Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş L iir Atlası CEVAT ÇAPAN Pamela GILLILAN/ Şiirler/ Çeviren: Nice DAMAR ‘Duvar kâğıtları hüzünlü, solmuş ve kararmış yaldızlar’ ondra’da 1918’de doğan şair, 1948’te evlenmiş ve 1951’de Cornwall’a yerleşmiştir. Çeyrek yüzyıllık bir aradan sonra, kocası David’in ölümü üzerine Ayrılmak şiirini yazmış ve sonra bir dizi dokunaklı ağıt gelmiştir. Bunları başka şiirler takip etmiş: geçmişten arkadaş ve akrabaları canlı bir şekilde anımsamanın öyküleri ve çocukluğuna uzanan anılar. Yeniden yazmaya başlamasından iki yıl sonra, Cheltenham Festivali şiir yarışmasını kazanmış ve 1987’de Commonwealth şiir ödülü için İngiltere’nin ilk kez kitabı yayımlanan en iyi şairi olarak aday gösterilmiştir. 2001’de ölen şairin son yazdığı AllSteel Traveller, The Turnspit Dog ve Rashomon Syndrome adlı şiir kitapları da Bloodaxe yayınları arasında çıkmıştır. MANCHESTER Kirli bir ışık Süzüldü pencereden, Dar odada yitip gitti. Eros gibiydin gölgeli yatakta. Bakmaya cesaret edemedim, Ne belirsizliğini okumak istedim Ne de öncesini ya da sonrasını düşündüm, Tek isteğim gecenin içine serbest bir düşüştü. Son kez bir arada olabileceğimiz Saatlerdi bunlar. Otel Yarı yıkık, bombalarla, Tuğla kırıklarıyla tozlu Ve her yer aşınmış zor yıllardan; Havları dökülmüş halılar, Hayatın yıprattığı yaşlı garsonlar, Duvar kâğıtları hüzünlü, solmuş ve kararmış yaldızlar, Avizeler düşmeye hazır Tozlu ağırlıklarıyla. Yalnızca biz gençtik. İki gün geçirdik. Senin trenin kuzeye, benimki Penine dağları içinden York’a gitti. Daha önce tepeler Hiç öyle yeşil olmamıştı; her vadide Işıldadı kuytu değirmenler Düşsel altınla pırıl pırıl. SEN ÖLDÜĞÜNDE 1. Sen öldüğünde Zorluklardan geçtim Karabasanımı taşıyarak Kayda geçmek için ölümü. İyi giyimli, gürbüz bir beyefendi Ofisinde güvencede Dedi dul siz misiniz? Diyemez miydi Karısı mısınız diye? SEN ÖLDÜĞÜNDE 2. İlk şoktan sonra Anladım Etimin içinde sapasağlam olduğumu. Dimdik merkezi bir sütundum, Eridi yumuşak etim çevremde. Gözlerim eridi Saçarak tükenmez kederden tözü. Gövdemin yumuşak eti Eridi sandalyelerin üstüne ve içine yatakların Sürüyerek anlamsızlığını ve acısını. Durdum içinde kendimi dimdik tutarak, Savuşturarak ürkütücü erimeyi. SEN ÖLDÜĞÜNDE 3. Kasım. Eğilerek altında muslinlerinin Kurşuni yağmurun, parmaklarımla dokundum Baştan başa ıslak çimlerin kurdelalarına, İzledim katı sapları kurtlu toprağa kadar Ve birer birer kopardım Solgun yaşamayı sürdüren çiçekleri; onlar süzülürdü Onunla birlikte, yatarlardı üstüne cilalı tahtanın Göğsünün üstünde. İnsanlar dedi niçin Peşinden gitmiyorsun tabutun? Niçin Cenazeden hiç söz etmiyorsun? Niçin Çiçek yollamıyorsun? SEN ÖLDÜĞÜNDE 4. Sen öldüğünde Yaktılar seni. Eve getirdiler İnce madeni bir vazoyu İçinde, plastik bir torbanın Tıka basa dolu, bütünüyle pütürlü parçalarla. Öğütülmüş kemikler, ipeksi kül değil. Nereye koyacağım bu şeyi? Güller arasına Saçacak mıyım onu Alışılagelmiş düşüncelerle Doğanın gizemli dengesinden oluşan? Dağıtacak mıyım onu rüzgârlara Cambeake Kayalığı boyunca esen Ya da dökecek miyim onu Senin yaşadığın, çalıştığım ve mutlu olduğun yerlere? Sonunda belki de onu saklayacağım Ne de olsa sensin Sessizce bir rafın üstünde Ve ben peşinden giderken Eski kum tanelerim durabilirler Her şeye karşın seninkilerle Birlikte yavaşça batarak toprağa SEN ÖLDÜĞÜNDE 5. Sen öldüğünde Bir an olsun Düşünmedim kendimi; Kaybın için yas tuttum derin derin ve bütünüyle, Yitirmiştin yaşamını. İçin için yas tuttum çünkü usun yok olmuş, Yürekliliğin çöpe atılmış, Duyuların iptal edilmişti inanılmaz tenin altında, Hiç kimsenin dokunmayacağı yeniden. Hâlâ üzülüyorum, Daha da fazla derinden yakınlaşmış ve birlikte Yaşlanmış olacaktık Ve şimdi olmayacağız. 13 EKİM 2011 SAYFA 23 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1130