Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T 28 KASIM ÇARŞAMBA ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER “Adam” sözcüğünün kullanımıyla ilgili yazısından bir bölümü paylaştı: “Bir süredir ‘adam’ sözcüğüne karşı bir alerji baş gösterdi. Niye? Efendim, ‘bilim adamı’ dendiğinde bir erkek anlaşılırmış, oysa bilim kadınları da varmış, o nedenle ‘bilim insanı’ ya da ‘bilimci’ denmeliymiş. Elbette bilim insanı da denebilir, bilimci de. Ama bilim adamından murat bir erkek değildir, olmamalıdır da. Sözlükleri açıp ‘adam’ın ne anlama geldiğine bakarsak birinci sırada ‘insan’ olduğunu görürüz. ‘Erkek’, adamın ikinci anlamıdır. Adam sözcüğünün on bir anlamından yalnızca ikisi cinsiyet anlatır. Öbürü halk arasında kullanılan ‘benim adam’daki (kocam) adamdır. ‘Adam öldürmek’, bir erkeğin değil, bir insanın cinayete kurban edilmesi anlamını taşır. ‘Adam adama savunma’ yapan bir takım pekâlâ kadınlardan da oluşabilir. Annem ‘bir adama ihtiyacım var’ derdi zaman zaman. Bundan da herkes, annemin ev işlerinde kendisine yardımcı olacak bir erkeğe değil, tam tersine bir kadına gereksinim duyduğunu anlardı. Sonuç olarak, bilim adamındaki adamdan erkek anlamı çıkarmak gereksiz ve yersiz alınganlıktır. Onun için rahatlıkla bilim adamı da denebilir, devlet adamı da. Adam burada insan demektir zaten.” Emre Bey doğru söylüyor da bencileyin “kadın” cinsinden olanların duyarlılığını anlamıyor. Anlamasını da beklemiyoruz zaten. Eminim, “kadın, karı, hatun, kız” sözcükleri ile “adam, erkek, oğul, evlat” sözcüklerinin taşıdığı anlam yükünü karşılaştırma gereğini hiç duymamıştır. Sözgelimi “adam etmek” deniyor da “kadın etmek” niye denmiyor? “Adam evladı, adam gibi adam, adam olmak, adama benzemek” hep yüceltici anlamlar… “Kadın, kız…” sözcükleri öyle mi ya? “Kadın avcısı, kadın düşmanı, kadın tüccarı, kadın oynatmak…” gibi ya başkalarını tanımlamaya yarayan anlamlar için kullanılıyor ya da “kadının yüzünün karası, erkeğin elinin kınası”, “kadının saçı uzun, aklı kısa”, “kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmemek”, “kadınlar hamamına döndürmek” gibi aşağılayıcı kalıpların içinde yer alıyor. “Karı” sözcüğüne hiç bakmayalım! Yüzyıllardır bu türden aşağılamaları sineye çekmiş olan kadının, şimdi bilimle ilgilendiği zaman bile, “kadın” olduğunu haykıramaması, neden alınganlık ettiğini açıklamaya yetmez mi? “Adam” sözcüğü her iki cinsi de kapsarmış! “Kadın” kapsasaydı her iki cinsi de! Pardon beyler! Alınganız biraz, ama “kadın” kalarak yüceltilmeye ihtiyacımız var. 2 ARALIK PAZAR Felsefe Üzerine (Kardelen Yayımcılık), M. Şehmus Güzel’in felsefe konusundaki yazılarını topladığı bir kitap. Felsefenin tanımından başlayarak Voltaire’e, Fransa’da felsefe tartışmaları kapsamında Heidegger’e, Michel Foucault’ya, Claude LeviStrauss’a kadar uzanıyor. Kitabın sonunda Güzel’in Abidin Dino ile yaptığı hoş bir söyleşi de var. Bombalar Öldürmez Sevgiyi, Oğuz Paköz’ün beşinci kitabı. Ülkenin durumundan dertlenen bir aydının düşüncelerine eşlik eden kimi masallardan ve öykülerden oluşuyor kitap. Paköz, kendini gizlemiyor; bütün içtenliğiyle ortada. Yaklaşım ve biçem hakkında fikir verebilecek bir alıntı gerekirse diye: “Bugünlerde uygulanan politikalardan öyle rahatsız oluyorum ki anlatılamaz. İşte bu kentte yaşanmış iki öykü sunacağım size. Siz bu öyküleri alın da bu kentin yerine büyük vatanımızı koyun. Koyun da öyle düşünün. Düşünün de başımıza örülen çorapları algılamaya çalışın.” 4 ARALIK SALI Tırnak içindeki bitmiş tümcenin sonuna nokta konup konmayacağı, Naci Dereli’nin yakınması dolayısıyla yeniden gündeme gelmişti. Daha önce konuştuğumuzu söylemiş; ama ayrıntıya girmemiştim. Oysa yaklaşık bir yıl önce, bu konuyu tartıştığımızda, Selahattin Özpalabıyıklar, tırnak içindeki tümcenin sonuna nokta değil virgül konduğunu; ancak bunun bile gerekmediğini, İngilizceden örnekler vererek çok güzel anlatmıştı. Gelgelelim ben TDK’deki bir toplantıda bu soruya kesin bir yanıt bulunamadığından olmalı, eski alışkanlığımı sürdürdüğüm ve nokta koymadan tırnağı kapatamadığım için, Naci Dereli’ye kesin bir çözüm bulamadığımız söylemek zorunda kalmıştım. Aziz Naci Doğan, “Türkçede tümce içindeki tırnaklar arasına alınmış ve kendisi başlı başına bir tümce yapısında olan anlatımların bitiminde mutlaka nokta koyarak tırnak işaretini kapatmak gerektiğini” savunan görüşe katılmadığını bildirerek şöyle dedi: “Tam tersine, öyle tümce özelliğindeki tırnak içi anlatımların sonunda virgüle ve hele de noktaya kesinlikle yer vermemek gerekir. Yalnızca ünlem ve soru işaretleri kullanılabilir. Güzel Türkçemizin yazım estetiği bunu gerektirir kanısındayım.” Biri tırnağın içinde; öteki, hemen ya da iki üç sözcük sonra dışında, arka arkaya gelen noktalar, gerçekten de güzel görünmüyor. Yine de bir onay mı bekliyoruz acaba? Uygulamada çoktan beri böyle yapıldığı halde benim gibi eski kafalılar bu duruma bir türlü uyum sağlayamıyor çünkü. ? uhteşem Süleyman dizisi yeniden mi tartışılıyor? Gündem değiştirmekte çok işe yaradığı kesin! Ben de o dizideki Meryem Uzerli’ye şaşıp kalıyorum. Türkçeyi vurgusuyla, tonlamasıyla konuşmakta ne kadar yeteneksiz çıktı. Hürrem Sultan bu kadar zamanda çoktan öğrenmişti Türkçeyi! 29 KASIM PERŞEMBE “Elini taşın altına sokmak” deyiminin “Elini taşın altına koymak” biçimi de olduğunu, Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçe Sözlük’ünü kaynak göstererek, söylemiştim. “‘Elini taşın altına sokmak’ ya da ‘Elini taşın altına koymak’ deyimlerinde kelimeler değişince anlam da değişmiyor mu?” diye sordu Dr. Mehmet Ali Işıksoluğu. “Bence değişiyor. Birincisinde sabit duran bir taşın altındaki bir boşluğa el sokuluyor, ikincisinde kaldırılmış bir taşın altına ‘takoz koy’ gibi el koymak anlamı da çıkmıyor mu? Biraz zorlama da olsa bu tür bir yorum da yapılamaz mı?” Yapılabilir; ama Işıksoluğu’nun da dediği gibi, biraz zorlama olur. Erol Barutçugil de Türkçe Günlükleri’ndeki “el ve taş” bağlantılı deyimle ilgili tartışmaya “fizikçi” gözüyle bir irdeleme yaptı. “Kinetik açıdan deyimi yorumlarsak başımıza düşmekte olan bir taşın altına elimizi önceden koymak zorunludur; gelgelelim, yerde sabit duran bir taşı kaldırıp atmak için de altına elimizi sokmak kaçınılmaz hale gelir. Sanırım böylece bir uzlaşmaya da varılabilir.” Bence de artık uzlaşmaya varılsa iyi olur, diyeceğim; ama “sokmak, koymak” gibi sözcüklerin “müstehcen” bulunup kullanılmaktan kaçınıldığına da yine aynı deyimle ilgili olarak değinmiştik. Buradan yine o konuya döneceğim. Emre Yazman: “Bende hep çayı bulunduğu kaptan istem dışı dökmek çağrışımı yapar” diyerek “çay koymak” yerine “çay dökmek” denmesini buna örnek gösterdi. Ben de geçen gün, “Çay dökeyim mi?” diye soran kız kardeşime, “Aman, dökmeden koy!” diyen biri olarak yakın zamanda yaşadım örneğini. Buradan, “Sözcüklerin bir anlamına takılıp öbür anlamlarını göz ardı etmek sıkça yaptığımız şeylerden” diyerek sözü başka bir konuya getirdi Emre Bey. M feyzahep@gmail.com feyza@feyzahepcilingirler.com www.feyzahepcilingirler.com BULMACA Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir şairin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse şairin dizeleri ve şiirin adı ortaya çıkacaktır. A. Katı ve toz durumundaki bir maddeyi herhangi bir sıvı ile karıştırarak hamur durumuna getirme. 1 12 23 G 2 K I 33 A 3 13 24 K 34 44 E 55 C 66 I 77 L J 14 I 25 E 35 G 45 B 56 I 67 I 78 4 G 15 C 26 D 36 F 46 I K L F 5 H 16 A 27 I 37 B 47 57 68 79 B 6 L 17 I 28 G 38 C 48 J 58 B 69 I 80 L 7 B 18 K A 39 B 49 I 59 H 70 A 81 D 8 I 19 29 I I K 60 G 71 K 82 I 9 I 20 I 30 40 50 I 61 K 72 D 83 I 10 J 21 E 31 I 41 F 51 I 62 I 73 B A 11 E 22 C 32 I 42 B 52 I 63 E 74 D L L H A G H Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU mumcuogluilker@gmail.com 72 27 39 62 9 56 24 23 8 79 66 58 19 40 29 43 53 64 75 J K 54 J 65 A 76 J. “… Işım” (110 m engellide 14.05 koşan, Sırıkla yüksek atlamada 5.70’le Türkiye rekorunun sahibi olan başarılı atlet). 20 57 13 43 64 Tanımlar ve sözcükleriniz: K. “Mal derdinde kasap / Can derdinde koyun / Ne çirkin oyun / Ne berbat kafiye!” diyen şairin soyadı. 53 81 12 33 59 28 67 71 D. İlgeç. 10 2 75 80 26 52 38 G. “… Ababa” (Etiyopya’nın başkenti). B. Hilmi Yavuz’un üç metninden (Taormina, Fehmi K.’nın Acayip Serüvenleri, Kuyu) oluşan kitap. L. “… öfkesini, bomba kinini kusarken / kim, nasıl söyleyebilir savaşa alışmıştır diye kadınlar?” (Refik Durbaş). 82 11 7 35 14 44 37 63 1 E. Bir tür şahin, doğan. H. “Babası ulemadan bir hoca imiş. Varını …nu fukaralara dağıtmış.” (R. N. Güntekin). 32 16 6 78 3 22 48 68 5 46 17 51 83 55 73 34 30 21 54 1190. sayının çözümü: A. RAKILI, B. UZMAN C. “ ‘Ölmek … bir iştir’ dedi Eylemci. ‘Yaşamak kadar değil’ dedi Bilge.” (Ahmet Ümit’in “Başkomsernevzat”ından). F. “Mustafa …” (Çigan Şiirleri, Sincabın Gölgesi, Açık Yara ve Su Resimleri adlı şiir kitaplarını da yaratan şair). 15 69 42 74 I. Heinz Heimsoeth’in, Takiyettin Mengüşoğlu tarafından Türkçeye kazandırılan felsefe kitabı. LIK, C. ŞEDİD, D. EĞİM EĞİM, E. NİKİTA, F. HANÜMAN, G. AKÜMÜLATÖRLÜ RADYO, H. KETÇAP, I. KİNİN, J. ITIRLI BAHÇE. 70 31 47 65 25 4 45 50 36 77 49 41 60 76 61 18 Şiir: “kirpiklerini batır hüznüme/ öğret bana deliliği/ çünkü çok bunaldım/ aklımı hep yanımda taşımaktan” CUMHURİYET KİTAP SAYI 1191 13 ARALIK 2012 ? SAYFA 31