Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş 1 iir Atlası CEVAT ÇAPAN Dora GABE/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin ATASOY Ya da akşam, karanlığın koynunda ayak seslerini duyarsam hele sevinçle, coşkuyla, ürpertilerle yapayalnız koşacağım yolunda. Oturarak eşiğine evimin nerden gelir, kaçta geçer, diyerek kaderimmiş yıllar boyu beklemek yollarını uzaktaki sevgimin. *** Kara toprak, seni gördüğüm bu gözlerim senden mi bende? Senden midir bu gözbebeklerim ki içlerinde alev alev derin derin yanmakta tüm günahların senin? Bak nasıl aralıklar ve uyanıklar ve tıpkı mumlar gibi yanıyorlar par par! Niye esiyorsunuz, ey yeller, deli deli ve niye coşturuyorsunuz gözlerdeki ‘Ayın gözlerinden yaş biçiminde neydi suya düşen kristalden ince?’ 886’da Varna ilinin Harmanlık (Dıbovnik) köyünde doğdu. Liseyi Varna’da bitirdi (1903), Sofya Üniversitesi’nin Doğa Bilimleri Bölümü’ne yazıldı (1904), Cenevre ve Granoble kentlerinde Fransız Filolojisi’ne devam etti (19051906). Ülkesine dönünce Dobriç’te Fransızca öğretmenliğine başladı (1907). Çocuk dergisi Prozorçe (Pencerecik)’de redaktörlük yaptı. BulgaristanPolonya Komitesi (1922) ile Bulgaristan PEN Kulübü (1927) başkanlığınaz seçildi. Varşova’daki Bulgar Elçiliği’ nde kültür işleri danışmanlığı yaptı (19471950) ve Bulgaristan temsilcisi olarak sık sık uluslararası yazarlar, çevirmenler ve kültür çalışanları toplantılarına katıldı. Barışı Koruma Ulusal Komitesi ve Balkan Yardımlaşma Komitesi üyesi olarak etkin çalışmalarda bulundu. 1983’te Sofya’da öldü. Edebiyat denemelerine daha çocuk yaşında başlayan Dora Gabe’nin ilk şiiri Mladina (Gençlik Çağı) dergisinde yayımlandı (1900). Geçen yüzyılın 20’li yıllarının sonuna değin hem yetişkinler, hem de çocuklar için çok sayıda yapıta imza atarak o dönemin en çok okunan yaratıcılarından biri oldu. Elisaveta Bagryana ile birlikte en çok okunan kadın şair olarak ün yaptı. Lehçe, Çekçe, Rusça, Fransızca, Yunanca vb. dillerden yaptığı çeviri işini de aralıksız sürdürdü. Gabe, şiirlerinde genellikle aşk, özlem, ayrılık gibi konularla yan yana yurtseverlik motiflerine de büyük bir duyarlılıkla değinmiştir. 1944’ten sonraki şiirlerinde, yaşama sevincinin yanı sıra bireyin yalnızlığı ve güçsüzlüğü de lirikmelankolik bir söyleyişle yansır. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra toplumsal temalara daha kararlı biçimde yöneldiği ve yaratımının yeni açılımlar kazandığı görülür. Yayımlanmış şiir kitapları şunlardır: Menekşeler (1908), Minik Şarkılar (1923), Bir Zamanlar (1924), Dünya Yolu (1928), Uyurgezer (1932), Vela (1946), Tedirgin Zaman (1957), Yeni Şiirler (1963), Lirik Şiirler (1966), Bekle, Ey Güneş (1967), Seçme Şiirler (1984). alevi? Vatan toprağına bakmayayım diye mi, görmeyeyim diye mi acılarda tepindiğini? Ey, dünyayı dört taraftan koruyan ve fırtınaları zincire vuran, o dört melek, siz nerdesiniz? Dora Gabe Gözbebeklerinizi çevirip geri uçtunuz beyaz kuşlar örneği! Ey vatan toprağı, senin bedeninden milyon milyon dünyaya gelen ve körelen gözlerin alevleri yeniden parlasınlar! Ve yıldızlar şaşkınlık içinde haykırsınlar bir sesten: Ah, Dünya denen şu uzak ve çılgın toprak! Kıskanmadan zerre kadar ateşini kendi elleriyle yakmış kendisini! BALIKÇILAR I Sakin suyun rengi siyah ve mavi parlak izler bırakıyor bir kayık. En son tatilci de çekip gideli manastır sessizlik içinde artık. Daha yakın ve net denizin sesi dalga yayılıyor hafifçe kuma taş evcikte balıkçılar çetesi toplanmış müzikli bir oturuma. Sesleri koşuyor sonsuza kadar kaçarak hapsinden bu dar evciğin, alçaktan uçuyor göçen son kuşlar balıkçı türküsü dinlemek için. ... Esti deniz yeli, sular dalgalı balıkçılar dalyanları gerdiler. Artık buralardan uzaklaşmalı. Kırlangıçlar göç kararı verdiler. Ya bizler nereye? Dünya çok geniş, suların da ne sonu var, ne dibi. Ve o – beklenilen gemi de– geçmiş sanki serap gibi, sanki sır gibi. Günlerimiz azdı, çok kısa hem de, balıkçılar bizi yolcu eyledi ve onları deniz aldı yine de çocuk gibi, kardeş gibi, dost gibi. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1185 Yaralı bir kalple bekledim onu umuda çevirip tüm beklentimi, sevdalı bir kalple bekledim onu susuzluktan yanmış topraklar gibi. Ve o geldi melek zarafetiyle – ve eşsiz akortlar uçtu göklere. Ve o geldi. Ben kapalı gözlerle gül kokusu sarhoşuydum bir anda; bir düşteydim ben kapalı gözlerle: mekân dışı bir marş duydum mekânda. *** Issız bir geceydi. Gümüş sularda ay solgun yüzünü yıkamaktaydı. Sessizlikte uyuklayan dallarda ölen ışınların matemi vardı. Ve sen yanımdaydın – mutluluk ve gam, aydınlıkla karanlığın düğümü – ne mümkün ayırmak avuçlarından avucumu… duymuyordum göğsümü ne de kalbimi bu göğsün içinde… Ne diyordu sükut kendi dilince? Ayın gözlerinden yaş biçiminde neydi suya düşen kristalden ince? EŞİK ÜSTÜNDE Oturarak eşiğine evimin nerden gelir, kaçta geçer, diyerek kaderimmiş yıllar boyu beklemek yollarını uzaktaki sevgimin. Yetişir mi acep şafak vaktinde düşüme uğrar mı ben uykudayken herkese aşkla söz ederken benden şakayık yanar mı yüzünde yine. Öğle vakti gel istersen, ama gel, sıcakta gel, uyuklarken tüm doğa, avluda ıhlamur yaşlı dallarla bize kanat gerecektir, ne güzel! SAYFA 22 ? 1 KASIM 2012