Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
WOLFGANG BORCHERT’TEN “HAYIR DE!” OKURLARA Umut hep var... Celâl Üster’in çevirdiği ve Tan Oral’ın çizgileriyle zenginleşen Wolfgang Borchert’in “Hayır De!” isimli manifestosu, yakın geçmişin savaş deneyimine bir başkaldırı. alİ bulunmaz alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr W olfgang Borchert, yirmi altı yıllık yaşamının büyük bölümünü, tutkuyla bağlı olduğu tiyatronun kötü bir temsili gibi geçirir. Almanya’da İkinci Dünya Savaşı sonrası filizlenen Yıkım Edebiyatı’nın (Trümmerliteratur) en önemli temsilcilerinden biri olan Borchert, savaş döneminde cepheden cepheye gönderilmekle kalmaz, kendisini kasten yaraladığı iddiasıyla yargılanırken hakkında ölüm cezası istenir. Aynı yıllarda karaciğer hastalığı ve Nazilerle mücadele ederken tiyatro derslerine katılıp piyes, öykü ve şiirler kaleme alır. Dışavurumcu ve trajik üslubu, o zamanın (başını Erich Kästner’in çektiği) ahlakçı damarıyla birleşince Borchert, hem savaşı eleştiren hem de mizahı konuşlandırdığı ürünler ortaya koyar. Savaş sırasında başına gelen bir dizi korkunç olayın, kendisini yazıya daha çok bağladığını söyleyen Borchert, bunalımdan sıyrılmayı başaranların portrelerini eserlerinde yalın ve etkili bir dille anlatır. Borchert’in bir özelliği de savaş ortamında son derece sert ve doğrudan hâle gelen dil ve söylemi, kendi sade biçemiyle birleştirmesi. Böylece yazar, yeryüzünün herhangi bir noktasında rahatça anlaşılabilecek yapıtlar üretebilmişti. Üstelik bunların önemli bir bölümünü şiir ve öyküler oluşturuyordu. SLOGAN VE UYARI Savaşın, hayatın dışına ittiği fakat bu dışlanmışlıkla kendisini geliştirip kalemine sarılan Borchert, savaş karşıtı eserler üreten en önemli aydınlardan biri oldu. Hayır De!, onun hasta yatağında yazdığı ve ölümünden sonra dünyayı sallayan bir başkaldırı metni, bir manifestoydu. Borchert, 1946’da başlayıp 1947’de tamamladığı kitabında, hayır demenin, savaşa direnme yollarından biri olduğunu haykırıyor; epey cephe, kent ve hapishane gezip farklı sosyal tabakalardan kişilere temas ettiği için sağlıklı gözlem yapma imkânı bulan yazar, Hayır De! manifestosunda çeşitli meslek gruplarına ve toplumun her kesiminden insana seslenirken savaşın kimseye bir şey kazandırmadığını sadece belli bir süre zafer hissi verdiğini anlatıyor. Bu bakımdan “Hayır”, hem bir slogan hem de yazarın deneyimlerinden süzülüp gelen bir uyarı. Vakti zamanında tüm Avrupa ülkelerinin kapısını çalan savaşla birlikte, savaşBorchert’in bir özelliği de savaş ortamında son derece sert ve doğrudan hâle gelen dil ve söylemi, kendi sade biçemiyle birleştirmesi. ta görev alması için kapısı çalınanlara sesleniyor Borchert. Kabuk bağlamayan yaralardan aldığı cesaretle acı bir döneme ilişkin, kısa ve nokta atışlar yapan cümlelerle başkaldıran yazar, yakın tarihte yaşananlardan yola çıkıp insanların karşılaşabileceği trajedilerden söz açıyor. TARİHSEL BİR ÇAĞRI Hayır De!, Borchert’in kurduğu bir tiyatro sahnesi aslında; yazıp yönettiği temsille yoldan gelip geçenleri uyarmaya çalışırken yıkımın anlamını harabeye çevrilen kentlerde dolanarak aktarıyor. Sıraladığı trajik durumların ardından sarf ettiği “Bunlar olacak” cümlesiyle Borchert, olanı göstermekle kalmıyor, kısa bir süre önce, tam zamanında “Neden?” diye sormayanlara da üstü kapalı bir eleştiri getiriyor. Peki, Borchert’in uyarıları ne? İşte bir örnek: “Sonra, deşilmiş bağırsakları ve zehirlenmiş ciğerleriyle son insan, ışıldayan güneşin ve yanıp sönen takımyıldızların altında bir başına dolanıp duracak; bir deri bir kemik kalmış, çılgına dönmüş son insan, uçsuz bucaksız mezarlar, dev beton blokların soğuk putları ve ıssız kentler arasında yalnız başına bir küfür gibi dolanırken şu korkunç soruyu soracak: Neden? Ve bu soru bozkırlarda hiç duyulmadan yitip gidecek, yıkıntılar arasında sürüklenip kiliselerin molozları arasında yok olacak, girilmez yeraltı sığınaklarına çarpıp parçalanacak...” Buna benzer uyarıların yer aldığı Hayır De!, Borchert’in son derece karamsar anları resmettiği fakat her şeye rağmen insanın elinde tavır almak ve umutlu olmak için seçenekler bulunduğuna dair tarihsel bir çağrı metni. n Hayır De! / Wolfgang Borchert / Çeviren: Celâl Üster / Çizimler: Tan Oral / Yordam Kitap / 48 s. Turhan Günay için... B ir yaz günü, 1991’in Yaz’ı olmalı; dün gibi gözlerimin önünde, oysa onca yıl geçmiş aradan. Marmara Adası, Çınarlı Köyü, bir akşamüstü, güneş yavaş yavaş inişe geçmiş, Turhan ile karşılaşıyorum kıyıda. Biz ünlü Akademili Mengü Amca’nın yerinde kalıyoruz, aklım dağlarda, kalbim dolunayda o sıra; bu mazeretim de olsa yaptığım ayıp! Bir rastlantı, “Aaa, sen de mi buradaydın, ben de buradayım” gibi şaşkınlıktan sonra sohbete başlıyoruz; bellek yanıltmıyorsa ağbisinin evinde kalıyor, bizim yere çok yakın. Konuşuyoruz ama adını bir türlü anımsayamıyorum, olacak iş değil! Kısa bir süre önce Atıl Ant’ın odasında yani AFA Yayınları’nda tanışmışız, sonrasında birkaç kez daha karşılaşmışız! Kaldı ki aynı mahalledeniz, Bâbıâli’den, o da bizim büyüklerimizden! Oysa hep güvenirim belleğime; gelmiyor işte aklıma, dayanamayıp soruyorum utana sıkıla, yüzüme bakmıyor, gözü uzaklarda “Turhan” diyor, yerin dibine giriyorum, adını nasıl anımsayamam! Kızdı bana diyorum herhalde ama öte yandan çok rahat, belli ki uygunsuz soruma aldırmıyor, gözleri hep uzaklarda ve biraz da sanki düşünceli, çok ayıp ettim diyorum içimden... Bu kez dayanamayıp ikincisini soruyorum, ne oldu gibisinden çünkü kendimi affettirme telaşı, o hiç oralı değil yine, her şey normal akıyor onun için; bense yavaş yavaş kumların içine giriyorum ama bir yandan da yiğitlik var, belli etmemeye çabalıyorum. Yine gözleri uzakta, sakin: “Yaa, çapariye çıkacağım, denize bakıyorum, karar veremedim” diye yanıtlıyor, rahatlıyorum; böylece balıkçı olduğunu da hiç unutmuyorum... Umarım bu yaz, Turhan Günay yine çapariye çıkacak. Rastgele... Atilla Birkiye KItap İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç l Genel Yayın Yönetmeni: Murat Sabuncu lYayın Yönetmeni: Turhan Günay l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam ve Pazarlama Danışmanı: Ayşe Cemal l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l 36 Nisan 2017 turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap