27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Michel Perrin’den ‘Şamanizm’ Şamanlığın kökenleri Michel Perrin’in çalışması, Şamanizme ilişkin geniş ve güncel bilgileri sergileme çabasında. Şamanizm bir din midir, yoksa herkesin yapabileceği bir tür büyü mü sorusundan hareketle, Şamanizmin sanatından coğrafyasına her unsurunun masaya yatırıldığı kitap, günümüz bilimlerinden yoksun insanların, olayların akışını açıklamak, doğayla yüz ağartıcı bir ilişki oluşturmak, acıları ve kaygıları gidermek için nasıl tutarlı bir entelektüel ve dinsel sistem oluşturduklarının keşfine çalışıyor. ? Kaya ÖZSEZGİN rkaik inanç kültlerinden biri olarak Şamanizm, ilkel toplum yaşamını biçimlendirici yapısı ve çok geniş bir coğrafyada etkili olmasıyla bilindiği halde, bu konuya ilişkin bilimsel görüşler arasındaki farklı yorumlar dikkati çeker. Bir din midir Şamanizm, yoksa insanın iç dünyasını ilgilendiren büyüsel kökenli bir ritüel mi? Modern etnologların bir bölümü, şaman inançlarıyla ilgili uygulama biçimlerinin bütününü dinsel, simgesel, ekonomik, siyasal ve estetik bir gerçeklik olarak yorumlamakta birleşseler de en azından tarih ve tanımlar üzerinde farklı görüşler öne sürebiliyorlar. Durkheim’ın, her dinsel inancın kendi tarzında bir gerçeklik olduğu ve insan varlığının belirli koşullarına yanıt getirdiği görüşünden yola çıkan Michel Perin, ayrıntılı bir kaynakça üzerinden Şamanist inancı irdelediği kitabında, bu inancın, “olaylara bir anlam katmak ve olaylar üzerinde egemen olmak amacıyla insan zihni tarafından, dünyanın çeşitli bölgelerinde, bağımsız biçimde tasarlanan büyük sistemlerden biri” olduğu saptamasıyla giriyor konuya. Durum böyle olunca belirtici bir tanım bulmak gerektiğine göre, insanlar ile tanrılar, yani görünmez güçler, arasında bir bağ olduğu varsayımının Şamanizm için de geçerli olduğu tezini kabul etmek gerekecektir. Bir bedenden bir de ruhtan (ya da birçok ruhtan) oluşan insanoğlu, bu “görünmez öz”ün ya da özlerin aracılığıyla doğaüstü güçlerle diyalog kurmaya ve böylece güçlükleri yenmeye çalışır ki Şaman inancını temsil edenler de yaşadıkları toplumda bu işlevi yerine getirmiştir. Öteki dünya tarafından seçilen ve atanan bu şamanlar, “yardımcı ruhlar”ı çağırıp egemenlikleri altına alarak toplumsal işlevlerini yerine getirirler. Perrin’e göre “Şaman” sözcüğü, üzerinde birleşilen bir görüş olarak Çin’e kadar Doğu Sibirya’ya yayılmış Moğol dilbilim grubuna dahil Tunguz dilindeki “Çaman”dan gelmektedir. Bilmek anlamına gelen “Ça”dan türemiştir bu sözcük. Fransızcada ilk kez 1699’da “chaman” biçiminde kullanılan bu sözcük 1903’te Van Gennep tarafından yaygın hale getirilmiştir. Dinler tarihi ise Şamanizmi “20. yüzyılın başlarında etkin olan iki akım, “yayılmacılık” ve “evrimcilik” çerçevesinde SAYFA 24 ? 22 ARALIK A ele alıyor.” (s. 19) Yayılmacı görüşe göre bu inanç içinde kültürel yeniliklere az rastlanır ve yenilikler, bir merkezden hareketle yayılır. Rus etnologlar, Şamanizmin ortaya çıkmasını ve gelişmesini Budizmin yayılışıyla aynı zamana bağlıyor ve yöre olarak da SibiryaMoğolistan bölgesini ön plana çıkarıyor. Nitekim bu etnologlar, aynı yörede araştırma yaparken Türk kültürünün kaynaklarına ilişkin buluntulara dayanarak en eski göçebe Türk boylarının Şaman inancına bağlı oldukları gerçeğine vurgu yapmıştı. “ALGI KAPILARINDA GÖRSEL DENEYİM” Fatih Albümü olarak bilinen elyazması eserdeki Siyah Kalem resimlerinde yer alan karşılıklı dans halindeki figürlerin de Şaman inancını yansıtan ritüellerle ilgili olduğu gerçeğine daha önce değinilmişti. Kimilerine göre “şeytansı uygulamalar” olarak yorumlanan bu hareketlerin yoğun ajitasyon özellikleri içerdiğini burada anımsatmak yerinde olacaktır. Ayrıca 1951’de Şamanizm üzerine bir inceleme yayımlamış olan Eliade, bu inanç uygulamaları için “ilkel bir esrime tekniği” tanımı kullanıyor; bu tanım da bizi söz konusu albümdeki resimlerin gizemli dünyasına götürmektedir. Görünmeyeni görünür kılmak için hayalci ve mistik sanatçıların “meskalin” adlı uyuşturucuyu kullanmaları da bizi şaman inançlarına götürür. Aldous Huxley, “Algı kapıları”nda bir görsel deneyim olarak tanımladığı bu olguya değinir. Ezoterik inanç gelenekleri üzerinde yaptığı çalışmalarla adından çokça söz ettiren M. Eliade, Şamanizmin “en ileri entegrasyon” düzeyine ulaştığı yörenin Kuzey Asya (Sibirya) ve İç Asya olduğuna vurgu yapıyor ki bu yöre 20. yüzyıl başlarında birçok yanlış kanının sarsılmasında etken olan Türk kültür gelenekleri açısından da önem taşır. Perrin’in de değindiği gibi kökeninde “büyüsel pratikler” bulunan başka dinlerin gelişmesinde Şamanizmin etkili olduğu anlaşılıyor. Primitif kültürleri inceleyen E. Tylor’ın 1870’lerde geliştirdiği bir kuram olarak animizm de her şeyin bir “can”ı bulunduğu ilkesinden hareketle yine Şamanizme göndermede bulunmaktaydı (s.22). Nitekim B. Malinowski Şamanizmi kendi başına bağımsız bir birim olarak ele almıyor. ŞAMANİZM VE SANAT Bir Şaman dini olacağına ihtimal vermiyor Van Gennep gibi uzmanlar. Yalnızca doğaüstüyle belirli bir iletişim tarzından ibarettir Şamanizm. Ancak aksini savunanlar da var. Kimdir şaman denilen kişi? Perrin’e göre şamanlık düzeyine ulaşmanın üç yolu var: Kendiliğinden seçim, etkin bir arayış ya da kalıtsal olarak miras yoluyla. Sırra erme initiation törenleri, bu düzeyi belgelemenin yoludur. Kendini şaman olarak kabul ettirmiş olanlar, ileride bu düzeye gelmeleri öngörülen “çömez”leri çeşitli sınamalardan geçirerek onların yetişmelerini sağlar. Çok geniş bir coğrafya üzerinde etkili olan Şamanizm’i insan ve doğa güçleri arasında iletişim kurmaya yönelik bir yaşam geleneği olarak gördüğümüzde, bu uygulama biçimlerinin sanatsal yorumlara açık olmasından daha doğal bir şey olamaz. Kişisel niteliklerin temel olduğu sözlü ve teatral bir sanat olduğu kadar, resim yoluyla dışa vurulan duygu ve düşüncelerin ifade biçimlerini de içerir bu inanç kültü. Tarihöncesinin mağara resimlerine kadar geriye götürülebileceğine dair görüşleri Michel Perin de paylaşıyor. Ona göre Şaman sanatı, “kimi kez bir resim sanatı”dır (s.71). Bunun tanınmış örnekleri, Birleşik Amerika’nın güneybatısındaki Navaho şamanlarının “kumdan resimler”idir. Sibiryalı bazı şamanlar ise davulları üzerine sağlık konusunda her tedavi için uygun motifler işlemişlerdir. Edilgin bir süreç olan “cinlenme”nin müzik yoluyla ayırt edilmesi de bu bağlamda düşünülebilir. Kitabın son bölümlerinin birinde, günümüzde yaşamını sürdürmekte güçlük çeken insanoğlunun yitirdiği gücün çapını ölçmesini mümkün kılacak bir ölçüye sahip olabilmesini isteyen André Breton’un bu görüşünden yola çıkarak “Şamancıl bir sanat”tan söz ediyor yazar. Kimi çağdaş sanatçılar, değişik sanat dallarındaki esinlerini açıklarken bu türden deyimleri kullanır. Sanatın “çılgınca” bir etkinlik olması nedeniyledir kullanılan deyimler. Örneğin; “Norveçli Munch, “Şamancıl sanat”ın tarihöncesinin ve derinlikler psikolojisinin doğrudan bir “yankısı” olduğunu öne sürerken B. Newman da ilk insanın sanatçı olarak doğmasında onun dünyasını etkileyen duyumların önemine değinmişti. Beuys ise Şamanizmi “köklerin en derini” olarak tanımlamıştı”. (s.129) Bütün bu ve daha başka benzer görüşler, Şamanizmin yaratıcı duyarlığı kapsayıcı boyutlarına götürmektedir bizi. “NEOŞAMANİZM” Şaman gelenekleri bugün de yaşamakta mıdır? Onu yeniden geçerli kılmak için ne gibi girişimler söz konusudur günümüzde? Yazar, kitabın altıncı ve son bölümünde Batılı insanın Şamanizm karşısındaki tutumunu ve “NeoŞamanizmler”i açmaya çalışırken maddecilikten ve bilimcilikten usanan günümüz Batı toplumlarının “tinsel” bir yaşam düşüne kendilerini kaptırdıklarına, mistisizm ve gizli güçler peşinde koşmaları sonucunda yeni Şaman kurguları yarattıklarına değiniyor. Chesterton’un söylediği varsayılan bir söz, oldukça anlamlıdır: “İnsanlar hiçbir şeye inanmaz olalı beri her şeye inanır oldular.” 1960’lı yıllarda Birleşik Devletler’deki “underground” akımlarının yanı sıra özellikle bir ilk örnek olarak Kuzey Amerikalı etnolog C. Castaneda’nın sanrı uyandırıcı bitkiler ve büyücülük üzerine yaptığı çalışmalar üzerinde duruyor yazar. Buna, çağdaş Şamanizm, postmodern Şamanizm ya da NeoŞamanizm gibi isimler takılarak akıma önderlik eden başka etnologların da katılmasıyla seçmeci bir anlayış içinde psikoloji, çevrebilim, doğubilim, arkeoloji, astroloji, etnoloji gibi farklı alanlara özgü idealler canlandırılmış oluyor. Kitabın sonuç bölümünde, bütün bu oluşumların hangi istemleri karşıladığı ve günümüzde bir yandan da tehdit altında bulunan imgeler, duyular ve simgeler dünyası diyebileceğimiz Şamanizmin insanları hâlâ çekmekte ve büyülemekte olmasının nedenleri özetleniyor. Kitabın sonuna eklenen zengin kaynakça da gösteriyor ki Şamanizm, araştırmacıların ve etnologların ilgisini, özellikle 1970’li yıllardan günümüze doğru, giderek yoğunlaşan bir tonda çekmiştir. Sorunun, Türk kültür kaynaklarını içermesiyle de bir araştırma konusu olduğu kuşku götürmez. ? Şamanizm/ Michel Perrin/ Çeviren: Bülent Arıbaş/ İletişim Yayınları/ 144 s. Perrin’e göre “şaman” sözcüğü, üzerinde birleşilen bir görüş olarak Çin’e kadar Doğu Sibirya’ya yayılmış Moğol dilbilim grubuna dahil Tunguz dilindeki “Çaman”dan gelmektedir. Bilmek anlamına gelen “Ça”dan türemiştir bu sözcük. 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1140 SAYF
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle