27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y aksim Gorki’nin beni en çok etkilemiş yapıtlarından biri “Foma Gordeyev”dir. Thomas Mann’ın, tüccar bir ailenin üç kuşak boyunca geçirdiği değişimi ele alan “Buddenbrook’lar”ı kadar derinlikli olmasa da, bir kapitalist olarak yükselen mavna sahibi İgnat Gordeyev ve tam karşıtı nitelikler taşıyan oğlu Foma’nın kişiliklerinden yola çıkarak 19. yüzyıl sonu Rusya’sındaki büyük değişimi işleyen “Foma Gordeyev” de yabana atılacak bir roman değildir. Hele Gorki’nin ilk romanı olduğu düşünülürse. Kaldı ki, “Buddenbrook’lar”ın, “Foma Gordeyev”den yalnızca bir yıl sonra, 1900 yılında yayımlanmış olması bile, Avrupalı yazarların kapitalizmin o günlerdeki engel tanımaz yükselişinin aileler, birbirini izleyen kuşaklar ve belki en önemlisi insan ruhunda açtığı yaralar ve yansımalarına yönelmiş olduklarının bir göstergesi değil midir? “Foma Gordeyev”in, Gorki’nin geçen yüzyılın ilk on yılında yazdığı romanlar arasında ayrıksı bir yeri olduğu gibi, bu romanın belleğimde derin tatlar bırakmış olmasında Atilla Tokatlı’nın benzersiz Türkçesinden okumamın payı da az olmasa gerektir. (Yanılmıyorsam, benim okuduğum “Foma” Bilgi Yayınevi’nce basılmıştı. Şimdi, idefix’e bakıyorum ve Tokatlı’nın çevirisinin nasıl olup da iki yayınevinden birden, hem Elips Kitap’tan, hem de Oda Yayınları’ndan çıkmış olduğunu anlayamıyorum. Bir çevirinin yayın hakkı iki yayınevinde birden olabilir mi?) Yine de, Gorki’nin, bu dönemde hep kapitalizmin yükselişini işlediği romanlarında, sağlam bir olay örgüsü kuramadığını, yaşamın anlamı üstüne uzun tartışmalara yer verdiğini, bu yüzden de hep bir ölçüde başarısız kaldığını söylemekten kaçınmamalı. Örneğin, Rus devrimci hareketine adadığı tek uzun yapıtı olması bakımdan ayrı bir önem taşıyan ve 1905 Devrimi’nin kanlı bir biçimde bastırılmasının ardından 1906’da yayımlanan “Ana” adlı romanının edebi ölçütler temel alındığında aynı önemi taşımadığını söylemeliyim. Ama, Pudovkin’in 1926’da bu romandan uyarladığı sessiz filmin de, Brecht’in sahne uyarlamasının da hayatımda ayrı bir yeri olduğunu da itiraf etmeliyim. Hele 1970’li yıllarda Ankara Sanat Tiyatrosu’nda izlediğim Erkan Yücel’li “Ana”nın… Gorki’nin, daha önce yazdığı ve o çok iyi tanıdığı kesimin, evsiz barksız yoksulların yaşamından bir kesit sunduğu “Ayaktakımı Arasında” adlı S A Y F A 6 n 17 E K İ M eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER [email protected] Maksim Gorki’nin ‘Çocukluğum’ romanı Ergin Altay çevirisiyle yayımlandı Hayat üniversitesinin yazarı… M Maksim Gorki oyunun alt başlığı ise “Rus Yaşamından Manzaralar”dı. İlk kez 1902’de Moskova Sanat Tiyatrosu’nda oynanan oyunu Stanislavski yönetmiş ve başrolü üstlenmişti. Sinema sanatının büyük ustalarından Jean Renoir’ın 1936’da beyazperdeye aktardığı “Ayaktakımı Arasında”da başrolü bu kez sinemanın efsane oyuncularından Jean Gabin üstleniyordu. Renoir’ın “Ayaktakımı Arasında”sını Sinematek’te seyretme olanağı bulmuştum. Bu filmin senaryosunda, “Biz” adlı romanıyla belki de karşıütopyanın ilk örneğini veren Zamyatin’in imzasının da bulunduğunu belirtmeden geçmemeli. Hintli yönetmen Çetan Anand’ın uyarlamasının ise, 1946’da, ilk Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye aldığını ilginç bir not olarak düşmeliyim buraya. Sinemanın bir başka büyük ustası, Akira Kurosava da, “Ayaktakımı Arasında”yı 1957’de Edo dönemi Japonya’sına uyarlayarak beyazperdeye aktaracak, başrolü de büyük oyuncu Toşiro Mifune’ye verecekti. Gorki’nin, 1925’te yayımladığı ve devrim öncesi Rus kapitalizminin yükselişini ve çöküşünü işlediği “Artamonovlar” ise benzeri romanlarının en iyisidir kanımca. Yoksulluğun en diplerinden ve küçük yaşlarda başladığı emekçiliğin zorlukları içinden gelen, ilkgençlik yıllarında 19. yüzyılın sonlarına uzanan devrimci düşüncelerle tanışan, daha sonra Marksizmi benimseyerek Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ni destekleyen, Bolşevikler’in safına geçmekle birlikte Lenin’le sık sık görüş ayrılığına düşen ve partiye hiçbir zaman resmen üye olmayan, uzun yıllar İtalya’da yaşadıktan sonra Sovyetler Birliği’ne dönerek Stalin’in yanında yer alan, Sovyet Yazarlar Birliği’nin ilk başkanı olan, toplumcu gerçekçiliğin ortaya atılmasına katkıda bulunan, 1936’da tedavisi sırasında gizemli bir biçimde ölen Gorki’nin MÜREKKEBİ KURUMADAN ‘Çocukluğum’dan “Yarı karanlık, daracık odada babam pencerenin önünde, yerde yatıyordu. Üzerinde olağanüstü uzun, beyaz bir örtü vardı. Çıplak ayaklarının parmakları tuhaf bir biçimde ortadaydı, göğsünün üzeruinde sakin kavuşturulmuş ellerinin parmakları da büküktü; her zaman neşeli bakan gözlerinin üzerine birer siyah madeni para sıkıca yerleştirilmişti. Sevimli yüzü karanlıktı, tuhaf görünen dişleri korkutuyordu beni. Annem, üzerinde kırmızı bir eteklikle yarı çıplak, babamın yanına diz çökmüş, benim testere gibi kullanarak karpuz kabuklarını kesmeyi pek sevdiğim siyah tarakla onun alnına dökülmüş, uzun, yumuşak saçlarını ensesine doğru tarıyordu. Boğuk, hırıltılı bir sesle sürekli bir şeyler mırıldanıyordu. Gri gözleri şişti, eriyorlarmış gibi, iri gözyaşı damlaları dökülüyordu onlardan. Şişman, başı kocaman, gözleri iri, burnu komik ve pörsük büyükannem elimden tutuyordu. Simsiyah, yumuşak, inanılmaz derecede ilginç bir kadındı büyükannem. Tıpkı annem gibi o da ağlıyordu. Titriyor, beni babamın yanına götürmeye çalışarak elimden çekeliyordu. Ben geri çekiyordum kendimi, onun arkasına saklanmaya çalışıyordum. Korkuyordum, tuhaf hissediyordum kendimi. Büyüklerin ağladığını daha önce hiç görmemiştim…” devrim ve Bolşevik Partisi’yle bağları ile edebiyatı arasındaki ilişki, kuşkusuz, ayrıntılı bir araştırma ve incelemenin konusudur. Ama Gorki’nin, yapıtlarındaki tüm eksikliklere karşın Rus edebiyatının en etkileyici yazarlarından biri olması, sanırım, özellikle devrim öncesi Rus yaşamının bağrından doğmuş olmasıyla açıklanabilir. Belki de bu yüzden, bence, Gorki’nin başyapıtı, 19131923 arasında kaleme aldığı özyaşamöyküsel üçlemesidir: “Çocukluğum”, “Ekmeğimi Kazanırken” ve “Benim Üniversitelerim”… Çocukluğunu ve ilkgençliğini anlattığı bu üçlemede ailesini, yanında çalıştığı patronları ve yaşamına giren insanları betimlemedeki ustalığıyla ayrıntıların keskin bir gözlemcisi olduğunu gösteren Gorki, zorbalığa karşı çıkışlar, direncin ve kendine güvenin önemini vurgulama gibi pek çok mesaj vermekle birlikte, artık bu mesajları doğrudan benimsetmeye çalışmaktan çok, dolaylı olarak anlatmayı yeğler. Geçenlerde Can Yayınları’ndan Ergin Altay çevirisiyle yayımlanan “Çocukluğum”, Sovyetler Birliği’nin resmi devlet edebiyatı toplumcu gerçekçiliğin bir ürünü olmaktan çok, 19. yüzyıl Rus romanının yapısal anlamda değilse de, bir dizi anıdan oluşsa da izlerini taşır. Aleksey’in acımasız, şiddet yüklü çocukluğunu anlatırken uyandırdığı etkinin ise, Dickens’ın “Büyük Umutlar”ının özellikle ilk bölümlerini çağrıştırdığını söylemek, bilmem yanlış olur mu? Maksim Gorki’nin, sonradan, “acı” anlamına gelen Gorki takma adını seçmesinde, en çok, küçük yaşta edinmiş olduğu acı deneyimlerin payı olsa gerektir. Gorki’nin, 19151916 yıllarında yazdığı “Ekmeğimi Kazanırken”in ardından 1923’te yayımlanan ve girmek istediği Kazan Üniversitesi yerine yalnızca “hayat okulu”na girebilmenin burukluğuyla “Benim Üniversitelerim” adını verdiği yapıtı ise, pek çoklarının gözünde, Rusça yazılmış en iyi özyaşamöykülerinden biridir. Evet, “Benim Üniversitelerim”de ancak “hayat okulu”na girebilmiş olmanın burukluğu okunur ama, Gorki’yi döneminin toplumcu gerçekçi yazarlarının çoğundan ayırt eden en önemli yanı da, “hayat üniversitesi”ni “pekiyi dereceyle” bitirmiş olması değil midir? “Çocukluğum”un yayımlanmasının ardından, Can Yayınları’nın kitap listesine baktım, “Ekmeğimi Kazanırken” ile “Benim Üniversitelerim”i göremedim. Belki çok önce yayımlandılar ve bir daha basılmadılar, bilemiyorum. Ama “Çocukluğum”dan sonra Gorki’nin üçlemesinin öteki iki kitabını da yayımlamak şart sanırım… n K İ T A P S A Y I 1235 2013 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle