19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y ıllar önce Sinematek’te izlediğim bir belgeseli anımsıyorum. Mayıs ’68… Nanterre Üniversitesi’nde ya da Güzel Sanatlar Okulu’nda bir baskı atölyesi… Öğrenciler harıl harıl çalışıyorlar… Paris sokaklarının duvarlarına asılacak afişleri hazırlıyorlar… Çok geçmeden Mayıs ’68 başkaldırısının simgeleri olacak sloganlar burada üretiliyor… Sözgelimi, “Il est interdit d’interdire!”… Türkçe söylersek, “Yasaklamak yasaktır!”… Durup dinlenmeden çalışan öğrenciler arasında dolaşan, onların evecenliğine ağırbaşlılık ve serinkanlılıkla bilgi birikimini aktaran, onlara yol gösteren biri var. O günlerde ellilerini yarılamış olmasına karşın, öğrenciler kadar genç biri: Abidin Dino. Geçen gün, The Guardian’dan Justin McGuirk’in, İngiltere’de yeni yayımlanan Beauty Is in the Street (Güzellik Sokaktadır) adlı kitaba ilişkin “Güzellik Sokaktadır: Protesto Posterlerinin Gücü” başlıklı yazısını okuyunca, aklıma o siyahbeyaz belgesel, özellikle de belgeselin Abdin Dino’lu sahneleri düştü. Ne yazık ki, yönetmenini anımsayamadım. Yoksa Güneş Karabuda mıydı?.. Karabuda’nın Paris sokaklarında çekmiş olduğu olağanüstü Mayıs ’68 fotoğrafları, üç yıl kadar önce “Duvarların Dili” adıyla Yapı Kredi’de sergilenmişti ya… McQuirk’in yazısı, 1968 Mayısı’nda Paris’te patlak verdikten sonra nerdeyse tüm dünyaya yayılan başkaldırı sırasında Fransız öğrencilerin hazırladıkları protesto afişlerini içeren kitabı anlatıyordu. Yazı, beni, yalnızca o belgesele değil; üniversiteye yeni girdiğim 1968 yılına da götürdü. Henüz çaylak bir Edebiyatlılar Fikir Kulübü üyesiyken, Deniz Gezmiş’in önderliğinde Rektörlük Binası’nı ele geçirdiğimiz sırada, koltuğumun altında Platon’un Devlet’inin bulunduğunu anımsadım. Bu da, 1968 İstanbul’undan ironik bir sahne olsa gerekti. Ama yine de, Tarık Ali haklıydı sanırım. 1968’in Londra’daki önderlerinden, New Left Review dergisinin yayın kurulu üyelerinden, 1968 ve Sonrası adlı kitabın yazarı Tarık Ali ne demişti: “1968, politika ve kültürün birleştiği yıldı.” Four Corners Books’tan çıkan Güzellik Sokaktadır adlı kitap da, anlaşıldığı kadarıyla, 1968’in politika ile kültürün birleşmiş olduğunun kanıtlarından biri. 1968 Mayısı’nda, binlerce öğrenci ve işçi Paris sokaklarına düşmüş, eşi benzeri görülmemiş bir grev, boykot, yürüyüş ve gösteri dalgasını yükseltmişti. SAYFA 6 9 HAZİRAN eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER [email protected] Mayıs ‘68’in posterleri ve çatışmaların birinci ağızdan öyküleri bir kitapta toplandı Güzellik sokaktadır... Y Protestocular ile polis arasındaki çatışmalar, sonunda, on bir milyon işçinin katıldığı, tüm ülkede yaşamı nerdeyse durduran, De Gaulle hükümetini yıkılmanın eşiğine getiren bir genel greve yol açmıştı. Paris’teki Güzel Sanatlar Okulu öğrencileri de bu başkaldırıya katılanlar arasındaydılar. Bazıları okulun litografi bölümünde bir araya gelmişler ve isyanın ilk posterini üretmişlerdi: “Fabrikalar ve üniversiteler, birleşin!” Bu girişimden doğan Halk Atölyesi’nde, başkaldıranları yüreklendiren ve polisin vahşetini sergileyen yüzlerce poster yaratılmıştı. “İktidar biziz!” GÖRSEL ŞÖLEN Güzellik Sokaktadır adlı kitap, o günlerden başlayarak politik sanat ve grafik tasarımın temel taşları olup çıkan 200’den fazla posteri renkli olarak gözler önüne seriyor. Ayrıca, dört yüzden fazla poster için de bir dizin hazırlanmış. Pek çok belgesel fotoğraf yer alıyor kitapta: 1871 Paris Komünü’nü anımsatan barikatlar, Paris sokaklarının, işgal edilmiş üniversiteler ve fabrikaların duvarlarındaki yazılar, sloganlar: “Nous sommes le pouvoir!” (“İktidar biziz!”)… “La lutte continué!” (“Mücadele sürüyor!”)… Ve “La beauté est dans la rue!” (“Güzellik sokaktadır!”)… Tüm bu görsel şölenin yanı sıra, öğrenciler ve grevciler ile polis arasındaki çatışmaların görgü tanıklarınca anlatılmış öyküleri… Güzellik Sokaktadır’ın Önsöz’ü ise, Halk Atölyesi’nin kurucularından Philippe Vermès tarafından kaleme alınmış. Kolektif bir kuruluş olan Halk Atölyesi’nin, daha 1969 yılında yaptığı açıklama, bu posterlere nasıl bir değer verdiğini açık seçik ortaya koyuyor: “Halk Atölyesi’nce hazırlanan posterler, mücadelenin hizmetinde birer silah ve onun ayrılmaz bir parçasıdır. Onların gerçek yeri, çatışmaların tam ortası, yani sokaklar ve fabrika duvarlarıdır. Bu posterleri dekoratif amaçlarla kullanmak, burjuva kültür mekânlarında sergilemek ya da estetik beğeninin nesneleri olarak görmek, onların işlevini ve etkisini zayıflatmak demektir. Bu yüzden, Halk Atölyesi, onları satışa çıkarmayı her zaman reddetmiştir…” Halk Atölyesi üyelerinin, o günlerde posterlerin satışa çıkarılmasını ya da belirli bir estetik beğeninin nesneleri olarak görülmesini reddetmeleri, hiç kuşku yok ki, kendi ortaklaşmacı emeklerine duydukları saygının anlaşılır bir sonucu. Ama o zamandan bu yana kırk yıldan fazla süre geçtiğini düşünürsek, o posterleri İkinci Dünya Savaşı sonrasının belki de en görkemli başkaldırısının günümüze kalan simgeleri, anı nesneleri olarak görmek artık “büyük bir suç” olmasa gerek. Kitabın Önsöz’ünü yazan Vermès de, o günleri olanca canlılığıyla dile getiriyor: “Güzel Sanatlar Okulu Boykot Komitesi’yle birlikte, resim ve litografi atölyelerini işgal etmeye karar verdik. 14 Mayıs günü, litografi atölyesinde, Mayıs ‘68’in ilk posterini bastık: ‘Fabrikalar ve üniversiteler, birleşin!’ Bu poster, öğrenciler ile işçileri birleştirme konusundaki kararlılığımızı özlü bir biçimde yansıtıyordu. Bunu bir başka taşbaskı poster izledi: ‘Sanat halkın hizmetindedir!’ O sıralar fabrikalar da işgal edilmekteydi ve üretilen posterler de ister istemez ortak birliğimizin protesto gücünü dile getirmekteydi. Gece gündüz vardiyalarla çalışıyorduk. İnsanlar bize yiyecek ve sıcak kahve getiriyorlar, ellerinden geldiğince yardım ediyorlardı. Hemen herkes, öğrenciler, fabrika işçileri, büro çalışanları, nakliyeciler, gazeteciler, postacılar, balıkçılar gelip fikirlerini söylüyorlar, posterlerin basımına katılıyorlardı…” İMECENİN ÜRÜNLERİ Kitapta sunulan posterler, farklı tarzları yansıtma“Mücadele sürüyor!” larına karşın, bir imecenin ürünleri oldukları için yaratıcılarının imzalarını taşımıyorlar. Bugün baktığımızda, kışkırtıcı sloganlar içeren bu çarpıcı posterlerin ortak yanının anlatımda tutumluluk olduğu görülüyor. “Mücadele sürüyor!” yazılı posterde, testere dişli damı ve bacasıyla fabrika, işçilerin toplumdaki üretken rolünü ve namuslu emeğini simgeliyor. Bacanın tepesindeki yumruk ise, öğrencilerin direnişini ve işçilerle dayanışmasını. Gerçekten de, Mayıs ‘68’in başarısının, gücü ve etkisinin temelinde öğrencilerle işçilerin benzersiz birliği yatmıyor muydu? Yalnız öğrencilerle işçiler mi? Başkaldırı o kadar etkileyiciydi ki, Fransa’nın hemen tüm büyük üniversiteleri ve fabrikaları işgal edilmekle kalmamış, pek çok futbolcu ve ünlü Folies Bergères’in dansçıları bile katılmıştı başkaldırıya. Halk Atölyesi’nden çıkıp Paris duvarlarını kaplayan posterlerin en çarpıcılarından biri de, altı kafalı bir siluetin betimlendiği ve “İktidar biziz!” yazısının okunduğu poster olsa gerek: Altı kişi tek bir beden… Sol uçtakinin elinde bir İngiliz anahtarı, sağ uçtaki yumruğunu havaya kaldırmış… Bir kez daha, öğrenciişçi dayanışması… Güzellik Sokaktadır adlı kitaptaki posterler, bir bakıma, Tarık Ali’nin “1968, politika ile kültürün birleştiği yıldı” sözünün somut örnekleri. Ne ki, izleyen yıllarda, kültür bir kez daha politikadan elini eteğini çekti sanırım. Bugün en çok özlemi çekilen de, her davranışımızın, her düşüncemizin, her karşı çıkışımızın temelinde var olması gereken o kültür değil mi? 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1112
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle