27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Emre Kongar “ çimizdeki Zalim”in izini sürüyor ‘Hepimiz zalim aday adayıyız!’ Ë Gamze AKDEMİR nsan nasıl zalim olur? Bir kere aileden başlıyor ama sadece aileyle de olacak iş değil. İçimizdeki Zalim’de ayrıntılarıyla veriyorum, birçok aşaması var. İnsan asıl aldığı eğitimle demokrat ya da zalim olur, bu kadar net yani. Okullardaki resmi eğitim bu konuda son derece belirleyici ve pekiştirici bir rol oynar. Günümüzde bu durum bilhassa ülkemiz özelinde maalesef pek çok olumsuzluk çağrıştırır. Bölüm sonlarında okurlara mini bir test yapıyorsunuz... Zulmü sınıyoruz o testlerde, içimizdeki zalimin ne durumda olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Faydalı olacağını düşünüyorum. İçimizdeki Zalim’i yazmanızdaki itici gücün birey ve toplum olarak artık zulme, zalimlere karşı direniş için yeterli bilincin gelişmiş olduğuna ilişkin inancınız olduğunu ifade ediyorsunuz kitapta. Oysa aksi sorgulanıyor günümüzde hem Türkiye özelinde hem de dünya genelinde… Sorgulamak da bilinç gerektirir. İyi ki sorguluyoruz ve daha çok sorgulamalıyız. En çok da kendimizi! Kitabımın da ana tezi, buradan yola çıkıyorum; benliğindeki zalimin üstesinden gelemeyenler, içimizden, toplumsal ve siyasal yapımızdan yetiştirdiğimiz zalimlere karşı koyamaz. Üstesinden gelebilmenin yolu o dürtüyü nasıl kontrol etmemiz gerektiğini anlamaktan geçiyor. İstisnasız hepimiz zalim aday adayıyız! Hepimiz potansiyel zalimiz! Kitapta faşizan çılgınlığın geldiği boyutları ortaya koyan iki ibretlik örneğe, bir zamanların Nazi Almanyası’na ve sonra da ABD’deki McCarthy dönemine özellikle dikkat çekiyorum bu nedenle. Milyonlar nasıl şuurunu yitirdi, bu akıl almaz şiddeti, baskıyı nasıl içselleştirdi? Sadece korkuyla açıklanamaz bu! İnsan psikolojisinin, toplum psikolojisinin teslim olduğu uyaranlar var. Gustav Flodberg, zalim diktatörlerin halkın desteğini nasıl alabildiğini açıklarken Stockholm Sendromu’ndan bahseder mesela. Kurban zulmedene neden korkuyla karışık bir hayranlık hisseder? Öyle ki neredeyse fanatikleşir bu hayranlık. Bu noktada Stockholm Sendromu’nun ardındaki genetik, sosyal nedenleri ve sonuçları da irdeliyorum kitapta. “ZULMÜN BETERİNİ ASIL DÜNÜN MAZLUMLARI YAPIYOR” Sizce Türkiye bugün Stockholm Sendromu mu yaşıyor? Bence yaşıyor ve bu ilk değil! Ama her halk er ya da geç uyanır! 2011 İ İnsan nasıl zalim olur? İçimizdeki zulmün nasıl farkına varırız? Benliğimizdeki zulmün üstesinden nasıl geliriz? Zalime nasıl teslim olunur ve nasıl karşı konulur? Hitler, McCarthy, Humeyni, zulmü kitlelere nasıl yaydı? Zulüm fikri milyonlarca zihne nasıl zuhur etti? Bugün ne değişti (mi?) Kurban, zulmedene neden korkuyla karışık hatta neredeyse fanatikleşen bir hayranlık hisseder? Bunun ardındaki genetik, sosyal nedenler ve sonuçları nelerdir? Zulmü neden asıl mazlumlar öğrenir ve en kötüsünü de onlar uygular? “Biz ve onlar” ayrımı nedir? “Cemaatçi biz”in faturası ve diyeti nasıl ödenir? Ayrımcı vicdan ne menemdir? Toplum manipülatörü tatlı su entelleri en iyi neyi bilir? Peki ya literatüre giren yeni emperyalist kavramları biliyor musunuz?.. “İnsancıl”mış emperyalizm! Bir de “iyi niyetli”ymiş! Sonra “liberal”miş! “Kozmopolit”i de varmış! Emre Kongar kendini neden bencil diye niteliyor ve neden bu kitabı yazdığı için utanç duyuyor? Kongar’la yeni kitabı İçimizdeki Zalim‘i konuştuk. SAYFA Komplocu siyaset buna izin verir mi? Sorgulayan kafayı sonsuza dek manipüle edemez komplocu siyaset. Yoksa sonsuza dek mazlum kalınır. Zalime teslim olunur! Nazi dönemi, McCarthy dönemi örnekleri ortada. Yani zalim Hitler’in siyaseti lehine çevirmek için komünistlerin aleyhine tezgâhladığı Reichstag yangını ne? Düpedüz komplo. Naziler bu sayede parlamentoya Reichstag Yetki Yasası’nı onaylatıp yani oldubittiye getirip tüm yetkileri Hitler hükümetine devrettirdi. Seçimlerle bir kere iktidara geldikten sonra da komplolar, baskılar ve propagandalarla halkı nasıl uyuttukları ve hatta dönüştürdükleri de ortada. McCarthy’ye gelince güya demokratik kurallara uygun geldi ama devletin tüm olanaklarını başta muhalifleri aleyhine seferber etti. Medyayı maymun etti. Kirli siyasetistihbarat ve medya işbirliğiyle ve elbette yalan gerekçelerle, iftiralarla suçlamadığı siyasetçi, aydın, sanatçı, bilim insanı, yazar kalmadı. Kendinden olmayanların canına okudu adam. Toplumun psikolojisini bozdu, korkuyu egemen kıldı o da. Evet, oradaki zulüm bir dönem egemen oldu ve demokrasi tarafından mağlup edildi ama o sürede olan oldu, kıyameti yaşadı insanlık! Bu örnekleri kitapta öne çıkarmamın nedeni bu. Bu acı deneyimlerden ders alınmalı. Kitabınızda bu konuda istisnai mi demeli bir İran değerlendirmesi var... Batı’ya göre istisnai olabilir ama kendi coğrafyasında çok normal. Geleneklerinde var bir kere Gamze! Otoriter rejimi içselleştirmiş uluslarda meydan zaten hep zalimlerin. Kitapta otoriter ve totaliter rejimin farkını ve İran’ın otoriter rejimden totaliter rejime geçişini süreçleriyle yazdım. Totaliter daha geniş alanda hayatı zindan ediyor. İran’da da demokrasi umuduyla yıkıldı otoriter rejim ne oldu? Otoriter Şah gitti, totaliter Humeyni geldi ki işte sonrasında da Ali Hamaney sürdürdü. Neredeyse bireyin nefes almasını bile kurala bağladılar. Bırakın yargıyı, parlamentoyu hele ki muhalefeti, medyayı falan, ne yasaması, ne yürütmesi, ne yargısı kımıldayabilir. Ayetullah ne derse odur! Öyle yaptırımlar zinciriyle karşı karşıya kalındı. Ama adı cumhuriyet, İslam Cumhuriyeti! Zalimler değişiyor ama zulüm değişmiyor. Değişmiyor. Bir türlü de ders çıkartılamadığından herkes, hangi dönem olursa olsun mevcut zalimlerden ve kendi gördüğü zulümden şikâyet ediyor. Bu bir de ters tepiyor işin daha da kötüsü. İnsanlar zulmü iyice öğreniyor. Asıl mazlumlar öğreniyor zulmü. Sonra ellerine fırsat geçtiği zaman kendileri iktidara geldiklerinde bu sefer onlar zulüm yapmaya başlıyor. Hem de beterini yapıyorlar. Zulmün temelinde yatan “biz ve onlar” ayrımının her tarafa egemen olması... Gayet tabii. Tarım devrimindeki din ve mezhep kimliğinden ve sonra endüstri devrimindeki ırk ve milliyet kimliğinden ileri geliyor bu ayrım. Oysa şimdi artık bilişim devrimini yaşıyoruz ve bu devrimde insanların ırk, din, cinsiyet farkı olmaksızın doğuştan eşit oldukları kabul ediliyor. Egemen ideoloji din değil, milliyet değil. Onlar hâlâ var ve kimliklerimizi belirliyor ama egemen ideoloji eşitlik, demokrasi ve insan hakları. Bunlar savunulacak ve zulme karşı mücadelede savunulacak esas noktalar olmakla birlikte maalesef hâlâ o “biz ve onlar” çizgisinde zedeleniyor. Onun için bakıyoruz dünün mazlumları, bugünün zalimleri olmuş zulüm yapıyor ve bugünün mazlumları da yarının potansiyel zalimleri haline gelmiş, zulüm yapmaya hazırlanıyor. İçimizdeki Zalim’de yurtdışında henüz yayımlanmamış olan ve sizin ¥ okuma metnine ulaştığınız bir ki ¥ tap Ze Theory Sıfır De Yeni B imzalı k şım gel sü... Eks yaç da ve onla yaptığın empati linde in ne koya yor. İns 6 arasın fır olan ye eğili Bu önc ve okul ra da h medyan yor. Emre Kongar ve Gamze Akdemir... “CEM VİCD Cem Eve tamam “Ay kitapta Tab den ayr vicdan yaptığı türlü zu lebilir s Ne Eh tüm de bilinç. dönük lümler sef pek ile bilin rum ge Hem ahlaka, olup bi neyin d maya g “biz ve itibaren de en y Günü zulmün ikinci k ayrımcı Biz Kim nıflar v yor ve b tarım d götürüp milliyet fak toh ce(!) ay açık tan ton’ın d Kuzey da ve A lık tek v ve kend “öteki” Bild Gay yirminc siyasal Cumhu tarım to torluğu devlete yor. “S Batılıla “sizin b bölmek dünüz ği falan 18 12 MAYIS CUMHURİYET KİTAP SAYI 1108 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle