Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bilge Adamın Korkusu ‘Bir hikâyenin doğumunu izlemek’ Geçen aylarda yayımlanan ve ilgiyle karşılanan fantastik roman “Rüzgârın Adı”, macerasını anlatmaya kaldığı yerden devam ediyor. İlk romanın devamı niteliğindeki “Bilge Adamın Korkusu”nda Kvothe’nin maceralarını yaşamaya devam ediyor okuyucu. görmek mümkün. Rothfuss romanlarında, hayali bir kahramanın, Kvothe’nin yaşamını hikâye ediyor. Bu hikâyeyi bizzat Kvothe, ilerleyen yıllarda daha sakin bir hayat sürmek ve düşmanlarından saklanmak için açtığı Yoltaşı Hanı’nda anlatmaya başlıyor. Konu “Kralkatili Güncesi” olunca sıkça bahsi geçen Sempati adlı büyü sistemini ve müziğin bu romanlardaki önemli konumunu bir kenara bırakırsak, Medeniyetin Dört Köşesi diye anılan dünyadaki farklı kültürlerin bugüne dek nadiren rastladığımız bir yaratıcılıkla işlendiğini söyleyebiliriz. Rothfuss, yabancı bir uygarlığı betimlerken tarihte alışılagelmiş kalıpları yıkmaktan çekinmeyerek “yabancı” kelimesinin hakkını veriyor. Günümüzde özellikle Avrupa ülkelerindeki tektipleşmenin fantastik edebiyata yansıması gerekmediğini de bize zarif bir üslupla hatırlatıyor böylece. “Kralkatili Güncesi”, yüzeydeki olay örgüsünün başka her şeye baskın geldiği bir yapıya sahip değil. Gözle görülmeyen, okurun hayat tecrübeleri veya edebi birikimleri aracılığıyla özümseyebileceği katmanlar içeriyor. Kvothe’nin ziyaret ettiği mekânlar ve o mekânlarda etkileşime geçtiği insanlar hikâyeyi beslemekle kalmıyor, söz konusu katmanlara da ev sahipliği yapıyor. Misal, iktidarın tabiatı ve kudretin ne menem bir şey olduğu, ikinci kitapta Maer Alveron sayesinde didik didik ediliyor, yalnızca hayali bir diyarı değil bütün zaman ve mekânları ilgilendiren çıkarımlar yapılıyor. Yoltaşı Hanı’ndaki ara bölümleri hariç tutarsak lineer akan hikâye boyunca, Kvothe kendi mitolojisini de yaratıyor. Bilgiye olan açlığı ve öğrenmeye yatkınlığı, müzikal enstrüman özellikle lavta çalmaya yönelik kabiliyeti, iğneleyici ve yeri geldiğinde kibirli olmaktan kaçınmasa bile insanları ister dost ister düşman olsunlarmıknatıs gibi çeken kişiliğiyle başına gelen ilginç olaylar birleşince, ortaya hatrısayılır bir söylenti yumağı çıkıyor. Kvothe bu söylentilerin bir kısmını bizzat körükler, üstelik mübalağaya karşı çıkmazken, kimi zaman da gerçekten anlatılmaya değecek tehlikeler savuşturuyor. Yalnızca Kvothe değil, efsanesi de doğuyor, büyüyor ve durmaksızın değişiyor. Bize de hikâyenin hem aslını hem de sunisini tüm detaylarıyla takip edip Patrick Rothfuss’un bu edebi deneyine tanık olmak ve Kvothe efsanesinin ölüp ölmeyeceğini merak etmek düşüyor. ? Bilge Adamın Korkusu – Kralkatili Güncesi 2/ Patrick Rotfuss/ Çeviren: Cihan Karamancı/ İthaki Yayınları/ 1142 s. 26 OCAK 2012 ? SAYFA 25 ? Ozancan DEMİRIŞIK antastik edebiyatın oluşumuna kaynaklık eden destanlarda, mesela Beowulf’ta, Le Morte d’Arthur’da, İlyada’da, nefes kesici kahramanlık hikâyeleri okuruz. J. R. R. Tolkien’e de kısmen ilham veren anonim AngloSakson destanı Beowulf’u kısaca ele alabiliriz örneğin. Grendel denen bir yaratığın Danimarka’da dehşet saçtığını öğrenen meşhur savaşçı Beowulf soluğu orada alır ve Grendel’den başlayarak habis yaratıklarla mücadele etmeye başlar. Elbette bu ona şöhreti, Danimarka tacını ve bunlar sayesinde ölümsüzlüğü de bahşeder. Yalnızca destanın kahramanı Beowulf’a değil, destanın kendisine de. Peki, bir hikâye nasıl doğar? Bir kahraman nasıl kahraman olur? Nasıl böylesine kudretli, böylesine yenilmez olabilir? Ve hafızalardan silinmekten, ölmekten, nasıl kurtulabilir? En yaygın ve akla yatkın cevap, küçük bir kahramanlığın veya küçük bir maceranın ağızdan ağıza, kulaktan kulağa dolaşıp her seferinde değişmesi, süslenmesi, hikâyeye ve kahramanına her seferinde yeni unsurlar ilave edilmesidir. Hatta karanlık zamanlarda bir umut ışığı yakmak için büsbütün hayali kahramanlar yaratılıp bunların sahiden var olduğuna inanılabilir. Tarihte bunun sayısız örneğini görürüz. Bu belki tarihle kurguyu ayırt etmeyi güçleştirir, ama hikâyeyi de eşsiz kılar. Peki günümüzde kaleme alınan bir fantastik edebiyat eseri, hikâyenin kendisi kadar bu hikâyenin doğumunu da ele alırsa… Bir yandan hikâyenin aslını sunarken bir yandan da kimi zaman süslenen kimi zaman çarpıtılan efsaneyi ilmek ilmek örerse ne olur? Wisconsin Üniversitesi’nin İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde ders veren Patrick Rothfuss, tahmin edebileceğiniz gibi, her türden miti, halk hikâyesini, destanı incelemiş bir yazar. Bunun yanı sıra, çocukluğundan beri büyük bir iştahla fantastik romanlar okuyup duran hevesli bir okur aynı zamanda. Rüzgârın Adı ve Bilge Adamın Korkusu’nda bunların izlerini Patrick Rotfuss F CUMHURİYET KİTAP SAYI 1145