Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KİTAPÇI A.Akal, Ç. Gündeş, N. Yılmaz, M. Yener Sanat Atlası MarieRenée Pimont/ Çizimler: C. HusDavid – I. Misso – I. Rdgnoni – É. Butterlin/ Çeviren: Melike Işık Durmaz/ Mandolin Yay./ 2010/ 126s./ 6+ yaş Çocuklu evlerin kitaplıklarında bulunması gereken “Sanat Atlası”, konuyla ilgili bilgileri sade bir dille ve resimli olarak açıklıyor. Kuşe yapraklı, baştan sona resimlerle bezeli dizinin “Sanat Atlası”ndan başka, “İcatlar”, “Müzik” ve “Dünya Çocukları” konularında dört kitabı daha var. Sanat Atlası, resim, heykel, mimarlık, fotoğrafsinema, müzikdans ve tiyatro bölümlerinden oluşuyor. Kitaba biraz daha daldığımızda, resim bölümünün “Tarihöncesi Çağlarda Resim”den başlayıp, Eski Mısır, Antik Yunan ressamları derken, tanınmış ressamların üsluplarına kadar resim sanatıyla ilgili hür türlü bilginin resimlerle sunulduğunu görüyoruz. Heykel bölümünde, gerek tarihçesi, gerekse örnekleri ve heykel sanatçıları üzerinde bilgi verilirken, maske ve heykel yapımı konusunda da çocuklara yol gösteriliyor. Diğer bölümler de resimlerle ayrıntılı işlenmiş. Çocuklar sanatsız olur mu hiç? Ya resim, ya tiyatro, ya müzik, ya dans… Mutlaka sanatın bir dalına hevesi ve yeteneği vardır. Önemli olan bu yeteneği tarihi ve kültürüyle destekleyerek, gelişmesini sağlamak. Çocuk ve sanat, böylece ayrılmaz bir bütün olabilirler. Kitabın arka kapağında, çocukların meraklarını uyandıracak bu kitapla daha iyi “bakmayı” öğrenecekleri belirtiliyor. Bakmaya ve görmeye ihtiyaç duyduğumuz kesin. Parisli Fındık Faresi Muharrem Buhara/ Resimler: Zeynep Özatalay/ T.İş Bankası Yayınları/ 2010/ 108s./ 9+ yaş 2010 Kültür Başkenti unvanı sayesinde İstanbul, tarihini ve kültürünü öyküleştiren birçok kitap kazandırdı çocuk edebiyatına. Saraylarından camilerine, çeşmelerinden köprülerine, İstanbul artık öykülerle yer ediniyor artık çocukların belleklerinde. Bu romanda, Paris’ten gelen fındık faresi, İstanbullu Bayram’la karşılaşır ve macera başlar. Bayram, Ayasofya Müzesi’nde çalışan, turistlere poz vererek resim çektiren resmi görevli bir kedidir. Parisli fare, parfümüyle, peyniriyle, Eyfel Kulesi’yle göz boyasa da, Bayram’ın İstanbul’la ilgili ona göstereceği pek çok eser vardır. Bayram, Parisli UFF’u (Bayramın ona taktığı isim: Ukala Fındık Faresi) Sultanahmet Camisi’ne, götürür, Ayasofya’yı, Yerebatan Sarayı’nı gezdirir, bir yandan tur rehberi gibi bu eserlerle ilgili bilgiler de verir. Ayasofya Bizans döneminde, Sultanahmet Camisi ise Osmanlı İmparatorluğu döneminde padişah I. Ahmet tarafından yaptırılmış. Neden altı minareli olduğu konusundaki söylenceyi de anlatır Bayram. İstanbul’a gelip de Galata Kulesi’ni, Kız Kulesi’ni, Boğaz Köprüsü’nü görmemek olmaz. Bayram, arkadaşını buralara da götürür, yapılışlarını, söylencelerini anlatır. Parisli fındık faresi de ona Eyfel’in tarihini anlatır, tamamlanması 190 yıl süren Notre Dame Katedrali’nden söz eder. Kitabın kahramanlarından birinin neden Parisli bir fare olduğunu merak edenler varsa anlatalım. Süper Baba, İkinci Bahar, Yağmur Zamanı, Sıla gibi çeşitli televizyon dizilerinde öykü ve tretman yazarı olarak görev alan ve çalışmalarını TV, sinema ve çocuk yazını alanında sürdüren Buhara, kızıyla bir Paris gezisinde otelinin karşısındaki Café de Flore’a gider (www.cafedeflore.fr). Orada, duvarın dibine sinerek ilerleyen minicik bir fare ile gözgöze gelirler. Yıllar sonra bu kitap planlanırken, o fare çıkıp gelmiş, romanın baş köşesine oturuvermiş işte… (Sihirli Değnek’in notu: Fındık faresi, Café de Flore’a büyük olasılıkla “Tart Tatin” yemeğe gitmiştir. Biz olsak, öyle yapardık!) Meraklı Karınca Cimcim’in Serüvenleri Bilgin Adalı/ Resimler: Ayşın Delibaş Eroğlu/ Yapı Kredi Yayınları/ 2010/ 126 s./ 810 yaş İstanbul yakınlarındaki Yalıköy’ün az ilersinde, ormanda yaşayan Cimcim, adı üzerinde, meraklı bir karıncadır. Önce çınarın tepesine çıkıp oradan çevreyi görmek ister. Bunu başardığında, dünyanın ne kadar farklı güzelliklerle dolu olduğunu fark eder ve yeni keşifler yapmak üzere yola çıkar. Çınardan baktığında gördüğü ışıltılı görüntüye doğru yürür. Ancak yol çok uzundur. Neyse ki çekirge Cimcim’I sırtına alır ve gitmek istediği yere götürür. Cimcim, ışıltının bir dereden kaynaklandığını öğrenir, derede yaşayan kurbağayla tanışır. Sıra dereyi aşmaya gelir. Cimcim yılmadan, yol boyunca yeni arkadaşlıklar kurarak ve önüne çıkan engellere çözümler bularak gezisini sürdürür. Kurbağa, tilki, sincap… Hepsi yaşadığı küçük serüvenlerde ona yardım eder. Ama ona en çok yardım eden, Kırlangıç Kırla’dır. Kırla, göç zamanı sürüsüyle Mısır’a doğru gitmek yerine, Cimcim’i ve yeni tanıştığı arkadaşı Tintin’i Antalya’ya götürmeye karar verir. Antalya ve Alanya da kuşların kışı geçirebilecekleri kadar sıcak yerlerdir. Ancak, Kırla’nın sırtında güneye doğru yol almadan önce, Cimcim’I ve Tintin’I, harika bir İstanbul gezisi bekler. Kırla onları Dolmabahçe’ye, Taksim Meydanı’na, Topkapı Sarayı’na, Çamlıca tepesine, boğaza götürür, İstanbul’un güzellikleriyle tanıştırır. Çocuklar için öykü, roman, oyun ve destanlar yazan Adalı, aynı zamanda çeviri de yapıyor. Cimcim’in masalsı serüvenlerini, oğlu Barış’a ve kızları Yağmur ve Damla’ya anlatmış, sonra onları bu kitapta toplamış. Ancak Cimcim’in serüvenleri bu kadarla kalmıyor, devamı ikinci kitapta... Yazar, “Bu kitabı, okumayı seven bütün çocuklara armağan ediyorum. Onların da, başka çocuklar için, daha güzel masallar, öyküler yazmasını diliyorum” diyor. Ne İstiyorsun? Mürüvvet Adalı Uygun, Resimleyen: Yusuf Tansu Özel, Okuryazar Yay., 24s, 2010, 6+ yaş Efes, on yaşında, iri lacivert gözleri, çilleri, kırmızı saçları olan bir çocuk. Mutlu bir çocuk mu, mutsuz mu buna bir türlü karar veremiyor. Günlerdir düşündüğü bir soru var: Ne istiyorum? Annesi ona “kitapçıya gidiyorum ne istiyorsun? Yemek hazırlıyorum ne istiyorsun?” gibi sorular sorunca yanıt bulmak kolay. Ama sorunun önü arkası boş olup da yalnızca “Ne İstiyorsun?” diye sorulunca işler karışıveriyor. Efes’in yakın arkadaşı Tilbe’nin babası gönüllü olarak Etiyopya’ya doktorluk yapmak için gidiyor, oradan döndüğünde kızına armağan ettiği bir kitap hem Tilbe’nin hem de Efes’in ufuklarını açıyor. Efes, “Ne istiyorum?” sorusunun yanıtını bu kitap sayesinde buluyor. Yapıtın başarılı resimlemesi ve özenli baskısı çocuklara yaraşır nitelikte. Ya siz, ne istiyorsunuz? (Can ve Çamur’un) Orman Macerası Zeynep Alpaslan/ Resimler: Mustafa Delioğlu/ Mavibulut Yayınları/ 2010/ 88s./ 710 yaş Resim dersinde öğretmen öğrencilerden onlar için en güzel şey neyse onu çizmelerini istemese, belki de bunlar gelmeyecekti Can’la Çamur’un başına. Can resminin konusu olarak Çamur’u seçmese, olaylar zaten çıkmazdı. Hele öğretmeni Çamur’un resmini görünce, “Ay, bu ne çirkin bir köpek böyle!” demese, Can da gülme krizine tutulmamış olsa… Olaylar birbiri üstüne binince, macera ilerlemeye başlar. Can, Çamur’un peşinde ormana dalar. Çamur niye kızmış Can’a acaba? Ama kızgınlığın, küskünlüğün sırası değil. Ormanda büyük bir tehlike onları bekliyor. Büyük, çok büyük. Dev kadar büyük. Yok yok, resmen bir dev bu! Üstelik, Can ile Çamur’u tuzağa düşürmüş. Hah hah hah… Köpeği bırakıp Can’ı yiyecek hem de. Neşeli çocuklardan hiç hoşlanmıyor çünkü. Hele kahkahalarla gülenlerden… E ama bu dev neden hoşlanmıyor ki gülen çocuklardan. Hmmm… inmeli…taa çocukluğuna inmeli. Neler var acaba orada? Çocukken neler geçmiş devin başından? Ama acele etmeli. Yoksa Can’ın hayatı tehlikede… Dev, mikado oynamayı bilir mi acaba? Sayfaları çevirelim, okuyup öğrenelim… 10 ŞUBAT 2011 SAYFA 25 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1095