22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

l muçalıştıştım. ere kullae. Neniz? nde de unu da inde arlıklarık gibi, yaşlı Xıazret nlara n” gibi. isimleêş, ımda Ancak cemevahale ca çok u inanç dir. Babir şey bir ığı çok eğişik n dışarıemi ktaşiızla sua çalıyapıu, inanocaklık bilininma an emekn, serek dir. mintam da hızla sisteaşka ır. Yenlar çaımlan olguYığımast ilet. Yıerinde olup mının durur semın yığıar genılabile anlaöylem anlatıltür er olave bu çalışma E ini imsimliledemek n bahye bah? 1161 ? mancki) gibi. Bu inancın kitlesine de Kurmanc derler. Kurmanclık, Yahudilik gibi hem etnisiteye hem de inanca atıfta bulunur. Bu nedenle soya dayalı ve dışarıdan dahiliyete kapalıdır. İnanç içinde ikrar denilen pirlik/ taliplik ilişkisi ile birinciler inanç hizmeti veren kutsal sınıf, ikincileri hizmet alan normal sınıf olarak tanımlanabilir. Birinciler de aynı zamanda kendi içinde hizmet alan sınıftır; yani hem pir hem de taliptirler. Bu hizmet verenler ve alanlar, Ocaklar (ki kutsiyet etiketli aşiretler olarak sayıları yaklaşık on kadardır) ile altmış ile yüz arasında olduğu söylenen aşiretlerden oluşan bir toplumdur. Burada, seyit ocaklarının babadan oğula kan yoluyla devredilen bir pirlik/ raywerlik yetkeleri vardır. Bu ocaklar, hem tüm bu seyit ocaklarına, hem de diğer tüm aşiretlere inanç içinde hizmet verirler. Dersim sisteminde herkesin bir piri mutlaka vardır. Sistem içinde kimin hangi ocağın/ aşiretin piri veya talibi olduğu, soya dayalı ve dışarıdan dahiliyete kapalı olarak sistem içinde bellidir ve değişmezdir. Seyit ocakları, tüm hukuksal, sosyal ve güvenlik sistemini kutsiyet çerçevesinde yürütürler. Toplumsal tüm mekanizmanın işletilmesi ve interaktif olarak güncellenmesi bir süreklilik olarak sürdürülmekte ve bu, inanç üzerinden yapılmaktadır. Herkes inanç içinde pirlik ve taliplik ilişkisi ile konumlanıp, Rê/Raa/Yol kuralları çerçevesinde hak ve sorumluluklarla donatılmaktadır. Bunlara ek olarak, bu ikrar tanımı içinde musahiplik ve kirvelik de işler. Kutsiyet ve kutsiyetin gizil güç inancı, içten gözetilmişlik sistemi ile bireyler sosyalleşmekte ve sistem içinde gerçek kişiler olarak konumlanmaktadırlar. Bütün bunların içinde toparlandığı sistem inanç sistemidir. Kültürler sembolik sistemlerdir ve dolayısıyla Dersim kültürü de elbette sembolik bir sistemdir. Burada benim yaptığım ise esas olarak inanç sisteminin sembolleri üzerinden yürümektir. Dersim sisteminde, inancın uzun yıllar yasaklandığı, inancın pratikte uygulanmasının engellendiği, bireylerin oraya buraya dağılmak durumunda bırakıldıkları, yani genç kuşakların bu okuryazarlık olanağından koparıldıkları bir sistemden bahsediyorsak, çok başka bir durum ortaya çıkıyor. Dersimliler ya zorunlu bir tür ateizme ya da Sünni İslama zorlandı. Onlar da ateizme benzer bir durumu tercih ettiler. Ama her iki durumda da kendi kültürel okuryazarlığını büyük ölçüde yitirdiler. Çünkü kitabın tamamı okununca, kültürel sistemin ana lokomotifinin Dersim sisteminde inanç olduğu çok net olarak görülecektir. Bu, aslında tüm merkezkaç toplulukların karakteristiğidir. İnanç bu anlamda “biz”i kuran, koruyan ve kollayan olarak devreye girer. Dersim sistemi de böyledir. Dolayısıyla ben burada iki şey yaptım: Birincisi bu okuryazarlığı yitiren kuşaklara bir miktar durumu anlattım; ikincisi ise günlük bir okuryazarlık ilişkisinden öte antropolojik bir okuma da yaptım. Dolayısıyla burada, uzun yıllar yasaklanmış bir inancın tanımını, nasıl uygulandığını, nasıl bir işleve sahip olduğunu ve baskı altında nasıl bir ayakta kalma stratejisi – hem kendisi hem de kitlesi için ürettiğini anlatırken; öte taraftan da onun toplumsal sistem açısından hayati konumunu, ona yapılan bir müdahalenin esas olarak tüm kültürel sistemin bütününe etkisini göstermeye çalıştım. Dersim’deki kültür/inanç/toplum sarmalında yeşeren “direngen” oldukla rını ifade ettiğiniz ideolojik ve toplumsal doku ve sembolleri nelerdir? Bu sembolik dokuda öne çıkanları, günlük pratikte çok önemli olan Xwadê, Xızır, Dızgun ve Mızur olarak söylenebilir. Xwadê/Heq tanrı anlamına gelen en üstün kutsiyet formudur. Dızgun (bir dağ), Mızur (Munzur nehrinin doğduğu yer) ikisi de mitik öykülerle sır oldukları belirtilen genç çobanlardır. Bunlar Dersim inanç sisteminde iki temel antropomorfize semboldür. Bunların haricinde “ikrar” adı verilen pirlik taliplik, kirvelik ve musahiplik ilişkileri, bu sistemdeki tüm ocak sahipleri sembolik varlıklar ve pratikler olarak önem kazanırlar. Bunların haricinde bir dizi sembolle bunların anlamları ve işlevleri baskınlaştırılır. İşte kitapta, bu alt sembolik okumalarla desteklenen toplumsal bütüne ait inanç içindeki semboller anlatılmaktadır. “DERSİMLİ, KENDİSİYLE VATANIN BİR KOPYASINI YANINDA TAŞIR” “Kopyalanmış vatan” başlıklı bölümde de bir Dersimli’nin olmaz da olmazlarını okuyoruz. Bir Dersimli için vatan nedir? Dersimlinin vatan olarak Dersim algısı, yine kitap içinde tartışıldığı şekliyle sürekli bir güvenlik ilişkisi üzerinde temellenmektedir. Aslında Dersimdeki bütün yapı da bu güvenlik algısı üzerinde şekillenmektedir. Dersim’in etrafını kuşatan etnik, dinsel ve dilsel ötekilik ile, bu ötekilik üzerinden yaşadığı güvenlik algısı nedeniyle, Dersim’de yapısal olarak buna uyumlu bir sistem gelişmiştir. Bu nedenle Dersim, Dersimlinin güvenlik alanıdır. Dersimliye bu güvenlik ortamını sağlayan bu topraklar, onun burayla olan ilişkisinde temel bir sembole dönüşür. Bu anlamıyla aşiret yapısı da buna uygun olarak şekillenmiştir. Gerektiğinde parçalara ayrılıp hızla mobilize olur ve daha sonra kendi mekânına geri döner ve yeniden birleşir. İnanç da öyledir. Bir Dersimli, elli yıl inanç hizmeti almasa da onun inanç ilişkisi kopmaz. Bir gün piri dönüp geldiğinde hiç ara verilmemiş gibi kaldığı yerden devam eder. Aşirete dayalı akrabalığı da böyledir. İkrara dayalı kirvelik ve musahiplik ilişkisi de. Esas olarak Kurmancılık ilişkisi üzerinden tüm Dersimlilerin ilişkisi de böyledir. Dünyanın neresinde olursa olsun sadece bir Dersimli, korkmadan tanımadığı bir Dersimliyi evine davet eder ve ağırlar. İşte bütün bunların içinde harmanlandığı doku Dersimdir. Dersim, bu anlamda bir “güvenlik” alanıdır kendileri için. Bu yüzden zorunluluk durumunda başka yerlere kayar, ama her defasında geri Dersim’e, o güveni sağlayan alanına geri döner. İşte Dersimlinin vatan algısı budur. Eninde sonunda kucağına döneceği bir ortamdır. Çünkü gerçek anlamda kendisini burada güvende hisseder. Dolayısıyla yine zorunluluklar nedeniyle savrulduğu dünyanın herhangi bir yerindeki Dersimli, kafasında bu vatan algısının bir kopyasını da götürür. Orada ne kadar uzun kalırsa kalsın, bir gün Dersim’e gelir o topraklarla temasını kurar ve vatanıyla ilişkisini günceller. Geriye de bu güncellenmiş vatansal ilişkiyle döner. Yani kendisiyle vatanın bir kopyasını yanında taşır. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Yol/Rê: Dersim İnanç Sembolizmi/ Dilşa Deniz/ İletişim Yayınları/ 384 s. Yapı Kredi Yayınları CUMHURİYET KİTAP SAYI 1161 17 MAYIS 2012 ? SAYFA 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle