Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
‘Mister Pickwick’in Serüvenleri’ 173 yıl sonra Türkçede Pickwick’in neşeli gezileri Tektaş Ağaoğlu’nun Türkçeye kazandırdığı Mister Pickwick’in Serüvenleri, Charles Dickens’ın ilk kitabı olma özelliğinin yanında, dört kafadarın İngiltere’deki yolculuklarında edindiği izlenimleri anlatıyor. Bu anlamda Dickens, Mister Pickwick ve arkadaşları aracılığıyla, on dokuzuncu yüzyılda İngiltere’deki toplumsal yaşamın damarlarına giriyor, kitapta yer alan çizimler de metnin bahsettiği dönemleri kavramamız açısından önemli fikirler veriyor. Ë Ali BULUNMAZ azen ilk yapıtlar ıska geçilir; yazarının ünlenişinin ardından, o ilk eser tanınır. Ama Dickens’ın başta tefrika halinde basılmış romanı Mister Pickwick’in Serüvenleri tam tersi yazarı ünlü eden bir ilk roman. Kitabın hiçbir ayrıntısını atlamadan ve kahramanların hayatına girip çıkan her şey ve herkesi ele almaya kalkarsanız iflahınız kesilebilir. Bu yüzden roman incelenip üzerine bir iki laf edilecekse, yazıldığı dönemden ve içeriğinden genel olarak bahsetmek uygun. Gerisi okura bırakılmalı. Zaten böylesine yüklü bir kitaptan her okurun kendine göre vargılara ulaşacağı da ortada. 1836’da yazmaya başladığı romanın, Dickens’ın genel tavrından ayrı tutulamayacağı bir gerçek. Yani yazarımız pikaresk roman biçemiyle ve mizahi dille yaşadığı dönemdeki İngiltere’nin toplumsal ve siyasal sorunlarına bir parça değinmeyi; bunu bir bakıma eleştirel gözle romana yedirmeyi tercih etmiş. Şunu da söylemeli, kitabın yazılış ve yayımlanışı ile kitlelerde uyandırdığı etki üzerine ayrıca bir kitap üretmek de mümkün. da MP’nin araba sürmeyi nasıl öğrendiği uzun uzun (hatta bazen sıkıntı verici şekilde) anlatılıyor. Dickens’ın satırlarında rastlananlardan biri de MP’nin naif bir budala oluşu. Çocuksu, hani deyim yerindeyse (en azından romanın hatırı sayılır bölümünde vurgulanan) olgunlaşmamış kişiliği, MP’nin etrafındaki her türlü zıpırlığa katılışının temel nedeni. Dickens, roman boyunca karikatürize etme üslubunu elden bırakmamaya çabalamış. Her ne kadar yergi ve alaycılık önemli bir yere sahipse de aralarda yaşanan acıklı ya da şevk kırıcı olaylar, MP’nin o çocuksu iyimserliğini bütünüyle alıp götürmeyi başaramıyor. Romanın damarlarına girince, MP ve arkadaşlarının başından geçenlerin yanında, aynı kişilerin başkalarının hayatında bazen özne bazen de gözlemci olarak yer aldığını görüyoruz. Bu gözlemci kimlik, Dickens tarafından kimi zaman öylesine abartılıyor ki, bir masanın bacağından veya işlemelerinden bir odanın en tozlu köşelerine kadar ayrıntıya boğuluyor okur. NEŞE TOZU Kitaptaki curcuna ve ayrıntı denizinde ilerlerken çocuksu kahraman MP’nin mahkeme süreciyle yüzleşiyoruz. Aslında bunun bir kırılma noktası olduğunu söylemek de mümkün. Çünkü MP’nin bu sayede “kendine geldiğini”, nereye gittiğinin ayırdına vardığını gözümüze sokuyor Dickens. Elbette bu olgunluk ve farkındalık, olması gerekene işaret ediyor. Kitap boyunca Dickens’ın çizdiği çerçeveye göre MP, ne kadar ciddi bir işe soyunursa soyunsun, etrafında dönenlerin boyutu ve niteliği ne olursa olsun, o naif hallerden vazgeçemiyor. Buna kimi yorumcular gibi “iyimserliğin abartılışı” denebilir pekâlâ. Ama bir başka yol daha var, o da MP’nin iyimserliğinin, her ne yaşanırsa yaşansın bir emniyet sübabı gibi değerlendirilebileceği. Buna rahatlıkla saflık da denebilir. Örneğin az önce bahsedilen meşhur dava olayında MP, tazminat ödemeye mahkum olur. Ancak onu mahkum ettiren şey, suçluluğundan öte işgüzar avukatlar gibi görünüyor. MP, getirildiği tezgâh sonunda tazminat 2011 Bu anlamda Mister Picwick’in Serüvenleri, karanlığın üstüne serpilen neşe tozu ya da bir ışık demeti gibi de görülebilir. MP ve dostlarının gidip gördüğü her mekânda kurgulanan eğlencenin haddi hesabı yok. Dickens’ın bunu bilerek yaptığı şüphe götürmez. Çünkü döneminin yöneticileriyle, yürürlüğe konan kısıtlamalar yüzünden ufak çaplı (!) dalaşmalara girdiği, bunu en azından kalemiyle güçlü bir biçimde gerçekleştirdiği birçok eleştirmen ve edebiyat tarihçisi tarafından belirtiliyor. ÇİZİMLERİ SÜRÜKLEYEN ROMAN Dickens, romana son vermek üzereyken şöyle bir şey der: “Hayata atılarak olgunluk çağına erişinceye kadar yaşayan birçok insanın kaderidir: Gerçek dostlar edinir ve onları hayatın tabii seyri içinde yitirirler. Bütün yazarların ve tarihçilerin de kaderi hayal ürünü dostlar yarattıktan sonra onları sanatın tabii seyrine bırakıp yitirmektir. Ama iş bununla da kalmaz: Onlardan, yitirdiklerine ne olduğu anlatmaları istenir.” MP ve arkadaşları da Picwick Kulübü’nün dağılmasıyla savrulur. Her biri uzak ya da yakın mesafedeki bölgelere gider. Dickens, bunları yine ayrıntılı biçimde aktarıyor romanın dibinde. Adeta konusunu tarihi kişiliklerden alan bir filmin sonundaki “Şimdi ne yapıyorlar?” gibi bir soruya yanıt veriyor. Mister Picwick’in Serüvenleri, bugünden bakınca komedi beğenisi veya düzeyini karşılamasa da dönemine göre hayli mizahi hatta yergi dolu bir anlatıma sahip. Romanla ilgili bir parantez de baştan sona akan çizimlere açılmalı. Robert Seymour, intihar ettiği güne dek Dickens’ın tefrika halinde yayımlanan romanına çizimleriyle eşlik eder. Aslında başlangıçta çizimlerin metni yönlendirmesini isteyen Seymour, Dickens’ın bunu kabul etmeyip metne göre çizim yapmasını istemesiyle yazara karşı çıkmaz. İntiharının ardından Seymour’un çizimlerini “Phiz” takma adını kullanan Hablot Knight Browne devam ettirir. Ondan sonra çizimleri Robert William Buss üstlenir. Romanın tamamını incelediğimizde gözümüze çarpan en önemli sonuçlardan biri de, iç içe geçmiş ve bazen anlam bütünlüğü olmayan öykülerin Dickens’ın insan ilişkileri yelpazesini geniş tutmasını sağladığı. Pek çok şehir ile kasabada geçen bir sürü olay sayesinde, MP ve arkadaşları aracılığıyla Dickens, on dokuzuncu yüzyılda İngiltere’nin büyük bir fotoğrafını çeker. Kurulan ilişkiler ve MP ile dostlarının beraberce yaşadıklarının yardımıyla roman, İngiltere’deki toplumsal hayatın dökümünü yapar. Dickens’ın, bu devasa yapıtını, büyük oranda bu amaçla kaleme aldığını söyleyebiliriz. alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr http://bulunmazali81.blogspot.com Mister Pickwick’in Serüvenleri/ Charles Dickens/ Çeviren: Tektaş Ağaoğlu/ Yapı Kredi Yayınları/ 906 s. B Mister Picwick’in Serüvenleri’nde çizimler önemli. Robert Seymour, intiharına dek Dickens’ın tefrika halinde yayımlanan romanına çizimleriyle eşlik ediyor. Ardından çizimleri “Phiz” takma adlı Hablot Knight Browne devam ettirir. Ondan sonra ise çizimleri Robert William Buss üstleniyor. NAİF BUDALA Mister Pickwick (MP) ve arkadaşlarının kurduğu kulübün üyelerinin İngiltere’nin çeşitli bölgelerine düzenlediği inceleme amaçlı geziler, romanın kurgusundaki ana öğe. MP ve arkadaşları, ortalıkta ne olup bitiyor, İngiltere’nin gitmedikleri (ama gerçekten gitmedikleri, yani romanda oralara uğradıkları bile muamma) köşelerinde vaziyet nasıl olduğunu merak ettiğinden yollara düşüyor. Gırla insan hikâyesi birikiyor haliyle. Dickens, MP’nin yolculuğunu ve görüp not ettiklerini anlatırken sanki uzun soluklu bir dizinin sahneleriyle baş başa bırakıyor bizi. Ayrıntılı anlatım, mekân ve insanların betimlenmesi, kişilik çözümlemeleri, birbirinden bazen kopuk bazen de birbirine eklemlenen yaşanmışlıklarla karşılaşıyoruz. Örneğin bir pantomimcinin sanatının en ince ayrıntıları ya SAYFA 14 10 ŞUBAT ödemektense hapis yatmayı tercih eder. Bu, onun saflığının, yalınlığının ve çocuksu isyankârlığının göstergesi, yoksa salaklığının değil. Dickens, zaman zaman güldürünün dozunu arttırmak için MP’yi abartılı sıfatlarla anar. Ancak bunlar, MP’nin sıradanlığını asla ötelemez. Dickens’ın kullandığı bu ironik biçemden, MP’nin yanında yolları aşındıran Tracy Tupman, Augustus Snodgrass ve Nathaniel Winkle da payını fazlasıyla alır. Dickens, gerek karakter gerekse fiziki özelliklerinden hareket edip bu dörtlüyü bir güzel karikatürize eder. Onca gezginliğin, pürtelaş ve neşenin ortasında Dickens, hüzne ve içe dönüşe küçük bir parantez açmayı ihmal etmez. Hapislik günlerinde MP birden bire adeta her şeyi elinden bırakırcasına hareketsiz bir hale geçer. Kendi içine kapanır: “Yetti gördüklerim; gördüklerim başımı ağrıttı, kalbimi de. Bundan böyle kendi odamda mahpus olacağım.” Bu söylediklerinden sapmaz ve tam üç ay odasından hiç çıkmaz, sağlığı da bozulmaya başlar. Romanın geneline bakıldığında Dickens, MP ve arkadaşları aracılığıyla dönemin İngilteresi’nin siyasal ve toplumsal aksaklıklarına da değiniyor. Bu tavır, Dickens’ın başka pek çok eserinde de dikkati çeker. Yazarın, kahramanlar ile onların başına gelenler yardımıyla okura ve hatta toplum vicdanına iletiler göndermeye çalıştığı da belirgin. Nitekim MP ve arkadaşlarının yollara düştüğü on dokuzuncu yüzyıldaki İngiltere en gelişkin çağlarını yaşıyor olsa da Dickens’ın karşısında durduğu güçlü püriten eğilimler de soluk alıp verir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1095