27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y aymond Carver, bizde ilk kez, 1990’da Adam Yayınları’ndan çıkan Ateşler adlı kitapla tanınmıştı. Zafer Aracagök’ün dilimize kazandırdığı kitap, Carver’ın daha çok ilk dönem şiirlerini içeren “Ateşler”in adını taşıyor, ama şiirleri, öyküleri ve denemelerinden bir seçki sunuyordu bize. Evet, bir bakıma, bizim okur için, Carver’a bir “giriş” niteliği taşıyordu o kitap. Birkaç yıl sonra, 1993’te, İyi Şeyler Yayıncılık’ın o güzelim küçük kitapları arasında Sessiz Geceler’de buluştuk Carver’la. Bu kez, şiirlerin çevirisinde, bir ustanın, Cevat Çapan’ın imzası vardı. Ardından, 1994’te, Zafer Aracagök, Carver’ın 1981’de yayımlanmış olan Aşktan Sözettiğimizde Sözünü Ettiklerimiz adlı öykü kitabını kazandırdı dilimize. (1988’de elli yaşında yitirdiğimiz Carver’ın son dönem yapıtlarından sayılabilecek bu kitap İletişim Yayınları’ndan çıkmıştı, ama idefix’e bakıldığında tükenmiş görünüyor. Yeniden yayımlanmaz mı?) Uzunca bir aradan sonra, 2007 yılında, Carver’ın 1984’te yayımlanmış olan Katedral adlı öyküsü, S. Gökçe Ezber eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr Raymond Carver’ın şiirleri Cevat Çapan çevirisiyle Türkçede ‘Bilmezsiniz Aşk Nedir’ R çevirisiyle Notos Kitap’tan çıktı. Kısa bir süre önce de, yine Cevat Çapan’ın Türkçesinden, Carver’ın şiir kitaplarından bir seçki yayımlandı: Bilmezsiniz Aşk Nedir (Can Yayınları). Raymond Carver, Çapan’ın Bilmezsiniz Aşk Nedir’in önsözünde de vurguladığı gibi, daha çok öyküleriyle ünlenmiş bir yazar. Hem de, yirminci yüzyılın sonlarına doğru özellikle İngiliz dili edebiyatında kısa öykünün yeniden canlanmasına hiç de azımsanamayacak katkılarda bulunmuş bir yazar. Londra’da yayımlanan Times gazetesinde çıkan bir yazıda, Carver’ın “Amerika’nın Çehov’u” olarak tanımlanması boşuna değil. Ama Hemingway’in soyundan geldiğini söyleyenler de var. Bir bıçkıhanede çalışan alkol bağımlısı bir işçinin oğlu olan Raymond Carver’ın yalın, minimalist denilebilecek öykülerinde yoksul işçilerin sıradan yaşamları önemli bir yer tutuyor. Lütfen Sessiz Olur musunuz, Lütfen? ve Aşktan Sözettiğimizde Sözünü Ettiklerimiz adlı kitaplarındaki unutulmaz öykülerde, yalnız yoksul işçilerin gündelik yaşamlarını değil, dağılıp giden evlilikleri, ge çim sıkıntısıyla boğuşan ya da bir baltaya sap olamayan, ama çektiklerini dile getirmekten de yoksun kişileri konu alıyor. Bu öyküler, tıpkı Çehov ve Hemingway’in öyküleri gibi, olanca yalınlık ve sıradanlıklarıyla, derinliğine dünyalar ve yaşamlar açıyorlar okuyucunun önünde. Fazladan hiçbir şey anlatmadan, ayrıntılar arasında gezinerek, yaşadığımız dünyanın daha bir ayırdına varmaya yöneltiyorlar bizi. Şimdi, Bilmezsiniz Aşk Nedir’i okuyanlar, Carver’ın şairliğinin öykücülüğünden hiç de aşağı kalmadığını görecekler bence. Bunda, kuşkusuz, Carver’ın ilk dönem şiirlerini içeren Ateşler’den bir seçmeyle son üç kitabı, Suların Başka Sularla Buluştuğu Yer, MÜREKKEBİ KURUMADAN Carver’dan iki şiir FIRINCI: “Sonra Pancho Villa kasabaya geldi, / belediye başkanını astı, / yaşlı ve sakat Kont Vronski’yi / yemeğe çağırdı. / Yeni kız arkadaşıyla onun / beyaz önlüklü kocasını Kont’la tanıştırdı. / Ona tabancasını gösterdikten sonra / Meksika’daki mutsuz sürgün hayatını / anlatmasını istedi. / Kadınlardan ve atlardan söz ettiler daha sonra. / İkisi de uzmandı bu konuda. / Kız arkadaş kıkırdayıp tam gece yarısı / Pancho başını birden masaya dayayıp / uyuyakalıncaya kadar onun gömleğindeki / sedef düğmelerle oynadı. / Kızın kocası haç çıkarıp kıza ve Vronski’ye / belli etmeden, elinde çizmeleri / evi sessizce terk etti. Adı bilinmeyen, yalınayak / o aşağılanmış, canını kurtarmaya çalışan koca / bu şiirin kahramanı aslında.” BONNARD’IN ÇIPLAKLARI: “Karısı. Kırk yıl onun resmini yapmış. / Hiç durmadan. Son resmindeki çıplak da / ilk resmindeki aynı genç çıplak. Karısı. // Onu gençken hatırladığı gibi. Karısı gençken. / Yıkanan karısı. Tuvalet masasının başında, / aynanın önünde. Soyunmuş. // Elleriyle göğüslerini tutarak / bahçeye bakarken. / Sıcaklık ve renk bağışlayan güneş. // Yaşayan her şey orada çiçek açmış. / Karısı genç, ürkek ve en çekici haliyle. / O ölünce, bir süre daha resim yapmış. // Bir iki manzara. Sonra ölmüş. / Ve onun yanına gömülmüş. / Genç karısının.” ? Raymond Carver’ın şairliği, öykücülüğünden hiç de aşağı kalmıyor... Ultramarine ve Çağlayana Giden Yeni Bir Yol’dan seçilmiş şiirlerden oluşan Bilmezsiniz Aşk Nedir’in Cevat Çapan tarafından Türkçeleştirilmiş olmasının payı büyük. Dilerseniz, Carver’ın öyküleri ile şiirleri arasındaki yakınlığı, Çapan’dan dinleyelim: “… Bu şiirlerin çoğunda Carver öykülerinde olduğu gibi özyaşamöyküsel konulardan yararlanıyor. Gene öykülerinde olduğu gibi çok yalın bir dille gerçekleri ve en karmaşık insan sorunlarını çarpıcı bir ustalıkla canlandırmayı başarıyor. (…) Carver da etkilendiği, saygı duyduğu yazarları ve sanatçıları adlarını da her fırsatta anarak onlardan nasıl yararlandığını açıkça belirtiyor. Özellikle son kitabında Czeslaw Milosz’un ve Jaroslav Seifert’in şiirlerini kullanması ve kitabın içinde kendi şiirlerinin arasına Çehov’dan alıntılar serpiştirmesi de onun yaratma mutluluğunu, yararlandığı ustalarla paylaşmasının bir yöntemi…” Her iyi yazar ve şairin yapıtlarının özünde bir muhalefet, bir meydan okuma, bir yüzleşme yürekliliği yattığı söylenir. Bu muhalifliğin ya da meydan okuyuşun ille de dolaysızca politik bir nitelik taşıması gerekmez. Böylesi bir meydan okuyuş ya da yüzleşmenin hedefi, o yazar ya da şairin kendi geçmişi, kendi yaşamı, dahası kendi “ölüm”ü de olabilir. Yine Cevat Çapan’a kulak verelim: “Carver son dönem şiirlerinde (…) sorunlu geçmişine dönüp bakmayı ve o dönemin acılarından, günahlarından arınmayı denemeye kalkmış gibidir. Alkol bağımlılığının neredeyse kendini öldüreceği o yılları görmezden gelme yerine, o dönemde yaşadıklarını hiçbir kendine acıma duysallığına ve sömürüsüne kapılmadan gerçekçi bir yaklaşımla gözden geçirmeyi başarmış insan gibi dile getirir. Bu şiirlerde sizlerle paylaştığı yaşantı, oturup birlikte ağlamanızı, üzülmenizi gerektiren kötü zamanlar değil, tersine birlikte açık havada yürüyüşe çıkmanın, nehirlerde alabalık avlamanın, bir kıyıda oturup denizden geçen gemilerdeki tayfalara el sallayıp onlara iyi yolculuklar dilemenin mutluluğunu yaşayacağınız anlardır.” Cevat Çapan’ın bize kitabın önsözünde bir bölümünü aktardığı bir şiirin dizelerinde de görüldüğü gibi, ölüm karşısında bile takınılabilen dinginlik ve alaycılık, Carver’ın tüm bir edebiyatında içten içe yankılanan “muhalifliğin” bir yansıması değil midir? “Son günlerinde doktorundan öleceğini öğrendiğinde bile, bu haberi şu şiirle karşılamayı başarır: ‘dedi ki, gerçekten üzgünüm dedi / keşke sana başka türlü bir haber verebilseydim / ben Amin dedim o da başka bir şey söyledi / ne dedi anlamadım, ne yapacağımı bilemediğim, / bunu tekrar etmesini de istemediğim / ve bunu iyice içime sindirmek zorunda olduğum için / bir dakika ona sadece baktım, / o da bana baktı, işte o zaman fırlayıp / bana yeryüzünde kimsenin / veremeyeceği bir şeyi veren bu adamın elini sıktım, / hatta alışkanlığın baskısıyla ona teşekkür bile / edebilirdim.’” ? SAYFA 6 ? 22 ARALIK 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1140
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle