23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

tetik anadar, ştir ma gücü arttıkça, yetkinleşebilir. Bütün bunlar yine de imgelem gücünün özgür oyununda gerçekleşir. “KANT İÇİN AMAÇLILIK DOĞANIN BİR NİTELİĞİDİR, NIETZSCHE İSE HER TÜRLÜ AMAÇLILIĞI YADSIR” ? acıyı paylaştıkça, diyesi, dayanış usu yahür etHegel r, estean bir rduğu biyata, amak da söylene er’i örr. rak ürleşrınmış uyumm güardır”, ına ntısıkile N R” Schilr tümıl bir t esteeli müler için dir? lik e saındaki, arasıngüzelliliğin ü, güdoğain yaca kaygibi meleri, rnek Nietzche’nin evrene sonsuz, insana ise sanki biraz fazlaca limitli bakışı, nasıl değerlendirilebilir? Bu filozofun “özgür istenç” ve “sanatsal serbesti” anlatımlarında “amaç köleliği” ile eleştirdiği Kant ile ayrıştığı nokta nedir? Evrenin engin tümelliği doğal olarak tikel insanı her yönüyle kapsar ve biçimler. Tikellik bilincinin gelişmişliğinin ölçütü olan özgür istenç, doğaya ve tarihe müdahalenin önkoşuludur. Nietzsche’ye göre, hiçbir estetik yargı evreni tümüyle yansıtmaz. Bu filozofun amaç(lılık) anlayışı da diğer birçok görüşü gibi, dizgesiz ve çelişkilidir. Kant, amaçlılık kavramını genellikle doğanın bir niteliği olarak görür; Nietzsche ise her türlü amaçlılığı yadsır. Schiller’in “aklın” işlevini öne koyarak ama öte yandan duyuşsal, hissi özelliğini de ötelemeyerek Kant’a bir yaklaştığı bir uzaklaştığı “güzellik ve estetik” mesafesi nasıl değerlendirilebilir? Schiller, edimsel yaklaşımla estetik birikimi edebiyata uyarlamıştır. Başarılı olduğu için de klasikleşmiştir. Özgürlük kavramını öne çıkaran bir filozof/yazar olarak aklı, bilinci ve istenci önemsemesi doğaldır; çünkü bu özsel nitelikler olmaksızın, özgürleşme yeterliliği gelişemez ve gerçekleşemez. Dolayısıyla, Kant’a bazen yaklaşması ve bazen de ondan uzaklaşmasını olağan saymak gerekir. “SCHİLLER’İN ‘SAF VE DÜŞÜNCELİ ROMANCI’SI, ORHAN PAMUK’UN ROMANCILIĞININ TEMELİ” “Türkiye’de edebiyat kuramı alanında Türklerce Türkçe olarak yayımlanan kitap sayısı, bir elin parmaklarının sayısından daha azdır” diyor Kula. duygu yeterliliği ve ide yeterliliğinin bütünleşmiş ilişkisi içinde var olabilir ve yapıta dönüştürülebilir. Duygulu/düşünceli edebiyatçı, tinselliği öne çıkarır. Dolayısıyla, özdüşünümü, diyesi, kendisini de düşünmenin konusu yapmaktan sakınmaz. “ADORNO’YA GÖRE HEIDEGGER BİLİNÇ BULANDIRICIDIR” Eğitii “güolunu emesi“sanatlüğü, malıığın yiarır” aman aktır. iller’in ecini znelinatçı” tçı immakta dyaya enebi dya anın özn sa? y, Orhan Pamuk edebiyatında Schiller etkisini nasıl irdeliyorsunuz kitapta? Orhan Pamuk’un “Saf ve Düşünceli Romancı” denemesini okuduğumda, Schiller’in aynı adı taşıyan yapıtı üzerindeki çalışmalarımı yeni bitirmiştim. Hemen bu yapıtın Türkçeye çevrilip çevrilmediğini araştırdım ve çevrilmediğini saptadım. Orhan Pamuk İngilizce çevirisini okumuştu. Bu konuyu Orhan Pamuk ile de konuştum. Schiller, çok özet olarak söylemek gerekirse, başarılı bir yazarın hem saf hem de duygulu/düşünceli olması, bu iki özelliği içselleştirmesi ve yazınsal yaratımına yansıtması gerektiğini dile getirir. Schiller’in bu yapıtını, romancılığına temel aldığını belirten Orhan Pamuk da aynı şeyi söyledi. Orhan Pamuk, Schiller’i bu bağlamda çok doğru alımlamıştır. Schiller, eski ve yeni “duygulu/düşünceli” yazarların/şairlerin hangi yolu izlediklerini nasıl açımlıyor? Schiller’in açımlaması uyarınca, saf şair, okuyucuyu “doğa, bireylik ve canlı duyusallık” yoluyla, duygulu /düşünceli şair ise, “ideler ve yüksek tinsellik” ile duygulandırır ve etkiler. Duygulu veya düşünceli yazarlar, estetik içeriği önemserler. Estetik içerik, tinin malzeme ile içsel bağı içinde ve Adorno; özgün dil kullanımıyla öne çıktığını imlediğiniz Heidegger’i neden “bilinç bulandırıcı” bulmuştur? “Sanat Yapıtının Kökeni” okunduğunda, Heidegger’in neredeyse anlaşılamazlık düzeyine ulaşan, son derece özgün bir dil kullanım tarzı geliştirdiği görülür. Dil, düşünce ve duyguların dışavurumunun aracıdır. Bu açıdan bakıldığında, yazarın düşünceleri, öz ereğine uygun olarak okuyucu tarafından anlaşılıyor ve anlamlandırılabiliyorsa, sorun yoktur. Adorno “Jargon’un Özgünlüğü”nde Heidegger’i düşünceleri, kutsallık tınısı belirgin, ancak anlaşılır biçimde aktarmadığı gerekçesiyle ağır bir eleştiriye tabi tutmuştur. Heidegger’in özgünlüğü, örtü olarak kullanarak, düşünceyi belirsizleştirdiğini, insanı insanlığından uzaklaştırdığını ve gerici düşünceleri savunduğunu öne sürmüştür. Adorno’ya göre, söz konusu özgünlük savı, güdümleyici ve demagojik amaçları gizleme işlevi görmektedir. Heidegger’in agresif tarzında Nazizme olan yakınlaşmasının etkisi ne ölçüdedir? Yoksa bu hali salt düşünsel kaygılardan mı ivme almaktadır? Heidegger’in Nazizme övgüler düzdüğü, hatta işbirliği yaptığı bilinmektedir. Bu filozofun özellikle dilde özgünlüğü saltlaştırması, onun bu tutumuyla da ilgili olabilir. Yazan ve konuşan her insanın özgün bir biçem geliştirmesi olağandır. Heidegger’de görülen şey, bu değildir; özgünlüğün araçsallaştırılmasıdır; özgünlük kutsamasıdır. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Kant, Schiller, HeideggerEstetik ve Edebiyat/ Onur Bilge Kula/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 424 s. 19 TEMMUZ 2012 ? SAYFA 5 1170 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1170
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle