25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ë Mehmet ERKURT ençliği yazmak ve gençliğe yazmak. Bunlar ne kadar aynı, ne kadar farklı birbirinden? Ne kadar iç içe, ne kadar da alakasız bazen. Belirtili nesne ve dolaylı tümleç arasındaki fark değil sadece. Genç ve edebiyat bir araya geldiğinde söze dökülenler, başlı başına bir konu, çünkü “Edebiyatın çocuğu, genci olur mu olmaz mı” sorusu hâlâ bir sorun olmaya devam ediyor bugün. Hatta şu an. Bazı çevrelerde ise her an. Etsin. Etsin ki tartışalım, konuşalım. Yeter ki söz olsun, söz konusu olsun; kulak arkası, dilaltı edilen o sessiz ve uslu ön kabullerden birine dönüşmesin yine. Edebiyatın içerik olarak alamayacağı, anlatamayacağı; kurgusu ve vurgusuyla kendine mal edemeyeceği bir konu, tema, düşünce ya da olgu var mıdır sorusuna “cevap” verebilecek kişi olarak göremem kendimi henüz, ama çoğunlukla “yoktur” dendiğini duydum. Öyle olduğuna da inandım. Hâlâ da inanıyorum deneyimim, hislerim, görgüm yettiğince. Gel gör ki gençlik de, genç de, gence dair ne varsa edebiyatın konusu olabilirken ve oluyorken; iş “genç” ve “edebiyat”ı bir araya getiren tamlamalara geldiğinde yükseliyor hâlâ bazı şüphe nidaları, “acaba”lı kaşlar biçimleniyor kimi gözlerin üzerinde. ON BEŞ YILIN BİRİKİMİ Gence dair –ya da özellikle ona yönelik– bir edebiyattan söz edildiğinde, Türkiye dışında üretilenler üzerine kısa bir tarih yazacak duruma geldi dünya. Bir tür, bir akım, bir bakış açısı, hatta akademiye bir araştırma alanı doğdu, büyüdü de gelişiyor, çeşitleniyor kendi içinde. Çünkü edebiyatın bakabileceği her yerden yalnızca biri olan genç ve gençlik, edebiyatçı tarafından da bilindi, umursandı oralarda; sevildi ve kollandı yıllarca. Peki ya buralarda? Bizim civarda durum nedir? Cevabı uzun, çeşitli, inişli çıkışlı ama içinden/dışından görebildiğim kadarıyla umut verici. İşte tam bu noktada söz konusu edilmesi gereken bir çalışma var ki kitapçılarda, meselenin önemli bir tanıklığı, döneme dair bir veri niteliğinde: 15, okuyucuların karşısına çıktı. Neden mi 15? Çünkü Günışığı Kitaplığı 1996’dan bu yana çocuklar ve gençler için “yayımlayan”, araştırıp bulan, yazmaya yönlendiren; okuyan, okutan, tartışan; edebiyat çevrelerini harekete geçiren, hatta gerektiğinde kızıştıran; kaçınılmaz olarak yapı bozan ama yeniden yapılandırmadan bırakmayan, on beş yıllık bir ekol halini aldı. Çocuklar için edebiyat kitapları yayıncılığına; alanın tüm kurumsallığıyla varolduğu Avrupa ve Kuzey Amerika’daki ölçütleri inceleyip Türkiye’ye uyarlayan ve alana bu anlamda yeni bir uzmanlık getiren; üretimin olmazsa olmazı editörlük kurumuyla, kalite devamlılığının olmazsa olmazı eleştiri kurumunu yaşatmak, hem bir arada tutmak hem de gerektiğinde çarpıştırmak için çalışan; gençlere yönelik edebiyat yayıncılığında, ülkedeki ilk kurmaca edebiyatı da Genç Kitaplar adı altında, sistematik bir çeviri ve telif eser programıyla başlatıp, alt markasıyla çok daha farklı bir boyuta taşıyan, on beşinde bir yayınevi. 15 de, yayınevinin on beşinci yılında edebiyat dünyasına yaptığı yeni bir davet, hatırlatma ve çağrı niteliğinde. Kitap otuz bir yazarın öykü, anı ve şiir türünde yazılarından oluşuyor. Aralarındaki bağlayıcı tema ise on beş yaş. On beş yaşın uyandırdıkları, canlandırdıkları, hatırlattıkları, düşündürdükleri. Yazarın zihninde ve diSAYFA 8 13 EKİM 2011 G Çağdaş edebiyatımızın usta kalemleri ‘15’te buluştu Edebiyatçının baktığı yer Türkiye’de çocuk ve gençlik edebiyatının gelişimine on beş yıldır emek veren Günışığı Kitaplığı’ndan çağdaş edebiyatımızın otuz bir özgün kaleminin bir araya geldiği çalışma 15, okuyucuların karşısına çıkıyor. Bu otuz bir yazar kitap çerçevesinde, çocuklar ve gençler için bir araya geliyor. Usta kalemler, on beş yaşın simgelediği ilkgençlik yıllarını, kişisel deneyimlerini açık yüreklilikle, içtenlikle ve cesaretle genç okurlarıyla paylaşıyor. Kitapta yer alan öykü, anı ve şiirlerin ortak paydası ise on beş sayısının neden olduğu çağrışımlar, ilkgençlik halleri ve 1518 arası yaşların izdüşümleri niteliğinde. Kitapta emeği geçen yazarlar arasında; Elif Şafak, Murathan Mungan, Selim İleri, Cemil Kavukçu, Hakan Günday ve Yekta Kopan gibi isimler de yer alıyor. Oya Baydar Faruk Duman Cemil Kavukçu Murathan Mungan Selim İleri Sema Kaygusuz Murat Gülsoy linde neyi harekete geçirdiyse, o. “TANIKLIK” ÜRÜNÜ Her şeyden önce bir “tanıklık”, 15. Yalnızca yazarların on beşine değil, bugünün on beş algısına, genç algısına belki, ama daha da önemlisi, “genç” ve “edebiyat” sözcükleri bir araya geldiğinde yankılananlara, harekete geçenlere ve vücut bulan edebi üretime bir tanıklık. Yukarıdaki vurguladıklarımızın bizdeki bugününe dair bir tanıklık. Yazar, gence veya genci yazdığında nerede durur, nerede görür kendini? Gencin ta kendisinde mi, hemen yanı başında mı, az uzağında mı, yalnızca dolaylarında mı? On beş yaşı mı yazar, on beş yaşından bir anıyı mı hatırlar, on beş yaş için sıfırdan mı kurar, on beş yaşa uygun olduğunu düşündüğü bir hediye mi çıkarır bohçasından? Otuz bir yazar ve bu soruları uyandıracak bir birliktelikle buluşan otuz bir farklı algı, deneyim, üretim. Hepsi aynı doğrudan ulaşır mı gence, bilinmez. Hepsi mi aynı oranda dert etmiştir karşısındaki okurun nasıl bir genç olabileceğini, ona nasıl ulaşacağını; emin değilim. Ama bir gerçek var ki ortada, o da on beş yaş için yazma davetine otuz bir yazarın da cevap vermiş olması ve kendinden bir şeyler vermiş olması bu alan için. Değerli, samimi üretimler hepsi de üstelik. 15’i değerli kılan da bu zaten. Edebiyatçı baktı gence, gençliği. Ona, onu yazdı. Gaye Boralıoğlu özel bir ailevi bağlamda yalanı, hayatının vazgeçilmezi haline getiren bir genci anlatırken, Hakan Günday pekâlâ da distopik bir “ElectriCity”yi kurgulayabildi bu kitapta. Görünmez olmanın acısını paylaştı Hatice Meryem, içinde bulunduğun bağlamdan kaçma isteğini; koşarcasına. Müge İplikçi, on beşin duygularına doğru geçmişe bir yolculuk yaparken, gelecekten bir ışık çaktı bugünkü on beşlere. Murat Gülsoy, okul yıllarından bir anıyı samimi ve genç bir dille aktarırken, anlattığı yıllara dair sıkı bir tanıklığı da taşıdı bugüne. Hakan Şiirleriyle katıldı Turgay FişekGünday çi ve Enver Ercan da bu kitabın sayfalarına. Ahmet Büke kısacık bir sahne canlandırdı on beş dolaylarından, içindeki ilkgencin taşıdığı dününden. Murathan Mungan “tabiatın kucağında nennelenmiş” bir çocukluğu anlatırken, farklı olmanın iç sızısını yansıttı sevmeden oynadığı bir oyun üzerinden. Leyla Ruhan Okyay, üst neslin sevgisinde boğulmanın ne olduğunu hatırlattı bir renk ve bir elbiseyle. Sema Kaygusuz göz kırparken kardeşliğe ve kardeşlikteki sevginin tüm özgünlüğüyle dile gelişine; Selim İleri hüznü ve zorlukları göğüsledi başka bir kardeşle. Karin Karakaşlı ise farklı bir adaleti sorgularken, son derece duyarlıydı yine. Kimisinin metnine yansıyan on beş her birimizin on beşi olmadı belki, kimisi her gencin hissiyatındaki on beşe ulaşamadı belki, ama hepsi de orada bir araya geldi ve buydu bugüne gereken. Yazarlarını karşılaştırabilecekleri, değerlendirip tartışabilecekleri, beğenilerini ya da beğenmeyişlerini dile getirirken edebiyat dünyasına önemli bir geri bildirimde bulunabilecekleri bir derleme. Edebiyatımızın bugününü somutlayan yazarlardan bu davete cevap verme cesaretini gösteren otuz bir yazara, on beşe ne kadar hazırlıklı olup olmadıklarını onlar söyleyecek şimdi. Kendilerince, kendilerine ne kadar berrak bakılıp bakılamadığını söylecekler. 15 bugüne, Türkiye’deki “genci de düşünen” edebiyatın bugününe, işte bu anlamda ciddi bir tanıklık. Yarınına da sağlam bir adım, kapsamlı bir hazırlık aynı zamanda. Behçet Çelik 15/ Kolektif/ Yayıma Hazırlayan: Müren Beykan/ Günışığı Kitaplığı/ 356 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1130
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle