29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

D “H eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN ‘Saklı Güldeste’ ani bir şiir vardı” deriz de, anılarımızda yaşayan o şiiri unutmayız. El kadar bir deftere yazdığımız şiirlerdir onlar. Cemal Süreya “Saklı Güldeste” diyordu buna. O seçilmiş şiirlerde derleyenin kendine özgü bir beğenisi vardır. Derleyenin kazandığı kişiliğe göre o seçilmiş şiirlere daha çok güvenilir. Tezkirecilerden günümüze doğru, kendi içine çekilmiş bir ozanı keşfetmek, onu yalnızlığından kurtarıp topluma kazandırmak, sorumluluk isteyen bir görevdir. Divan şiiri ile halk şiiri gibi oluşumlarını tamamlamış akımların seçkisini düzenlemek kolaydır. Gene de tezkirelerde unutulmuş, sözlü şiirimizde yitip gitmiş kimbilir nice ozan var. Hep alıştığımız izi sürersek geçmişin belirsizliğini öğrenmek kolay olmaz. Kuşkusuz önemli olan, seçki düzenleyenin gerçek şiiri değerlendirmesini bilen beğenisidir. O beğeni nasıl oluşur? O “derin görü”ye nasıl varılır? Böyle bir yetenek için bilgi birikimi yeterli değildir. Gerçek şiirin nabzını tutan usta bir el gerekir. O ustalık “Şiir Yıllıkları” için tartışılır hale geldiğinden kimi yıllık düzenleyenler önünü ilikleyip çekiliyor. Onların çekilmesine aldırmadan yeni yıllıkçılar çıkıyor ortaya. YILLIK GELENEĞİ Şiir yıllıkları bir yayınevinin desteği ile dergi eki olarak yayımlanıyordu. Veysel Çolak bu desteği bulamadığı için 2011 şiirini değerlendiren yıllığını çıkaramadı. Baki Asiltürk 2011 yıllığının son olduğunu, artık bu çalışmayı sürdüremeyeceğini bildiriyordu. Bu çekilmede “Ozan Kadınlar Bildirisi”nin de etkisi olabilir. Baki Asiltürk’ün nesnel davranmadığını gösteren bu tepkiler giderek çoğalan kadın ozanların, Asiltürk’ün yıllığından şiirlerini çekmelerine yol açmıştı. Baki Asiltürk yılların alışkanlığıyla “Şiir Yıllığı” hazırlamada deneyim kazanmış, bu çalışmayı kendince bir düzene koymuştu. Nesnel olabilmek kolay değildir. Tepkiler genişledikçe nesnellik sorunu da tartışmalara yol açabilir. Yıllık geleneği Yaşar Nabi’den çok sonra Mehmet H. Doğan’ın çabalarıyla gelişme göstermişti. O da bu çalışmaya ancak on yıl katlanabilmişti. Baki Asiltürk bayrağı Mehmet H. Doğan’dan almış, onun yanı sıra Veysel Çolak ile Şeref BilselCenk Gündoğdu ikilisi bu geleneği geliştirmeye çalışmışlardı. Ancak şiir ortamı değişik anlayıştaki binlerce ozanı barındırıyor. Bu yıllıklarda 150 dolayında ozanın şiiri var. Bunların önemli bir bölümü de hep aynı ozanlar. Bunun üzerine yeni yıllıkçılar ortaya çıktı. Mustafa Fırat, Hakan Arslanbenzer, Mustafa Aydoğan gibi şiir yıllığı düzenleyenlere bu yıl Mustafa Ergin Kılıç da katıldı. Bütün bu çalışmalar gösteriyor ki şiir yıllığı hazırlayanlar nesnel olamıyor. Binlerce ozan arasından 150 dolayında ozan seçildiğine göre nesnelliğin anlamı nedir? Hiç olmazsa Mustafa Aydoğan “seçilmiş dizeler”le daha çok ozana yer vermeye çalışıyor. “Şiir Yıllıkları” gelişen Türk şiirine kaynak oluşturarak yeni bir “Çağdaş Türk Şiiri Seçkisi” düzenlenebilecek mi? Yoksa yıllıklarda kendi adını arayan ozanlar, bir “Saklı Güldeste”de yer aldıkları için avunmakla mı yetinecekler. “ŞİİR DEFTERİ” Şiir yıllığı düzenleyenler ozan olmasalar bile kendilerine göre bir şiir anlayışı benimsedikleri için, böyle bir anlayışa göre şiir seçtikleri için nesnel olmaları beklenemez. Ama öznellikten anladığımız, arkadaş dayanışmasıyla kötü şiire “eh” demekse, o şiir yıllığını düzenleyenin kendine saygısı yok demektir. Bu tartışmalar daha bir hayli sürebilir. Şeref Bilsel ile Cenk Gündoğdu’nun çalışmasından yola çıkarak 2011 yılındaki şiir ortamını anımsamaya çalışalım (Şiir Defteri “Şiir ve Hayat”, İkaros Yayınları, 2012). “Şiir Defteri”ni hazırlayanlar şiir ortamını değerlendirirken son 50 yılın edebiyat dergilerindeki sorunları da irdelemişlerdir. Günümüzde “Muhafazakâr Edebiyat” tartışmalarının da yapıldığı bilinmektedir. Kuşkusuz gelenekten yararlanmak kaçınılmazdır. Ama geleneğe özenmek yerine, çağdaş şiir olanaklarına göre geleneği dönüştürme çalışmalarına girişilmelidir. Yeni bir şiir dili oluştururken içi boş sözcüklere özenmemelidir. BilselGündoğdu ikilisi 137 şiiredebiyat dergisini inceleyerek şiir düzeyini saptamaya çalışmış. Batan, yeni çıkan dergileri düşünürsek bu sayı eksilip artabilir. “Edebiyat dergileri batmak için çıkar” sözündeki alaysamayı anımsayalım. Bir de ozan kişiliğindeki çıkarcılığa aldırmayan, ayrıcalıklı durumu düşünelim. Gerçek şiire duyduğumuz saygıyı o “muhalif duruş”taki kişilikte arayalım. 2011’de yargının yükünü arttıran karmaşık yaşama koşullarında, şiir kendi özgürlüğünü yaşadı. Otuzu aşkın yayınevi 100’ün üzerinde şiir, şiirbilim kitabı yayımlayarak şiirin gücünü gösterdi. “Şiir Defteri”ni yayıma hazırlayanlar kendi yorumlarının dışında, 26 ozanın görüşlerine de başvurmuşlardır. Baskıcı toplumlarda şiirin gücünü gösteren görüşlere yer vermişlerdir. Nobel Ödülü 2011’de bir ozana verildiğine göre, bizde, yaşayan hangi ozan bu ödüle değer görülebilirdi? Çoğunluk Gülten Akın ile Sezai Karakoç gibi iki usta ozanımız üzerinde birleşiyor. En yaşlı ozan 1932 doğumlu Sait Maden’den en genç ozan 1989 doğumlu Didem Gülçin Erdem’e kadar 150’ye yakın ozandan şiirler seçilmiş bu çalışmaya. 2011’de 25’er yıllık üç kuşaktan söz edilemez mi? Büyük para ödülü olmasa Nobel Ödülü’nün ne anlamı var! Didem Gülçin Erdem’in yanıtı düşündürücüdür: “Bu Nobel takdiminde beni rahatsız eden bir şeyler oldu hep. Sahiciliğini durmadan sorguluyorum. Gerekçelerini de... Belki çıkış noktasının kaynak oluşturduğu bir rahatsızlıktır bendeki. Ödülün uzunca bir aradan sonra bir şaire verilmesi, dikkatlerin bir şaire çevrilmesi açısından sevindirici olarak değerlendirilebilecek bir sonuç elbet. Tabii böylesi bir kudreti varsa sözünü ettiğimiz ödülün.” “ŞİİR VE HAYAT” BilselGündoğdu ikilisinin “Şiir Defteri”ne SAYFA 20 ? 31 MAYIS 2012 değişik görüşleri kazandırmasının bir başka özelliği, bir ozan olduğu kadar özenli bir araştırmacı olan Mehmet Can Doğan’a “2001’in Dergilerinde Şiir” birikimini değerlendirme çalışmasına yer vermesi olmuştur. Baki Asiltürk ile Veysel Çolak her çalışmaya kendileri yetişmeye çalışırdı. “Şiir Defteri”nde geniş bir iş bölümüne yer verilmiş. Mehmet Can Doğan’ın hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmaması şiir ortamının ne denli kapsamlı olduğunu gösteriyor. Ali Ayçil, kendi şiir anlayışından yola çıkarak, “İkinci Yeni”den bu yana şiirimizin bunalımda olduğunu öne sürüyor. “Duygu imgeleri”ne yaslanan bir şiirin topluma açılan bir dil geliştiremeyeceğini söylüyor. Demek Muzaffer İlhan Erdost’un “anlamsıza kadar özgür olma” tanımı yeterince iz bırakmamış. Ali Ayçil 2011 yılında çıkan kimi şiir kitaplarının değerlendirilmesini de yapıyor. Şiir kitaplarını tek tek yorumlamanın ayrı bir önemi var. AKATALPA da Ramis Dara her yeni şiir kitabına özenle eğilmeyi sürekli bir çalışma haline getirmişti. Mustafa Aydoğan’ın şiir yıllığında 2010 yılı şiir kitaplarının yorumunu Turan Karataş yapmıştı. Şiir ortamının gelişmesi için böylesi çalışmaların önemli olduğunu bilmeliyiz. “Şiir Defteri”nde şiirbilim üzerine yazılmış kitaplara da Cihan Oğuz’un yorumuyla bakılıyor. Mahmut Temizyürek, Ahmet Ada, Kemal Gündüzalp, Metin Cengiz, Hayriye Ünal, Hüseyin Avni Cinozoğlu, Orhan Koçak, Selim Temo gibi yazarların şiirbilimle ilgili kitapları, şiirin gizlerini özleyen nice insanlara görmeyi öğretiyor. Demek ki “Şiir Defteri”, 2011 şiirinin öylesine bir anımsatılması değil, çok yönlü bir şiir ortamını oluşturan bir çalışmadır. ÇALKANTILI ZAMAN BilselGündoğdu ikilisinin “Şiir Defteri”, “Şiir ve Hayat” alt başlığını taşıyor. Geçen yılın çalkantılı akışı da “Hayat” anlayışı içinde anlatılıyor. Seçilen şiirlerde o çalkantılı zamanın izlerini boşuna ararsınız. Artık şiirdeki toplumcu duyarlıkta bir kavga şiiri bulmak alışkanlığı gerekmiyor. Ataol Behramoğlu zamanı durdurarak ölümü ertelemek anlayışındadır. Ahmet Telli, “mayınlı hakikat”i “kim”in anlatacağını soruyor. Belki de zamanın acımasızlığını Veysel Çolak’ın şu dizelerinde aramalıyız: “Sevgilim parçalıyor göğüs kafesini bir hapishane olduğunu görüp dünyanın.” Demek kişisel ilişkilerin ayrıntısında aramak gerekecek o toplumsal duyarlığı. “2011 Şiiri”ni yorumlarken hiç olmazsa şiir kitabı olanların kişiliğini belirtmek daha somut bir çerçeve çizmeyi kolaylaştırabilir. Böylece şiirin gelişme evrelerini daha iyi anlamış oluruz. “Şimşiir Ağacı 2011”i hazıralayan Mustafa Ergin Kılıç bu konuda ödün vermeyen kesin bir tavır içinde görülüyor. Olumsuz yargıları erteleyip şiirin gelişme doğrultusunu yorumlamak daha yapıcı olmaz mı? Sonuç olarak yıllıklar da bir “Saklı Güldeste” olduklarına göre yıllığı düzenleyenin öznel seçimidir geçerli olan. Bu öznel seçimi geçerli kılan da yıllıkçıya özgü somut ilkelerdir. Yeter ki o somut ilkeleri öne sürenlerin “derin görü”süne inanılsın. YILIN ŞİİRLERİ Şiir yıllıklarının şiirimizin gelişmesini gösteren birer denek taşı olduğuna, yeni bir Çağdaş Türk Şiiri için kolaylık sağlayacağına inanmalıyız. Bu geleneği sürdürmek gerekecekse, yıllık düzenleyenlerin, ozanların kişiliğine saygı göstermesi, en küçük emeği bile anlamaya çalışması gerekecektir. BilselGündoğdu ikilisi katılımcı bir anlayışla “Şiir Yıllığı” düzenlediği için daha yansız bir tutum içinde görünmektedir. “Şiir Yıllıkları” “kitaplık” dergisiyle bütünleşerek gelenek oluşturmuştu. Baki Asiltürk gibi deneyimli bir ozanın bu işi bırakmak zorunda kalmasına Yapı Kredi Yayınları yetkilileri izin vermemelidir. “Şiir Yıllıkları” bir “Saklı Güldeste” olarak edebiyatımızdaki yerini korumalı, daha da gelişerek her yılın şiirini özellikleriyle tanıtmalıdır. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1163
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle