını mağduriyete uğratır, mağduriyetlere seyirci kalır, hatta bu mağduriyetlerden geçmişin hıncı yolunda içten içe haz alır durumageldi. Diğer yandan yoksullukla ilişkisi de kitleleri inşaata dayalı büyüme modelinden nasiplendirme ekseninde bir “Ben de isterem”ciliğin önünü açmaya doğru evrildi. “15 TEMMUZ, AKP’NİN ÖZÜNDEN BİR DABBE!” n 15 Temmuz darbe girişimine ne den “dabbe” diyorsunuz? n “Dabbe” kıyamet alâmeti demek ve Kur’an’da geçer. Darbe olduğunda bunun laikdemokratik toplum ve özgürlükler açısından böylesi bir kıyamet alâmeti sayılabileceği öngörüsünde bulunmuştum; nitekim OHAL’e, KHK’lere bakıldığında öyle de oldu. Ama “dabbe”, aynı zamanda “ağaç kurdu” demek ve her ağacın kurdu, özünden olur! Türkiye’de 15 Temmuz’u yapanlar, yıllarca AKP ile beraber iktidar ortağıydı. Bir noktadan sonra kendi içiktidar kavgalarına koyuldular ve ülkeyi mahveden bir sürecin son noktasında da 15 Temmuz’a maruz kaldık hepimiz. İşte 15 Temmuz darbesi, aynı zamanda AKP’nin özünden bir “dabbe”nin marifeti. n Kitapta üzerinde sıkça durulan Selefî İslâm nedir, mayaya nasıl tutturulur ve topluma nasıl yutturulur? n Selefî İslâm, tarihsel, kültürel ve geleneksel İslâm’ın reddine dayalı, sadece Kur’an’ı ve hadisleri esas alan bir anlayış. Bir “İslâmi özcülük” iddiası... Peygamber’den sonra İslâm topraklarında hayata geçmiş her uygulamayı sapma, yanlış, dindışı (bid’at) sayar. İslâm’da teoloji, felsefe, tasavvuf gibi mistik, entelektüel eğilimleri reddeder. Tarikatları da lanetler. Onun, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda türemiş kolu olan Vahhabilik de varlığını Osmanlı nefretine borçludur. Arap Ortadoğusu’nda yaygın, El Kaide’nin IŞİD’in ana rahmi olan bir anlayış bu. Bizim AKP, NeoOsmanlıcılık’la Ortadoğu’ya açıldıkça AntiOsmanlıcı Selefiliğe battıkça battı. “REFERANDUM HAYIRLI OLSUN!” n Tarikat ve cemaat çevreleri, iktidarla bileşir veya ittifak yaparken ne kadar temkinliydi ya da temkinli miydi? Şimdi ise Erdoğan’dan hem korkuyorlar, hem ne? n Tarikat ve cemaat çevreleri bu iktidarla kültürel meşruiyet ve “ekonomik meşguliyet” kazandı! Önlerine inanılmaz fırsatlar açtı bu iktidar onların. İslâmi deyişle “takva” (dünyadan sakınma) üzere olmaktan çıkarak “masiva”ya (yalan dünyaya) gark ve ram oldular. Kitapta iddia ettiğim ve temellendirdiğim üzere holdingleştiler. Mürşitler müteşebbisleşti, müritler müşterileşti! Elbette AKP, bu fırsatları açarken aynı zamanda onları kendisine göbekten bağlı hâle de getirdi. Tabii artık AKP demeyelim, Erdoğan diyelim! Erdoğan’dan korku, onlar nezdinde en çok para korkusu çünkü bu imkânların önünü açtığı gibi kapatabilir de. O yüzden bir müteahhit iktidara karşı ne pozisyonda ise “meşayih” (şeyhler) de üç aşağı beş yukarı aynı durumda. n Referanduma ilişkin son sözlerle bitirelim söyleşimizi... n Ne diyelim, hayırlısı olsun!.. n Parti, Cemaat, Tarikat2000‘ler Türkiyesi‘nin DinbazPolitik Seyir Defteri / Tayfun Atay / Can Yayınları / 208 s. KItap 156 Nisan 2017 ayrıntılarönemlidir Mircea Cartarescu Nostalji Çeviri: Hüseyin Tüzün Edebiyat, 352W sayfa Romanya’nın adı Nobel adayları arasında geçen çağdaş yazarı Mircea Cartarescu, şaşırtıcı kitapların yazarı. Nostalji’de Bükreş’te geçirdiği çocukluk ve ergenlik dönemini masalsı, fantastik öğelerle işlerken, okuru ilginç ayrıntılar ve yarattığı gerilimlerle sarsıyor. Aşkın gizemlerini, değişen Bükreş kentinde ve kırsalda yaşananları, güzelliğe, birleşmeye duyulan özlemleri dile getiriyor. Hasan Sever Su Duydum Türkçe Edebiyat, 192 sayfa Joseph Roth Sonsuz Kaçış Çeviri: Ahmet Arpad Klasik, 160 sayfa www.ayrintiyayinlari.com.tr online@ayrintiyayinlari.com.tr twitter.com/ayrintiyayinevi facebook.com/ayrintiyayinevi instagram.com/ayrintiyayinlari