Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş B iir Atlası CEVAT ÇAPAN Vladimir VİSOTSKİ/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin ATASOY ‘Onuru yok saymak kahreder beni Üstelik de iftirayı yüceltmek’ Ben hiç sevmem tinsel çıplaklığımı Ve birinin ona tükürmesini. Ben hiç sevmem manejlerin hırsını Her şeyi bir hiçe sattırır çünkü. Görsem bile değişimin hasını Hiç sevemem, kaldıramam bu yükü. O, SAVAŞTAN GERİ DÖNMEDİ Aynı şeyler olsa da, neden her şey bambaşka? Örneğin gökyüzü – hep öyle gri, Orman hep aynı orman, su da aynı, hava da… Yalnız – o, savaştan geri dönmedi. Sonsuz tartışmalarda hangimiz haklıydı ki Uykusuz geçen kış gecelerinde. Haklıyı, ben ta şimdi anlayabildim belki – O, savaştan geri dönmediğinde. Susması şaşırtırdı, uymazdı marş ritmine, Konuşması sertti ve dobra dobra, Erken uyandırırdı beni Her seferinde – Ama dün dönmedi, savaştan sonra. Sözsüz, sohbetsiz kalan bu boğucu ortamda Sanki onun ikiz eşiydi bende… Birden rüzgâr bir alev tutuşturdu şuramda O, savaştan geri dönmediğinde. Bahar, tutsaklıktan kurtulmuş gibi geldi – Ben kendimi unutarak büsbütün: “Sigaran var mı?” dedim, sessizlik yanıt verdi O, savaştan dönmeyince dünkü gün. Ölülerimiz zorda bırakmıyorlar bizi, Ölülerimiz – bizim bekçilerimiz… Ormanlar yansıtırken sonsuz göklerimizi, Ağaçlar hep öyle mavi ve temiz. Hep birlikte paylaştık onunla zeminliği Cephe günlerimi onla geçirdim… Onunla tüm her şeyim öyle bir bütündü ki Savaştan dönmeyen sanki kendimdim. TOPRAK İÇİN ŞARKI Kim dedi ki “Son göründü Toprak’a, Tohum ekmeyiniz onun bağrına!” Toprak öldü diyen kimler acaba? Ölmedi, uydu kendi çağına. Annelik duygusu bitmez Toprak’ın Ki tükenmez denizlere bedeldir. Siyahlığı yangınlardan sanmayın, O, onun bitmeyen kederindendir. Siperlerden delik deşik bedeni, Mermi yaraları hep öyle açık. Ve Toprak bunca kan içeli beri Dayanılmaz acılara alışık. O ısrarla direniyor her şeye Gözden çıkarmayın sakın Toprak’ı Kim dedi ki o tutsaktır geceye Ve yok onu haykıracak tek şarkı?! Yalan! Onun güçlü vücudu, eşsiz Yaralarla solumakta – pek ve dinç, Toprak değil – o bizim öz yüreğimiz, İnsan yüreğini çiğnetir mi hiç! Toprak öldü diyen kimler acaba? Ölmedi, uydu o kendi çağına. LİRİK HAVADA ir şair, besteci, şarkıcı ve tiyatro oyuncusu olarak şöhreti zirvelere ulaşan Vladimir Semyonoviç Visotski, 25 Ocak 1938’de Moskova’da dünyaya geldi. 19561960 yıllarında V. İ. Nemiroviç Dançenko Moskova Tiyatro Sanatı Akademisi’nin aktörlük bölümünde okudu. 1959’da sinema oyunculuğuna yöneldi ve ilk kez Akranlar filminde rol aldı. 19601964 yılları arasında A. S. Puşkin Moskova Oda Tiyatrosu’nda ikinci dereceli rollerde oynadı. Yazıp söylediği ilk şarkılarıyla kendini tanıtması da bu yıllarda oldu. 1960’lı yıllarda Visotski, art arda birçok filmin çekiminde rol aldı. 1968’de Düşey filminde söylediği şarkılardan oluşan ilk plağı yayımlandı. 1970’li yıllarda da sinema oyunculuğunu sürdürdü. Aynı yıl Fransa’da da Visotski’nin kendi besteleyip okuduğu şarkılarını içeren üç plağı piyasaya sürüldü. Vladimir Semyonoviç Visotski 25 Temmuz 1980 tarihinde Moskova’da öldü. 1980’li yıllarda şairin Sinir ve Söz Veriyorum Döneceğime adlı iki şiir kitabı yayımlandı. Ölümünden sonra Visotski, Randevu Yeri Hemen Değiştirilsin filmindeki başarılı rolü ve aynı filmde okuduğu kendi şarkılarından dolayı SSCB Devlet Ödülü’ne değer görüldü (1987). KARDEŞ MEZARLIĞI Haç dikenleri yoktur Kardeş Mezarlığı’nın Duyulmuyor orda dul figanları. Çiçek sunanı da yok burada yatanların, Salt Sonsuz Ateş’tir ısıtanları. Acımasızca çarmıha gerilen bu mezrada Sıralanmış şimdi dev granit taşlar. Kimsenin öz yazgısı bilinmiyor burada Çünkü tüm yazgılar ortak olmuşlar. Senin Sonsuz Ateş’te gördüğün yanan bir tank, Kül olan evlerden biridir belki, Bir yanan Smolensk’tir, ya da yanan Reichstag, Askerin tutuşmuş kalbidir belki. Ağıt yakmaz burada dullar kocalarına, Burda herkes dimdik yürür, er gibi. Haç diken olmamış hiç Kardeş Mezarlığı’na Sizce bu, acıyı hafifletir mi? HİÇ SEVMEM Ben hiç sevmem kaçınılmaz sonları, Sağ olmaktan usanmış da değilim. Ben hiç sevmem aşksız geçen anları, Çünkü aşksız, şarkım bir hiçtir benim. Ben hiç sevmem soğuk müstehcenliği, Coşkunluğa hiç inanmam, ayrıca Kıl olurum eğer yabancı biri Mektubumu dikizlerse kancıkça. Ben hiç sevmem bitmiş sözü, sohbeti, Yarım işleri de hep yadırgarım. Ben hiç sevmem sırttan vuran bir iti, Önden vuranı da bir it sayarım. Tiksinirim yalan dolan çarkından, Bit yeniği sezerim her bir övgüde, Zevk almam tüyler ters tarandığı an, Bir de cam, demirle dövüldüğünde. Ben hiç sevmem tokun özgüvenini, Bilirim ki onu frenlemek gerek. Onuru yok saymak kahreder beni Üstelik de iftirayı yüceltmek. Kırık kanatların aciz çığlığı Beni sarmaz görünse de aslında, Ne zulmü severim, ne zayıflığı, Tek İsa’ya üzülürüm çarmıhta. Ben hiç sevmem kendi korkaklığımı, Çekemem suçsuzun dövülmesini. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1145 Marina’ya Sarkık çam dalları üşüyor burda, Burda endişeyle ötüyor kuşlar – Büyülüsün sen bu dağlık kuytuda Ve buradan çıkma şansın hiç kadar. Kuşkirazı varsın kurusun yelde, Leylak yağmur gibi dökülsün varsın– Seni burdan kaçırırım yine de Oyun sarayına akranlarının. Senin ruhun bin yıllardır büyülü Benden ve dünyadan çok uzakta, çok – Sanıyorsun, sırf bu halden ötürü, Senin siperinden bir üstünü yok. Otlar çiysiz kalsın varsın seherde Ay varsın tartışsın gökle durmadan – Seni buradan kaçırırım yine de Aydınlık bir köşke, denize bakan. Hafta içinde mi ve saat kaçta Gelirsin yanıma burdan kaçarak? Ve ben seni götürerek kucakta Nereye gizlerim gözlerden uzak? Çalacağım seni, yeter ki iste – Kendimi tek sana adadım ancak! Eğer cennet bize yer vermez ise Bir kulübe sarayımız olacak. *** Hazırım her soruya yanıt vermeye Ve gidermeye tümden merakınızı! Doğrudur evliliğim bir Fransız ile, Ne ki soy yönünden o bir Rus kızı. Sevgililerim var mı? Asla olmadı. İleride olur mu, onu da bilmem. İki yıldır yabancım içkinin tadı. Yeniden içer miyim? Bir şey diyemem. “Sokol” yakınlarında hiç yaşamadım, Paris’te bulunmadım bir defa bile … Soruları dolaylı sormayın, canım, Sorun, tüm netlik ve gerçekliğiyle! Sevgiyle açacağım kalbimi size Günah çıkartır gibi – açık ve seçik. Salyalar süzülüyor defterinize, Oysa yatak odama henüz geçmedik… Biriniz kızararak soruyor ordan: “Siz eşinizi hiç mi aldatmadınız?” Hem sanki pencereden girip odama Mikrofonla pusuya yatmış imansız. “Sokol” yakınlarında hiç yaşamadım, Paris’te bulunmadım bir defa bile… Soruları dolaylı sormayın, canım, Sorun, tüm netlik ve gerçekliğiyle! Sadede gelelim mi? dediğim zaman – Köşeden bir muhterem gayet nazikçe Diyor: “Falan şiirde filan kıtadan Şu şeyi çıkarmamız mümkün mü sizce?” Diyorum: “Ben Ezopos ruhlu değilim, Cebimde inci de yok, rahatlayınız. Olanı, olduğunca dile getirdim, Cebimi ters çevirdim, işte bakınız!” “Sokol” yakınlarında hiç yaşamadım, Paris’te bulunmadım bir defa bile… Soruları dolaylı sormayın, canım, Sorun, tüm netlik ve gerçekliğiyle! ? 26 OCAK 2012 SAYFA 23 ?