19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KONUK HARFLER Anneme Bir Ev Alacağım ? Erhan TIĞLI üzel bir kapak resmiyle sunulan kitap özenle ortaya konmuş bir yapıt. Çocuk öyküleri ama her yaşta çocukların okuması gerekli öyküler bunlar. Cin, peri masalları anlatmıyor, her zaman yaşadığımız ya da yaşanabilecek olayları sade, akıcı, içtenlik kokan bir dille dile getiriyor. Yazar zaten kitabını “Çocuğu dünyaya getirmekle kalmayıp, onu büyütme, yetiştirme sorumluluğunu da yüklenmiş tüm annelere... Annesini üzmemiş tüm çocuklara” sunmuş. İlk öykü “Burada Bülbül Ağlamış” adını taşıyor. Bir çocuğun dilinden annelik duygusu ve hayvan sevgisi anlatılıyor. Öykü şu ders verici tümcelerle sona eriyor: “Derler ki, bülbül gül için ağlarmış. Ne büyük bir yalan! Bülbülü ağlatan insanoğlunun kendisidir. Kuşların yaşadığı yerlere göz diken, onlara yaşama alanı bırakmayan insanoğlu.” Kitaba adını veren “Anneme Bir Ev Alacağım”, mahallelinin, mahalleyi kedi köpek yurduna çevirdi, diye kızdığı ve hiç sevmediği Glorya Teyze’yi anlatıyor. Teyze, çocuklara hayvanları korumayı öğretiyor. Öykünün kahramanı çocuk, onu örnek alıyor ve aç bir köpek yavrusunu alıp besliyor. Koca Bebek adı verilen köpek zamanla büyüyüp gelişiyor, iyi bir polis köpeği oluyor, uyuşturucu çetesinin yakalanmalarını sağlıyor ve çocukla annesini yoksulluktan kurtarıyor. Ev sahibi olmalarını sağlıyor... “Benim Annem Bir Tane” öyküsünde çocuğun annesiyle anneannesi birbirlerine kırgındır ama zamanla araları düzeliyor. Yazar satır aralarında dünle bugünü karşılaştırıyor; eskilerin şimdikilerden daha düşünceli olduklarını vurguluyor. Sokaklarda açlıktan çöp karıştıran hayvanları tekmeyle kovan insanları eleştiriyor. Öykü, çocuklara seslenen şu tümcelerle sona eriyor: “Şundan eminim, dünyada her şeye kızılabilir, ama anneme kızılamaz! Benim annem bir tanedir. Onunla yaşamın her güçlüğü göğüslenebilir.” “Bana Anne Deme” öyküsünde oğlunu babasız büyütmek zorunda kalan Zahide Kadın anlatılıyor. Annesi çocuğunu kimselerin eline baktırmadan büyütmek, okutmak için her çileye katlanıyor. Üstüne üvey baba gölgesi düşmesin diye genç yaşında dul yaşa G Necati Güngör mayı göze alıyor ama çocuk biraz büyüyünce kötü arkadaşına uyuyor, okuldan kaçıp dışarılarda geziyor, bir otelde yakalanıp polislerle başı derde giriyor, hastalanıyor. Annesi onu iyileştirmek için çabalıyor. Çocuk hastalıktan kurtulunca zamanında annesini dinlemediği için pişman olup ağlıyor. “Yüreğinin orta yerinden akıp gelen yaşlardır bunlar...” “Emanet Kuş”: Bu öyküdeki çocuğun babası boz renkli bir işhanında, mağazalar için terlik, ayakkabı dikmektedir. İşliğin bitişiğindeki odada kalan Fırat, yalnız olduğu için babanın yanına gelip gitmektedir. Yalnızlığını zayıf, kırık kanatlı bir kuş besleyerek gidermeye çalışır, onu veterinere götürüp tedavi ettirir. Karton kutudan bir yuva yapıvererek yanında taşır. Derken günün birinde köyüne gitmek zorunda kalır, kuşunu baba ile oğluna emanet eder. Bir türlü geri gelemez. Çok sevdiği annesini görüp özlemini giderdikten sonra bindiği trende öldürülür. Kuş baba ile oğlun yanında sekiz yıl yaşar. “Annemin Gözleri Hareli”: Eşinden ayrılan annesinin başka bir adamla birlikte olması ve onu eve getirmesi çocuğu çok üzer, derinden yaralar, annesinin artık eskisi gibi ilgilenmediğini düşünerek gözyaşı döker. Anne çocuğunun bu durumuna daha fazla dayanamaz, erkek arkadaşıyla ilişkisine son verir. Görüldüğü gibi, bu öyküde de özverili bir anne anlatılıyor. Anne çocuğunun mutlu olması için kendi mutluluğundan vazgeçiyor. “Ben Annemin Dalıyım”: Annenin saçını süpürge ederek büyüttüğü kızı Nesrin, Elif Ana’yı çok üzmekte, zevk, eğlence peşinde koşmaktadır. Metin adında biriyle ilişki kurar, onunla gezip tozar, sinemalara gider ama sonunda annesinin acı çekmesine dayanamaz, aklı başına gelir, “O ağaç ise ben dalıyım. Dal kırılmayınca ayrılmaz ağaçtan” diyerek kendinden başka tutunacak dalı olmayan annesine dört elle sarılır... “Yağmurda Eriyen Annem” kitabın en son ve en uzun öyküsüdür. (97 131) Öğretmen olmak isteyen ayağı aksak kız amacına ulaşamaz ama yaptığı güzel elişleriyle köye yeni atanan öğretmenin ilgisini çeker. Resim yapmayı çok seven öğretmenle arkadaş olurlar, ormanda dolaşır, doğanın güzelliğini paylaşırlar, kitap okur, birbirlerine değişik şeyler öğretirler, gönül dostu olurlar. Öğretmen hastalanınca kız ona bakar, iyileşmesi için elinden geleni yapar. Öğretmen iyileşince kıza evlenme teklif eder, aralarındaki yaş farkına aldırmaz, evlenmeye karar verirler. Anne buna çok sevinir, düğünü komşu köylerdeki dost ve akrabalara haber vermek için yağmura çamura aldırmaz, yola çıkar. Yağmur gittikçe şiddetini arttırır, dereler geçit vermez ırmaklara dönüşür, sel suları yolları, tarlaları basar ve yarı yolda yakaladığı anneyi önüne alıp götürür. Okuyucular bu öyküyü okuyunca üzüleceklerdir ama bir annenin kızı için yaptıklarını görüp derin düşüncelere dalacaklardır. Öykü, kızın şu içli sözleriyle sona eriyor: “Güzel annem, kere annem!.. Kızının mutluluğunu paylaşmak için kendini sulara kaptıran annem... Yağmurdan mı eridin, yoksa mutluluktan mı, a benim güzel annem? Ses ver kızına, gittiğin yerden bir ses...” Bu öykü bir film konusu olabilir bence. Necati Güngör, köyden kentten öykülerle bizlere anne sevgisini, onların özverilerini, hayvanları sevip korumamız gerektiğini belirtiyor bu kitapta. Çocukların annelerine, annelerin çocuklarına alıp okutması gerekiyor bu sıcacık öyküleri. Unutmayalım ki birbirini seven kişilerin oturduğu bir yerse ev; orada kurtulur cücelikten kişiler, olurlar bir dev. ? Çocuk öyküleri, Necati Güngör, 131 sayfa 9 öykü, Günışığı Kitaplığı yayını 2010. CUMHURİYET ÇOCUKLARINDAN MEKTUPLAR ? Hazırlayan: Mavisel YENER Furkan Abbasioğlu, Ziraat Odası İÖO, Mersin Selam Sevgili Cumhuriyet Çocukları, Ateş Hırsızı kitabını okudum ve şimdi sizlere bu kitabı biraz tanıtacağım. Terry Deari yazmış, Tudem Yayınları’ndan çıkmış. Kuzeni olan Zeus’tan ateşi çalıp insan ırkına veren Prometeus cezasını çeksin diye bir kayaya zincirlenmiştir. Cezası bununla da kalmaz; Gazap adlı bir kartal tarafından her sabah Prometeus’un karaciğeri sökülüp ölmekte ve akşamları tekrar doğmaktadır. Böylece iki yüz yıldır her gün aynı şey olmaktadır. Ama Prometeus uykularında özgürlük düşleri görmeye devam eder. Herkül’ün zincirlerini koparması sayesinde cezasından kaçan Prometeus, Zeus’a yakalanır. Ancak Zeus ona bir fırsat verir; Prometeus tek bir insan kahraman bularak insanların da kahraman olabileceğini ispatlarsa, belki tanrılar da onu affedecektir. Fakat bu arayışında yalnız değildir. Ne de olsa ‘Ava giden avlanır.’ Prometeus kahraman olmuş bir insan bulacaktır, bu çok basit, ama Prometeus’un öldürdüğünü sandığı Gazap, Tanrılar gibi yeniden doğmuştur ve bu sefer niyeti farklıdır: ‘İntikam’. Prometeus’u bulduğu yerde öldürecek ve intikamını almış olacaktı. Bu arayış Prometeus’u Aden şehrine ve kendi zamanından bir milyon yıl öteye, 1858’e götürür. İşte asıl öykü şimdi başlar. Sizce Prometeus sözü edilen kahraman insanı bulabilecek mi? Yoksa Gazap’ın akşam yemeği mi olacak? Cevaplar bir solukta okunulacak bu müthiş kitapta. Okuyun ve görün. man Makinesı. Yazarı: Francesca Simon, Yayınevi: İletişim. 96 sayfa. Bu yorumumda sizlere kitaptaki Kır Gezintisi adlı hikâyeyi anlatacağım. Felaket Henry çok yaramaz, bir o kadar da akıllı ve zeki bir çocuktur. Henry ve ailesi kır gezintisine çıkacaklardı fakat Henry film seyretmek istiyordu. Babası, Henry’yi harçlığından kesmek ile tehdit ediyordu. Felaket Henry, mecburen kır gezisine gitmek zorunda kaldı ve gittiler. Henry, yürüyüş yaparken aklına güzel bir fikir geldi. Bu fikir ailesiyle beraber göle kadar yarış yapmaktı. Felaket Henry, rüzgâr gibi koşup babasını yere düşürdü. Annesinin önüne de bir çalı koyarak annesinin yere düşmesini sağladı. Göle varınca kardeşi Peter’i göle attı. Ailesi bu olaydan sonra bir daha kır gezintisine çıkmamaya karar verip hemen gölden gittiler. Bu kitapta en çok Felaket Henry’yi sevdim çünkü o çok akıllı ve zeki bir çocuk. Bu kitabı herkese tavsiye ederim; çünkü bu kitapta akıllı ve zeki bir çocuğun hayat öyküsü anlatılıyor. Umarım herkes, bu kitabı, benim gibi heyecanla okur. Merve Ünal, Mersin Ziraat Odası İÖO, yaş 12 Tüm sevgilerimle merhaba. Benim kitabımın adı Tehlikeli Sohbet Ayrılmaz Üçlü, yazarı ise Henriette Wich. Yayınevi: Beyaz Balina Yayınları. Bu kitap harika, ben bu kitabı çok beğendim çünkü maceralı ve aksiyonlu kitapları çok severim. Benim bu kitapta en çok beğendiğim bölüm Franzi’ nin sohbette konuştuğu andı çünkü o an çok heyecanlıydı. Marie Franzi’nin Stefan diye bir abisini seviyordu ama Stefan bunu hiç fark etmemişti. O da zaten başka birini seviyordu. Bunu Marie duyunca kahroldu, gruptan çıkmak istedi ama onu Kim çıkarmadı. Bu kitapta herkes birbirini seviyordu ama sevilenler bunu hiç fark etmiyorlardı. Bu kitapta bir de hırsızlık olayı var. Bu olayda Sofie’nin evinde bir hırsızlık oluyordu ve Ayrılmaz Üçlü de bu olayı çözmekle görevliydi. Her gün Sofie’nin evine gidiyor, orada bir şeyler bulmaya çalışıyorlar. Ve buluyorlar onu polise götüyorlar ama polis onları hiç dinlemiyor ama sonunda hırsızı da onlar buluyorlar. Sofie bu olaydan hiç etkilenmiyor çünkü onun kafası hep başka bir yerlerdeydi. Ama bu olayı da çözdükten sonra kendileriyle çok gurur duydular. hiçbir iz bırakmadan. Çok heyecanlı, zevkli ve korku dolu bir kitap okudum. Ayrıca kitap çizgi roman biçiminde. Okuması da çok keyifli. Siz de merak ediyorsanız mutlaka okuyun. Melih Yıldırım, Ziraat Odası İÖO, Mersin Kitabımın adı Felaket Henry ve Zalim Za Melike Ünver, 7B sınıfı Öncelikle Merhaba, Okuduğum kitabın adı Okuldaki Sır. Yazarı: Queenie Chan. Yayınevi: Desen Yayınları. İkiz kardeşler Avustralya’da yatılı bir okula gönderilirler. Amber, bu okula gitmeyi istemez. Ama Jeanie, çok isteklidir. Okula gittiklerinde Amber bu okulun çok tuhaf olduğunu anlamıştı. Jeanie de anlatmak istemişti. Ama Jeanie bunu bir türlü anlamıyor ve Amber’e inanmıyordu. Amber’in bu kötü şeyleri hissetmesini sağlayan şey ise okulun duvarları korkunç ve sırlarla dolu olduğu için ona bu hissi yaşatmıştı. Kitapta en çok beğendiğim bölüm “Rüyalar Bölümü.” Rüyalar bölümü çok gizemli hem de çok heyecan vericiydi. Ama kitapta bir de şu var: Okulun etrafı çalılıklarla dolu. Öğrenciler okulun çalılıkları arasına girip kayboluyorlar. Hem de Melike Şahin, Ziraat Odası İÖO, Mersin Azra Erhat’tan Troya Masalı’nı okudum. Benim okuduğum bu kitap çok güzeldi. İçeriğinde Troya’nın yıkılışı var. Orada yaşayan insanların ve askerlerin nasıl yaşadıklarını ele alan bir kitap. Bu kitabı okurken her bir sayfa bittiğinde diğer sayfaları da okumak için direniyordum. İnsan bu kitabı okurken haline şükretmeli. Çünkü biz kimsenin esiri veya tutsağı değiliz ve ölesiye savaşacağımız kimse yok, olmamalı da bence. Bir aşk hikâyesi yüzünden on yıl kuşatma altında kalan zengin bir kentin hüzünlü öyküsünü ve Troya harabelerinin bulunuşunu öğrenmek istiyorsanız bu kitabı okuyun. İyi ki bu kitabı okumuşum. ? Bize yazan Cumhuriyet Çocukları’nın armağanları çoktan yola çıktı bileee… Çocuklar ve gençler, siz de bize yazar mısınız? Okuduğunuz kitapta en çok hangi karakteri sevdiniz? Neden? ·Öyküde sizi en çok düşündüren bölüm neresiydi? Neden? Öyküde size alışılmadık gelen, aklınıza yatmayan yerler var mı? Neden? Mektup yazarak bize ulaşmak isteyenler için adresimiz: Mavisel Yener Ata Cad. Defne Sok. No:1 D1 Balçova, İzmir Elektronik posta göndererek bize ulaşmak isteyenler için: [email protected] Anımsatma:* Mektubunuzda ev adresinizi, telefonunuzu, yaşınızı, okuduğunuz kitabın adını, yazarını ve yayınevini belirtmeyi unutmayın. Size bir sürprizimiz olacak! * Mektubunuzda kitabın özetini yazmayın, olur mu? Biz, anlatılanlar hakkında sizin ne düşündüğünüzü çok merak ediyoruz. Mavisel Yener Ata Cad. Defne Sok. No: 1 D: 1 Balçovaİzmir www.maviselyener.com [email protected] SAYFA 26 ? 17 MAYIS 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1161 SAYF
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle