23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Stanislaw Lem’in düşünce deneyleri ? Hayali Büyüklük Okuyucuyu insanı bir tür, bir organizma ve teknolojiyle geliştirdiği ilişki açısından düşünmeye zorlayan Hayali Büyüklük, hem Lem hem de bilim kurgu hayranlarına sesleniyor. ? Irmak ErtunaHOWISON izgisel Olmayan Tarih kitabının yazarı düşünür Manuel de Landa, henüz Türkçe’ye çevrilmemiş War in the Age of Intelligent Machines (Akıllı Makineler Devrinde Savaş) isimli eserine şu önermeyle başlar: Askeri tarih gelecekte robot tarihçiler tarafından yazılacak olsa ortaya nasıl bir anlatı çıkar? De Landa’ya göre geleceğin robotları kendi teknolojik soy kütüklerini yazarsa, bu anlatıda insanlar henüz kendi üreme organlarına sahip olmayan makineler arasında polen yayan çalışkan böceklere benzeyecektir. Başka bir deyişle, yavaş yavaş özerkliklerine kavuşacak olan makinelerin tarihinde, insani müdahalelerin önemi azalacak ve kendi kendini üretebilen yeni bir tür ortaya çıkacaktır. De Landa’nın bu insanı merkez alan bakış açısını alt üst eden tarih yazımına hayal ya da bilim kurgu deyip geçmeyin. Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren Batı felsefesinin önemli isimleri (örneğin Gilles Deleuze, Felix Guattari, Jacques Derrida, Bernard Stiegler, Donna Haraway) de aynen bu tip bir insanı evrenin merkezine koyan bilime, düşünceye ve tarih anlayışına karşı çıktılar. Stanislaw Lem’in bilim kurgularındaki en temel konulardan biri de işte bu insanmerkezli düşünce ve bilim anlayışıdır. Romanlarındaki karakterler kendi bilinçlerine, kurdukları düşünce ve mantık sistemlerine hapsolmuş gibidirler. Mesela Solaris’i asırlardır inceleyen, üstüne kütüphaneler dolusu araştırma yazan insanlar, gezegeni asla tam olarak anlayamazlar, çünkü kendi insani bakış açılarıyla sınırlandırılmışlardır. Solaris gibi evrimde belki de insanlardan çok daha ileri olan bir organizmada kendilerini görürler, onu kendi terimleri ve var olan düşünce yapılarıyla açıklamaya hatta gezegene kendi insani neden sonuç ilişkilerini dayatmaya çalışırlar. Ya da insanlar, Soruşturma romanındaki Teğmen Gregory gibi kendi yarattıkları mantıksallık çerçevesine uymayan ve rastgele gerçekleşen garip olayların arasında bağ kurmaya çalıştıkça bir kısır döngünün içine girerler. İşte bu yüzden Lem’in romanları insan aklının sınırlarını araştıran düşünce deneyleri gibidir, okuyucuyu sınırın ötesini hayal etmeye çağırırlar. HAYALİ ÖNSÖZLER Bilim kurgu ustasının Hayali Büyüklük isimli eseri de bu düşünce deneyleri arasında belki de en alaycısı. Kitap var olmayan eserlere yazılmış önsözler ve bir de aslında Lem’in bir kitap olarak yazdığı ama Hayali Büyüklük’ün İngilizce baskısına eklenen “Golem XIV” adlı kısa öyküden oluşuyor. Tüm bu hayali önsözler, kitaplardan hayali sayfa örnekleri ve “Golem XIV” hikâyesi alıştığımız insan merkezci bakış açısını inceden alaylı bir dille yerle bir ediyor. İnsandışı türlerle (makineler ya da farklı organizmalar) iletişim, bilginin ve dilin sınırları gibi felsefi konular Lem’in bu absürd önsözlerinde eğlenceli hikâyelere dönüşüyor. Lem insanı sınırlı bir organizma olarak sunarken bize insanlığın sonunu ilan eden bir distopya yazmıyor. Aksine, insanın tanımını değiştirecek bu kısa öyküler bize var olan düşünce sistemleriyle sınırladı Ç Stanislaw Lem ğımız insan doğasının ve içinde yer aldığımız evrenin hayal edebileceğimizden daha büyük olduğunu hatırlatıyor. Yazar, kitapların kendileri yerine sadece önsözlerini yazarak bizi belki de bu düşünce deneylerini kendi hayal gücümüzle genişletmeye davet ediyor. Mesela “Bit Edebiyatı Tarihi” girişi okuyucuyu yapay zekâların yazdığı edebiyatın tarihine hazırlarken, insandışı bir edebiyat ve düşünce tarihinin olasılığını test ediyor. İngiliz matematikçi ve bilgisayar biliminin kurucularından Alan Turing, insan gibi tepki veren makinelerin zihinsel olarak insandan ayırt edilemeyeceğini öne sürmüştü. Yani Turing’e göre yapay zekâya sahip makineler gün olur satrançta bizi yenerse, psikoterapi teşhisi ve tedavisi uygulamaya başlarsa ya da bilgisayar ekranın öte yanından sorularımıza mantıklı cevaplar verirse, onların gerçekten düşündüğüne inanmamız gerekir. Elbette bu hipotez insanı düşünmenin aslında ne olduğunu sorgulamaya iter. Düşünmek insana özgü, ruhsal veya organik bir hal midir yoksa uygun şekilde programlanan makinelerin de düşündüğüne inanabilir miyiz? Peki ya roller değişir de yapay zekâlar insanların düşünüp düşünmediğini sorgulamaya başlarsa? İşte Bit Edebiyatı’nın tarihinde yapay zekâların yazdığı, Dostoyevski’nin romanlarıyla yarışan edebi eserler karşımıza bu tip soruları çıkarıyor. Kitabı noktalayan “Golem XIV” hiç kuşkusuz pek çok okuyucu için en can alıcı hikâye olacak. Nesneden özneye dönen, kendi kendisinin yaratıcısı olmaya başlayan bir yapay zekânın, kendisinden çok aşağı gördüğü insanlar için verdiği konferansların metinleri, hem insanın evrimdeki yerini hem de zihinsel yetersizliklerini konu alıyor. İnsanlarla ancak onların anlayacağı dilden konuşarak kendini sınırlayan Golem, bize hiçbir zaman onu tam olarak anlayamayacağımızı söylüyor. Öte yandan “Eruntics” için yazılan önsöz evrimleşme süreçlerinde alfabe dizini oluşturup insanlarla iletişime geçmeye programlanan bakterilerden bahsederken bize dili, insani sınırlarından bağımsız düşünmeye çağırıyor. İnsanın en acımasız kısıtlarından biri de elbette bilgisinin evreni anlamaktaki yetersizliği. “Vestrand’ın Extelopedya’sı” her dakika artan bilginin çağında, sürekli büyüyen bir ansiklopediye giriş ve ansiklopediden örnek sayfalar sunarken sahip olduğumuz tüm bu gereksiz bilgi yığını içindeki çaresizliğimizle alay ediyor. ? Hayali Büyüklük/ Stanislaw Lem/ Çeviren: Berna Kılınçer/ Pinhan Yayıncılık/ 231 s. 26 OCAK 2012 ? SAYFA 17 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1145 SAYF
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle