19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Atilla Şenkon’dan ‘Bahar Temizliği’ Üç bölümden oluşan Bahar Temizliği’nde; Attilâ Şenkon’un ilk iki kitabı Her Gün Perşembe Olsa ve Uykusuz Gece Düşleri‘nde yer alan öyküler yeniden düzenlenmiş, dergilerde yayımlanmış ama kitaplara girmemiş öyküleri ise “Labarbalar” başlığı altında bir araya getirilmiş. Her Gün Perşembe Olsa kitabından alınan öyküler “di’li geçmiş zaman” alt başlığını taşıyor. Şimdi temizlik zamanı... Ë Fadime USLU itabın ilk öyküsü “Papatya Adası”nda anlatıcı karakter, geçmişte yaşadığı hayal kırıklıklarının izlerine bütünüyle bakıp eksilen coşkusundan yepyeni düşsel bir alan kuruyor kendine. Öykünün mekânı, ikincil doğa olan Kuğulu Park. Yazar, kentin kalabalık caddeleri arasında sıkışıp kalan parktan bir yolculuğa çıkarıyor okurunu. İnsanlara koşulsuz sevgiyle kucak açan buna karşılık her defasında hüsrana uğrayan, ilişki mağduru anlatıcının kıyımlara uğrayarak küçücük kalmış parkın kişiliğinden farkı olmadığını görüyoruz. Yoz ilişkilerden yorulan anlatıcı kendi benzeriyle fantastik bir yolculuğa çıkarak rahat bir nefes alabiliyor. “Papatya Adası”nda sustukları anda konuşmaya başlayan kişilerin sesini duyuyoruz. Öykü bileşenleri, mekân, zaman ve kişiler yarattıkları düşle maddi gerçekleri arasında bölünüp bir süre sonra birbiriyle bütünleşiyor. Fakat maddi gerçeklik düşlenen gerçekliğe hizmet ediyor. MASUMİYETİN YİTİRİLDİĞİ GENÇLİK ÇAĞI “İçine Talaş Doldurulmuş Öykü” ile düşüncelerin fantezisine yöneliyor yazar. Çılgın bir fikrin ironiyle yakıcı bir hal aldığı öykü geleneksel düşünce sistemiyle kuşatılmışlığa meydan okuyor. Yaşamıyla ilgili aldığı kararlarda isteklerini göz ardı edip başkalarının beklentisini gerçekleştiren bir gencin umudunu kestiği gelecek, ona geçmişini koruması yolunda ilham veriyor. Fakat eyleme giriştiği anda yine baskıcı bir tavırla karşılaşıyor. Şenkon, öykülerinde çocukluğun, çocuk kalabilmenin erdemini savunur. Çünkü çocukluğun yüzünde maske tutmaz, yaşanan her şey hesapsız olduğu için sahicidir. Kurduğu düşlerin doğallığında sevinçlerin de kırgınlıkların da karşılığı sembollerle betimlenmiştir. Atmosferine hep çocuk kalabilen Peter Pan’ı sıklıkla konuk eder yazar. Peter Pan, varlığı ya da kitabıyla bir karakter SAYFA 8 9 HAZİRAN K olarak bulunmasa bile ana karakterin zarkahraman ilişkilerinin görünür göiçinde öteki ses olarak yerini alır. “Bürünmez sınırlarını yıkarken öyküyle rotün duyguların ayıplanmadan yakıştığı o man arasına ilmek atmıştı. Her üç kitap yaşlarda ne rahatmışız meğer” (Ten Yüöykü başlığında yayımlanmasına karşın kü, s. 42) sözleri yazarın çocukluk döroman tekniğine de sahipti. nemini niçin savunduğunu açıklar. İkinci bölüm “Uykusuz Gece DüşleGençlik ise masumiyetin yitirilmeye ri”, düşlerin penceresinden bakan öybaşladığı dönemdir. Kişiyi çevreleyen külerden oluşuyor. Kanıksanmış olanın toplum devreye girmiş, özgürlüğün yetersinden gösterildiği bu öyküler, “rini çatışmalar almıştır artık. miş’li geçmiş zaman” alt başlığında topKalabalığın birbirinden güç alarak lanmış. “Alt Yazılı Bir Ayrılık Düşü” kendinden olmayanı etiketleyip dışlaöyküsünde düğünnikâh törenlerinde masına, önyargıya gösterdiği tepki, uygulanan ritüeller ters imgeyle boşan“Yorganlar, Pireler, Küller” öyküsünde ma törenine aktarılmış. Gerekçesi ise biçimlenmiş: “Olayı kasabalıdan önce boşanma davetiyesinde bir belirip bir anlatmalıyım. Gecikirsem, mevsimsiz kaybolan “Düşmatik.” Hikâyesi anlatıyabancının deli olduğuna sizi de inandılan kişilerin uçarı düşlerindeki soyut rabilirler” diyen anlatıcı karakter, bu motifler maddesel varlık kazanıp karşıkonudaki kaygılarını söylüyor. Tatil kalarına çıkıyor bu bölümdeki öykülerde. sabasına gelen konuğu ilk gördüğünde Tıpkı, “İçine Talaş Doldurulan Öyonu henüz tanımamasına rağmen hayakü”de olduğu gibi yazar, belleğin kaytıyla ilgili beklenenden uzun bir açıklagan zemininde beliren korkuları, bekma yapıyor anlatıcı. Önyargı ve tek yönlentileri, hayal kırıklığını, kişisel ve toplü bakışın insanı ne denli etkilediğinin lumsal yargılarla yüzleştirip onlara üçgösterildiği, anlaşılmanın ve anlamanın boyutlu form kazandırıyor. iyileştirici gücünün sezdirildiği öyküde ŞEFFAF SINIRLAR söz konusu açıklamalar işlevsel bir araç olsa da aceleciliği elden bırakmıyor. Şenkon’un öyküleri, bir resmin birbiÖnyargıyı, insanları etiketleyerek yargıriyle uyum içindeki parçaları gibi. Kenlamayı sıklıkla işliyor yazar. “Her Gün di bütünlüğünü tamamlamış, hep bir Perşembe Olsa” adlı öyküsünde bu, sıdiğerini işaret eden öyküler okuruna nıf farkını, ötekileştirmeyi yansıtan bir büyük resmi kendi imgeleminde yenigösterge olarak kullanılıyor. “Bitli kız”, den çizmesi için olanaklar sunar. Bütün Düşler Nazlı’dır (Can Yayınla“yaşlı deli” yakıştırmalarını okuruna rı, 1998) kitabının ilk cümleleri, “Uykuduyurduktan sonra bu sözlerle anılan suz Gece Düşleri” bölümünde yer alan kişilerin iç dünyasını hassasiyetle örüyor “Kendimsiz” adlı öykünün devamı gibi. yazar. Öykünün kahramanı Gülnaz ve onun bez bebeği Fadik’le yirmi yıl sonra yayımlanan çocuk kitabı Geveze Kitap’ta (Cumhuriyet Kitapları Yay, 2010), aynı özellikleriyle, yeniden karşılaşıyoruz. Annesi temizlik işlerine gittiğinde evdeki yalnızlığını bez bebeğiyle paylaşan Gülnaz, Geveze Kitap’ta okuduğu kitabı paylaşıyor. Türü ne olursa olsun eserlerinde hep ilişkileri anlatan Şenkon, bu yöntemle okurunun dikkatini sadakate çekiyor. Ten Yükü, Bıyık İzi Yalanları ve Sustum Duydun mu? adlı kitaplardan oluşan üçlemesinde de sadakatin çeşitli yönlerini konu etmişti yaŞenkon’un öyküleri, yazarlığının yirminci yılına armağan gibi... zar. Aşk, dostluk, arkadaşlık ve ya “Kendimsiz”, yaz tatilinde kendisine mektuplar yazan adamın ikiye bölünmüş durumunu anlatır. Kuralcı yanını Ankara’da bırakmış, Bodrum’da doyasıya eğlenmiştir. Bu kararı alma nedeni bilinmediği gibi, dönüşte neler yaşanacağı da belirsizdir. “Bütün Düşler Nazlı’dır” romanı ise şöyle başlar: “Masamın üzerindeki çizim gereçlerini, bir buçuk saatlik öğle tatiline değil, yıllık iznime çıkıyormuşum gibi özenle topladım. Bu abartılı düzenlilik yormuyordu beni. Geçen yıl, Bodrum’da yaptığım yazılı bir anlaşmayla ‘kendimle’ uzlaşmış, titizliğimi bir yaşam biçimi olarak kabullenmiştim”(s. 7). Kurguların birbirini hatırlatmasının yanı sıra, kurgu kişilerinin iç dünyalarını yansıtan simgelerin de tekrar ettiği görülebilir Şenkon yazınında. Kitabın “tüh’süz geçmiş zaman” alt başlığını taşıyan “Labarbalar” bölümünde sekiz öykü bulunuyor. Tek etkide yoğunlaşan bu öyküler sinema diline oldukça yakın. “Siste Ses ya da Yorgun Labarba” adlı öykünün bütün unsurları anlatılan duruma odaklanmış. Kısa süren fiziksel zamanda diyaloglar ve iç sesler kanalıyla karakterlerin yaşamları, onların içindeki yaralar açıklanıyor. Öyküde anlatılan, unutulmuş seslendirme sanatçılarının hikâyesi. Eski Türk filmlerinin popüler oyuncularının söyledikleri şarkıları seslendiren Sevim Hanım’la (Sevim Şengül olmalı), kalabalık sahnelerdeki konuşmaları seslendirenlerden Sami Bey deniz kenarındaki bir bankta karşılaşırlar. İki eski tanıdığın konuşmaları, temsil ettikleri meslek grubunun sorunlarını dile getirir. Sevim Hanım’ın bir anda geçmişten gelen sesleri duymasına neden olan ise onu tutkuyla seven labarbacı Tahir Bey’i anımsaması. Tahir Bey, geçmişte Sevim Hanım’a şunları söylemiştir: “Başkaları arasında öne çıkabiliyorsa anlamlıdır ses. Değilse uğultudur, gürültüdür, labarbadır işte. Benimki kuru gürültüden başka ne ki Allah aşkınıza? Hayatım sesimi aramakla geçti. Bırakın başkalarına duyurmayı, bir kez olsun kendim bile duyamadım onu. İnsanın söyleyemeyip içinde biriktirdiği şeylerin zamanla yüreğe verdiği ağırlığı bilir misiniz?”(s. 145). Bu sözler, art alanlarda çalışarak sanatına bağlılığını sürdüren sanatçıların sesinin yankısına benzer. Attilâ Şenkon, birbirine karşıt olan durumların arasındaki şeffaf sınırın üzerinde kurar öykülerini. Sınırı görünmez kıldıktan sonra her iki tarafı birbiriyle bütünler. Savunduğu değer çocuklukla gençliğin kendine has uçarı yaratıcılığıdır. Sözcük ekonomisine dayanan minimal öykülerinde yazarın zarını şiirden yana attığını söylemek mümkün. Bu tarz öykülerinde dilinin derin yatağı birdenbire şiirin açık sularına karışıyor. Kısa öykülerinin kırılma noktası, genellikle bu damıtılmış dilde açığa çıkıyor. “Gözleri aynanın derinlerine dalıp yıllarla hesaba tutuşmuşken ansızın sessizliği duydu. Sustu içindeki lunapark. Yürek küstü” (s. 123). Bu cümleler, Bahar Temizliği’nin “Labarbalar” bölümünden. Bedeninde yaşlılığın belirtilerini gören bir adamın duygularını işleyen “Yürek Küstü” öyküsünde betimlenen sahnelerin güdüsü bu üç cümlenin anlamına gizlenmiş. Yazarlığının yirminci yılına bir armağan niteliği taşıyan bu öyküler toplamıyla okura şöyle sesleniyor Şenkon: “Şimdi Bahar Temizliği zamanı!” Bahar Temizliği/ Attilâ Şenkon/ Cumhuriyet Kitapları/ 146 s. 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1112 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle