27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

RENKLER n SESLER n HARFLER AYTÜL AKAL n NİLAY YILMAZ n ÇİĞDEM GÜNDEŞ n MAVİSEL YENER n MUSTAFA DELİOĞLU KİTAP GÖLGESİ Turgut Özakman ve çocuklar… Turgut Özakman’ın ilkelerini kavramak, kitaplarını okuyup Cumhuriyet devrimlerini anlamaya çalışmak, Anadolu’nun toprağının, suyunun, dağlarının, denizlerinin sesini dinlemek anlamına da gelir. r Mavisel Yener Duayen yayıncı Ahmet Tevfik Küflü’nün kurduğu bir ‘okul’dur Bilgi Yayınevi. Bu okulun havasını solumak benim için büyük onurdur. Turgut Özakman ile Ahmet Tevfik Küflü (13 Şubat 2010’da sonsuzluğa uğurlamıştık onu) tanıştırmıştı beni. İkisinin de derinlikli görüşlerinden yararlanma olanağı bulduğum, çalışma disiplinlerine tanık olabildiğim için çok şanslıyım. Ulusal Kurtuluş Mücadelesini, Atatürk’ü, Cumhuriyet Devrimlerini, Cumhuriyet çocuklarına anlatmak Turgut Özakman için ne denli önemliyse, onları anlatan kitapları basmak da Ahmet Tevfik Küflü için o denli önemliydi. Gerçekleri saptayabilmenin önkoşulunun olguları zaman ve uzam içerisinde tarih yordamı ile yerli yerine oturtmak olduğunu, sonrasında da belgelerle, sağlam bilgilerle desteklemek gerektiğini vurgulardı Turgut Özakman. Yaşamı boyunca belgelere cevher değeri verdi, her biri geleceğe ışık tutan belge ve bilgileri gelen kuşakların bilgisine sundu. Tarihi işine geldiği gibi yorumlayanları, tarih kitaplarını söylencelerle dolduranları çocuklarla gençler dikkate almasın diye hep uyardı onları. Bir lisede gerçekleştirdiği söyleşide birlikteydik Özakman’la. Çocuklara demişti ki: “Söylenen her şeye inanmayın, derme çatma yargılarla dolu kitaplara yüz vermeyin, tarihimizi güvenilir kaynaklardan öğrenin!” Turgut Özakman’ın gençlere sonsuz güven beslediği onlara seslenişinden anlaşılıyordu. Bu güven aynı zamanda onun ülkemizin geleceğine ilişkin iyimserliğini de yansıtıyordu. Şu Çılgın Türkler, Diriliş, Cumhuriyet üçlemesi Ulusal Kurtuluş Savaşı sürecini gençlerin belleğine yerleştirdi, onlarda farkındalık, yurtseverlik bilinci yarattı. Onun kitaplarını bir solukta okuduktan sonra tarihin hiç de ders kitaplarındaki gibi sıkıcı olmadığını fark etti gençler. Özakman’ın akıcı, içtenlikli dili ve anlatımıydı bu mucizeyi gerçekleştiren. Dersimiz: Atatürk ile ilkokul çağındaki çocuklara da seslendi Turgut Özakman. Filmin senaryosunun renkli bir kitap olarak basılması çocuklara, geleceğe verilmiş bir armağandı. Özakman bu kitabın girişinde çocuklara bir sesleniş kaleme almıştı. Seslenişin sonunda onlarla dertleşiyor, bir de ödev veriyordu: “Bazı yabancılar Atatürk saygımızı ve vefamızı anlamıyorlar. Kavrayamıyorlar. S A Y F A 1 6 n 1 7 E K İ M Ahmet Tevfik Küflü ve Turgut Özakman Çünkü tarihlerinde böyle biri yok. Yazık ki saygı ve vefamızı anlamayan bazı yurttaşlarımız da var. Çünkü tarihimizi doğru bilmiyorlar. Bilseler, onlar da bizler gibi saygı duyar, vefa ve minnetle anarlar. Birliğimizi, dirliğimizi, geleceğimizi korumak için büyük küçük, kadın erkek, herkese gerçek Atatürk’ü, değerini, büyüklüğünü, örneksizliğini iyi anlatmalıyız. Okulda, ailede, işyerinde, basında, televizyonlarda, radyolarda, yurtdışında, her yerde, herkese. ‘Dersimiz Atatürk’ bu büyük ödevin bir adımıdır.” (s,7) Özakman’ın bu sıcak seslenişinde bir eğitimci, bir yazar, bir düşünürün bıraktığı izden çok daha fazlası var. O, Cumhuriyet çocuklarına yaşadıkları günlerin anlamını ve değerini açıklamayı, yükümlülüklerini belirtmeyi, Atatürk’e ve Cumhuriyetin temelinde yatan ilke ve ülkülere bağlılıklarını pekiştirmeyi görev saydı. Dersimiz: Atatürk, bu erekle yazılmıştır. Dersimiz: Atatürk’te Ankara’daki bir ilkokuldayız. 5. sınıf öğretmeni Burcu Hanım öğrencilerine bir ödev verir. Bu ödev onların Atatürk’ü daha iyi anlamaları için tasarlanmıştır. Sınıftaki öğrencilerden biri olan Mert’in dedesi Atatürk’ü en güzel ve en doğru anlatan büyük bir tarihçidir. Mert, dedesinden yardım ister. Dedesi kitap yazdığı için hiç zamanı yoktur, yine de Mert’i kırmayıp torunu ve arkadaşlarına randevu verir. Çocuklara Atatürk’ü anlatmanın bir yurttaşlık borcu olduğunu düşünmektedir, bu nedenle her işini erteleyip onlara zaman ayırmış2 0 1 3 tır. Buluşma günü gelip dedenin çalışma odasına girdiklerinde hepsini büyük bir sürpriz karşılar. “Dedenin önünde bir bilgisayar, bir film ve resim gösterme aygıtı vardı. Karşıda da bir projeksiyon perdesi.”(s,15) Atatürk’ün yaşamına ve ülkemizin Kurtuluş öyküsüne yapılacak uzun ve öğretici bir yolculuk yapacakları dedenin büyük hazırlığından bellidir. Ama dede bu yolculukta aktaracağı bilgileri onları hiç sıkmadan anlatır. Perdeye yansıttığı fotoğraflarla onları belgesel çalışmanın bol görselli dünyasına da davet eder. Dedenin sürprizleri bitmemiştir. Bir anda perdede çok sevdikleri yazar, sevgili Muzaffer İzgü görünüverir. Mert’in dedesi, Muzaffer İzgü ile konuşup kısa bir filmini istemiştir. İzgü çocukları o sıcacık gülümsemesiyle selamlar, Atatürk’ün okuduğu kitapların sayısını onlara söyler. Dedenin verdiği bu ilginç tarih dersinde perdeye görüntü ve sesleriyle gelip çocuklara sürpriz yapan başka konuklar da olacaktır. Uğur Dündar, aydınlık gülümsemesiyle “Güzel günler çocuklar” diye seslendiğinde çocuklar büyük bir coşku yaşarlar. Prof. Dr. Sevda Şener, Hayrettin Karaca, Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ, Yıldız Kenter, Macide Tanır, Müjdat Gezen bu Atatürk dersine değer katan diğer sürpriz konuklardır. 6 Şubat 2013’te yitirdiğimiz değerli sanatçı “Tiyatronun Cadısı” Macide Tanır’ın çocukların gözlerinin içine bakarak söylediği cümle içimizi titretir: “Sevgili çocuklar, bu değerli Cumhuriyet sizlere emanet. Ona sahip çıkın.”(s, 66) Filmde dede karakterini Çetin Tekindor’un başarıyla oynadığını anımsatayım. Hiç kuşku yok ki, senaryoda anlatılan dede, Özakman’ın kendisidir. Torunu Mert ise tüm Cumhuriyet çocuklarını temsil eder. Çocuklara Mustafa Kemal’in çocukluğunu, okul hayatını, askerlik kariyerini anlatan dede onları Kurtuluş Savaşı’nın en önemli cephelerine götürür, dünyada eşi görülmemiş bir direniş gösteren Türk halkının eşsiz kahramanlarıyla tanıştırır. Cumhuriyetin kuruluşuyla yoktan var edilen ülkeyi ve Ata’nın hayran olunası insani özelliklerini, canlandırmalarla, tarihten gelen fotoğraf ve videolarla öğretir. Özverinin, yiğitliğin, onurun, alçakgönüllülüğün tanıklığını yapar, insana ait değerleri çocukların kulağına fısıldar. İz bırakan anılardan da bir demet sunar. Örneğin, Atatürk’ün ağaç sevgisini anlatır çocuklara. Atatürk Yalova Köşkü’ndedir. Bir de bakar bir bahçıvan koca bir çınar ağacını kesmek üzeredir. Ona niçin bunu yaptığını sorar. Bahçıvan derki; “Paşam çınar ağacının kökleri köşkün temelini kaldırdı, yaprakları da köşkün pencerelerine müdahale ediyor. Ya köşkü kaybedeceğiz ya ağacı keseceğiz. Onun için de kusura bakmayın ama biz ağacı kesiyoruz.” Atatürk yerinden fırlar “Sakın ha! O güzelim çınara dokunmayacaksınız. Eve zarar diye koca dal kesilir mi? Başka yolu yok mu bu işin?”(s,93) Bahçıvan bunun mümkün olmadığını söylese de Atatürk bu konuya bir çözüm arar, sonunda bulur. Ağaca dokunulmayacak, ev ileri kaydırılacaktır. Dede bunun nasıl yapıldığını ayrıntılarıyla çocuklara anlatır, perdeye görüntüleri yansıtır. Bu çınarı ve evi nerede görebilecekleri bilgisini de aktarır. Bu anıları okuyup da ağaçların kesilmesine direnmeyecek çocukgenç olabilir mi? Turgut Özakman, kitabın son sözünde, filmde Onuncu Yıl Marşı ile Dağ Başını Duman Almış marşlarını kullanmayı çok istediğini ancak neden kullanamadığını açıklar. Merak edenler son sözü okuyabilirler… Filmin yönetmeninin Hamdi Alkan, yapımcılarının da Birol Güven ile Serkan Balbal olduğu bilgisini de ekleyelim. Filme emeği geçenlerin isimleri kitabın sonunda yer alıyor. Kitaba çocuklara ışık olabilecek küçük bir kaynakça da koyulmuş. Kaynakçada, kolayca bulunabilecek yapıtlara yer verilmiş. Bu çalışmanın kaç yıllık emeğin ve kaç kitabın ürünü olduğunu düşünüldüğünde Özakman’a minnet duymamak olanaksız. O’nun ne yaptığını kavramak, kitaplarını okuyup devrimleri anlamaya çalışmak, Anadolu’nun toprağının, suyunun, dağlarının, denizlerinin sesini dinlemek anlamına da gelir. Özakman’ı sonsuzluğa uğurlarken avuçlarımız acıyıncaya kadar alkışladık; boşa geçirilmemiş o ömüre sığdırılan, başımızın ucunda duracak yapıtlarıydı hepimizin tesellisi… 23 Mayıs 2013’te yitirdiğimiz bir başka kıymetlimiz Mustafa Şerif Onaran, Turgut Özakman için “Çağının sorumlusu bir yazar” diyordu. Henüz doğmamış nice çocuk gelecekte Turgut Özakman’ın yapıtlarıyla tanışacak, onun aydın kaleminden ışık alacak, kendini çağının sorumlusu duyumsayacak. Dersimiz Atatürk filminin duygusal şarkısını onun için söyleyecek belki de: “Ben seni hiç tanımadan sevdim/ Sesini hiç duymadan hissettim/ Yokluğun belki de ilk hüznümdü…” Güle güle güzel insan… Vefa, minnet, saygı, sevgi ile… Tarih dersimizi çalışarak… n www.maviselyener.com *Dersimiz: Atatürk / Turgut Özakman / Bilgi Yayınevi / 110 s. / 8+ C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1235
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle