27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Huriye Necatigil’in ardından Solgun bir gül olmuyordu dokununca... Hayat arkadaşı olmasının yanı sıra Behçet Necatigil’in şiirlerinin ilk okuyucusu da olan Huriye Necatigil’i 28 Eylül 2013’te kaybettik. Yazlığın kurak bahçesindeki çiçekleri açtıran, orayı yaşanır kılan Huriye Hanım dünyayı da yaşanır kılanlardandı. Huriye Necatigil’i saygıyla anıyoruz. r Özge DİNÇ umartesi akşam sularında öğrendim şair Behçet Necatigil’in hayat arkadaşı Huriye Necatigil’in vefat ettiğini. Bu haber benim için ayrıca üzücüydü; bir dönem şair üzerine çalışmıştım ve Huriye Necatigil ailemden biri gibiydi. Nüzhetiye Caddesi’ndeki evlerinin zilinde “Huriye Necatigil” yazardı. Huriye Hanım hâlâ birlikte yaşadıkları evde oturuyor olduğu için bana Behçet Necatigil yaşıyor gibi gelirdi. Salâh Birsel’e mektubunda, “Akaretler’deki Şair Nedim caddesinin Ihlamur Köşküne doğru devamı olan Nüzhetiye caddesinde yeni bir apartmana başlandığını duymuş karım. 11 Ekim 1964’ten beri burada oturuyoruz (...) Ama bu ev bizi ölüme çıkarır” diyordu şair. Haklı çıktı. YAKINLAŞMANIN BAŞLANGICI O ŞİİR Öteden beri Necatigil şiirinin biraz da Huriye Necatigil olduğunu düşünmüşümdür. Şair, zaten hep evini, ailesini, orta halli insanı ve kentini yazmıştı. Ama iki çocuklu bir edebiyat öğretmeninin “dünyadan büyük” bir odası olmasını, kimse onu rahatsız etmeden yazabilmesini, “önce şiir!” diyebilmesini sağlayan biraz da Huriye Necatigil’di. Necatigil’in kızı Selma Necatigil “Necatigil’in Evleri Odaları” yazısında bundan bahsediyordu: “Çalışırken onu rahatsız etmememiz gerektiği, çok küçük yaşlarımızda, annemiz tarafından öğretilmişti bana ve kardeşime.” Ayşe Sarısayın ise şöyle diyordu: “Babam çalışırken odasına çocukluğun verdiği umursamazlıkla en rahat girebilen bendim sanırım. Beni gördüğünde kağıtlara eğilmiş yüzünde yarı sevecen, yarı kızgın bir ifade belirir, masanın çekmecesinden çıkardığı bir paket çikolatayı bana uzatırdı. Tamam, artık gidebilirdim. Yüzümde bir zafer ifadesiyle aşağı indiğimde annemin kızgın bakışlarıyla karşılaşırdım: ‘Yine mi babanı rahatsız ettin?” Şiirlerini ilk okuduğu kişiydi Huriye Hanım. 2 Temmuz 1955 tarihli mektubunda şöyle yazmıştı eşine şair: “Zarfın içinde iki şiir bulacaksın. İlk senin okumanı istedim, herkeslerden önce.” Huriye Hanım’sa şöyle anlatıyordu: “Eğer gülüyorsa şiir bitmiştir S A Y F A 4 n 1 7 E K İ M Behçet ve Huriye Necatigil C gelemeyeceğini söyledi, sözleştikleri Çamlık Gazinosu’na (Bostancı) arkadaşı Nevhiz Kurgan’la gitti. Konuşmalarının tamamı Nevhiz Hanım’la Behçet Necatigil arasında olmuştu. Huriye Hanım köşede gülümsemekteydi. Necatigil, dar gelirli bir arkadaşının bir kızla evlenmek istediğini söylemiş, ailesinin durumunu anlatmış ve ne yapması gerektiğini sormuştu. Nevhiz Hanım’ın “Kızın duyguları önemli.” demesini fırsat bilip, “Sizden özellikle bu konuda yardım istiyorum” cümlesiyle yanıtlamıştı onu. Kızın annesiyle yaşama zorunluluğunu kabul edeceğini de ekledi. Huriye Hanım, adaya gittikleri bir başka gün evlenme teklifini kabul ettiğini bildirmişse de şairin kronik hastalığı (adenit tüberküloz) ve üvey annesinin hastalığı sebebiyle Huriye Hanım’ın ailesi tarafından reddedildi. Evlilik, aileye uzun tartışmalardan sonra ancak kabul ettirilebildi. Çift, 28 Ağustos 1949’da Huriye Hanım’ın ailesinin evinde nişanlandı. Ancak evlenme hazırlıkları hiç de kolay olmadı. Dar gelirli iki kişinin borç harç evlenmesi, birbirlerine yansıtmama çabaları sonunda nişanlılar, Necatigil’in ailesinin evinde Oktay Akbal ve aile dostu Müvedded Ermert’in şahitliğinde nikâhlandı. Bir ay sonra, Kasım 1949’da evlenebildiler ve Valideçeşmesi Setüstü Sokak 22 numaraya kiraya çıktılar. İki gün süren balayı Bursa Çelikpalas Oteli’ndeydi. Huriye Hanım, Behçet Necatigil’in yol boyunca yazılıları okuduğunu, bunu olağan gördüğünü gülerek anlatmıştı. “ŞİİRLERİ, YALNIZLIĞIMDA BANA HEP DESTEK OLUYOR” Necatigil, yıllar boyu yaz aylarını, eşini ve çocuklarını tatile gönderdikten sonra çeviri yapmakla geçirdi. Geçinebilmek için çeviri yapmak zorundaydı. Geçim derdini konu alan birçok şiirin yanı sıra mektuplarında da durumundan bahsetmekteydi. Selim İleri’nin poğaça kokuları olduğunu anlattığı bu sıcak, mutlu, orta halli evde Ayşe Sarısayın, bazen babasının asla evlenmemesi gereken biri olduğu düşüncesine kapıldığını yazmıştı günlüklerine. “Annem çok fedakâr bir kadın ve babam onu anlamıyor.” Yıllar sonraysa tam tersini yazacaktı: “Babam olağanüstü bir sanatçı ama onu kimse anlamıyor, annem bile.” “Değişken bir kişiliği vardı” diyordu Huriye Necatigil, “bazen sertleşirdi. Fakat bunun arkasından öyle güzel gönül alırdı ki her şey silinirdi. Beni sık sık kendinin sevdiği bir meyhaneye götürürdü. O akşamları hep bir ömre bedel bulmuşumdur.” Şairin en sevdiği şiirleri “Solgun Bir Gül Oluyor Dokununca” ve “Sevgilerde”ydi. “Sevgilerde şiirinin onun hayatını ve hayata bakışını olduğu gibi yansıttığına inanıyorum.” Huriye Necatigil, şairin evde sürekli çalışmasından ötürü, kalan işleri üstlenmiş, onun çalışması için uygun koşulları sağlamıştı. Çocukların sıkıntıları, mutluluklarıyla ilgilenen kişi oydu. Ayşe Sarısayın, bundan ötürü bazen babasına kızdığını itiraf eder. Yazlığın kurak bahçesinde çiçekleri açtıran, orayı yaşanır kılan da Huriye Hanım’dı. Necatigil başta sevmediği K İ T A P S A Y I 1235 Huriye Necatigil eşinin ölümünden sonra yaşadıklarını şöyle anlatıyordu: “Onun ölümüyle hayatımızda yeri kolay kolay doldurulamayacak bir boşluk oluştu. Onu anarak şiirlerini okuyarak ve anısını yaşatmaya çalışarak bu boşluğu doldurmaya uğraşıyorum. Şiirleri, yalnızlığımda bana hep destek oluyor.” Huriye Necatigil, o günden sonra da aynı evde oturdu, bir daha evlenmedi ve her yıl, şiir dergilerini, genç şairleri takip eden, birçok isim yetiştiren eşinin anısını Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü elleriyle vererek yaşattı. derdim ve çoğunlukla bana okurdu. Benim beğenmemi çok isterdi. Sadece beni memnun etmek için okurdu.” Şair, şiir yazdığı zamanlarda içine kapanır, gergin ve sinirli olurdu. Huriye Hanım bu dönemleri şöyle anlatıyor: “Onu rahatsız etmemeye özellikle dikkat ederdik. Ama sonunda, içine sinen bir şiiri tamamladığında, günlerce suskun geçen akşam soframız aniden şenlenirdi.” Huriye Korkut’la Behçet Necatigil, Sarıyer Ortaokulu’nda tanışmıştı. “Behçet, öncelikle şair olduğu için ilgimi çekmiş olabilir” diyordu Huriye Hanım. Yıl 1948’di. Huriye Hanım, Edebiyat Fakültesi’nde öğrenciyken bir yandan da yardımcı öğretmen olarak Sarıyer Ortaokulu’nda çalışmaya başlamıştı. İkinci dönem bir kadro boşalmış, Behçet Necatigil’in öğretmeni olan Maarif Müdürü, Necatigil’i çağırıp zor durumda kaldıklarını söylemiş, yıl sonuna kadar orada çalışmasını rica etmişti. Okul müdürü, Huriye Hanım’ı odasına çağırıp yeni öğret2 0 1 3 menle ilgilenmesini istedi. Bir okul gezisinde Necatigil, Huriye Hanım’ın dantelli mendilini eline almış ve birkaç gün sonra aşağıdaki şiiri vermişti ona: “Yarin mendili nakışlı/ Okşadım ellerimle./ Göz göz üzerimde/ Çevrenin bakışı./ Çevre ateş içinde/ Daralmakta çember/ Biz yanarsak beraber yanarız/ Seninle, beraber” (Çevre). “Bu şiir, yakınlaşmamızın başlangıcı oldu” diyordu Huriye Hanım. Şiir, Necatigil’in 1951’de Varlık Yayınları’ndan çıkan kitabına da ismini verecekti. Okul tatil olunca sık sık iskelede karşılaşıp Beşiktaş’a beraber yürümeye başladılar. Bir süre sonra şair, Huriye Hanım’a özel bir konuda konuşmak istediğini söyledi. Huriye Hanım, tek C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle