05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O Mathias Énard kuduğum Kitaplar MET N CELÂL Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara II. Bayezid, Leonardo da Vinci’nin köprü projesini uygulanabilir bulmayıp reddetmiştir. Dönemin en ünlü sanatçılarından, Davud heykeli ile tanınmış Michelangelo’ya teklif götürülür. Papa için bir anıt mezar projesi çizen ve istediği ödemeleri alamayan Michelangelo II. Bayezid’in davetini kabul eder. 13 Mayıs 1506 günü İstanbul’a ulaşır. Michelangelo, önce şehri ve köprünün yapılması istenen bölgeyi, Haliç’in iki yakasını tanır, sonra da işe girişir. Enard, tarihler, isimler vererek köprü projesinin çizilişinin öyküsünü, Michelangelo’nun ilk defa geldiği İstanbul’da yaşadıklarını romanın epigramındaki cümleye sadık kalarak anlatıyor. Romanın adının da kaynaklandığı epigramda “Onlar çocuk; savaşları ve kralları, atları, şeytanları, filleri ve melekleri anlat onlara ama aşk ve benzeri şeyleri anlatmayı da unutma” deniyor. Enard da Michelangelo’nun öyküsüne aşkı ve benzeri şeyleri de katıyor. Kitabın arka kapağında romanın “Gerçek bir olaydan yola çıkarak” yazıldığı belirtiyor ama gerçeğin nerede başlayıp nerede bittiğini kestirmek pek kolay değil. Biyografisinde “Ortadoğu’ya sık sık geziler yaptığı” belirtilen Mathias Enard’ın romanın sonundaki notlarda Michelangelo’nun mektuplarından ve hem biyografi yazarı hem Michelagelo’nun dostu olan Ascanio Condivi’nin aktardıklarından yola çıkarak yazdığını söylüyor. II. Bayezid’in davetinin de Condivi tarafından aktarıldığı, (bir başka Michelangelo biyografisi yazarı olduğunu öğrendiğimiz) Giorgio Vasari tarafından da zikredildiğini belirtiyor. Michelangelo biyografilerinde de zaten böyle bir davetten söz ediliyor ama sonrası biraz tartışmalı. Bazı yazarlara göre Michelangelo bu daveti kabul etmeyi düşünmüş ama Papa ile arası düzeldiği için İstanbul’a gitmekten vazgeçmiştir. Bazılarına göre ise Michelangelo İstanbul’a gitmiş ama köprü çizimini yapmamıştır. Enard, yine notlarda bazı parçaları romanda yer alan mektupların gerçek olduğunu ve sanatçının “Carteggio”sundan çevirdiğini belirtip, “mektuplar gerçektir” demektedir. Yani Michelangelo, İstanbul’a gelmiş ve buradan kardeşi Buonarroto’ya ya da Sangallo’ya mektuplar yazmıştır. Haliç’e köprü çizimine kanıt olarak da “Yakın tarihlerde, Osmanlı arşivlerinde Michelangelo’ya atfedilen Haliç için bir köprü projesi ve odasında bıraktığı eşyaların dökümü keşfedilmiştir” denmektedir. Enard notlarında bilimsel yöntemlerle hiçbir kaynak göstermediği için postmodern sayabileceğimiz bir yöntem mi denedi doğru mu söylüyor bilemiyoruz. Aynı şekilde roman metninin içinde yer alan köprü çizimi de ne kadar gerçek bizim meçhulümüz. Sonuç olarak tüm bu iddiaları tartışması gerekenler tarihçiler. Romanın Türk basınında “Michelangelo’nun günlükleri ilk kez Türkçede” başlıklarıyla tanıtılmasının sorumlusu ise duyuruyu yapanlar mı, yoksa ellerine geçen her duyuruyu düşünüp taşınmadan haberleştiren gazeteci meslektaşlarım mı bilemiyorum. Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara’ya dönersek, Enard’ın anlattıklarının inandırıcı olduğunu, Michelangelo’nun İstanbul’a geldiğine de, Haliç’e köprü projesi çizdiğine de 2011 hatta o köprünün yaplımaya başlandığına, İstanbul deprem felaketine uğramasa tamamlanacağına da ikna olduğumu belirteyim. Michelangelo için çizilen ve birçok olumsuz niteliği barındıran karakter de oldukça çarpıcı. Enard bazıları yarım sayfalık çok kısa bölümlerle çok akıcı bir anlatı oluşturmuş. Oryantalizm tuzağına düşmemiş. Şiirsel ve dekendine has bir dille ama olabildiğince objektif bir bakış açısı ile yazmış. Aysel Bora’nın çevirisi de her zamanki gibi iyi bir çevirmenin ürünü. Romanı merakla ve keyifle okuduğumu da söylemeliyim. BİR EVLİLİĞİN ÖYKÜSÜ “Sevdiklerimizi tanıdığımızı sanırız,” diye başlıyor Bir Evliliğin Öyküsü (Mart 2011, Çev. Dost Körpe, Everest Yay.), “Onları tanıdığımızı sanırız. Onları sevdiğimizi sanırız. Andrew Sean Greer nu ve savaştan beri görüşmediklerini söyleyen Buzz önce genç kadının dostluğunu kazanıyor sonra da yavaş yavaş Pearlie’nin o güne dek sorgulamadığı Holland’ın geçmişinde karanlıkta kalmış noktalar hakkında bilgiler vermeye başlıyor. Pearlie, kocasını hemen hiç tanımadığını fark ediyor. Tüm değerleri sarsılıyor ve Buzz’un kocasını terk etmesi için teklif ettiği 100.000 doları (günümüzün 1 milyon doları) çocuğunun geleceğini güvence altına almak düşüncesi ile kabul ediyor. Andrew Sean Greer, 1970 doğumlu, önemli dergilerde yayımlanan kısa öyküleri ile tanınmış. 2004’de yayımlanan yaşı büyüdükçe gençleşen Benjamin Button’un hikayesini hatırlatan ikinci romanı Max Rivoli’nin İtirafları (2005, Bilgi Yay.) yılın en iyi kitabı seçilmiş. Bir Evliliğin Öyküsü ile de hem meşhur olmuş hem de çok satan yazarlar arasına girmiş. Andrew Sean Greer Bir Evliliğin Öyküsü’nde bize tanıdık gelen bu konuyu ve “bir insanı ne kadar tanırız?” sorusunu oya gibi işlemiş. Olayları ve konuyu yavaşça açarak, tamam artık anlatı kanalını buldu derken şaşırtacak yeniliklerle tekrar sarsıp romanı merak ve ilgi ile okunacak bir hale getirmiş. Greer bir insanın hayatı nasıl görüp algılayacağını ve yorumlayacağını son derece inandırıcı bir biçimde kuruyor. Bir Evliliğin Öyküsü’nü överken Amerikan eleştirmenler “lirik dil”inden söz ediyor ama bence yanlış bir tanımlama. Çünkü “lirik” deyince bizim aklımıza şiirsel/soyut bir anlatım geliyor oysa Greer’in anlatımı son derece somut. Bana daha çok Güneyli Amerikan yazarlarını, Tenesse Williams’ı, Carson McCullers hatırlattı. O duru ve edebi tat var Bir Evliliğin Öyküsü’nde. KIRMIZI BALIK CİNAYETİ Andrea Camilleri ve Carlo Lucarelli iki İtalyan polisiye yazarı. Bir belgesel çekimi için buluşup tanıştıklarında birlikte bir polisiye yazma fikri doğmuş. Türkçede okuduğumuz Camilleri’nin romanlarının ve öykülerinin kahramanı Komiser Salvo Montalbano ve Türkçeye henüz çevrilmemiş, ilk kez adının duyduğumuz Lucarelli’nin müfettişi Grazia Negro’nun yer aldığı bir polisiye Kırmızı Balık Cinayeti (Nisan 2011, Çev. Güliz Akyüz Yıldırım, Sel Yay.). Faili bulunması gereken cinayet balıklara alerjisi olduğu bilinen birinin yanı başında kırmızı süs balıklarıyla birlikte ölü bulunması. Kurbanın Sicilyalı olduğu ortaya çıkınca Grazia Negro Montalbano’ya bilgi almak için başvuruyor ve birlikte çalışmaya başlıyorlar. İki yazar iş yoğunluğundan ve farklı yerlerde yaşadıklarından aynı masada buluşup romanı kaleme alamayacakları için değişik bir yapı kurmaya karar vermişler. Roman mektuplar, soruşturma raporları, tutanaklar, hatta fotoğraflardan, görsel belgelerden oluşuyor. Yani yazarların mektuplaşması ile gelişiyor, bir anlamda da iki yazarın, iki kahramanın birbirlerini sıkıştıran, zora sokan karşılıklı hamlelerinden oluşuyor Kırmızı Balık Cinayeti. Farklı, keyifli bir polisiye. athias Enard Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara’da (Nisan 2011, Çev. Aysel Bora, Can Yay.) II. Bayezid’in daveti ile İstanbul’a gelip Haliç’e bir köprü projesi çizen Michelangelo’nun yaşadıklarını anlatıyor. M Ama sevdiğimiz şeyin, doğru dürüst bilmediğimiz bir dilden bizzat yaptığımız kötü bir çeviri olduğu ortaya çıkar. Orijinaline ulaşmaya çalışırız ama asla başaramayız. Her şeyi görmüşüzdür. Ama aslında ne anlamışızdır?” Yıl 1953. İkinci Dünya Savaşı’nın yaraları daha yeni sarılmaya çalışılırken ABD yeni bir savaşa girmiş, 1950’den beri Kore’nin kuzey ve güney olarak bölünmesini engellemeye çalışıyor. Amerikalılar savaşın artık sonuçlanacağını düşünürken bir yandan da ülke içinde yaşananları izliyorlar. Senatör McCarthy öncülüğünde insanlar komünist suçlamalarıyla karşılaşıyor, işlerinden oluyor, yargılanıyor. Rosenbergler SSCB’ye atom bombası ile ilgili gizli bilgiler sızdırmakla suçlanıp idam ediliyor. Kuzeyde sona erdi denilen ırk ayrımı hayatın ayrıntılarında hâlâ yaşanmaya devam ediyor. Bu ortam içinde, yaşananlarla pek fazla ilgilenmeden, kabullenmelerle kendince güvenli bir yuva kurmuş olan Pearlie’yi, hassas bünyeli kocası Holland’ı, çocuk felci hastalığı ile savaşan oğlu Sonny’i tanıyoruz. Pearlie ile Holland ilk gençlik yıllarında tanışmış birbirlerini sevmiş, sonra Pearlie’nin bir hatası nedeniyle asker kaçağı Holland’ın yakalanıp orduya katılarak İkinci Dünya Savaşı’na yollanması ile ilişkileri kopmuş. Savaş sonrası tesadüfen karşılaştıklarında tekrar birleşmişler ve hemen evlenmişler. Bir cumartesi sabahı bir yabancı kapısını çalana dek de tüm zorluklara rağmen mutlu bir hayat sürmüş Pearlie. Kocasının eski bir dostu olduğuCarlo Lucarelli Andrea Camilleri SAYFA 12 12 MAYIS CUMHURİYET KİTAP SAYI 1108
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle