Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bir ‘Öykü Günü’nün ardından... Leylâ Erbil’de öykünün sesi Öykü estetiği açısından bakıldığında, bilindiği gibi “çarpıcı etki”, “bütünlük etkisi” vurgulanır genellikle. Leylâ Erbil’in öykülerinde çarpıcı etki bazen başka metinlerin araya katılmasıyla elde edilir: “Çekmece” adlı öyküde bir karı kocanın yazışması bir gazete haber kupürüyle tamamlanır; “Tanrı” öyküsü bir kartpostalla. Metinler, yazılar öykünün anlamsal katmanını destekleyecek biçimde ana yapıya katılır. Heterojen bir metin yapısı dikkat çeker. Metinlerin anlatıya yerleşmesinin yanı sıra başka teknikleri de Leylâ Erbil başarıyla kullanır. Yine öykü estetiği açısından, özgün bir biçemle yoğrulmuş, romana oranla kısa, özlü, anda odaklanan bir yazı etkinliği akla gelir. Leylâ Erbil’in öyküsünde de kısa bir ana (şimdiki zamana) yerleşmiş özlü bir anlatım dikkat çeker. Çoğunlukla birbirini izleyen farklı parçalardan oluşan bir bütündür öykü. S A Y F A 1 8 n 1 9 E Y L Ü L 2 0 1 3 r Prof. Dr. Nedret ÖZTOKAT* ürk öykücülüğü çağdaş yazınımızın en canlı damarlarından biridir kuşkusuz. Usta yazarların yanı sıra, genç yazarların, edebiyata gönül vermiş meraklıların birbirinden değişik renklerde ve tonlarda dokuduğu öyküler zengin bir okuma evreni sunar okuyucuya. Kiminin kişileri bize tanıdık gelir; kiminin uzamları, bazen yitirdiğimiz ev içlerine, bazen de bilmediğimiz semtlere götürür bizi; kiminin olay örgüsü tanıdık gelir, bizi çeker, kendimizden bir şeyler buluruz. Usta işi öyküler ise her şeyden önce ve her şeyden çok, yazınsal bir söylemle (öykü diliyle), bir anlam evreninin birbiriyle örtüştüğü, birinin diğerini dengeli biçimde taşıdığı sağlam yapılarıyla biz okurları kendisine çeker. Bu öyküleri bir kez okuduktan sonra, belleğimizde sık sık döneriz anlattıkları evrene. Hallaç, Gecede ve Eski Sevgili başlıklarıyla yayımlanan yapıtlarındaki öykülerde, kendine özgü yazınsal söylemi, özgün kurgusu ve biçemiyle, titiz bir aydın bilincinin topluma ve bireye tuttuğu aynadan yansıyan alabildiğine devingen bir dünyayı bizlere aktaran Leylâ Erbil çağdaş Türk öyküsünün önemli bir sesidir. Bu ses bize neyi anlatır, diye soracak olursak, yanıt çok nettir: Bize bizi anlatır, ülkemizin Cumhuriyet serüvenini anlatır, kentleşmeyi, kentleşememeyi, günü yakalarken geçmişi yok etmeyi ve tüm bu dönüşüm ve değişimlerin ruhlarda açtığı boşluğu ve yaraları, aydınımızın açmazını, değerlerin yozlaşmasını, kısaca evrilmekte olan bize ait bir dünyayı anlatır. Tüm bunları nasıl anlatır, diye soracak olursak, bu toplumun savrulmuş kişilerini konuşturarak; kadına, K İ T A P S A Y I 1231 T C U M H U R İ Y E T