Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
eme ma şta bısıl de ültür taenerek ıma nselliği ya da nu vurgiden kezciliemi emesi rcih, u ideodevam kimeyeyız: de taızın görüş imkâbi eleştie ancak abilir. arihsel böyle çin za? 142 s. rnavut kaldırımının daha ilksel hali olan taş yolları bile bozulmaya başlamıştı köyün. Yollar yürümekle aşınmaz, diye söylenenlere inat aşınmıştı yolları, buna rağmen aralarında en bakımlısıydı. Diğer tüm köyler gibi merkezin biraz dışında yüksek bir tepenin üzerinde genç bir kadına ne de yakışacak bir gerdanlık gibi dizi dizi sıralanmış evleriyle, nebze daha düzgün döşenmiş taş meydanıyla tüm zorluklara ve zulümlere inat duruyor; Gliki... Günümüzdeki adıyla Zeytinli, Gökçeada’nın en bakımlı köylerinden biri hele 1930’lu yıllarda yedi yüz elli hane sayısıyla Türkiye’nin en büyük köyü olan Agridia (Tepeköy) ile karşılaştırılacak olursa cennetten bir parçaydı. Bu cennetin en güzel meyvesi ise Madam Amirsa’nın vişne reçeli ile servis ettiği muhallebiydi. Yine de en çok içim bu köylere gelince acıyor, Bozis’in kitabının girişinde kaleme aldığı ve masal yıllarını anlattığı yazısındaki gibi. Niğde’nin Uluağaç köyünden İstanbul’a göçen bir ailenin torunu olarak dünyaya gelmiş Bozis. Çok eski bir fotoğraftan tanıtıyor henüz bir yaşında babasını, bıyıkları gür, kendi heybetli dedesini ve onun yanı başında yöresel kıyafetleri ile bir Anadolu kadını olan ninesini. Ninesi ile konuştuğu dil bugün bitmeye yüz tutmuş olan Karaman Rumcası’ymış Bozis’in. Çocukluğunun belki de bebekliğinin dili, ana dilinden öte, nine dili. Kitapta anlattığı tarifler gibi o dilde siliniyor bugün masal yıllarımızdan. Türkiye’de olmasa da halen Atina’da birkaç kişi bul A Masal gibi bir mutfak Sula Bozis’in İstanbul Rumlarından Yemek Tarifleri; Masal Yıllarımın Mutfağı isimli kitabı şu sıralar kitap raflarının en dikkat çekici çalışmalarından biri. On dokuzuncu yüzyılın ortalarından itibaren İstanbul’a başlayan Rum göçleriyle çeşitlenen ve zenginleşen İstanbul Rumlarının mutfağının anlatıldığı kitap aynı zamanda yaralı bir tarihe de tanıklık ediyor. Bugün sayıları Ortodoks Süryanileri de içine aldığında sadece iki bine kadar inen Rumların Anadolu’daki son iki yüz yıllık sürecine de ışık tutan kitap bugünün hızlı yaşamına baş kaldırıyor. mak mümkün bu dili konuşan. Bozis bir yemek kitabından öte kendisi ve ailesi üzerinden bir grup İstanbullu Rum’un da tarihine ışık tutuyor. Kronolojik bir anlatımla ilerleyen kitap sadece olayları ele almakla kalmayıp aynı zamanda yaşayışın ve özellikle evin nefes alıp veren kısmı mutfağın nasıl şekillendiğine, sofraların nasıl kurulduğuna odaklanıyor. Hangi sınıftan olursa olsun yaşamanın, yemeiçmenin, sofra adabının büyük bir titizlikle uygulandığına değinen Bozis o günlerdeki özeni şöyle anlatıyor: “En fakir ailenin evi sabun ve lavanta kokar, masasında bembeyaz, kolalı peçeteler, mangal külüyle parlatılan tertemiz çatal, bıçak ve kaşıklar bulunurdu. Tabağında yarım soğan, iki zeytin, iki dolma olsa bile kural değişmezdi.” Bu kurallara uygun kurulan sofraların bazen daha şenlikli zamanlarından da bahseden Bozis, Rumlar için özel günlere getiriyor konuyu: “Evlerimizde her yıl tekrarlanan büyük bayram kutlamaları dışında, yıllık döngü içinde yinelenen isim günü yortu kutlamaları genellikle sonbaharda, 26 Ekim’de Ayios Dimitrios yortusuyla başlar. Babamın isim günü Aralık ayının 6’sında kutlandığından, sırada doğum günüm ile Noel, yılbaşı ve Noel’de dedemin isim günü kutlandığından, bütün bir ay boyu evde şenlik yaşanırdı.” Evin içinden çıkılan bölümlerde ise sıklıkla İstanbul’un günümüzde de gayrimüslimlere ev sahipliği yapan Balat, Bakırköy gibi semtlerinin güzellikleri ve bakirliği anlatılıyor. İstanbul’un nüfusunun henüz bir buçuk milyon, Bakırköy’ün ise on – on beş bin civarında olduğu göz önüne getirilirse gerçekten de Bozis’in “masal yılları” tanımının tam yerli yerine oturduğunu söylemek hata olmaz. Şehir yaşamının genel bir hastalığı olan hızlı yaşamla birlikte değişmeye başlayan alışkanlıkların en önemlilerinden biri de beslenme. Yemek pişirmek, yemeğin servis edilmesi, lezzetine vararak yenmesi gibi ritüeller hızlı bir şekilde terk ediliyor. Yerini ise adım başı karşımıza çıkan hamburgerciler, dürümcüler, kebapçılar alıyor. Sadece Türkiye’de değil şehir yaşamının olduğu her yere sirayet ediyor bu kötü alışkanlık. Hızlanan hayat kendisi kadar hızlı bir şekilde elimizden alıyor tüm bu güzellikleri. Kararı size bırakıyorum şimdi. Bir tabağın içinde yağ içinde kızarmış patates yığını ve bir hamburger mi yoksa zeytin yağında marine edilmiş deniz mahsulleri, pirinç, çam fıstığı ile doldurulmuş bir kalamar mı? Varın siz karar verin...? İstanbul Rumlarından Yemek Tarifleri; Masal Yıllarımın Mutfağı / Sula Bozis/ Yapı Kredi Yayınları/ 138 s. nımın nceki iri nde ksas uk’la rla dan ma hikâ olağinyalnız ebiyalir. debi rjinal Zafer Doruk 1153 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1153 22 MART 2012 ? SAYFA 27 Sula Bozis dur arim süeneme ? D. Dora TOPRAK Sula Bozis’ten ‘İstanbul Rumlarından Yemek Tarifleri’