07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O KU RLA R A eni kitabı “Köpekler İçin Gece Müziği”nde, başlı başına bir roman kişisi olarak kurguladığı doğayı, açık bir dille kaleme alıyor Faruk Duman. Ne doğanın yönlendirdiği, öykülerini biçimlediği karakterler öyle çizili ne de doğanın kadim ve çetin alametleriyle, elementleri. Doğayı güzel ve şirin yönlerinden ele alırken; dev ve hükmedici yönleriyle de öne çıkarıyor Duman. Simgeselliğin yoğunluğunu arttırdığı yapıtında, insan hegemonyasının doğayı örseleyişini güçlü imgelemlerle anlatıyor. Roman kişileri, ormanın halkı, hele gecenin o acı müziğiyle çıldıran sakat köpekler bir potada karılarak ülkemizin ve insanımızın hallerine işaret ediyor. Gamze Akdemir, Duman’la “Köpekler İçin Gece Müziği” adlı romanını konuştu. Yücel Kayıran’ın son şiir kitabı “Çalgın” 2006’da yayımlanmıştı. Kayıran, sekiz yıl aradan sonra, “Son Akşam Yemeği” adlı yeni şiir kitabıyla döndü okurlara. “Son Akşam Yemeği”, gerek dili ve imgeleri, gerek temaları ve meseleleri, gerekse gerçekliği algılayışı bakımından, muhalif şiir anlayışının yenilendiği bir kitap. Kayıran, hayatımızın gerçekliğindeki trajik durumun üzerine örtülmüş ideolojik pembe örtüyü indiriyor. Kayıran, Coşkun Şenol’un sorularını yanıtladı. Hint asıllı Amerikan yazar Jhumpa Lahiri, bize Hindistan’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne uzanan bir hikâye anlatıyor: “Saçında Gün Işığı”. Hikâyenin ilk bölümünde, ön planda Hindistanlı bir ailenin iki çocuğu varken, yaşadıkları dönemin politik atmosferi, hem doğdukları Hindistan’da, hem kardeşlerden birinin geldiği ABD’de arka planda anlatılmakta. Kitabı Cem Tunçer değerlendirdi. Bol kitaplı günler... [email protected] [email protected] twitter: www.twitter.com/CumKitap Janet Frame’den “Sudaki Yüzler” Y Mor denizin sakinleri Janet Frame, yazdığı tüm kitaplarda mutlaka kendi hayatından irili ufaklı parçaları anlattı. “Sudaki İzler” de aynı özelliğe sahip. Frame, Istina Mavet karakteri yardımıyla hastane günlerinin trajikomik bir yansımasını okura sunuyor. r Ali BULUNMAZ emen her yazarın kendine göre takıntıları, hatta dışarıdan bakınca saçma gelecek huyları söz konusu. Belki de bunlar, yaratıcılıklarını besliyor, kim bilir. Bir de “yazmasaydım çıldırırdım” mevzu var ki artık neredeyse klişe haline geldi. Ama olayı tersine çevirirsek yazmadan önce çıldıranları, kaleme kâğıda sarılınca takıntıları hortlayanları saymak lazım. Mesela Janet Frame; çocukluk döneminde başlayan bir dizi ruhsal rahatsızlık, hayatı boyunca onu takip etmiş. Bu süreçte yazmayı sürdürmüş ve kitapları da hastalıklarının en ateşli dönemlerinde yayımlanmış. Frame’in kitaplarının tümünde, yaşamının belli dilimlerine ait belirgin izler mevcut. Trajik, gülünç ve hayli ilginç ayrıntılarla yüklü kitapları, hem kendisini anlatıp yaşadıklarını özetlemesini hem de bunlarla bir kurgu yaratmasını sağlıyor. Türkçede daha önce yayımlanan Baykuşlar Öterken’de yazar, kendini en açık şekilde ele verip özellikle çocukluk yıllarına odaklanıyor. Aynı zamanda rahatsızlıklarının başlangıcını ve benliğindeki etkilerini de konu alıyor. Bir Başka Doğru ise Frame’in yine otobiyografik özellikler taşıyan romanı. Fona Londra’yı yerleştirdiği bu kitapta, gençliği ve ailesinin ötesinde yazma eylemine yoğunlaşıp adeta roman içinde roman yaratıyor. Elbette onu bir gölge gibi takip eden hastalıklar bir kez daha karşımızda. KUTUP AYILARI VE KÖPEKBALIKLARI İnsanlar arasındaki en yalın ama ayrıntılarıyla oldukça vurucu hale gelen diyalogları yakalamada büyük ustalığa sahip Frame’in Sudaki İzler’i, akıl hastalığı ve akıl hastanesi ile oradaki insanlar arasındaki ilişkilerle yoğrulmuş bir metin. Istina Mavet adlı karakter ve lobotomiye (tedavi için beynin bir bölümünü öldürme yöntemi) hazırlanan hastaları konu alan romanı okurken Frame’in de bu “tedaviden” son dakikada kurtulduğunu hatırlamalı. Bu anlamda, Frame’le “mor bir denizde kutup ayıları ve köpekbalıklarıyla yüzen” Mavet arasında belli bir bağ var. Elbette Frame’in bir dönem kaldığı soğuk ve itici hastane odası ve koridorlarıyla da. Zaten Mavet’in betimlemeleri, Frame’in günlerini H şanları resmediyor. Ama her şey tersine dönüyor ve hastalar, doktorları ve hemşireleri deli olarak görüyor. Eve gitme umudunun da hastanede bir uyutma yöntemi olduğu çok açık. Kimi hasta yakınlarının “pahalı bir otel” gibi gördüğü bu yer, Mavet ve diğerleri için müthiş sinir harplerinin yaşandığı koca bir hapishane. “Tedaviye” yanıt vermeyenlerin bu tavrı anlaşılabilir hale geliyor böylece. “ÇIKINCA HER ŞEYİ UNUT, HİÇ YAŞANMAMIŞ SAY” Hastalar için zaman, eğlenceli renklerle bezeli ama durağan, onu kavramak ise topacı seyredip hareketlerine inanmaya çalışmaya benziyor. Mavet’in bu hayallerle örülü dünyası altı haftalık ev iznine de taşınıyor. Hastaneden uzaklaşması onu yeniden gözetim altına sokan süreci başlatıyor. Bu sefer “umutsuz” vakaların kaldığı ve Janet Frame, öbür kitaplarında ollobotominin merkezi sayılan duğu gibi Sudaki Çayır Evi’nde buluyor kendini. Yüzler’de de kendi Burası, özellikle de İkinci Kohastane geçmişinden bazı parçalar ğuş, gelenlere unutamayacakları sunuyor. Yazarın “dersler” verilen bir merkez. hem doktorlarla Buranın yazılı olmayan kuralı ise hem de diğer hastalarla ilişkisine “dünyanın yüzü aynı kalır, hasyoğunlaşan kitap, talar iyileşmez, çatı eriyip gitmez tek kişilik oda “reve yıldızları içeri almaz” şeklinhabilitasyonunu” da işliyor. Frame, de özetlenebilir. İşte Mavet’e önceki kitaplarında lobotomi yapılması gerektiğini olduğu gibi “Sudaki İzler”de de yine ay söyleyenlerin ve “ameliyat” sonrası tekrar eğitilmesini zorunlu rıntılarıyla vurucu hale gelen diyalog kılan anlayış bu. Öbür taraftan, lar kurguluyor. hastanenin diğer bölümünde verilen mesaj “Buradan çıktıktan geçirdiği o hastaneyi anlatıyor adeta. Büyük sonra her şeyi unut, hiç yaşanmamış say.” bir zihin karmaşası ve bulanıklığı da cabası. Hayli kafa karıştırıcı. “Sığır çobanı” diye nitelenen ve her “hataRomanda, Mavet’in başından geçenleri lı” davranışında hastaları “tedaviye” gönFrame’in yaşadıklarından ayrı düşünmek dermekle tehdit eden hemşireler ise yine imkânsız. Bu yüzden kitap, sanki Frame’in Mavet’le Frame’in ortaklığını vurguluyor. hastanede kaldığı zamanları kaydettiği bir Mavet ve arkadaşları, bir rüyada ya da günlüğe benziyor. Aynı önceki kitapları bambaşka bir âlemde “yaşarken” tek “gergibi. n çeklikleri” uygulanan “tedavi” ve onları bir [email protected] bitkiye çeviren, içinde ne olup bittiği oraya girmeden anlaşılamayan tek kişilik oda. Sudaki Yüzler/ Janet Frame/ Çeviren: Frame, kitapta Mavet öncülüğünde hasAyça Çınaroğlu/ Yapı Kredi Yayınları/ 252 tane ortamını anlatırken bu trajik mekânda s. onların gözünden, tepelerine çöken çalı TURHAN GÜNAY İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç t Genel Yayın Yönetmeni: Utku Çakırözer tYayın Yönetmeni: Turhan Günay tYazı İşleri Müdürü: Ayşe Yıldırım Başlangıç t Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı t Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. t İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 t Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. t Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden t Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü t Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya t Reklam Müdürü: Ayla Atamer t Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 t Yerel süreli yayın t Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 2 8 7 1 6 E K İ M 2 0 1 4 n S A Y F A 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle