06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

JeanJacques Rousseau’nun klasiği: “Toplumsal Sözleşme” Politik toplumun kaynağı Hakkında çok konuşulan ama gerçekte az okunan Fransız Devrimi’ne önemli fikrî katkıları olan, yazdıkları tarih içinde bir referans noktası haline gelmiş Rousseau’nun “Toplumsal Sözleşme”, üzerinden 250 yıl geçmiş olmasına rağmen, güncel siyasal tartışmalarımıza ışık tutmaya devam ediyor. Kitabın yapılan yeni baskısı, bu tartışmalara bir mum daha yakıyor. r Püren MUTLUTÜRK MERAL nsanlar neden bir toplum oluşturur, neden bir siyasal yönetim çatısı altında birleşirler? Böyle bir şeye niçin ihtiyaç duymuşlar ve hangi koşullar altında sınırsız özgürlüğe sahip oldukları doğa halinden medeni hale geçmişlerdir? Varlığımızı bildiğimizden bu yana içine doğduğumuz politik toplumun kaynağı nedir? Bu sorular, bilhassa teorik anlamda, siyaset bilimi ve siyaset felsefesinin en temel dertleri gibi görülebilir ancak insan aklı çerçevesinde sorgulama ve gözlem yoluyla bu soruların benzerlerinin üretilmesi, çoğaltılması mümkündür. Bu noktada, bahsi geçen soruları soran en temel metinlerden biri olarak Rousseau’nun Toplumsal Sözleşme’si kafamızdaki düşüncelere ışık tutması için başvurulacak ilk kaynaklardan biri olarak öne çıkıyor. İnsanlık tarihinin başlangıcından itibaren bireyler arasındaki ilişkiler çeşitli şekillerde gelişmiştir. Bir toplumsal yapı olarak aile kurumunun gelişmeye başlamasıyla birlikte, bir arada yaşayan topluluklar çeşitli yapılar oluşturulmaya başlanmış ve belki de ilk kez bu alanlar üzerinden tecrübe edilen hiyerarşik ve otoriter ilişkiler sonraki zamanlarda da sürerek topluluklar arasında belirli kategorilerin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bunun devamında farklı toplumlar, farklı kurallar ve sınırlar içinde yaşamaya başlamıştır ve birbirlerinden farklılaşmışlardır. Bu farklılaşma sürecinin sonucunu biz bugün yönetim sistemleri, devlet yapıları, siyasal sistemler gibi kavramlarla açıklıyoruz. Ancak bu kavramsallaştırmaların modern aklın, aydınlanmanın bir ürünü olduğunu da belirtmek gerekiyor. Aydınlanmacı aklın en önde gelen isimlerinden biri olarak Rousseau, Fransız Devrimi’ne önemli fikrî katkıları olan, yazdıkları tarih içinde bir referans noktası haline gelmiş son derece değerli bir düşünür. Toplumsal Sözleşme’yi kaleme almasına yol açan bu siyaset felsefesinin en temel sorularına cevap bulma arayışında Rousseau, RöneS A Y F A 2 6 n 1 6 İ sans ve Aydınlanma’nın “yeniden keşfettiği” kadim Yunan ve Roma düşünürlerine referans vererek temel dayanaklarını oluşturuyor ancak bununla yetinmiyor. Rousseau, bu antik metinlerden yola çıkarak birikimlerini sistematikleştiriyor ve 18. yüzyılın yeni bakış açısı olan aydınlanmacı aklın perspektifinden süzerek okuyucusuna ulaştırıyor. Bugün bir kavram olarak “toplumsal sözleşme” denildiğinde akla ilk gelen ismin Rousseau olmasının büyük ölçüde sebebi budur. EN TEMEL SİYASET BİLİMİ ESERİ Rousseau “toplumsal sözleşme” kavramını kurar ve açıklarken kitabının sunuşunda kendisinin de bahsettiği gibi uzun yıllar boyunca bu konu üzerine yazmış oldukları içerisinden kendisine en önemli gözüken ve okuyucusuna layık olduğunu düşündüğü kısımları seçerek hacim olarak küçük olsa da ciddi bir ağırlığı olan bu eserini oluşturur. Eserde de görülebileceği üzere, metin aslında dört kitaptan oluşuyor; kitaplar birbirlerini takip ederek bir bütünlük arz eden ve belli bir sistematiği olan bir düşünsel süreci yansıtıyorlar. Kitabın bu yeni baskısında ise Rousseau’nun metni yazarken atıfta bulunduğu –bilhassa antik döneme dair olayların, kişilerin, kavramların açıklayıcı dipnotlarla okuyucuya sunulması okuma sürecine büyük bir kolaylık getirmiş. Dili ne kadar açık olursa olsun, Rousseau gibi üzerine düşünülmesi gereken birçok kavramı birleştiren bir fikir insanının yazdıklarını daha iyi anlamak için bu açıklayıcı notlar çok yardımcı oluyor. En temel siyaset bilimi eserlerinden biri olarak bu kitabın siyaset bilimi öğrencilerine başvuru kaynağı olarak önerildiği düşünülürse, bu şekilde hazırlanmış bir Toplumsal Sözleşme versiyonunun genç arkadaşlar için sağlayacağı kolaylık daha rahat anlaşılabilir. Metnin içeriğini daha detaylı inceleyecek olursak belirli bir sistematik içerisinde ilerlediğini belirttiğimiz bu eserde Rousseau öncelikle ilk toplumlardan, yani insanın tabiat halinden bahsediyor. Bu noktada toplumların en eskisi olarak kurguladığı birliktelik ise aile. Rousseau aileyi gerek oluşumunun bir anlaşmaya bağlı olarak meydana gelmesinden gerekse yönetenyönetilen ilişkisi açısından siyasi toplumların ilk modeli olmasından dolayı değerlendirmesi önemli görülebilir. Ancak burada şunu da belirtmek gerekir ki, Rousseau aileyi incelerken bu kuruma tamamen ataerkil bir perspektiften bakmış ve “anne” kimliği de dâhil olmak üzere ailenin bir bileşeni olan kadına dair herhangi bir incelemede bulunmamış, nitekim eserinin bu “cinsiyet körü” bakış açısı yüzünden feminist teoriden de haklı eleştiriler almıştır. “HÂKİM VARLIK” VE “İKTİDAR” KAVRAMLARI Metnin asıl mevzuu olan toplumsal pakt meselesine gelirsek... Bahsi geçen sözleşme, sözleşmeye ortak olan herkesin canını, mal ve mülkünü ortak kuvvetin gücüyle korur ve böylece sözleşmeye taraf olan herkes hem kendisine hem de diğerlerine itaat eder. Yani burada önemli olan, sözleşmeye ortak olan herkesin, topluluğun ortak menfaati doğrultusunda kendi menfaatlarından vazgeçmesidir. Tabii bu siyasal topluluğun bir arada kalabilmesi ve kendi varlığını gerçekleştirebilmesi için ise bir genel irade gerekir. Rousseau için toplumsal sözleşme ile gerçekleştirilmeye çalışılan şey, kuvvet ya da zekâ farkı gibi doğanın insanlar arasına koymuş olduğu fiziksel eşitsizliklerin yerine meşru olan bir eşitlik koyuluyor oluşu ve böylece fiziksel anlamda eşit olmayan insanların anlaşmayla ve hukuk yoluyla eşit hale getirilişleridir. Bu noktada Rousseau’nun yaptığı şu ayrım önemlidir: Hâkim varlık ve iktidar… Hâkim varlık, sözleşme için gerekli olan genel iradenin sahibi kolektif varlıktır; iktidar ise hükümet. Hâkim varlık genel iradeyi kendisi temsil eder ve genel iradeyi kimseye devredemez ancak iktidar hükümete devredilebilir. Rousseau’nun belirttiği bu koşullar üzerine düşünürken hepimizin aklına ilk olarak temsili demokrasi ve onun yasama ve yürütme erkleri geliyor. Burada Rousseau’nun temsiliyete olan bakışını belki biraz daha açmak gerekiyor: Ona göre, genel iradeye sahip olan kolektif varlık, iktidarın üzerinde bir güçtür. Okuyucunun bakış açısına göre bunu bir denetim mekanizması olarak değerlendirmek de mümkün, çünkü Rousseau’da hâkim varlık hükümeti sınırlıyor, denetliyor. Bu denklemden yasama gücünün de hâkim varlığa, yani halka ait olması fikri ortaya çıkıyor. Bununla birlikte akla gelen bir başka soru ise Rousseau’nun yönetim şekillerinin tasnifini nasıl yaptığı oluyor. Bu soruya verdiği cevap ise klasik siyaset felsefesine hâkim okuyucuların aşina olduğu tarzda; demokrasi, aristokrasi ve monarşi… Ancak Rousseau bu ayrımı yaparken, bunlardan hangisinin en iyisi olduğuna yönelik bir cevap vermiyor çünkü bu ayrımlardan her birinin bazı hallerde en iyi, bazı hallerde ise en kötü olduğunu ortaya koyuyor ve bu hükümet şekillerinin farklı coğrafi alanlara göre de farklılık göstermesi gerektiğini belirtiyor. AYDINLANMACI AKLIN BUGÜNÜ Metinde düşünceler genel olarak sade şekilde ifade edilmiş olmakla birlikte, Rousseau’nun bu sadelik içinde kendisiyle çelişiyor gibi gözüktüğü noktalar da yok değil. Zaten kendisi de bu durumun farkına varmış olacak ki, yer yer okuyucuyu kendisini yargılamadan önce sabırlı olması ve metnin tamamını okuması gerektiği konusunda uyarıyor. Nitekim bu eser, teorik olarak eksikleri veya çelişkileri olsa bile, yüzyıllardır bizi üzerine konuşturmayı başarmış, sadece yeni teorik tartışmalara değil devrimlere bile ilham kaynağı bir başyapıt. Bugün aydınlanmacı akıl da eleştiriliyor, Rousseau’nun felsefi yaklaşımı da… Ancak tüm bu eleştirileri yapabilmek, yazdıklarının ötesine geçebilmek, öncelikle onun yazdıklarının özümsenmesinden geçiyor. Rousseau’ya dair kendi fikirlerimizi kurabilmek için bu temel başvuru kaynağı haline gelmiş metni okumak, hatta tekrar tekrar okumak gerekiyor. Aydınlanma’nın temel taşlarından birini oluşturan bu eserin günümüzün bakış açısıyla yeniden okunması önemli, ne de olsa insanlar yine hür doğuyor ama halâ her yerde zincirlere vurulmuş olarak yaşıyorlar. n Toplumsal Sözleşme/ Jean Jacques Rousseau/ Çeviren: Cenap Karakaya/ İletişim Yayınları/ 192 s. K İ T A P S A Y I 1287 “Rousseau ‘toplumsal sözleşme’ kavramını kurar ve açıklarken uzun yıllar boyunca bu konu üzerine yazdıklarından kendisine en önemli gözüken kısımları seçerek eserini oluşturur.” E K İ M 2 0 1 4 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle