24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

>> dız veren Hürriyet gazetesini de eleştirmiştim. Nur, Amazon kitap satış sitesinin de aynı uygulamaya sahip çıktığını söyleyince “Amazon bir satış firmasıdır hedefi satışlarını artırmak. Hürriyet ise kitabı tanıtmaya çalışmaktadır, bunun saygın yolu da amaca sözcüklerle ulaşmaktır” demiştim. 4168 Kitap önerileri: Hadi Yarın GörüşürüzWilliam Maxwell (Çev. Çiğdem E. İpek), Jaguar Kitap / CereyanlarTanıl Bora, İletişim / Enver Ercan, Şairle SöyleşilerHaz. Özge Ercan, Yasakmeyve / YılkıHasan Eken, Derin Yayınları / Ada ile BrunikLevent Yılmaz, CAN / Çaykovski İstanbul’daEmre Aracı, İş Kültür / VeysTurgut Uyar, YKY / Sen ve BenAhmet Erol, Doğan Novus / Türk Edebiyatında Yazarlar ve Şairler SözlüğüHikmet Altınkaynak, CAN / KulSeray Şahiner, CAN / Yonca Lana FerideVivet Kanetti, Sanatatak / Aşina KarşılaşmalarAkın Ersöz, Penguen Yayınları / İnsan ve İnsanın YaratılışıYüksel Arslan, Jacques Vallet (Çev. Esra Özdoğan), SEL… Morris Katz, dünyanın en hızlı ressamı. 4169 Morris Katz (19322010) dünyanın en hızlı çalışan ressamıydı; otuz saniyede bir resim bitirirdi. Gözde sanat ortamı tuvalet kâğıtlarıydı, altmış yılda 225 bin tablo satmıştı. Çoğu işi 100 dolardan satılsa da bazı önemli müze ve sanat galerilerinde yapıtları bulunurdu. 600 kez televizyona çıkmıştı ve takma adı Yidişçede Mashugana (hafif kaçık) idi… 4170 Geçen Sonbahar’da Paris, Petit Palais’de önemli bir sergi vardı; “Oscar WildeL’impertinent Absolu (Mutlak Küstah) adlı sergiye heyhat gidemedim ama sergi katalogunu getirttim. Etkinliğe koleksiyonlarından parçalarla katkıda bulunan iki önemli koleksiyoner Wilde’ın torunu Merlin Holland ile Ömer Koç idi. Üstattan imzalı nadir kitaplar ve mektuplarla Ömer Koç’un küresel bir koleksiyoner olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır. Aforizmanın peygamberi Oscar Wilde’ın özgün bir aforizması da demek ki İstanbul’daymış: “Ancak sığ insanlar dış görünümü yargılamazlar. Dünyanın gizemi görünmeyende değil görünendedir.” 4171 “O İyi Kitaplar Olmasaydı”danEmin Özdemir: “Bilinen bir gerçektir, okuduğumuz yapıtlar, belleğimizde yazarına dönük bir imge yaratırlar. Peki nasıl bir Thomas Bernhard imgesi oluşmuştu bende? Yoğunlaştırarak söyleyeyim: Öfkenin, nefretin toprağını sürekli eşeleyen bir yazar. İnsan beyninin barındırdığı çirkinliklerin, bayağılıkların röntgenini ustaca çeken, görüntüleyen. İnsandan umudunu kesmiş, insan sevmezin biri. Dilsel şiddeti değişik düzeylerde kullanabilen bir usta. Gerçekten de böyle biri midir Bernhard? Algılayışa göre değişir. Sözgelimi ölümünden önce onunla görüşen Alman gazeteci Asta Scheib, Bernhard’ın tinsel portresini şu nitelendirmelerle çiziyor: “İnatçı ve muhteşem münzevi... Hiciv trajedi üstadı... Ölüm mizahçısı... Acı çeken asi... Huysuz mizaçlı ümitsizlik virtüözü... Hüzün ve kasvet âşığı...” ...Okurlarına okuma teri döktürten, zor bir yazar Bernhard. Dediğim gibi onu okumak, kabuğu sert, dikenli bir meyveyi, besleyici yanı, hoş ve güzel tadı için zahmetli de olsa soyup yemeye benziyor.” 4172 Şahabettin ElNuveyri (12791333) Mısırlı devlet adamı, bibliyofil ve yazardı. Memlük İmparatorluğu’nda üst düzey yöneticilik yapmış, 1310’da emekliğe ayrılınca hayatını, dokuz bin sayfa ve otuz üç ciltten mürekkep ansiklopedisi “Âlimlik Sanatında Son Nokta” adlı yapıtın tamamlanmasına adamıştı. Yazarın günlük hayat, tarih, İslam ve edebiyata dair görüşlerini yansıtan kitabat bir döneme tanıklık etmesi açısından önemli, tuhaf ve yer yer komiktir. Lübnanlı akademisyen Doç. Dr. İlyas Muhanna, üç yüz sayfalık bir seçkiyi İngilizcede yayımlamış (Penguin Books), yayınevlerine ve bibliyofillere önemle duyurulur. 4173 “Âlimlik Sanatında Son Nokta”ya göre edebiyatta “divan” hakkında etimolojik iki seçenek: i) Pers hükümdarı Hüsrev bir gün âlimlerinin hararetli bir şekilde tartışarak notlar aldığını görünce “Bunlar divane” demiş. Bunun üzerine, alimlerin üzerinde oturdukları yere ve el yazması kitaplara “divan” denir olmuş. ii) Divan, Farsçada “Şeytanlar” anlamına da gelir. Âlimlerin, zeki, araştırmacı ve aykırı olması yüzünden toplandığı yere de divan denmiş. 4174 “Dr. Albay Ali Osman Onbulak ve Ailesi’nin Hayat Öyküsü”Sermet Onbulak: Bir Osmanlı ailesinin onurlu yaşamöyküsüdür. Askerî Doktor Ali Osman Onbulak (18701944) Tıbbiye’de öğrenciyken İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katılır, görevi Cemiyet ile Jön Türkler arasında irtibatı sağlamaktır. 1896’da Tıbbiye son sınıf öğrencisiyken tutuklanır. Konuşturulamayınca Trablusgarp’a sürgün edilir. Orada öğretmenlik yaparken Giritli bir ailenin kızı olan Zinet Hanım’la evlenir. 1908’de İstanbul’a dönüp mezun olur. Konuk olarak katıldığı bir Cemiyet toplantısında fikirlerini açıklayınca gıyabında öldürülmesi için karar alınır. Kararı duyunca İşkodra’ya kaçar, Üsküp’te doktorluk yapar. Balkan Savaşı’nda Osmanlı saflarında yer alır. Aklanınca İstanbul’a döner. Çanakkale Savaşları’nda Mustafa Kemal’le tanışır. Arabistan çöllerinde, Kurtuluş Savaşı’nda Afyon, Akşehir, Eskişehir, Kayseri ve Konya’da zor koşullarda görev yapar. 1927’de Ankara’ya yerleşir, 1930’da emekli olunca İstanbul’da Saraçhanebaşı’na yerleşir. Onurlu, alçak gönüllü bir insan; örnek bir aile reisidir, dokuz çocuğu da üniversite mezunu olur… Sermet Onbulak (doğ. 1922) Dr. Ali Osman Bey’in oğluydu. Babasının ve ailesinin yaşamöyküsünü anlatırken fonda Osmanlı’nın son günlerinden ibret dolu bilgiler vermektedir. Kitabı yakın tarihimize önemli dipnotlarla doludur. Sohbet üslubuyla okurunu sürükler bir havası vardır. Sermet Bey’i bu katkısı için saygıyla kutlarım. 4175 MÜJDAT (G)EZEN n KItap 116 Nisan 2017
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle