29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA dışı bir okuma sunan yeni romanı ‘Her Cumartesi RüyaAşk ve Mevt Tabirlerinde bir kez daha görünenin ardındakinin peşine düşüyor, zihnin koridorlarında bilinç ötesi bir yolculuğa daha davet ediyor. Ünlü reklamcının, bir taşra kentinde, her cumartesi günü gittiği metruk bir fotoğrafhanede, üzerinde parkası, göğsüne çelik örgü şişi saplanmış halde ölü bulunması ve inanılmaz bir şekilde gençleşerek öldüğünün görülmesiyle başlatıyor romanını Yıldırım. Ve bunun üzerine, giderek saplantıya dönüşecek bir ruh haliyle harekete geçen, romanın anlatıcısı ve reklamcının yakın arkadaşı doktorla birlikte çok geçmeden bilinmeyen bir dünyanın kapılarını aralıyor. Merak ve gerilimi bütünleyen imgeler, metaforlar denizinde yoluna devam eden roman okurların da el verdiği bir iz sürme ve gömme törenine de dönüşüyor. Yıldırım’la interaktif romanı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Gazeteciyazar Mine Kırıkkanat ‘Umudun Kırık Kanatlarında’ adlı yeni kitabında kişisel anıları eşliğinde ülkemizin ve dünyanın uzakyakın tarihine acıtatlı anımsatmalarla büyüteç tutuyor. Kitabını aymazlığa ve faşist yönetimlere karşı mücadele eden bir Cumhuriyet kadını olarak yazdığını söyleyen Kırıkkanat, sorunları çözmek yerine derinleştiren zihniyetler sonucu bu duruma geldiğimizi vurguluyor. Kırıkkanat ile ‘Umudun Kırık Kanatlarında’ adlı kitabını konuştuk. Bol kitaplı günler... İbrahim Yıldırım, sıra P ervasız Pertavsız ENİS BATUR ‘Hayat kısa ama geniş’ yordamı, sığa genişliğini büyütmeye ilişkin çözüm arayışları değişik sorunlar ve ölçütler diziyor önümüze. 1989’da kurduğum cümleyi unutmadım: “Her gün son günmüş gibi yaşamak”. Olanaksız bir eşik tarifi. Kimse, durmadan, öyle yaşamamıştır. Gelgelelim, kimse tersini savunamaz: Geniş yaşanmış hayatlar, daracık kılınmış olanlar vardır. “Yeryüzü Duruşu”nu aynı yıl yazıyordum, “sürüklenmek” olgusu aklımı çeldiydi. Geçenlerde, deftere alıntı, yapıştırdığım Cemal Süreya dizesi eşliğinde tartılası fiil: “Saatlar uzun, günler kısa”. Gündelik hayatımızın içine, handiyse koş(uş)turarak, ne denli çok ‘şey’ tıkıştırırsak o kadar genişletiriz: Hayır, doğru değil bu. Boş geçen vaktin tam karşılığı sayılamaz tepeleme doluluk, doldurmak. Benim gözümde geniş hayat, farkında kalışla düzorantılı biraz da. Hiçbir şey yapmadan, pek hareket etmeden de sağlanabilen bir içzenginleşme terbiyesi edinmek. Kendini yetiştirmeyi öğrenen kişi, uyurken de genişletebilir hayatını. YAŞAMANIN ANLAMI Genişliğin göreceliği, mutluluk sağlayıcıların tayininde belirginlik kazanıyor. (Seneca: Hayat bütünüyle anlamsızdır, bunu anladığımızda kendimizi hemen öldürmüyorsak, yaşamanın tek anlamı mutlu olmaktır yaklaşık olarak). Kimilerine göre, ne kadar çok şey yapılıyorsa, o kadar mutluluk verici sonuç. Kimisi, hiçbir şey yapmadan da olur, diye düşünüyor. Mutluluk tanımı ele avuca sığabilir mi ayrıca? Godard’ın eşi (AnneMarie), “son günlerde daha az mutsuzuz” demiş, besbelli paylaşıyordu o düşünceyi. Hayatımı genişleten etmenlerin arasına onu daraltanların girmesine dilediğimce engel olamamak: Benim açımdan önemli bir ölçüt bu. Her şeyi denetim altına alamayacağımızı öğrenemediğimizi fark ettiğimiz olur. Bir yamukluk saptayıp onu düzeltmek kolay değil hayatta. Bir kelimenin üstünü çizip yerine daha uygununu yerleştirmek. İşte hayatı genişleten edim kırıntılarından biri. Daha uygunu olduğundan emin miyim peki? Soru ve şüphe de genişletici. Kırk yıldır şiirler, metinler yazdım, okudum; dinledim, gördüm, izledim. Hayatımı genişlettiğine inanırım bütün bunların; dahası, ortaya koyabildiklerimin arasında, belli ölçülerde, başka hayatların genişlemesine katkıda bulunduklarına da inanırım. Genişlememin yegâne yolu olarak görmedim yaptıklarımı. Yaşadıklarımın payını yabana atmak aklımdan geçmez. İkisinin arasında, biribirilerini besleyen, dolayısıyla çiftekavrulmuş bir genişleme ekseni yaratan bağlar geliştiğini düşünüyorum. İnsan, ne olursa olsun, yetinemiyor genişleme sahasına baktıkça; yaşama düzenine ve üslubuna ilişkin bunca kemirgen kaygı, bir de bunca yenilmek bilmez özlem gizilgücü çıkıyorsa her gün karşısına, nedensiz değil. Ama, şu var: Gerçekten kısa Hayat. Jim Morrison, iki bin yıl önce Hipokrates’in kurduğu “Ars longa”lı cümlenin o gün bugün herkesi meşgul edebildiği gibi, iki bin yıl daha üzerinde kalınası bir değişken cümle bırakmış arkasında, yalnızca boğuk ama tok sesli şarkılarını değil. im Morrison, “hayat kısa, ama geniş” diyesiymiş. Önerme onun gibi yaşamış birinden gelmişse, daha anlamlı görünüyor. 30’una varmadan Paris’te bir otel odasında uçan genç adam, şimdi Pere Lachaise’de dinleniyor biz onu dinleyeduralım. Yarıbelgesel bir filim çıktı hakkında şu sıralar, belki izleriz. “Hayat kısa, ama geniş” gidip “200 Yıl Yaşamak” üzre yazdıklarıma, “erken ölüm” saplantıma zincirleniverdi kafamda. 80’ime dek yaşamam düpedüz tansık olur ya, öyle bile olsa, ömrümün dörtte üçü tamamlanmış demektir: Önümüzdeki yıl, bu günlerde 60’ıma basıyor olacağım hâlâ buradaysam tabi! Tam bu noktada durup dolmakalemimin mürekkebini tazeliyor, biten sigara paketinin yerine yenisini açıyor, bir fincan kahve daha hazırlıyorum, deftere dönüyorum. Hayatı uzatan ve kısaltan kararlar yatıyor bu küçük, masum görünebilecek jest ve edimlerin altında. Her gün, her an verilen pek çok karar gibi. Kısalığı bile görece hayatın: Basel’de Man Ray tarafından çekilmiş bir fotoğrafına dikkatle baktığım Raymond Radiguet’yle, hemen hemen yaşıtı LéviStrauss’un ömürleri kıyaslanacak olursa. 30’una erişemeden ölen arkadaşlarım, 90’ını aşanlar oldu, iki ucun ortasındayım bugün. Asıl görecelik, gene de genişlik kavramına tosladığımızda kendini gösteriyor: Kime göre, hangi ölçüler çerçevesinde? Hayır, ‘büyük’ yaşantılar sorunu değil buradaki. Köylü yaşamıyla ilgili bir belgesel izledik geçenlerde: Toprakla, hayvanlarıyla, gündelik işleriyle, ilişkileriyle apayrı bir genişlik tanımı. Morrison, sanıyorum, bir hayata sığdırılabilenlerden dem vuruyordu. ‘Herkesin genişlik anlayışı kendine göre’, diyebilir bir aklıevvel. Evet: ‘Herkesin darlığı da’. Sığa genişliği, sığa genişliğini kullanma yol J TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] Jim Morrison, bir hayata sığdırılabilenlerden dem vuruyordu. Arkasında, yalnızca boğuk ama tok sesli şarkılarını değil ‘o cümle’yi de bıraktı... İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Turhan Günay Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal/ Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya/ Müşteri Temsilcisi: Ozan Altaş Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 Yerel süreli yayın Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1095 10 ŞUBAT 2011 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle