Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Rana; İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı Dumrul’la güzelim bir gençlik mazisi, aşkı var. İki kızı Merih ve Hilal. Karılmış kâğıtlar gibi yaşamı... Dumrul da geç gelmiş, hükmü kalmamış bir kâğıt gibi onun için. Hayatını bir ara kendisi kazanabilir gibi olmuştu ama ev kadınlığının rutinine saplanmış derken... Farklılıklara karşı mesafeli… Evinin güzelliğine adanmış, eviyle özdeşleşmiş zevkli bir kadın... Bir tek mutfağındaki tezgâhta oluşan çatlağa dokunmuyor. Çatlak vardı, bir kere her şey yarılmıştı ve yarılmışlığıyla kalmalıydı. Şık giyimli Saim ile gelgit, bir tuhaf, alışık, bir evlilikleri var. Yaptığı çikolataları gibi hayatı, anlık keyiflerle süregidiyor... Saim ile apar topar evlendirilmiş üniversitede okuma hayallerindeyken… Dumrul; kızağa çekilmiş bir polis eskisi, durgun, dalgın, öfkeli, ruhu boşalmış, düzensiz bir hayatın müsvedde bedeni gibi gövdesi. Geçmişin hayaletleri peşinde… Yanlış tercih, yanlış yol, yanlış seçim mağduru, kaderin ağlarını aleyhine pek bir ördüğü... Kayıp kızının ölüsünü bulan bir baba, bu nedenle Rana’nın kızı Hilal’in kayboluşuyla deliren... Rana sevgisi ve anısıyla usul usul zehirlenen... Solmaz; hayat yorgunu... Çatlak, yarık.... Kocası Ramazan’la birlikte paralarını kaptıradurdukları hiçbir işte ve düzende tutunamayan kardeşi Halil’den dertli... Yeni bir hayatın peşinde ama... Taşra; araf gibi... Sonsuzun düşmanı: Pınarlı. Şimdinin düşmanı: Pınarlı. Taşranın zamansızlığı: Pınarlı. Şimdilerde uçuk kaçık bir toz yığını ve kısmi asfaltın hâkimiyetinde bir kutu… Ötekici, ayrımcı, aforoz edici fikri sabitliğin körüklediği toplu cinnete uygun ortam sağlanan pota… Civanların öldüğü, vicdanla birlikte umudun yittiği, kaybedenlerin, bunun farkında olan ve olmayan kaybedenlerin öyküsü… Genç bir kızın kayboluşu çerçevesinde sarsılarak okuyacağınız romanın adı Civan. Müge İplikçi’yle Civan üzerine söyleştik. Müge İplikçi’den ‘Civan’ ‘Faşizm dağda bayırda değil, içimizde’ ? Gamze AKDEMİR ana, hayatı sorguluyor sonra vazgeçiyor derken yine sorguluyor. Evvel zaman aşkı Dumrul da geç gelmiş, hükmü kalmamış bir kâğıt gibi onun için. Evinin güzelliğine adanmış, eviyle özdeşleşmiş zevkli bir kadın... Hayatın her alanında farklılıklara karşı mesafeli... Bir tek mutfağındaki tezgâhta oluşan çatlağa dokunmuyor... Bu çatlağın, romanın her zerresinde çatırdayan bir duyguya, birliğe işaret olmasından hareketle sorarsam neden böyle bu? O çatlak ona sadece geçmişi değil, kendisi olabildiği bir zamanı da hatırlatıyor. Dumrul’a duyduğu aşk, geleneksel anlamda sıralananlarla oluşmuş olan “hayat tecrübesinde” çok farklı bir yerde duruyor Rana’nın kafasında. Ailesinin, yetiştirilme biçiminin kendisine biçtiği rollerin dışına taşabileceğini hissettiği bir zemin o aşk. En azından Rana’nın zihninde böyle bir yer tutmuş durumda. Kafasındaki sahil, o sahilin denizle bütünleşen yanı. Şimdiki hayatından, bu hayatı çevreleyen zorunluluklardan çok farklı. Sanki Dumrul’u yitirmesi ile birlikte gençliği de bitmiş gibi Rana’nın. Aslında bu haliyle o da kurban ve elbette bir civan. “ARKADAŞLIK KİTABIN TEMEL MESAJLARINDAN BİRİ” R olan, flört eden, çapkın gülümseyebilen... Bir deli, bir meczup... Bana hiç bakmadan siz anlatır mısınız Dumrul’u? Romandaki hemen herkes ve hemen her duygu oluşunu... Siz romanı güzel özetlediniz! Dumrul romandaki herkes aslında! Bir noktadan sonra bütün Pınarlı’nın iç sesi de. Hilal kaçırıldıktan sonra Pınarlı ile birlikte suçluyu yakalama hezeyanıyla birlikte sayıklamaya başlıyorlar. Suç öylesine takıntılı oldukları bir nokta ki bütün detaylar ortadan siliniyor. Detaylar varsa da sadece bu suç için bir önsöz biçiminde algılanıyor. Neden diye soracak olursak cevap yalın: Takıntılı birinin kalbi detayları bile sadece kendi belirlediği hedef çerçevesinde algılar. Dumrul’un kişisel kırılma noktası da bu aslında. Pınarlı’nın da. Tanrı’yla zar atıp ata mama meselesi değil yani. Hayır, değil! Yapılan, tercih edilen seçimlerle ilgili bir mesele. Beni yazar olarak burada ne zaman insan oluruz sorusu ilgilendiriyor. Korkularımız, kaçışlarımız, savruluşlarımız, sürekli olarak birilerini suçlayışımız... Bunlar elbette olacak. Ama zamanı gelince onlarla helalleşmemiz gerekiyor. Kaldığımız yerden devam edebilmek için. Kadınların konkenci ruhuyla arzı endam ettikleri oyun masası aslında ülkenin renkleriyle bezeli bir skala gibi... Karakterleri, refleksleri, huyları, algıları, eğitimleri, hayata bakışları ve öyküleriyle bambaşka, birbirine kâh aykırı kâh hemhal “sakinler” bunlar... Pınarlı’nın ta kendisi... Sonsuzun ? düşmanı, şimdinin düşmanı Pı Dumrul, bir polis eskisi, durgun, maziye dalmış gibi bir hali var, kaşları çatığa meyilli, ruhu boşalmış, sigara ciğerlerinde fosur fosur, düzensiz bir hayatın müsvedde bedeni gibi gövdesi... Gençliğinde de kibre yenilmiş epeyce... Geçmişin hayaletlerinden dertli... Şu sözler hep kulağında; “Hayat bir kumar değil oğul. Tanrı’yla zar atamazsın oğul. Tanrı kimseyle zar atmaz oğul. Ona boyun eğ oğul.” Kızağa çekilmiş bir polis... Rana’nın solduğu yerde hem nefes alan hem boğulan... Yanlış tercih, yanlış yol, yanlış seçim mağduru, kaderin ağlarını aleyhine pek bir ördüğü... Kayıp kızının ölüsünü bulan bir baba, bu nedenle Rana’nın kızı Hilal’in kayboluşuyla “deliren”... Rana sevgisi ve anısıyla usul usul zehirlenen... Unutuşun, geride kalanın kokusuyla, limon kolonyasının geçmişi çağıran keskinliğinde tutsak olan... İnanması zor, hayret ki ne hayret ama bir zamanlar genç ve umutlu ve pervasız 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1163 na toz yığı tinde b ha bab ortamı sonra.. tiyorlar öfke b taşları, Ötekic bitliğin ret çem otel yan tıyor ce leri, ne Do nel bir zaman kontro Faşizm Yıllard men he şu: Faş İçimizd ilişkiler cümlel lerin sö van’da Pınarlı olan ka toplark içerisin paylaşm nı... As tınıları ğı verm edasını söyleni kilerde ri, suni Nef Hilal’in ğiştireb lerini e ama... zü... N laşıp at Ark rından biçimd nusund Şükred sı. Şük la birlik üzerind cıya bı sel zam Her şe mekân tünlük kündü rak. Zi fikrind nan bü rum. Ş den iki lirler. N sunda ? na “HİLA İp.. rında.. ipi, her Eve gençler Dumru ip aslın da bir Üstelik dönüşe gerçek nu hiss SAYFA 16 ? 31 MAYIS CUMH