Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Murat 124’ten İnen Abdülcanbaz! ? Semih POROY ocukluğumdan bu yana Abdülcanbaz bana hep inanılmaz gelmiştir. Bu çizgi romanda kimi zaman yoğun taramalarla kimi zaman çok az çizgiyle, bir çırpıda çıkmış izlenimi veren öyle kareler vardır ki bana inanılmaz gelen biraz da budur. Bir de Turhan Selçuk’un şaşırtıcı senaryocu yanı ve bazı dönemlerinde iyice statikleşen çizgilerinde bile yaratmayı başardığı gerilim... Turhan Selçuk uzun üretkenlik yıllarında dönem dönem çizgisiyle oynamıştır. 50’li yıllarda, 60’larda, 70’lerde, daha sonra da... Yumuşak çizgiler, köşeli çizgiler, sert çizgiler... İster istemez bunlar Abdülcanbaz’a da yansımışlardır. Bu usta çizgiler değişseler de oradaki serüvenlerde hiç yabancılık çekmemişlerdir. Daha önce başka yerlerde de kısa kısa değinmişimdir; benim en sevdiğim Abdülcanbaz’lar, gerçekten ‘serüven’ tadı taşıyanlardır; “Karacaahmet’in Esrarı”, “Akdeniz Fırtınası”, “Ben ki Abdülcanbaz’ım”, “Gök Katlarına Seyahat”, “Otomobille Devriâlem ve El Kabili Sevkül Karakuş” ve daha niceleri... Döner döner okurum onları. Nasıl keyiftir, anlatamam. Turhan Selçuk’un yaratısı iki ana karakter çevresinde gelişir: Abdülcanbaz ve Gözlüklü Sami. Ve ikisinin arkadaşları... Çizgi romanın ana izleği iyilerle kötülerin savaşımı üzerinden ilerler. İyiler bir ara sıkıntılı, zor durumlara düşseler de sonunda savaşı kazanırlar, kötüler yenilir. Bu bağlamda Abdülcanbaz ahlakçı bir yaklaşım içerir. Bir idealizm vardır. Gerçek yaşamdaki karakterler idealize edilir; iyiler hep iyi, kötüler hep kötüdür. Doğallıkla bu, çizgiromanda bir anlatım kolaylığı sağlar ama öte yandan derinlemesine karakter yaratmanın önünü kesici bir işlev de görür. Abdülcanbaz’da, özellikle siyasal konulu serüvenlerde öne çıkan bir tip de “işbirlikçi” tipidir. Gözlüklü Sami baş işbirlikçidir; onun çevresinde bazı ‘yan işbirlikçi’ler de görülür. Bunlardan bazıları zaman zaman geçici olarak ‘nedamet’ getirirler. İdealizm burada da göze çarpar: Yan işbirlikçi ‘iyi’lerden yanaysa iyi, ‘kötü’lerden yanaysa kötü’dür. Hacıhoca takımı için de durum budur: Herhangi bir hoca tipi ‘iyi’lerden yanaysa iyi, ‘kötü’lerin safındaysa kötü’dür. Karanfil Hoca, Molla Çapkınî, Ebu Cehil böyle çizilirler. Gözlüklü Sami bu çizgi romana, Turhan Selçuk’un siyasal serüvenler çizmeye başladığı 70’lere doğru girmiştir. Ondan sonra da bütün kötüler, kötülükler Gözlüklü Sami’de, onun çevresindeki birkaç tipte kişileşmiştir. Bu süreçle birlikte Abdülcanbaz’da kaçınılmaz bir ‘siyasal didaktizm’ başlar. Çizildikleri dönemlerin toplumsalsiyasal koşulları düşünüldüğünde bu belki de beklenebilir bir şeydir; yine de siyasal didaktizmin Abdülcanbaz’daki evrensel yanı o dönemde kemirmeye başladığını söylemek gerekir. Abdülcanbaz bir tipler galerisi gi Ç un. yfa dübeyaz gü al tığımız Her gö usunda k dünedeni izgi roı kül”le iliş oman İlki, ndaman’ın üst 007’de polis’i– k çizilbir saorkunç anlatı mli bir an külSanal karşıözel isini diyor Abdülcanbaz’a gelirsek; biz tek tek değilde, 5’li paketler halinde yayımlamayı planladık. Çünkü herşey çok hızlı. Kimse beklemek istemiyor... Biz bu işi, ticari bir kaygıyla yapmadığımız için kâğıt, baskı, cilt ve kutu için cömert davrandık ve maliyeti düşük tuttuk. Sonuçlar çok iyi. Okur özlemiş Abdülcanbaz’ı... abdülcanbaz.com’dan, bu site içinde odaklanan Abdülcanbaz Fan Club ve Abdülcanbaz’ın sosyal medyayla ilişkilerinden söz açar mısınız? Amacımız “basılı” maceralardan çok internetten üzerinden “dünyaya ulaşmak”. Web sitemiz olabildiğince kapsamlı. Bu yıl çok daha gelişecek. Sosyal medyada çizgi roman sevenler Abdülcanbaz’ı çok sıcak karşıladı. Binlerce kişi Facebook’tan izliyor. Web sitesine ilgi de umut verici. Gelecek yıl web sitesi üzerinden Abdülcanbaz’a yöAbdülnelik büyük bir merchandising –A canbaz’ın temalı ürünlerin satış ve pazarlama– faaliyeti başlayacak. Abdülcanbaz Müzesi ne aşamada? Müze en büyük sevdamız. Galata ve Karaköy’de sürekli yer bakıyoruz... Mutlaka gerçekleştireceğiz. Bu büyük proje, binayı bulunca destek için gerekli herkes ve her kurumla görüşeceğim. İstanbul’a bir Abdülcanbaz Müzesi hediye etmek istiyorum. Abdülcanbaz, 1960’lardan başlayarak sinemacıların ilgisini çekmişti. Sanırım Tarık Dursun K.’nın senaryosunu yazacağı ilk girişimde Abdülcanbaz’ı Yılmaz Güney canlandıracaktı. 1972’de Dostlar Tiyatrosu, Abdülcanbaz’ı –büyük bir başarıyla– sahneledi. Daha sonra Devlet Tiyatrosu, Abdülcanbaz’ı İstanbul, Adana ve Antalya olmak üzere üç ayrı yapımla sahneledi. 1980 sonrası Abdülcanbaz ile dizi film ve canlandırma sinemacılarının ilgilendiğini biliyorum ancak Türkiye’nin çalkantılardan kurtulamayışı bu projelerin gerçekleşmesini önledi. Bugün Türkiye’de dizi filmler çok ilgi görüyor; bu bağlamda yapımcılar Abdülcanbaz’la ilgilenmiyor mu? Abdülcanbaz, televizyonda ve sinemada “dönemsel film” yapımcılarının da ilgisini çekti. Abdülcan? bidir. Turhan Selçuk bu çizgiromanda sayısız tip yaratmış, tümüne belirgin işlevler yüklemiştir. Tipleştirmelerin bir bölümü çok başarılıdır. Abdülcanbaz’ı böylesine uzun soluklu yapan biraz da budur; ama içlerinde eleştiriye muhtaç tiplemeler olduğunu da kabul etmeli. Kısa bir yazıda bunları ayrıntılandırmaya çalışmak yerinde bir çaba olmaz. Belki ileride uzunca bir yazı ile demek istediklerimi aktarmaya çalışırım. Abdülcanbaz’da erkek egemen bir hava olduğu çizgiroman denilen şeye kafa yoran insanlar tarafından hep vurgulanmıştır. Bunun yanlış bir saptama olduğunu söyleyemeyiz. Kadın burada ikincildir. Yine de haksızlık etmemek için başka hangi çizgi romanlarda kadın ikincil değildir, ona bakmak gerekir. Görülür ki, sayısız çizgi romanda kadın ikincil, edilgin rollerde çizilmektedir. Dünyadaki çizgiromancıların hemen tümünün ‘erkek’ olduğunu düşünürsek, bu durum neredeyse kaçınılmazdır. Bunu mazeret olarak göstermiyorum; bir tür refleks olduğunu söylemeye çalışıyorum. Belirtmemiz gereken bir şey de şudur: Abdülcanbaz, tüm zamanını çizgi roman çalışmaya adamış bir çizer tarafından yaratılmış değildir. Turhan Selçuk, yıllar yılı bir yandan günlük editoryal karikatürler çizerken bir yandan da Abdülcanbaz’ı günübirlik, baskıya yetiştirmektedir. Ayrıca haftalık, aylık dergiler için çizimler üretmektedir. Bilen bilir, bu tempo dünyadaki hiç bir çizer için doğal değildir. Dünyanın bütün büyük çizgi romancıları yardımcı çizerlerden, senaristlerden oluşan kalabalıkça bir ekiple çalışırlar. Turhan Selçuk çalışırken bir başınadır. Şunu da unutmayalım: Dünyanın bütün büyük çizgiromancıları, bant çizerleri ajanslar aracılığıyla gezegenin birçok ülkesinde işlerini sayısız dergi ve gazetelerde yayımlatarak sınırsız parasal kazanç elde ederler. Bu, bilinen ve hak edilen bir şeydir. Turhan Selçuk ise çalıştığı gazeteye uzun yıllar bir Murat 124 ile gidip gelmekteydi. Burada Turhan Selçuk’un yoksul bir çizer olduğunu söylemiyorum, yalnızca bir karşılaştırma yapıyorum. Turhan Selçuk’un, 70’li yıllarda yükselen siyasal savaşıma, günlük karikatürlerinin yanı sıra Abdülcanbaz’ıyla da yurtseverce bir dürtüyle katılmasını bir an bile unutmadan söyleyeyim: Gözlüklü Sami öncesi Abdülcanbaz’ları daha çok severim. Zaman zaman çizgi roman da çalışmış biri olarak düşüncem şudur: Sıradan gazete okuru gözünde Turhan Selçuk’u Turhan Selçuk yapan Gözlüklü Sami’li Abdülcanbazlar’dır; benim içinse asıl Abdülcanbaz’lar Gözlüklü Sami’siz olanlardır. Gözlüklü Sami’leri zaten tanıyorduk. ? ş olmae’nin çok roman an tv ri. zgi ğerlenil? 1153 baz’ın başındaki kırmızı fes nedeniyle onu yakından tanımayan yapımcılar “dönem dizi ve/ya film” yapalım diyorlar. Oysa Abdülcanbaz, zamansız ve mekânsız bir kahraman; Osmanlıda da, uzayda da, bugünde de, yarında da var... Bu yıl ya da gelecek yıl, ya uzun metraj ya da dizi için yola çıkacağız... Önemli sanatçı ve yapımcılar çok istekliler. Abdülcanbaz’ın dünya dillerine ve o dillerin konuşulduğu coğrafyalara açılma projesini anlatır mısınız? Gelecek internette ve onun sunduğu sonsuz olanaklarda... Abdülcanbaz’ın 3 macerasını iPad üzerinden yeni nesle ulaştırdık. Diğer maceralar da hazırlanıyor. Bunu yapımız içindeki Digital Tree Publishing hazırlıyor. 2013 sonunda 10 yabancı dilde Abdülcanbaz maceralarını internet olanaklarıyla tüm dünyaya sunacağız. Gelecek sene İngilizce, Almanca, İspanyolca, İtalyanca, Çince, Japonca, Arapça, Farsça, Rusça ve Azerice Abdülcanbaz Maceralarını dünya görecek ve okuyacak. Cafe City Yayınları’nın yayıncılık projeleri Abdülcanbaz’la mı ilgili sadece? Cafe City Yayınları, BİZ’in basılı yayınlarını hazırlıyor. Özel bir plan dahilinde değil; “canımızın istediği zaman” hoşumuza giden ve toplumla paylaşılmasında yarar gördüğümüz projeleri kitaplaştırıyor. İki örnek verirsem; dünya22 ca ünlü bir karikatür sanatçımızın yapıtı Gürbüz Doğan Ekşioğlu (2003) ile Sinan Çetin’in dünyasındaki gelmiş geçmiş tüm fotoğrafları kitaplaştırdık: Gözümün Önünden Geçen Yüzler (2007). Biliyorsunuz BİZ olarak, Semih Balcıoğlu ve Nehar Tüblek gibi iki büyük ustanın tüm eserlerini aldık. Yine Büyük Usta Suat Yalaz’ın Karaoğlan’larından 10 adetinin haklarını aldık. Önümüzdeki dönemde onların yayımlanmasına başlanacak. Yapacak çok işimiz var... Biliyorsunuz üstelik bunlar benim “yan işim”... ? MART 2012 ? SAYFA 21 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1153