27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yücel Balku’dan ‘Sükut Ayyuka Çıkar’ Zeynep Terzioğlu’nun objektifinden. ‘Bit(e)memiş Külliyat’ Genç yaşta yitirdiğimiz Türk edebiyatının en yetenekli kalemleri arasında gösterilen Yücel Balku’nun tüm verimleri bir kitap altında toplandı: Sükut Ayyuka Çıkar – Bitmemiş Külliyat. Balku’nun kadim bilgi ve eserleri merkeze alarak modern edebiyatın zorlu yollarını arşınladığı “düşün gerçekle ve gerçeğin gerçekle ve uyanıklığın rüyayla hercümerç” olduğu bu öykülerde, yazara yaşadığı şehri Bursa ve bilgiye olan sevdası yarenlik ediyor. ? Eray AK KADİM BİLGİ Her şeyden önce edebiyatımızın yüzyıllar boyunca geçirdiği evrimin farkında biri olarak yaratıyor öykülerini Balku. Divan edebiyatının kendi içindeki o muhteşem ahenginin nasıl ortaya çıktığını ya da daha öncesine gidersek divan edebiyatını da bizim topraklarımıza taşıyan Fars şairlerinin eserlerindeki kusursuz simetriye giden yolun hangi tepeleri aştığını bilerek “modern öykünün” kaçamak kabul etmeyen virajlarını alıyor. Bunun yanında, modern edebiyatın hemen tüm olanaklarını kullanarak kaleme aldığı öykülerinde böyle kadim eser ve sanatları harmanlayarak verimini gerçekleştirmesi, öykülerin atmosferinin yanı sıra içeriğinde de kolay ele geçmeyecek lezzetlere gebe bırakıyor metinleri. Derin bir bilgi birikiminin yansıması yazarın tüm öyküleri. Bu birikim de kaynaklarını daha çok kadim eserlerden alıyor. Birkaç öyküsünde de kendine yer bulan Bursa El Yazması Eserler Kütüphanesi’nden çıkmayan kendi kahramanları gibi biri adeta yazar da: “Kütüphanenin müdavimi olduktan sonra kütüphane ile ev arasındaki yolda ya da evde geçirdiğim zamanın hesabını dakikası dakikasına verebilirim. Ama kütüphanede geçirdiğim zamandan haberdar değilim. Orada uzayan, genleşen, çarpılan, zaman olmayan bir zaman vardı. Geçmezdi, akmazdı.” (s. 36) Yazarın okuma ve bilgi sevdasının da hangi kertede dolaştığına açık bir gösterge bu öyküler aynı zamanda. Kadim zamanın ta kendisi ve eserleriyle bu kadar içli dışlı olan birinin eski halk inanışlarına olabilecek doğal meylini de göz ardı etmemek gerekir. Balku’nun öykülerinde de halk inanışlarına meyyal bu haller ayrıca dikkat çekiyor. Kadim gelenekler, Balku’nun öykü dünyasının çok farklı bir katmanını meydana getiriyor. Fal, büyü, hurufilik ve ebced gibi gizeminin yanında farklı bir çekiciliği de olan bu türden inanışları öykülerine çok incelikli işliyor yazar. Bu çok farklı bir entelektüel düzeyin de göstergesi aynı zamanda. Kimsenin kapısına dahi uğramayacağı yerlerden devşiriyor yazar öykülerini. Bu bazen eski bir savaşın ve bu savaşta kullanılan değişik taktiklerin yarattığı devinimle bazen de bir yılanın intikamını alması denli basit ama derin anlamlarını kendi içinde taşıyan olayların Balku’nun hayal gücünde kendi şeklini bulmasıyla gerçekleşebiliyor. Ama her ne olursa olsun Balku’nun öykülerinde “eski zaman keyfince akmaya devam ediyor”; hem de ne keyif. Yazarın kendi deyimiyle ise tarihin “dedemden bile yaşlı yüzeylerine zamane ellerini” sürüyor. BALKU’NUN BURSA’SI Balku’nun kalemini besleyen önemli unsurlardan bir diğeri de yaşadığı şehri Bursa. Şehrini hemen her haliyle öykülerinde yaşatmaya çalışıyor yazar. Balku’nun gerek şehrin bugünü hakkında yaptığı gözleme dönük betimlerle gerekse de tarihinden besleyerek kurduğu metinlerle Bursa’yı ne kadar iyi bildiği de çok net ortaya çıkıyor. Şehrin ihtiyarları, çocukları, kadınları, öğrencileri ve gençlerinin yanında Bursa’yı Bursa yapan pek çok diğer unsur da Balku’nun öykülerini 2001, Burçüstü, Bursa. ücel Balku yeni kuşağın yetiştirdiği Türk edebiyatının en genç ve yetenekli yaratıcılarından biri olarak anılıyordu “vakitsiz” gelen ölümünden öncesine kadar. Hoş; her ölüm erken ölüm derler ama Balku gibi bir yaratıcı zihnin ölümü, onu bugüne taşıyan sıfatlarından çok şey almasa da ileride kaleme dökeceklerine bir nokta koyması açısından büyük üzüntü kaynağı. Yazarın kaleminden çıkacak yeni bir metin okuyamayacağımız anlamına gelir bu. Hayatını kaybettiği otuz üç yaşına kadarki verimiyle “yetinilmesini” istemek anlamına gelir ki zaten öyle de oldu: Bugüne kadar Balku’nun kaleminden çıkan iki öykü kitabıyla seneyi 2011 ettik, o da geçti 2012’ye merdiven dayadık. Ancak 2003 yılında aramızdan ayrılan Balku’nun Hayalet Gemi tayfasından dostları unutmadı onu. Bugüne kadar yayımlanmış iki öykü kitabı Sükut Ayyuka Çıkar ve Goncanın Üçüncü Günü’nü derli toplu hale getirerek, içine Balku’nun yayımlamadığı öykülerini ve diğer verimlerini katarak, onunla yapılmış söyleşileri toplayarak ve bitiremediği bir projesinin taslağını da işin içine alarak hacimli bir “Bit(e)memiş Külliyat”ı onu tanıyanların ve tanıyacak olanların önüne koydular. Murat Gülsoy, Yekta Kopan, Mehmet Açar, Ayfer Tunç, Ömer Lekesiz ve Nalan Barbarosoğlu da Yücel Balku’nun kendisi ve öyküleri hakkında kaleme aldıkları yazılarıyla bu külliyata dâhil oldu. Bu külliyatta Balku’nun birçok verimi dâhil edilmiş. Usta işi denemeleri, yok sayılmayacak şiirleri, onunla yapılan söyleşiler… Ancak burada Balku’yu Balku yapan öykülere yer vermek daha doğru olur kanımca. Sonuçta kısa yaşamı boyunca kendisini ifade ettiği tür olarak öyküyü seçmiş yazar. Ölümünden önce de bu verimlerinden hiçbirini herhangi bir yerde değerlendirmemiş. Okunduğunda da anlaşılacağı üzere öykülerde yansıtmış o kıskanılacak birikimini. Yaşadığı şehri Bursa’nın belki de kimseciklerin bilmediği o dar sokaklarında kahramanlarına yaşatacağı olayların tahayyülünü ya da herkesin gözü önünde olup görmediği saklı ayrıntıların “dökümünü” yine öykülerinde görüyoruz. O yüzden bu kısacık yazıda külliyatın diğer verimlerini göz ardı edip Balku’nun öykü dünyasında kulaç atmak istiyorum. SAYFA 8 ? 22 ARALIK Y bezeyen unsurlar arasındaki yerini alıyor. Arap Şükrü meyhaneler sokağı, Uludağ, Tophane, Kültürpark, Koza Han, Ulu Cami ve daha birçok hikâyesi kendinden menkul “canlı tarih” de Balku öykülerinin önemli mozaiklerini meydana getiriyor. Bu bağlamda ilerlersek Balku’nun öykü dünyasının içlerine doğru, yazarın Bursa’yı nasıl içine sindirdiğini, nasıl kendinden bir parça gibi gördüğünden de bahsetmek gerekir. “ (…) ruhum sanki şehrin kadim ruhuna (…) arka çıkmak istermişçesine tüm semtlerine dağılmış gibi ya da sanki ben bin yıllık İnkaya Çınarı’na taze fidan muamelesi yapacak kadar yaşlı bir çınarım da dalımı budağımı şehrin mahallelerine haberci diye salmışım ve köklerim şehrin derin tarihinden sızan karanlık sularla besleniyor.” (s. 34) O kadar ki bir günbatımı tasviri bile onun kaleminde “bir Bursa masalına” evriliveriyor. Öykülerinde tekrardan kuruyor “memleketini” ve kendi Bursası’nı kendi elleriyle yaratıyor; hem de kendisinin de dediği gibi “şehrin derin tarihinden sızan karanlık sularla”. Balku öykülerinin bu karanlık tarafı ise bizi ister istemez bazı polisiye olayların da içine sürüklüyor. Yazarın azımsanmayacak sayıdaki öyküsü bir polisiye maceranın ekseninde dönüyor. Ancak bu “polisiye” durumlar da Balku’nun kaleminden fırladığını o kadar ele veriyor ki… Bu öykülerde bile derin bir kültürün izlerini rahatlıkla sürebiliyoruz. Kadim inanışlarla, eski haritalarla ve tekinsiz entelektüel dostlarla kendini bulmuş polisiye öyküler Balku’nun yaratıcı zihninden geçenler. BAHTSIZ ORDUSU “Düşün gerçekle ve gerçeğin gerçekle ve uyanıklığın rüyayla hecümerç” olduğu öyküler bunlar. Yazar da haliyle öykülerinin bu “sanrılı” hallerine yarenlik edecek bir dille hayat veriyor hayallerine. Sonunu bildiğimiz öykülerde bile beklenmedik çıkışlar ve sürpriz anlatıcı değişiklikleriyle rutin gidişatın dışına atıveriyor okuyucusunu. Geçmiş ve bugün arasındaki sanrılı ve sancılı akan zamandan hangisine ayak basacağını da kestiremeyen yazar, okurlarını da bu iki zamanın ortak aktığı “zamanlar üstü bir zamana” taşıyor sıkça. Bu bağlamda Balku’nun zaman algısını kaşıyan öykülerini de ironik üslubunu bir kenara bırakmadan tepelerde bir yerlere rahatlıkla yerleştirebiliriz. Aslında kendi öyküleri için bize de çok fazla söz bırakmıyor yazar. Öykülerinin aralarına öyle paragraflar, pasajlar, cümleler yerleştiriyor ki meraklısına ders niteliğinde adeta. Onlardan biri: “Zaman dışında bir yerde, zamanın içinde olup bitmiş vakaları okumak, bu vakaları hem hiçbir rüyada mümkün olamayacak kadar hayalî ve beyhude hikâyeler ve hem de bu dünyayı daha acınası bir yer haline getiren yalın gerçekler olarak kabullenmek çok az bahtsıza nasip olmuştur.” Kendi öykülerinin de genel bir tarifi bu cümle kanımca. Balku’nun bir öyküsünü okuyup kolunuzu kaptırdığınızda geriye dönüş biraz olanaksız hale geliyor artık. Birden kendinizi yazarın bahsettiği o “bahtsızların” arasında buluveriyorsunuz; edebiyat bahtsızlarının. Sükut Ayyuka Çıkar da işte bu “bahtsız ordusunu” biraz daha genişletebilmek adına derlenip toplanmış kitaplardan sadece biri. “Bahtsız Ordusuna” müracaat yeri de belli…? [email protected] Sükut Ayyuka Çıkar Bitmemiş Külliyat/ Yücel Balku/ Can Yayınları/ 536 s. 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1140
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle