Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Pierre Ancet’den ayrıksı bir araştırma Ucube ya da gölge gövdeler Ucube Bedenlerin Fenomenolojisi, Pierre Ancet’nin ilginç çalışma alanlarının somut bir örneği. Ancet kitapta, ucubeyi sıra dışı bir canlı veya şekil bozukluğu olan potansiyel bir insan gibi ele almak yerine göründüğü şekilde, “normal”in dışında gerçek bir insan formu olarak değerlendiriyor. Ë Ali BULUNMAZ eşine takılıp gittiğiniz bir kelime size pek çok pencere açabilir. Uzun zaman sumenaltında kalan, anlamı ve işlevine dair hiç kafa yormadığınız ama es kaza birinden duyunca “böyle bir sözcük vardı” diye düşündüğünüz olur. Kendi hesabıma “ucube” böyle bir kelime. Gecenin karanlığında bir tuhaf dostumun diline pelesenk olan, hatta nerede işitsem sadece o adamı hatırladığım bir kelimeydi ucube. (Dostumun bugünleri görerek “ucube”yi ağzına sakız ettiğini sandığımı da ekleyeyim). Ta ki Pierre Ancet’nin Ucube Bedenlerin Fenomenolojisi kitabıyla karşılaşana kadar. Felsefenin nüfuz alanlarını zorlayan bir adam Ancet; felsefecilerin fazla yüz vermediği ya da verse de belli etmediği konulara eğilmeye meraklı. Örneğin çalışma konularının ağırlık noktasını biyoetik, yaşlılık ve engel oluşturuyor. “Ucube bedenler” ise Ancet’nin özel ilgi alanı. Ucube Bedenlerin Fenomenolojisi de yoğunlaştıklarının ete kemiğe bürünmüş biçimi. sorgulamaya koyulur: Bozuk şekilli befilizlenir. Ancet için bu sorunun zihinden, bireyin kendisini algılayışını etkisel açılımı “Bu bir kişi mi ya da kişi olaler. bilir mi?” sorusuyla kendini ele verir. Eksiklik (uzuv ya da parça yokluğu) İşte burada gözlemci, ucubeyi reddeveya fazlalık (yapışık ikizler, uzuv çokder, onun aracılığıyla insanlığından bir luğu…), bugün çoğunlukla sakatlık diye şeyler yitirir ve görüntüsüyle başa çıkaniteleniyor ama geçmişte bunun karşılıbilmek adına, ucubeyi gerçekliğin dışığı “deli” ve “ucube”ydi. Yani, ucube na iter. çoğu kez başka bir kişiydi. Ancet’nin Bir kadının bir dana doğurması, çift şüphesinin kaynağı bu: Ucube başka bir başlı bir çocuğun dünyaya gelmesi, sakişi mi gerçekten? Doğanın mı, yoksa kallı bir kadının varlığı veya eksik par“doğaüstü”nün ürünü mü? Eski algılamaklı adamların ortalıkta dolanması maya bakılırsa evet, hem başka biri hem karşısında, neyin ne olduğunu incelede “doğaüstü”nün önümüze getirdiği mekten kolaylıkla kaçılabiliyor. Buna bir beden. Kısacası, o günlerdeki algılamucize, doğaüstü olay ya da ucubenin maya göre “tekinsiz.” var oluşu da denebiliyor. Bir anlamda “Tekinsizliği”, anlaşılamamasından “başarısız” ilişkilerin ya da insanların ileri gelir; Ancet’ye göre bir şeye ucube gün yüzüne çıkması ve gündelik sahnedemek, “ortak bilginin ötesine” işaret den bir sapma bu. eder; açıkça bir türe sokulamayana Ancet, ucubeyi gerçekliğin dışına at“ucube” denir: “Ucube, bir kategoriye manın çeşitli yolları olabileceğini söyler. girmeyi reddeder. Ucubelik hükmü, bu imkânsızlığın işaretidir.” “Ucube” diye nitelenen bir gövde, Ancet’nin deyişiyle “görünen şeyin tam ortasında beliren ama eksik görünen” bir gölgeden farksız. Söz konusu gölge olma durumu, sakat veya ucube bedenin yüzeyde öteye gidişinin imkânsızlığını tetikler, engeller yaratır. ve Bayan Meyer; Bogardus’un 1885’te çektiği “Sakallı Kadın ve Kocası” Ucube bedenin Bay fotoğraf ve Becker Koleksiyonu’undan günümüze ulaşan Tocci adlı algılanışı, beden Kardeşler’in fotoğrafı (1890), Pierre Ancet’nin “ucube” olarak adlandırılan bedenlere verdiği iki örnek. ve görünüş nedeniyle ötekine ulaşmayı zorlaştırır. Engelli “parça” (ya Bunlardan biri, sakat bedeni stereotip da organ), başkasının insanlığını perdehaline getirme. Öbürü, o gövdeyi esteliyormuş gibi bir izlenim uyandırır. tik nesneye dönüştürme. Bir de hileli yanılsama var ki, Ancet, bunun istem “ŞEKİLSİZ ÖTEKİ”NİN SULARINDA dışı olduğunu belirtiyor: “Doğru mu gördüm?” veya “O bir insan mıydı?” Ucube nitelemesi her şeyin yanında, soruları, bu yanılsamanın ilk işaretleri. kararsızlığın ifadesi: “Yarı hayvan yarı Sonrası bilindik: insan, hem ölü hem de diri” gibi bir di“Gözümün gördüğüne inanmayı redzi açıklamaya da yönelebilir kişi. Andederim: Onun da insan olduğunu bilcet’nin değindiği bir başka sakat nokta, meme rağmen, hileyi aramaya devam ucubelerin ebeveynlerinin olmadığı. ederim. Sahte ucubeler var olduğunUcubenin dünyaya geldiği doğumun ardan, çok yerinde olan bu şüphe, katıladından annebaba değil, yoğun suçluluk şarak gerçekliğin bozukluğuna karşı bir duygusu içindeki iki insan bulunur. savunma haline gelir.” Böyle bir beden için kaçınılmaz biUcube, kendini bedeninden kurtarçimde “Bu beden nedir?” gibi bir soru P mak istediğinde bu, deri değiştirme anlamına gelir. Aynı şekilde ucubeyi insanlıktan çıkarma da “onu, yaşayan bir ıskarta, atılması gereken bir şey olarak görme eğilimini ortaya çıkarır.” Şunu baştan kabul edelim: Ucubeyle karşılaşma, hem merak uyandıran hem de benliği titreten bir rahatsızlık doğuruyor. Ama bu belli bir noktadan sonra, ucubeyi “evcilleştirme” eylemine evriliyor. Beri yandan Ancet’ye göre “şekilsiz öteki”nin reddi, yalnızca görüntüyü reddetmek değil. Bu edim, “kişinin kendi bedeninin şekilsizleşmesine yönelik bastırılmış bir arzunun gerçekleşmesinden korunmak için yaptığı bir şey.” Ucube, kişinin göremediği ve tanı koyamadığı bir durum olmanın ötesinde, “yakınlığından dolayı görmek istemediği şeye rahatsızlık verir.” Gözlemci, “bedeni hakkında ne kadar cahil olduğunun ayırdına varır ve kendi içselliğinin dağınık duygusuyla yüzleşir.” Deforme beden travma demek. Ucube ise Ancet’ye göre, travmatik gerçekliğin kendi kendisini pekiştirmesi anlamına geliyor. Bedenin altüst oluşu, yani “ucubenin görünen formu” derin bir deneyime bahane oluşturur: Başkasının bozuk şekilliliği, kişinin kökensel bir uzamsallık kaynağı olarak kendi bedenine sahip olma duygusunu değiştirir; “kişinin kendi kendisiyle olan ilişkisinin belirsizliğini yeniden canlandırır.” “SORUNLU BEDENLERİN” YARATTIĞI KAYGIYA EĞİLMEK Ancet’nin belirttiği üzere, ucubenin bizi etkileyen yönü “beden olarak farkına varmadığımız ama bizde bulunmayan şeyle aşırı yakınlığı”dır. Böylesine bir bedenin gölgesinin kaynağı da kendi karanlık içini görmek istemeyen gözlemciyle açıklanabilir. Ucube gövdenin ölmeden önce metamorfoza uğradığını ve onda hayatın içeriden yıkıma gittiğini de unutmamalı. Ucube beden her ne kadar “normal” bir bedenle aynı gelişimi gösteriyorsa da “hayatın olağan biçimlerine hakaret” olarak algılandığından vaktinden önce ölmesi dilenir. İçi dışına çıkmış, içi dışı bir ya da altüst olmuş gövdelerin korku, merak ve tedirginlikle izlenmesi hem gözlemcide hem de gözlenende belli kalıpyargıların oluşmasına yol açıyor. Çünkü ucube beden, bir bakışta anlaşılamıyor. Organizma, normalde görülmek istenmeyen ne varsa (istemsiz şekilde) hepsini sergiliyor. Ancet’ye göre bu bağlamda ucube “sadece bir iç.” Altüst olmuş olsun, farklı ya da “tiksindirici” diye nitelensin, ucube sorunsalı bizi, bedensel temsiller aracılığıyla, gövdenin ayrıksı boyutlarının incelenmesine, kendiliğin başka yüzlerinin keşfine götürür. Ancet’nin çabası, antropolojiden psikanalize, estetikten epistemolojiye kadar uzanan geniş alanda ilkin doğasının sorgulanması gereken “sorunlu bedenler” yüzünden oluşan kaygılara eğilmek. Ancet’nin anlattıklarından sonra kimi sorular eşliğinde ayna karşısına geçiyor gibiyiz: Acaba ucube bedenleri görecek miyiz? Daha da önemlisi, onları görüyorsak nasıl yaklaşıp algılayacağız? Ucube sorunsalında çözüme giden yol, bu soruların yanıtlanmasından geçiyor sanki. bulunmazali@hotmail.com http://bulunmazali81.blogspot.com Ucube Bedenlerin Fenomenolojisi/ Pierre Ancet/ Çeviren: Ersel Topraktepe/ Yapı Kredi Yayınları/ 180 s. TEKİNSİZ VAR OLUŞ “Ucube” denildiğinde, kimin aklına ne geliyor orası pek açık değil ama onda “ayrıksılık”, “uzak durulası bir korku”, acayip merak uyandıran bir “iticilik” var. En azından algılanışı böyle. Yıllar yılı yanlış kavranmış hatta nitelenmiş bedensel ve hormonal özellik ya da bozuklukları, “ucube” kavramı altında toplama gibi kolaycı bir yöntem geliştirilmiş. Algılamalarımızdaki ucubeliğin dışavurumu belki de bu. Ancet, kitabında bunları geniş geniş anlatıyor. “Ucube”yi hilkat garibesi, iğrenç, cani veya tiksindirici gibi kelimelerle karşıladıkça, bize yaklaşan böylesine bedenlerin kusurlarını birkaç kat daha büyütüyoruz. Gözlerimizi kapatıp ya da başımızı başka yöne çevirip adeta kaçarak yaşadığımız suçluluk duygusunu defetmeye çabalıyoruz. Böylece günlük yaşamda fantastik dünyanın canlılarıyla yüzleşiyoruz bir anlamda: “Normal” insanın tuhaf gövdelere karşı geliştirdiği savunma mekanizması! Ancet’ye göre ucube sorunsalının çekiciliği spekülatifliğinden kaynaklanmaz, “ucubeden bahsetmek bir parça dikizciliği kabul etmektir, bize dokunan varlıklar karşısında kendi tepkilerimizden bahsetmeyi kabullenmektir.” Dolayısıyla gözlemci, önüne çıkan böyle bir beden aracılığıyla kendi iç yaşantısını SAYFA 14 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1093