Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Y eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr Yaşar Kemal 20 yıldır sürdürdüğü barış çağrılarını ‘Bu Bir Çağrıdır’ adlı kitapta topladı ‘Bir sis çanı gibi gecenin içinde’ sell. ABD’nin Vietnam politikalarına karşı çıkarak, JeanPaul Sartre, Vladimir Dedijer ve Isaac Deutscher’in de katkılarıyla topladığı Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi bugün hâlâ Russell Mahkemesi diye anılır. Russell, yalnızca ülkesinin değil, savaşsız bir dünya isteyen tüm insanların vicdanının sesi olmuştu o yıllarda. Geçenlerde, Yaşar Kemal’in yirmi yıldır sürdürdüğü barış çağrılarını içeren Bu Bir Çağrıdır (YKY) adlı kitabı okurken, Whitman, Senghor, Russell canlandı belleğimde. Sonra, gelecek yıl doksan yaşına basacak olan Yaşar Kemal’in yaşam öyküsü geçti aklımdan. Onu yalnızca Türk edebiyatının değil, dünya edebiyatının saygın yazarları arasına katan romanlarının ruhumu ve Türkçemi nasıl zenginleştirdiğini, Türkiye toplumunu, Türkiye insanını bize nasıl derinliğine kavrattığını düşündüm. 1950’de komünist propagandası yaptığı savıyla tutuklanıp Kozan cezaevinde yatışını, 1951’de salıverilişini; 1962’de girdiği Türkiye İşçi Partisi’ndeki çalışmalarını; yazıları ve siyasal etkinlikleri dolayısıyla birçok kez kovuşturmaya uğrayışını; 1970’lerde Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kurucuları arasına katılışını ve ilk genel başkanlığını üstlenişini; 1988’de PEN Yazarlar Derneği’nin ilk başkanı oluşunu; 1995’te Der Spiegel’deki yazısı nedeniyle İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanıp aklanışını; aynı yıl, Index on Censorship’teki yazısı yüzünden 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkum edilişini anımsadım. Şimdi, “Bu çağrıları çok yazdım, yirmi yıldır yazdıklarımı bir araya toplayarak bir daha çağrıda bulunayım dedim” diyor Yaşar Kemal. “Ne söylense sanki duyan yok, gören yok, buna karşın Kürt sorunu dillerde, dillerde ya, hiçbir şey olmuyor. Sanki Türkiye’de hiçbir şey olmamış, sanki köyler, binlerce köy yakılarak dört milyon köylü Türkiye’nin dört bir yanına aç perişan dağılmamış, sanki binlerce faili meçhul denilen cinayet olmamış, sanki Kürtler inanılmayacak işkenceler görmemişler, işkencelerde ölmemişler. Şimdi köylüler köylerine dönsün diyorlar ama ya köy kalmamış, ya kalan köylere onları devletin korucuları sokmuyor.” Evet, Türk halkına ve Kürt halkına çağrıda bulunuyor Yaşar Kemal. “Sözüm sizedir” diyor: “Bugün bu ülkede yaratıcılığımız eksilmişse, vicdanımız vurdumduymaz olmuşsa, şiddet hayatımızın her alanında üstümüze çökmüşse, hiçbir kuruma güvenimiz kalmamışsa, bunlar bir kuşak ömrü süregelen kirli savaşın insanlığımızda açtığı yaralardır…” Kanımca, Yaşar Kemal önümüzdeki ikilemi gösteriyor bize: Bu ülkenin sorunu dindar bir gençlik yaratmak mı, yoksa dostluk topraklarınna serpilen öfke ve kin tohumlarını silip atan, doğayı, dilleri ve kültürleri korumanın bilincine varan, insanı insan yapan kültürlerin hepimizin zenginliği olduğunu kavrayan, doğru dürüst bir demokratik düzenin kurulması için aklıyla, yüreğiyle el ele veren bir gençlik yaratmak mı? Çağrılarını yıllardır gecenin içinde bir sis çanı gibi, vakur, metin, sade yineleyen Yaşar Kemal’e kulak verelim… ? MÜREKKEBİ KURUMADAN icdan, gözle görülür, elle tutulur bir “nesne” değildir. Ne ki, vicdansız birinin yapıp ettikleri, gözle görülür, elle tutulur sonuçlar verir. Doğru ya da iyi olanı yapma doğrultusunda gelişmiş bir zorunluluk duygusu çerçevesinde işler vicdan. Kişinin, kendi davranışlarını, amaçlarını, karakterini ahlaksal açıdan değerlendirmesini sağlar. Ruhsal ve kültürel yapısının bir bileşimidir kişinin. Kişilerin vicdanı olduğu gibi, toplumların da vicdanı vardır. Bir toplum vicdanını yitirir gibi oldu mu, tüm ölçütler, değerler şaşmaya yüz tutar. Olup bitenler, yaşananlar karşısında duyarsızlaşmaya, kayıtsızlaşmaya başlar toplum. Ortak değerleri, hep birlikte oluşturulmuş güzellikleri kimsenin gözü görmez olur. Gerçi edebiyata asla salt toplumsal bir işlev yüklemek istemem, ama edebiyatın toplumsal işlevinin böylesi ortamlarda daha bir anlam kazandığı kanısındayım. Kimi yazarlar ve ozanlar, romanlarını, öykülerini, şiirlerini yazarken edindikleri toplumu gözlemleme güçlerinden, insan ruhunu okuma yetilerinden yola çıkarak bir “ses”e dönüşürler. Toplumda yaşananlara gösterdikleri tepkileriyle, dile getirme yürekliliğini gösterdikleri düşünceleriyle, yaşadıkları toplumun “ses”i, “vicdan”ı olurlar… Onlar, tam da Melih Cevdet Anday’ın “Telgrafhane” şiirinde söylediği gibidirler: “Bir sis çanı gibi gecenin içinde / Ta gün ışıyıncaya kadar / Vakur metin sade SAYFA V / Çalacaksın…” “Toplumun vicdanı olmak” deyince, ilk ağızda, Walt Whitman düşüyor aklıma. 19. yüzyıl Amerikan edebiyatında hem özsel, hem de biçimsel bir devrimi gerçekleştiren Whitman, özellikle Çimen Yaprakları’ndaki şiirlerinde, ülkesinin yurttaşlarına seslenmiş, onları hoşgörülü ve cömert olmaya, tüm ırkların birleşmesinden doğan, siyasal özgürlükten beslenen yeni bir soy yaratmaya çağırmıştı. Sonra, Siyah edebiyat akımının ozanı Léopold Senghor geliyor aklıma. 196080 yılları arasında Senegal devlet başkanlığı yapan Senghor, gerek eylemiyle, gerek denemeleri ve şiirleriyle yalnızca ülkesinin değil, tüm bir Afrika’nın birliğinden yana çıkmış; bağnazlıktan uzak, demokratik, insancıl değerleri hayata geçirmek için çaba göstermiş; Senegal ve Afrika’nın sağduyulu, hoşgörülü sesi olmuştu. Sonra, İngiliz düşünür Bertrand Russell’ı anımsıyorum. Toplumsal ve siyasal kampanyalara öncülük eden, barışı ve nükleer silahsızlanmayı savunan Russell’ı. Einstein’la birlikte hazırladığı nükleerkarşıtı bildiriyi, pasif direniş eylemleri düzenleyen 100’ler Komitesi’ni, 1960’ların başlarının simgelerinden biri olup çıkan kitlesel oturma eylemlerini… Küba Bunalımı ve ÇinHindistan sınır çatışmaları nedeniyle devlet başkanları ve dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri U Thant nezdinde girişimde bulunabilecek güç ve kararlılığı gösterdiği 1962’de doksan yaşındaydı Rus ‘Bir kez daha sesleniyorum’ Y aşar Kemal, Bu Bir Çağrıdır kitabında bir araya getirdiği barış çağrılarını yıllardır yineliyor, ama giderek sağırlaşan ortamda bu çağrıların mürekkebi kurumuyor. Durmadan yinelenmesi, yenilenmesi gerekiyor: “Gençliğimde, gazetecilik yıllarımda Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda birlikte savaşmış Türkleri de, Kürtleri de, onların sevgi ve dostluk dolu anılarını da çok dinledim. Bugün onların çocukları, torunları böyle bir kardeş savaşını kabul etmemeli. Etmiyorlar da. Bu savaş inanılmayacak kadar uzun sürdü. Türkler de, Kürtler de bu savaşın bitmesini istiyorlar, bundan kuşkum yok.” (…) “Ey Türk halkı, Kürt halkı, bu toprakların kültür zenginliği olan tüm halklar, sözüm hepinizedir. Yirmi yıldan fazladır bu ülkede herkesin onuruyla, barış içinde yaşaması için çağrıda bulundum. Bu çağrıları bu kitapta toplayarak bir kez daha sesleniyorum.” (…) “Bugün bir umutsuzluk yeli ortalığı kasıp kavuruyor. Ben diyorum ki, bu yaraların sağılması bizim elimizde. Ülkemizin onurunu, ekmeğini, kültür zenginliğini kurtarmak elimizde. Gelin de doğru dürüst bir demokratik düzenin kurulması için aklımızla, yüreğimizle elele verelim…” ? 6 ? 22 MART 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1153