05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Memet Zeki Gündüz ve Muhittin Bilgin’den İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar Ë Savaş ÜNLÜ emet Zeki Gündüz ve Muhittin Bilgin, gece gündüz kütüphaneler ile sahafları mesken tuttu. Ozanlarla bire bir görüşüp şiirlerini derlediler. İzmir’in tanınmış sevdalılarından bilgiler devşirdiler. Üşenmeden onlara ulaştılar. Şimdilik 1200 sayfalık bir yapıt çıktı ortaya. İzmir şiirleri üzerine bugüne dek yapılmış en kapsamlı araştırma kitabı kitapçılarda yerini aldı. Kitabın büyük bir bölümü, İzmir kent kültürüne katkıda bulunmak ve İzmir kültür ortamında değerlendirilmek üzere, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce alındı. Araştırmacı yazarlarımız, bundan sonraki her baskının genişletilerek çıkarılacağını belirtiyor. Muhittin Bilgin, kitap konusunda şunları söyledi: “İzmir’in geçmişi binlerce yıl öncesine dayanıyor. Bu kent ozanlar, yazarlar, bilgeler, sanatçılar kenti. Kentin görünüşü bile insanı ozan yapıyor. ‘Akdeniz’in İncisi’ne şiir yazılmazsa başka bir yere hiç yazılmaz. Homeros’tan beri ozanların da beşiği oldu İzmir. Bizler kültürümüze bir katkımız olsun diye uzun çalışmalar sonucunda bu kitabı hazırladık. On beşinci yüzyıldan bu yana İzmir üzerine yazılmış, ulaşabildiğimiz tüm şiirleri M İzmirli iki eğitimci Memet Zeki Gündüz ve Muhittin Bilgin, uzun yıllar İzmir eğitimine hizmet etmelerinin ardından emekli olup köşelerine çekilmedi. İzmir’e, sanata, edebiyata, kültüre bir katkı sağlamak için çalışıp çabaladı. İzmir şiirleri antolojisi hazırladılar. Sonuçta devasa bir yapıt ortaya çıktı: İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar. değerlendirdik. Kitabımızın ilk baskısının kısa sürede tükenmesi bizleri mutlu etti. İkinci baskı daha geliştirilmiş olarak okuyucuyla buluşacak. İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar gibi ağır bir yükü omuzlayan Şenocak Yayınları sahibi değerli kültür adamı Bülent Şenocak’a, İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar’a sahip çıkan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Aziz Kocaoğlu’na ve kitaba sundukları çiçeklerle bu güzelliğe katkıda bulunan İzmir sevdalısı ozanlarımıza teşekkürleri bir borç biliyoruz. Memet Zeki Gündüz dostumla yeni çalışmalar için kolları sıvadık. Bunlar da kuşkusuz İzmir üzerine olacak.” Memet Zeki Gündüz ise şunları ekledi: “Bu yapıt yalnızca yayımlanmış kitaplardan şiirler aktarmak olarak değerlendirilmemeli. Sözgelimi daktilo ile yazılmış, delgeçle deldikten sonra iple bağlanmış bir şiir dosyası geçti elimize. Bir Ömür Boyu (Gönülden Kopan) adlı bu yapıtın ozanı Raif Giray. Bunun dışında hiçbir kaynakta yaşamıyla ilgili bilginin yer almadığı onlarca ozanın (Nail Papatya, Timuçin Ova...) yakınlarıyla görüşülerek özgeçmişleri oluşturuldu. Bu açıdan da yapıtımız, Türk Edebiyat Tarihi’ne katkıda bulunmayı amaçlıyor.” İzmir şiirleri üzerine derlenmiş bu kitapta İzmir kentini, kentin özelliklerini, kente gönül verenlerin duygularını dizelere dökülmüş biçimiyle okumak bir güzellik demeti olarak çıkacak karşınıza. Bir dizede kentin en ücra köşesine gideceksiniz. Bir başka dize ise Körfez’de martıların kanadında yolculuk yapacaksınız. İzmir’i sevmenin bir başka adı olarak dizeler, dört lükler dikilecek karşınıza. Aslında İzmir’i anlatmak için destanlar gerekir. Bu destan kent, geçmişten günümüze destansı olaylara beşik olmuştur. Birçok destanın doğmasına da öncülük etmiştir. İlklerin kenti İzmir, bir ilke daha öncülük ediyor. Kendisine yakışır bir şiir kitabıyla kendini okuyucuya anlatıyor. Dizeler art arda akarken bir film şeridi gözlerinizin önünden akıp gidiyor. Geçmişten günümüze İzmir’in geçirdiği evrelere, yaşananlara tanık olmamak elde değil. Dizeler birer tanık gibi belleğinizde güller açtırıyorlar. İzmir’in adı geçiyor, o kadar da olsun demeden edemiyor insan. İzmir sevdalıları, İzmir’e büyük bir aşkla bağlı olanlar, kentimi seviyorum diyenler, bir kez olsun gitmedim ama adı bile yetiyor diyenler, bu kitap sizlere ve şiire, İzmir’e gönül verenlere. Şiirleri okuduğunuzda hafif bir imbat esintisi tüm bedeninize egemen olacak, Körfez sizlere mavi mavi gülümseyecektir. Sevdanın dili olsaydı, İzmirli olduğunu kesinlikle söyleyecekti. İzmir’in dağlarında çiçeklerin açtığını görmeye ne dersiniz? İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar/ Memet Zeki Gündüz, Muhittin Bilgin/ Şenocak Yayınları/ 1174 s. ru eve koşuyor bu müjdeyi vermek için. Bir bayram havası esiyor evde. Helası, mutfağı müstakil bir eve kavuşabilmek demektir bu. Gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Ortaokul, lise çağlarında fizik bilgini olmanın hayalini kuran Özgüden için giderek çok seveceği gazeteciliğin mihenk taşıdır artık. İzmir Sabah gazetesinden Milliyet’e, oradan Akşam’a geçiş. Akşam’ın genel yayın yönetmenliği. Akşam’ın onun sayesinde Türkiye’nin en çok okunan bir gazete haline gelmesi. İlkelerinden hiç ödün vermemenin, çalıştığı her gazetede çalışanların hakkını savunmanın, askeri cuntalara karşı çıkmanın, tam bağımsız bir Türkiye özleminin ve dört dörtlük bir dürüstlüğün simgesi olan Özgüden, uzun yol arkadaşı İnci Özgüden’le birlikte Ant dergisinin ve yayınlarının da yaratıcısı. Hakkında açılan onlarca davanın, ölüm tehditlerinin usandırıcı baskısı, polis baskınları ve daha bir sürü engeller yurtdışına çıkmak zorunda bırakır bu çilekeş iki basın incisini. Onu sevenlerin de, sevmeyenlerin de, görüşlerine katılmayaların da ibretle, dikkatle okuması gereken bunca önemli bir anı kitabı Vatansız Gazeteci’nin ikinci cildinin yurtdışı serüvenine nasıl bir boyut kattığını göreceğiz. Vatansız Gazeteci/ Doğan Özgüden/ Belge Yayınları/ 560 s. MAYIS 2011 SAYFA 25 Doğan Özgüden’den ‘Vatansız Gazeteci’ Doğan Özgüden’e güzelleme Vatansız Gazeteci‘de ilkelerinden hiç ödün vermemenin, çalıştığı her gazetede çalışanların hakkını savunmanın, askeri cuntalara karşı çıkmanın, tam bağımsız bir Türkiye özleminin ve dört dörtlük bir dürüstlüğün simgesi olan Doğan Özgüden’le yüzleşiyoruz. Ë Orhan SUDA alecik’in Irmak istasyonunda dünyaya gelen ama çok sevdiği ülkesinden otuz beş yıl sonra ayrı düşen Doğan Özgüden’le birlikte inanılmaz bir hayatı yaşamaya başlıyorum sayfalar arasında. Dev bir anı kitabı bu. 19401971 döneminin ayrıntılı, nefes kesen, yer yer hüzünlendiren, zaman zaman güldüren, Türkiye’nin önde gelen yazarlarının, politikacılarının çirkinliklerini gözler önüne seren panaroması. Paha biçilmez, bire bir yaşanmış nadir bir tanıklık. Mis gibi bir Türkçe. Pırıl pırıl bir bellek. Cömert, sevecen, korkusuz bir yürek. Rıfat Ilgaz’ın o canım ‘Selinti’si hep peşimden geliyor okurken: ‘Sen, yedi denizin selintisi/ acımasız karayellerle gelen/ bir kıyıda, yorgun/ kendi çoğalmışlığında/ hep böyle tek başına/ sen, çocukluğum/ erken büyümüşlüğüm/ defnelerce düş gücüm/ yenilmişliğim, direncim/ gelgitlerle sürüp giden/ gün boyu/ iki elim iki cebimde dolaşırken/ çiğnenmemiş kumlar üstünde bulduğum/ son ürünüm, yalnızlığım/ sen, esintilerle gelen yontu/ çakıltaşım/ ölü dalgaların kumlarda unuttuğu.’ Babası demiryolcu. Issız bozkırda geçip giden trenler, karavagonlar. Bir istasyondan bir başka istasyona savrulmalar. Yeni tayin olduğu istasyonda babanın mekân tutma çabaları. Makasçının, yol çavuşunun bebeleriyle kurulan arkadaşlıklar. Karavagonların raylarda çıkardıkları sesler, çocuk ruhunda bu seslerden oluşan bitmeyen bir senfoni: ‘Tik tak da tik tak…taka tiki tak…tik tak da tik tak… taka tiki tak…’ Doğa ile sarmaş dolaş bir dostluk. Doğal güzelliklerin verdiği coşkuyla dile gelmiş muhteşem doğa tasvirleri: ‘Öğleden sonra dersler bitince kutup seferimiz yeniden başlıyor. Yine karla boğuşarak, uzaktan gelen kurt ulumalarını dinleyerek, düşe kalka istasyonumuza koşuyoruz. Karakış kaç gün sürer, bu meşakkatli okul seferi kaç kez tekrarlanır, sayısını tam olarak hatırlamıyorum. Ama bozkır hep kar, kış değil ki.. Karlar çözülüp de kara toprak yine vahşi kır çiçekleriyle bezendiğinde, sağda soldaki söğüt, meşe, kızılcık ağaçlarının dallarına su yürüdüğünde, göçmen kuşlar, hele de hacı leylekler gökte görünmeye başladığında bozkır bir başka güzeldir. İşte o zaman kilometrelerce uzunluktaki okul yolunu hoplaya zıplaya, çiçek toplayıp dilli düdük yapmak için söğüt dallarını yolarak aşmak tam bir bahar ayinidir. Okul yaşamı, yıllarca toplum dışı yaşamaya mahkum kalmış biz istasyon bebeleri için sosyal yaşam susuzluğunu gideren bir pınardır. Dar gelirli ailesinin kaçınılmaz çilesi. Geçim derdi. Tükenmeyen bir okuma tutkusu. Sol kitapları bir biri ardı sıra yutarcasına hatmedişi. Haksızlığın her türlüsüne karşı çıkışı. Kendisini yoksulların, işçilerin, köylülerin sorunlarını bir çözüme kavuşturmaya adaması kişiliğinin temel taşlarını oluşturur. Yükseköğrenimini hem okuyarak hem de çalışarak bitirebilmenin çarelerini ararken çok hızlı steno ve daktilo yazması ona gazeteciliğin yolunu açıyor. Derken, İzmir’de Ege Güneşi gazetesinde aylık 200 lira ücretle işe başlıyor. Babasının aylığının iki mislinden fazla bir ücret alacak olmanın sevinciyle doğ12 K CUMHURİYET KİTAP SAYI 1108
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle