Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hayri K. Yetik’ten ‘Serhoş’ ‘İçimde serhoş gibi bir rind var!’ Hayri K. Yetik, Serhoş ya da öbür adıyla “Sâkinâme” adlı beşinci şiir kitabıyla okurların karşısına çıktı. Dizelerde çocukluğunun kenti Siverek, İzmir ve İzmir’in çeşitli tipleri var. Hemen her kesimden insana kucak açıyor şiirler. Ortak bir konu belirlenecekse mutlak özgürlük arayışı başı çekiyor; mülkiyet karşıtlığı, yabancılaşmanın, bir yere ve bir şeye ait olmanın reddi de cabası. Şarabın da başrollerden birine soyunduğu şiirlerde Yetik, pek çok önemli ve tarihi kişiliğe de gönderme yapıyor. Yetik’le Serhoş üzerine söyleştik. mızda ünlüydü. Kitap düşüncesi de hiçlikçi. Geçen yüzyıla kadar, sözgelimi onun tanımamla başladı. Basmane garınen ünlüsü Neyzen Tevfik, bu tipler safra da yatıp kalkıyordu. Öteden beri evsizler atmasına yarardı toplumun, muhalefetini ilgimi çeker, Hasan ve Osman da öyleysiyasaltoplumsal bir gücü dönüştüremedi. se de. Bugün bunlara gündelik yaşamı İhvanı Safa dediklerin, bugünkü mızda gereksinme duyumsanıyor diye karşılığıyla eski tüfekler mi? Onlarla ordüşünüyorum. Yeni bir arayış mı bu? tak paydanız bu mu? Evet. Denebilir. İçer, kentin bizden Metin olarak deneme diyelim. İçerik alıp götürdüğü değerlerimize kahrederiz. olarak bence onlardan öğreneceklerimiz Geldiğimiz kent, kitapta da adı geçtiği var. Tüketim hırsı, çılgınlığa dönüşmüş üzere belki o değerleri yüzünden belki durumda. Onların mütevazi, kanaatkâr de geçmişte kaldığı için bize “Medinetü’l tutumu bana göre bir antikapitalist dufazıla” gibi gelir. Öyleymiş gibi kutsallaşyarlık. Kapitalizm ve tüketim karşıtı tırılmış bir hâle içinde anarız. olanların siyasal söylemle yetinip pratikte Peki, medinetü’l fazıla ne demek? akıntıya kürek çekmesindense rindinki Farabî, Platon’un Devlet’i gibi ideal daha sahici. Ortodoks dincinin maskesibir kentten söz eder. Biz de çocukluğuni indiren, gerçek anlamda bir zühd samuzun kenti Siverek’i öyleymiş gibi hahibi, Melametiler, Kalenderiler gibi. yal ederiz. İçinden geçip geldiğimiz, yokBunlar bu toprakların bakıp hiza mesasulluğumuz yüzünden yaşadığımız acı fesini belirlediği kişiliklerdi. Binlerce yılöykümüzün ordan başladığını biliriz, yilık bir geleneğe sahiptiler. Müezzin nane de nostaljik bir şey, bir tür yurtsama. maza çağırırken bunlar vicdan muhaseDaha doğrusu göçmenlik duygusu. Onbesine davet ederdi insanları. Din adamı dan da doğrusu evrensel yabancılaşmamistisizme çağırırken bunlar yaşamın dan kaçış hayali. “Miş gibi” yaparız yani. gerçeğini gösterirdi. Can Yücel gibi. Oraya dönmek mümkünmüş ve döner“YAŞAM, HEP EDİNMEK sek yaşadıklarımızı yaşamamış olurmuULAŞMAK İSTEDİĞİMİZ BİR şuz gibi. Bir mantıku’t Tayr hâli. Bunu ŞEYMİŞ GİBİ GELİR” biliriz. Bu kadar da gerçekçiyiz. Zaten ilk şiirlerden biri Divit bu Doğu meseline Akşam başlayıp şiirle devam eden ve göndermeyle başlıyor. Geçmiş de karışısabah biten bir öykü de denebilir. Metyor kişiler arasına. Kaygusuz, Attâr, Haynin gerçekçiliğine karşılık bir de fantasyam, Mevlana, Feqiyê Teyran vb. Bunlatik bir havası var. Göze çarpan diyalogrın hikâyeleri ve metinleri. Dolayısıyla metinlerarasılıktan veya göstergelerarasılıktan söz edilebilir. Kuşkusuz. Adı üstünde “Sâkînâme.” Çok katmanlı metnin bir katmanı bu. Kaynak metinler oldukça çok. Öyle kurguladım. Şiirlerle iç içe geçmiş bir öykü; Hayri K. Yetik’in kitabında tasavvuf felsefesine de epeyce gönderme var. Yukarıda Kazım Şahin’le söyleşirken... hatta nerdeyse roman diyeceğim; konu olarak şarabı, sakiyi, içki meclar da özellikle Mevlana ve Ömer Haylisini, anlatıyor. Hatta denebilir ki kahrayam; farklı zamanlarda yaşamış bu iki manı şarap. Bir postmodern durum var? büyük şahsiyetin kitapta, yaşam tarzları Postmodern mi, onu da eleştirmenler farklı olan bu iki filozofun bir araya getibelirlesin. Kitabın kapağında şiir, roman rilme çabası. Ömer Hayyam’ın ateistliveya öykü ibaresi yok. Adını okur koyğiyle Mevlana’nın mistik tanrı aşkının sun ya da eleştirmen. Öbür sorunuza gebuluşturulma amacı nasıl okunmalı? lince, kahramanı şarap denebilir ama ko Özünde ikisi de aynı şeyi söylemek nusu da mülkiyet karşıtlığı, yabancılaşistiyor. Yalnız biri aşkınlıktan şaşkın, biri madan kaçınma, bir yere, bir şeye ait olgerçeği özünü kavrayamayıp anlatamamanın reddi. Mutlak özgürlük arayışı. maktan. Farklılıkları gibi metindeki işDaha doğrusu bireysel bağımsızlık. Daha levleri fantastik görünebilir, bilinçli bir en önemli göndermesi bence rind söyleanakronizm yaratılmış çünkü. Ama germi. Bu muhalif tipi klasik Ortadoğu’nun çek mekânlar ve kişiler de öyle algılanımodern dönemin kayıplarından biri. Bir yor, aldığım tepkilere bakılırsa. O tepkiler üzerine düşündüm. Kapılar’ın gerçeği fantastiğin ta kendisi. Fuhuşun, uyuşturucunun, cinayetlerin, kapkaçın, gaspın ve yoksulluğun, silah ticaretinin ama insanın ve gerçeğinin bütün hallerinin ayan beyan dolaşımda olduğu bir yer ve üstelik burası İzmir’in göbeği. Her gün binlercesinin içinden geçtiği böylesi öykülerle dolu. Arabadan, otobüsten bakmakla görülmüyor tabii. İnip kahvelere gitmek, Kadifekale’ye çıkmak, mahalle sakinleriyle dost olmak gerek. Tasavvuf felsefesine de epeyce gönderme var. Serhoş da bu anlamda kinayeli; hem mecazi hem de gerçek anlamda kullanarak hayatın bir serap olduğunu mu anlatmaya çalışıyorsunuz? Tasavvuf felsefesi ve edebiyatında dünyevi göstergeler ve kavramlarla tanrısal olan anlatılır. Ben bunu tersine çevirdim şarabı, meyhaneyi, aşkı, sakiyi gerçek anlamlarında kullandım. Serhoşluk, özellikle serhoş yazılışıyla kafası hoş anlaşılsın istedim. Yaşamla ve yaşam biçimiyle barışık anlamında. Sufî yaşamın gerçeğinden kaçar, serhoşrind ise o gerçeği küçümser ve ayıklık içinde mülkiyet, makam uğruna dönen entrikaları alaya alır. Dünyanın ayakları üzerine oturtulmuş bilincini temsil eder. Mistik değil, dünyevi, fenomenolojik bir nihilizm, denebilir ve daha doğrusu itaatsizlik. “Esrarı gördüm bugün, binmiş gider bir ata” dizesini bu anlamda mı okuyacağız. Kaygusuz Abdal’ın bir dizesi bu. Yaşamın özündeki dönüştürücü güce bir gönderme. Yaşam hep edinmek ulaşmak istediğimiz bir şeymiş gibi gelir. Kendini ayık sananlar onu yakalamaya çalışarak yaşamını harcar. Rind bu çaba yerine yaşamın tadına varmayı gözetir. Kendince. Hedonist değil ama. Anlık yaşar. Son bölüm de buna göre, anlamın anlamsızlığına dair gerçekçi bir deneme. Bir de sözlük mü fiyat listesi mi bir bölüm var? Fiyat listesi gibi kurguladım ama sözlük. Sâkinâmelerden esinlenerek hazırladım. İçkilerin imgesine dair. Oldukça ilginç. Eskiden içki kültürü bu kadar gelişkin miydi? İslamdan önce, özellikle zerdüştîler, şarabın, içkinin, içmenin adabı muaşeret kitabını yazmışlar. Testiden veya çeşmi bülbülden bardağa boşaltılması da dahil. İlimi milimine olması gerekeni yazmışlar. Sorulacak daha pek çok soru ve açıklanacak uzun bir altmetin var anladığım kadarıyla. Ama son bir soru sen de kahramanların gibi mi hayata bakıyorsun? Biraz öyle. Onlar gibi yaşamak zor. Ama içimde serhoş gibi bir rind var. Serhoş/ Hayri K. Yetik/ İlya Yayınevi/ 95 s. Ë Kazım ŞAHİN leştirilerinde olduğu gibi şiir kitaplarınla da dikkat çekici deneylerde bulunuyorsun. Özellikle şiir kitabın Serhoş’a yeni bir kapı aralıyorsun şiire ve entelektüel alana. Ama senin metinlerin zengin göndermeler ve çağrışımlar taşıyor. Dolayısıyla açılım bekliyor. O yüzden söyleşi yardımcı olabilir diye düşündüm okura. Sözgelimi kitabın adıyla başlayacak olursak Serhoş neden? Serhoşluk, içki, şarap üzerine de ondan. Bildiğimiz sâkinamelere benzemiyor ama. Biraz açmak gerek. Şu an hangi şiirler başladı serüven anımsamıyorum, çünkü ben şiir üzerinde kuyumcu titizliğiyle çalışırım. Bazen çok iyi başlayan bir şiir bozulur, vazgeçerim ondan ama kitaba varan esinlendirici olay şöyle: İzmir’i tanıyanlar Kapılar semtinin New York’un Harlem’i gibi olduğunu bilir. Orada çocukluk arkadaşlarımla zaman zaman bir araya geliriz. Bir Dağlı Kardeşler Otoparkı’nda. Arkadaşlarımın kimisi işadamı, kimisi işportacı, kimisi memur, kimisi alkolik, kimisi politikacı, kimisi park bekçisi, kimisi işçi, işsiz, esnaf, kimisi aktivist. Çocukluğumuzdaki gibi sınıf farkı olmaksızın. Çünkü yetmişli yılların sosyalist terbiyesinden geçmişiz. Çiğköfteyi meze yapar içeriz. Hacı, Remmo, Şeyhmus, İlhan, Mahmud... “SİVEREK’İ İDEAL KENTMİŞ GİBİ HAYAL EDERİZ” Aynı zamanda yaşamın ince çizgisinde gidip gelen kişiler. Özellikle Hasan, Osman, Hacı ne diyeceksin? Meyro, Şenbahriyeli ise hayali gibi? Bir tek Meyro efsane kahramanı ama o da gerçek bir olayın efsaneleştirilmiş figürü. Hasan ve Osman’a gelince onlar uzaktan tanıdıklarım, kitabın öyküsü onların öyküleri üzerine kurulmuş. Şenbahriyeli eski bir komedyen. Gençlik yıllarıSAYFA 6 13 EKİM 2011 E CUMHURİYET KİTAP SAYI 1130