02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Walter Benjamin’den tartışmalar açacak bir yazı ‘Ü reti ci Olarak Y azar’ II Onur Bilge Kula’nın ilk bölümünü geçen sayımızda yayımladığımız yazısının ikinci bölümünü sunuyoruz. Ë Onur Bilge KULA SOL EDEBİYAT, EĞLENDİRMENİN DIŞINDA TOPLUMSAL BİR İŞLEV KARŞILAMAMAKTADIR enjamin’e göre, Döblin aktivizmi öne çıkarırken, Brecht “üretim biçimlerinin ve üretim araçlarının ilerici aydınlar anlamında değişimini” anlatmak için, “yeniden işlevlendirme” kavramını önermiştir. Brecht, entelektüellere “üretim aparatını/mekanizmasını sosyalizm anlamında değiştirmeksizin, onun gereksinmelerini gidermeme” çağrısını yapmıştır. Brecht, bu görüşü uyarınca, “Denemeler” adlı yapıtını, “bazı çalışmaların büyük ölçüde bireysel yaşantıyı” öne çıkardığı, “belli kurumların yeniden biçimlendirimini” ihmal ettiği bir zamanda gerçekleştirmiştir. Bilindiği gibi faşistler, “tinsel/düşünsel yenilenmeyi” değil, “teknik yeniliği” önermektedir. Yeni nesnelcilik ise Benjamin’in değerlendirmesine göre, “üretim cihazının değiştirilmesine değil, onun gereksinmesinin giderilmesine” hizmet etmektedir. Bu kapsamda “burjuva üretim ve yayım aparatının kendisini hiçbir biçimde sorunlaştırmaksızın, devrimci konuların şaşırtıcı bir miktarını özümsediği, hatta propaganda için araçsallaştırdığı” olgusu gözlenmektedir. Burjuva üretim ve yayım mekanizmasının gereksinmesini gideren “rutinciSAYFA 16 ? 10 OCAK B ler” olduğu sürece, bu mekanizma hiçbir şekilde sorgulanmaz ve sorunlaştırılmaz. Rutincilerin “devrimci” olmaları da pek bir şey değiştirmez. Rutinci, Benjamin’in tanımı uyarınca, “üretim aparatını, sosyalizm yararına iyileştirmeler yoluyla egemen sınıflara yabancılaştırmaktan vazgeçen” kişidir. “Sol edebiyatın önemli bir bölümü, okurları eğlendirmek için politik durumdan sürekli yeni efektler kazanmaya uğraşmaktan başka toplumsal bir işlev” karşılamamaktadır. Bu saptama, özellikle “yeni nesnelciler” için geçerlidir. Yeni nesnelciler, “röportaj” türünü öne çıkarmıştır. Peki, “bu yeni teknik kimin işine yaramaktadır?” Görünürlük açısından “fotoğraf biçimini” öne çıkarmayı yeğlediğini belirten Benjamin’e göre, “fotoğraf için geçerli olan, yazınsal biçime de uyarlanabilir.” Bu iki tür de gelişimini “yayım tekniğine”, diyesi, “radyoya ve resimli basına” borçludur. Bu açıdan geriye dönüp “Dadaizme bakılabilir.” Dadaizmin “devrimci gücü, sanatı, yine sanatın özgünlüğü açısından” değerlendirmede yatar. Bu kapsamda “Dünya güzeldir” sözü, RengerPatzsch’ın “yeni nesnelci fotoğraf sanatının doruklaştığı” resimli kitabının başlığıdır. Bu yazarlar, “modayı ve yetkinci tarzda kavradıkları sefaleti de haz almanın nesnesi” durumuna getirmeyi başarmıştır çünkü fotoğraf sanatının “ekonomik işlevlerinden biri de daha önce yığınların tüketiminden uzak tutulan konuları, modaya uygun olarak işleyerek yığınlara yöneltmiş olmasıdır.” Bu sanatın “politik işlevlerinden biri, dünyayı olduğu durumda içten”, diyesi, “modaya uygun olarak yenileştirmektir.” İşte tam da bu, “bir üretim aparatını değiştirmeksizin, onun gereksinmesini gidermeye” hizmetin en somut örneğidir. Üretim aparatını veya mekaniz2013 masını değiştirmek “entelektüel üretime zincir vuran sınırlardan birini yıkmak, çelişkilerden birini çözmek” demektir. Fotoğraf sanatında da “üretici olarak yazar için teknik ilerleme, kendi politik ilerlemesinin de temelini” oluşturur. Bir başka anlatımla, “tinsel üretim sürecinde burjuva düzeninin ve onun bakış açısını oluşturan yeteneklerin aşılması, bu üretimi politik bakımdan işe yarar duruma getirir.” Böylece, “her iki üretim gücünü ayırmak için oluşturulan yetenek sınırları birlikte aşılmak zorundadır.” Üretici olarak yazar, “proletarya ile dayanışmasını deneyimlemek” suretiyle, aynı anda dolaysız olarak “daha önce kendisi için pek bir şey ifade etmeyen diğer bazı üreticileri” de deneyimler. Benjamin’in Hans Eisler’den aktarımı uyarınca, “hem üretimde, hem de yeniden üretimde artan ölçüde bir rasyonalizasyon” müzik alanına da yansımaktadır. “Plak, sesli film, müzik otomatları, konserve biçiminde ‘mal’ üretimi” söz konusu rasyonalizasyonun dışavurumlarıdır. Müzik sanatını devrimcileştirmek için, müziğin her türlü tarzını ve “biçimini yeniden işlevlendirmek” gerekmektedir. Benjamin’in savlaması uyarınca, yeni nesnecilik, yalnızca “modaya uygun bir şekilde sefaleti tüketimin nesnesi” yapmakla kalmamış; “‘sefalete karşı savaşımı’ (vurgu Benjamin’indir) da tüketimin konusu yapmıştır.” Benjamin’e göre, “politik savaşımın dayatmadan/zorlamadan çıkıp, izleyici zevkinin nesnesine, bir üretim aracından çıkıp, bir tüketim maddesine dönüşümü, bu edebiyatın belirleyici özelliğidir.” Bu düşünürün, “kavrayışlı bir eleştirmen” diye adlandırdığı kişiden yaptığı aktarımı uyarınca, “sol radikal aydınların işçi hareketiyle ilgisi yoktur.” Bu aydınlar “burjuvaziye özgü bozuma uğramış bir görüngüdür.” Kaestner, Mehring ve Tucholsky türünden “sol radikal yazarlar/yayımcılar, çökmüş burjuva sınıfların dışsal olarak proletaryaya uyum sağlamış” olanlarıdır. Politik açıdan bunların “işlevi, partiler değil, klikler”; yazınsal açıdan işlevi, “ekoller değil, modalar”; ekonomik açıdan işlevi, “üreticiler değil, ajanlar” yaratmaktır. Bunlar, “kendi yokluklarıyla büyük harcama yapan ve genleşen boşluktan bir şölen yaratan ajanlar ve rutincilerdir.” Benjamin açımlamasına göre, “günümüz üretim koşullarını her yönüyle düşünmüş yazardan yetkin yapıtlar beklenebilir.” Böyle bir yazarın çalışması “hiçbir zaman sadece üretimler üzerine bir çalışma değil, aynı zamanda üretimin araçları üzerine bir çalışma olacaktır.” Bir başka anlatımla, böyle bir yazarın “ürünleri, yapıt karakterinin yanında ve önünde düzenleyici bir işlev taşımak zorundadır.” Söz konusu ürünlerin “düzenleyici değerlendirilebilirliği asla onun propagandist değerlendirilebilirliğiyle sınırlandırılamaz.” Benjamin’in belirlemesiyle, “eğilim bir başına bunu yapamaz.” Benjamin’in Lichtenberg’ten yaptığı alıntı uyarınca, “önemli olan bir kişinin ne tür görüşlere sahip olduğu değil, bu görüşlerin o kişiden nasıl bir adam yaptığıdır.” Dolayısıyla, görüşlerin önemi büyük olmakla birlikte, görüşler, “kendilerine sahip olan kişiden yararlı bir şey yapmadıkları sürece” pek bir şeye yaramazlar. Sayılan nedenlerle, “en iyi eğilim bile kendisine yaklaşılmak zorunda olan tutumu önceden sergileyemediği takdirde yanlıştır.” İnsanların yaklaşması gereken tutumu, yazar “kendisi örnek oluşturacak şekilde sergilemelidir.” Ayrıca yazar, bu tutumu “sadece bir şeyler yaparak”, diyesi, “yazarak herkesten önce sergileyebilir.” Bütün bu çözümlemenin bir sonucu olarak şu belirleme yapılabilir: Eğilim, “yapıtların düzenleyici işlevinin gerekli koşuludur ama yeterli koşulu değildir.” Eğilim, bunun da ötesinde “yazanın yol gösterici, eğitici davranışını gerektirir.” Yazanlara “hiçbir şey öğretmeyen” (vurgu Benjamin’indir) bir yazar, “kimseye bir şey öğretmez.” Dolayısıyla, “başka üreticileri önce üretime yönlendiren, sonra da düzeltilmiş bir mekanizmayı/aparatı onların hizmetine sunabilen” üretimin “model karakteri” belirleyici önemdedir. Söz konusu mekanizma, “tüketicileri üretime yönelttiği, kısacası okurlardan veya izleyicilerden birlikte yapan/üreten insanları yarattığı ölçüde” iyidir. Örneğin, Brecht’in “epik tiyatrosu” böyle bir modeldir. Brecht, Benjamin’in değerlendirmesi uyarınca, “bir podyum ile” yetinmek ve “geniş kapsamlı olaylardan/konulardan” vazgeçmek suretiyle, “tiyatronun kökensel öğesi” üzerine yoğunlaşmıştır. Böylece, “sahne ve izleyici, metin ve sahneleme, rejisör ve oyuncu arasındaki işlev ilişkisini” değiştirmeyi başarmıştır. Epik tiyatro, “film, radyo, basın ve fotoğraf sanatından” dolayı bilinen “bir yöntem” olan “montajı” kullanır. Benjamin’e göre bu yöntem, “monte edilen şey, monte edildiği bağlantıyı koparmaktadır.” Benjamin’in Brecht’e dayanarak ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1195
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle