Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
M.Akif Tutumlu’dan “Taşkın Boşluk” ‘Şair dünyaya dil içinden bakar’ Mehmet Akif Tutumlu (sağda), çok yönlü bir yazar. Yayımlanmış on sekiz hukuk kitabının yanında bir aforizma kitabı, iki şiir kitabı ve yayımlanmamış öyküleri de bulunan Tutumlu’nun, son şiir kitabı “Taşkın Boşluk” çıktı. Hiçlik, sessizlik ve boşlukla dolu bir kitap olan “Taşkın Boşluk” üzerinden Tutumlu’yla şiir üstüne konuştuk. ama sözden önce yaşantı gelir tabii ki. Hiçbir şaire yönelmeyen, hiçbir akıma eğilimi olmayan, kendine has ve yalın bir dille kurulmuş şiirler. Buradan hareketle gelenek ve bağlanma hakkında kısaca bir şeyler söyler misin? Ben geleneğe kör yadsıma ya da dogmatik kabul gibi kutuplu tavırların dışında yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum. Bu bağlamda şiirimiz açısından Divan edebiyatı geleneğinin bazı unsurlarını dönüştürücü şekilde yetkinlikle kullanan şairlerimiz olduğu gibi, halk şiirinin kimi motiflerinden görece olarak yararlanan şairlerimiz de var. Dediğim gibi geleneği bazı poetik pratikleri kutsayan eylem normları olarak değil de, şairin poetik tercih olgularından biri olarak değerlendiriyorum. Bağlanmaya gelince; şair de her birey gibi düşünsel olarak belli bir siyasal, dinsel görüşe ya da ideolojiye yakınlık, hatta bağlılık hissi duyabilir; ancak şairin belli bir ideoloji, belli bir parti ya da toplumsal grup için şiir yazmasını, yani misyon edebiyatı yapmasını ben kendi payıma şairlik anlayışıma uygun bulmuyorum. “ZAMAN’I HİSSEDİYORUM” Bir önceki soruyla bağlı olarak, kitabın ikinci (Mavi Zamanlar) ve üçüncü bölümleri (Mavi Travma) dörtlüklerden oluşuyor. Bende rubailer veya alışılmış dörtlüklerden öte haikuları çağrıştırdı; günlük yaşamın içinden küçük parçacıklar, dinginlik, Zen dili. Uzakdoğu şiirine akrabalık gördüm desem, yanılmış olur muyum? Evet, dize sayısı bakımından olmasa da haikularla benzerliği var, en azından yalın imgelerle doğayla ilişki kurma çabası bakımından. Ama haiku tekniğini dörtlüklere dönüştürme ya da haikuyu günün gerçekliğine uyarlama gibi bir amaçtan yola çıkmadım. Zen’e gelince; belki yalınlık bakımından böyle bir bağlantı kurdun, ama benim poetik düşüncemin asli kaynakları arasında yer almaz Zen düşüncesi. Sanatla, hukukla ve felsefeyle dolu bir yaşamın var. Kitabın bütününde “sessizlik” egemenken (Ruhumun da/ Zaman gibi/ Suskudur dili/DinleyebilseydinIskalanmış Pathos), son şiirlerinde “Zaman” vurgusu öne çıkıyor. Felsefi açıdan sorarsam; sessizlik, Zaman ve Tutumlu nasıl geçiniyor? Zaman’la arama ilişkimizin ritmini bozan bir unsur giriyor: Hız. Zamanla otantik ilişkim, mesleki uğraşımdan sonra, Zaman’la baş başa kaldığımda gerçekleşiyor. Bu anlarda Zaman’ı hissediyorum, onu yaşıyorum. n Taşkın Boşluk/ Mehmet Akif Tutumlu/ Şiirden Yayıncılık/ 70 s. 1231 r Osman NAMDAR oğa boşluk kaldırmaz denir. Oysa senin boşluğun taşkın, daralmak yerine genişleyen bir boşluk. Nasıl bir taşmadır bu? Doğada boşluk oluşmaz tabii; bunun için bilinç gerekir ; boşluğu daraltan ya da genişleten, bilinçle dünya arasındaki ilişkinin niteliği bence. Kapitalist sistem içerisinde insanların kendilerini tüketim nesneleri üzerinden tanımlama çabalarının ürkütücü yayılımı; öte yandan sahicilikten uzak, ötekini otantik gerçekliği içinde yakalama yeteneğinden yoksun sosyal iletişim histerileri, toplumsal kültürün giderek sığlaşması gibi olgular bence kendi varlığıyla yüzleşme cesaretini yitirmemiş her bilinçte büyük bir boşluk yaratmakta. Günlük yaşamın içinde işe gidip gelen, varoluş kaygılarını aşmış bir kentli ermişin şiirleri olarak okudum ben Taşkın Boşluk’u. Kentli bir ermişlik mi sarıp sarmalıyor Tutumlu’yu? Ermiş hayli abartılı bir sıfat. Ermiş olduğum bir şey yok tabii ki. Yaşam yolculuğu devam ederken varoluş kaygılarının bitmesi de düşünülemez, öte yandan. Sanıyorum şiirlerde yalın, minimal bir dilin kullanılması sende böyle bir izlenim bırakmış olabilir. Şiirde beni sarıp sarmalayan başka şeylerin yanında hiçliğin derin duygusu belki de. Burada herhangi bir çözüme ermekten değil, varlıkla daha nitelikli bir ilişkiye olanak tanıyan şiirsel perspektiflere ulaşma amaçlarından söz edilebilir sanıyorum. “SÖZCÜKLERLE GEÇİNMEK PEK MÜMKÜN DEĞİL!” Kitaptaki şiirler, imgeler akıp giden hayatın içinde, aniden ortaya çıkmış durumlar. Sokaktaki bir kıpırtı, bir devinim yukarda söz ettiğimiz dinginliği bozuveriyor. Söz ve sözcüklerle yaşıyorsun denebilir mi? Sözcüklerle öyle her zaman mutlu huzurlu geçinmenin pek de mümkün olmadığını bir şair olarak sana anlatacak değilim. Hatta yazmak bir cehennemdir demişti İlhan Berk, ki içindeki gerçek payı yabana atılamaz bence. Biliyorsun şair dünyaya dil içinde bakan kişi, C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I D Yapı Kredi Yayınları 1 9 E Y L Ü L 2 0 1 3 n S A Y F A 5