25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

“Atatürk’ün Üç Muhalifi” başlığı altında, yayımlanacak üç ayrı kitapta Atatürk’ün en yakın mücadele arkadaşları ve sonra da Atatürk’e muhalefet eden üç önemli kişi Karabekir, Rauf Orbay ve Ali Fuat Cebesoy üzerinde durulacak. İşte bu üç muhalife ait ilk kitap Kâzım Karabekir yayımlandı. Bu kitapta, Kocahanoğlu, Karabekir ilişkisini mercek altına alıyor. Ë Alev COŞKUN on yıllarda, yakın tarihle ilgili yayınlar revaçta. Özellikle alternatif yakın tarih yaratmak isteyen bir kesim, yakın tarihe ait gerçekleri altüst eden yoğun bir yayın politikası izliyor. Yapılmak istenen genelde milli mücadeleyi önemsiz göstermek, Atatürk’ün Samsun’a çıkışından önce İstanbul’da kaldığı ve Anadolu ihtilalinin planlarını hazırladığı dönemi hemen hemen yok saymak, o dönemin emperyalist güçlerinin (İngiltereFransaİtalya) İstanbul’u askeri güçlerle işgal ettiğini örtmeye çabalamak, Anadolu’da verilen büyük milli mücadeleyi küçük bir savaş gibi göstermek, Yunan askeri güçlerinin arkasında emperyalist güçlerin, özellikle İngiltere’nin olduğunu maskelemek. Alternatif tarihler bununla da kalmıyor, 9 Eylül 1922’deki zaferden sonra girişilen aydınlanma devrimlerinin demokratik olmadığını ileriye sürerek bu dünyada demokrasiyle yapılmış devrim Tarihi bir araştırma Atatürk’ün Üç Muhalifi varmış gibi onu küçük düşürmek gibi yollara sapıyor. Bunlara belgelerle yanıt verebilmek için Turgut Özakman, Vahdettin, M. Kemal ve Milli Mücadele adlı kapsamlı bir kitap yazmak zorunda kaldı. Alternatif tarihçilerinin en büyük dayanakları, Rıza Nur’un Hayat ve Hatıratım, Kazım Karabekir’in İstiklal Harbimiz ve Nutuk’a Cevaplar, Rauf Orbay’ın Hatıralar adlı kitapları. Yakın tarihimizle ilgili olarak son yıllarda dikkat çeken önemli bir araştırmacı Osman Selim Kocahanoğlu. Kocahanoğlu, Temel Yayınları’nın kurucusu ve yöneticisi. Temel Yayınları, yukarıda kısaca anlatılan alternatif tarih yaratıcılarının tersine, gerçek belgelere dayalı yapıtlar sunuyor. Kocahanoğlu, bugüne kadar, yakın tarihimizin önemli olaylarıyla ilgili aşağıdaki eserleri yayınladı: Mithat Paşa’nın Hatıraları, İttihat ve Terakki’nin Yargılanması, Atatürk’e kurulan Pusu (İzmir Suikastının İçyüzü), Divanı Harbi Örfi/ Tehcir Yargılamaları, 31 Mart Ayaklanması ve Abdülhamit. Yazar, Atatürk’ün Üç Muhalifi (I): Karabekir’de şöyle diyor: “Karabekir düşündüğü gibi yazmamış, yazdığı gibi düşünmemiştir. Gerek, İstiklal Harbimiz adlı kitabının satır aralarında, gerek hafızaya dayalı sonradan yazılmış notlarında bunu açıkça görürüz” (s. 17). Mustafa Kemal ve yoldaşlarını anlaşmazlığa sürükleyen unsurların başında iktidar mücadelesinin olduğu sanılır. Kocahanoğlu’na göre bu gerekçe tam anlamıyla geçerli değil, kırgınlık ve küskünlüğü çatışmaya dönüştüren etkenlerin başında “kimlik ve kişiliği besleyen psikososyal dinamikler ve ideolojik paradigmalar” var. Her kişinin aldığı eylem kararında, kuşkusuz bir arka plan vardır, bu nedenle kimlik ve kişilik unsurlarının analiz edilip yorumlanması gerekir. Kocahanoğlu, kitabın “Sırdaş ve Yoldaşların Kişilik Sorunu” adını taşıyan “Giriş”inde bu kişilik analizini kanıtlara dayanarak etkin bir biçimde yapıyor. Kitapta, ruhsal çatışmaları anlama referansları ve Karabekir’in siyasal ve kültürel kimliğinde öne çıkan, “geleneksel çoğunluğun muhafazakâr değerleri” üzerinde duruluyor. Karabekir, bu değerleri karar mekanizmalarının eksenine koyuyor. Mustafa Kemal’in kimliğinde ise kendine özgü ideallerin önderi oluşu açık bir biçimde görülüyor. Karabekir geleneksel değerlerden güç alırken Mustafa Kemal ortaçağda yaşayan, geri kalmış bir toplumu dönüştürme amaçlı kurucu siyaset ve radikal devrimciliğe adanmış bir önder kişilik olarak ortaya çıkıyor. Karabekir, Osmanlı toplumunun geleneksel değerlerine dayanırken Mustafa Kemal geri kalmış bir toplumu çağdaş değerlere taşıma idealleriyle hareket ediyordu. 9 Eylül 1922’de Anadolu güçlerinin destanı bir savaş sonrası İzmir’e girmesine, Lozan Antlaşması’yla yeni bir devletin bütün dünyaca kabul edilmesi karşısında, tarihsel bir fırsat yakalanmıştı. Mücadelenin lideri Atatürk, bu zaferin meyvesini, “hain diye suçlanan Vahdettin’in” eline verecek kadar öngörüden yoksun değildi. Cumhuriyet ilan edilir ve halifelik kaldırılırken Osmanlı’dan devir alınan iki ideolojik damar tekrar ortaya çıkıyor ve milli mücadeleyi yaratan kadroyu etkiliyordu. Atatürk, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak ilerici düşüncelerde birleşirken Karabekir, Rauf Orbay, Refet ve Ali Fuat Paşalar Osmanlının korunması noktasında birleşerek muhalefeti oluşturdu. İşte bu önemli ikilemi yaratan arka plan ile bu ikilemin gerçek belgeleri ve gerekçeleri ne? Neden Karabekir, Mustafa Kemal’e karşı çıkmıştır? Bu karşı çıkışın gerekçeleri ve dayanakları nedir? Karabekir’in yazdığı kitaplardaki belgeler ne derece saptırılmıştır? Kocahanoğlu, kitabında bu son derece önemli ve yakıcı sorulara yanıtlar bulmaya çalışıyor. Kitapta tarih ve sosyal bilimler metodolojisi eksiksiz olarak kullanılmıştır. Bu nedenle kitap hiç kuşkusuz bilimsel bir kaynak özelliği taşıyor. Yazarın belirttiği gibi “Sadece siyasal yapılanmaya değil, devrimlere de muhalif kaldığını gördüğümüz Karabekir Paşa’nın bir yandan kendini taassuptan uzak terakki yanlısı gibi gösterirken öte yandan cahiliye tedrisinde oluşan düşüncelere kaynak ve referans olması, paradoksal bir gerçeklik gibi duruyor” (s. 20). Bu kitap milli mücadelenin başlangıcı, Cumhuriyetin ilanı ve çağdaşlaşma devrimlerinin yapılması döneminde Karabekir’in Atatürk’e karşı aldığı pozisyon ve oynamak istediği tarihi rolün arka planını ortaya çıkarmaya çalışıyor. Belgelerin birçoğu da Karabekir’in kendi yazdıkları. Böylesi zor bir görevi belgelere ve tarihe sadık kalarak yerine getiren yazar Kocahanoğlu’nu kutluyorum. Atatürk’ün Üç Muhalifi (I): Karabekir/ Osman Selim Kocahanoğlu/ Temel Yayınları/ 634 s. S Katilin ismi değil, resmi Korkunun Anatomisi, polisiyegerilim romanlarını takip eden okurların artık aşina olduğu bir isim olan Jonathan Santlofer’ın Türkçeye çevrilen dördüncü kitabı. Santlofer, gerçek bir “yazarçizer”. Resimleri, dünyanın çeşitli yerlerinde, birçok önemli müzede sergileniyor. Romanlarını da kendi çizimleriyle zenginleştiriyor. Santlofer, olay örgüsüyle çakışacak şekilde okurların birçok sahneyi gözlerinde canlandırabilmesini sağlıyor. SAYFA 18 9 HAZİRAN Ë Mehmet KARTAL orkunun Anatomisi’nin baş kahramanı, suçluların eşkalini çizen Nate Rodriguez. Ancak Rodriguez, kendine özgü teknikleri ve metotları olan bir adli ressam ya da kendi ifadesiyle “ne tam polis, ne tam ressam.” Bir cinayetin ya da bir başka suçun kurbanları ve tanıklarıyla yaptığı mülakattan sonra, kimi zaman kendisine çok yetersiz bilgiler aktarılsa bile çizimlerinde olağanüstü bir şekilde gerçeğe yaklaşabiliyor. Rodriguez için katilin resmi, ismi kadar, hatta belki ondan da önemli. Resmi kâğıda aktardığında, onun kimliğini ele geçirdiğini hissediyor. Fakat romanı asıl ilginç kılan, Santlofer’ın kahramanımızın karşısına çıkardığı katilin de resim çizme yeteneği. Cinayetleri işlemeden önce, adeta kurbanlarının cesetlerini hayalinde canlandırıyor, çiziyor ve ondan sonra harekete geçiyor. Bu noktada, olay örgüsü hakkında biraz daha bilgi vermede fayda var. 2011 K New York’ta işlenen bazı cinayetlerin soruşturmasını üstlenen Polis Teşkilatı çok geçmeden FBI da olaya el atacaktırkurbanların farklı etnik kimliklerden olduğunu tepsi etmekten başka bir ipucu yakalayamaz. Cesetlerin üstüne, tam da öldükleri vaziyeti gösteren resimler konulur. Soruşturmayı yürüten Terri Russo, benzeri olaylarda çok başarılı bir sicili olan Nate Rodriguez’den yardım istemeye karar verir. Ancak cinayetlerin neredeyse hiç tanığı yoktur ve Nate, suçlunun eşkalini belirlemek için uzun boylu olması, palto giymesi ve bir bere takması gibi belirsiz verilerden hareket etmek durumundadır. Bir de katilressamın çizim tekniğinden hareketle kişiliğine dair bir şeyler yakalamaya çalışır. Bu veri kıtlığında, büyükannesi yardımına koşar. Latin kökenli Nate Rodriguez’in büyükannesi, halkının eski Korkunun Anatomisi/ Jonathan Santlofer/ Çeviren: Özlem Sığırtmaç/ İthaki Yayınları/ 370 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1112 Jonathan Santlofer Jonathan Santlofer’dan ‘Korkunun Anatomisi’ inançlarıyla Hıristiyanlığı kaynaştırmış dindar bir kadın. Nate’ten, yakınlarda gördüğü bir rüyanın çizimini yapmasını ister ve bu çizimle olaylar bambaşka bir boyut kazanır, mistik bir niteliğe bürünür. Nate Rodriguez, hem topladığı ikincil ayrıntılarla hem de büyükannesinin rüyalarını aktardığı çizimlerle katilin peşine düşer. Olaylar hızla gelişirken, geçmişine ait bazı gerçekler de, ummadığı şekilde gün yüzüne çıkacaktır. Güzel dedektif Terri Russo ile yaşadığı yakınlaşma da işin cabası. Korkunun Anatomisi’ni benzeri polisiyegerilim romanlarından ayıran en büyük özellik, Santlofer’in çizimleri. Kitap boyunca, hem Nate Rodriguez’in hem de katilin çizdiği resimleri görebiliyoruz. Özellikle hemen ilk bölümde, bir zanlının eşkalinin, oval bir yüzden başlayarak, adım adım ortaya çıkmasına tanık oluyoruz ki hayli keyifli ve etkileyici bir süreç olduğunu itiraf etmek gerek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle