29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sevgili Bulut’u yitireli yirmi beş yıl olmuş. Ona duyduğumuz özlem biz sevenlerini yeniden bir araya getirdi. Kuşkusuz, bugünkü buluşmanın ayrı bir anlamı var benim için. Anımsarsanız, beş yıl önce Anamur’da, Bulut’u andığımız bir etkinlikte, onun yaşamını ve yazınsal dünyasını tanıtan bir kitap yazma sözü vermiştim. Gecikerek de olsa sözümüzü tuttuk. İşte Abdülkadir Bulut: “Kasabalı Lorca”, o günden beri yaptığımız çalışmanın ürünü bir yapıt. Ë Ali İhsan BİLİR ırası gelmişken, kitap çalışmamız sürecinde yardımlarıyla hep yanımızda olan şairimizin sevgili eşi Havva Bulut ile oğulları Ekim ve Eliçin’e, kardeşi Kasım Bulut’a bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca, kitaplarımızın oluşumu sırasında imecemize katılan, şairimizin Anamur’daki yakın arkadaşları Kenan Coşkun, Fahrettin Deniz, Mehmet Kurt, Ali Kurt, Veli Ceren, Mustafa Kaplan, Güngör Türkeli, Nevzat Çağlar, Halil Uysal, Tahsin Ünlü ve Oğuz Oğuz’a; öğretmenleri Galip Oğuz ile Veli Işık Fener’e; öğrencisi Muhammet Gümüş’e; ablası Lütfiye Kaplan, kardeşi Muzaffer Bulut ile yengesi Nurten Bulut’a teşekkür ediyorum. Teşekkür borçlu olduğumuz ancak adlarını sayamadığımızı o kadar Bulut dostu var ki. Bulut dostlarının buluşmasına öncülük eden Anamur Kültür Derneğine bir kez daha teşekkür ediyoruz. Anamur ve Bozyazı yerel yönetimlerinin, temsil ettikleri ilçe halkı adına, şairlerine sahip çıkmasının da anlamlı bir davranış olduğunu belirtmeliyim. ‘Kasabalı Lorca’ Anamur’a/ kökleri dahi sökülerek yakılan/ ılgın ağaçlarının duruşlarından/ bir şeyler katmalıyım hayatıma” (Ülkemin Şiir Atlası, Can Yayınları, s. 92). Abdülkadir Bulut, Nazım Hikmet’in adıyla özdeşleşen “Toplumcu Gerçekçi” şiir geleneği içinde yer alan, bu geleneğe özgün sesiyle katılan bir şairimizdir. Bulut’un şiirlerini bir özelliği de onlardan çoğunun, yaşanılan tarihsel dö Abdülkadir Budak S Abdülkadir Bulut adının genellikle Anamur kentiyle birlikte söylenip anılması nedensiz değil. Çünkü Bulut, şiir ve romanlarıyla, doğup büyüdüğü yörenin, Anamur, Akdeniz ve Torosların doğasını, dil ve kültürünü Türk Edebiyatı’na taşıyan bir şair. Cemal Süreya’nın “Kasabalı Lorca” yakıştırması, Hilmi Yavuz’un ona “Anamurlu Aisopos” demesi bu yüzden. Öğretmen Abdülkadir, Milliyet Sanat Dergisi’nin açtığı, 1974’ün En Başarılı Genç Şairi yarışmasında, övgüye değer şairlerden biri olarak ödül almasının ardından, tayinini, öğretmen olan eşiyle birlikte Anamur Melleç Köyü’ndan, İstanbul Alibeyköy’e yaptırır. Amacı iyi bir şair olmaktır. İstanbul yıllarında, öğretmenliğin ve şiir yazmanın yanı sıra çeşitli işlerde çalışır. Yayınevlerinde düzeltmenlik yapar. Politika Gazetesi’ne eğitim sayfası hazırlar. Gelişim Haşet’in yayımladığı dergi ve ansiklopedilere bilgi toplar, yazı hazırlar. Yazar ve Şairler Kooperatifi, YAZKO’nun yönetim ve yayın kurulunda görev alır. Amacı, aile bütçesine katkıda bulunmaktır. Ama Anamur’dan uzak kaldığı zamanlarda ata yurdunu ve “Kasabalı Bir Lorca” olduğunu hiç unutmaz. Bu yurtsamayı, “Yolum Düşünce Anamur”a başlıklı şiirinde dile getirir Bulut: Yolum düşünce Anamur’a/ havalar yağar eser de olsa/ elini Kulağına götürerek/ uzun hava çeken köylüleri/ dinlemeliyim mutlaka/ yolum düşünce Anamur’a/ göğüs kılları yenice yürümüş/ mısır sulayan delikanlılarla/ ayaküstü bir şeyler konuşmalıyım/ tarlalara akan sulara/ bakarak yolum düşünce Abdülkadir Bulut’u anarken Soldan sağa: Ataol Behramoğlu, Metin Demirtaş ve Abdülkadir Bulut (Mart 1981Antalya). neme tanıklık etmesidir. 68 Gençlik Hareketi, 12 Mart balyozu, 1 Mayıs 77 katliamı, 12 Eylül karabasanı onun şiirlerine konu olur. Ayrıca dünyadaki toplumsal gelişmelere, yıkım ve haksızlıklara da duyarlıdır Bulut. Bu bakımdan Lorca, Neruda, Ritsos, Yevtuşenko gibi dünya şairleriyle duygu akrabalığı vardır. İşte bu yüzden, Canım sıkılıyor bugün/ işte tam böyle bir günde/ anam dibekte dövülmüş/ kırmızı biber göndermiş/ Anamur’un uzak bir köyünden/ bu demektir ki/ bugün Pablo Neruda okunacak” der. (“Bugün Canım Sıkılıyor”, Ülkemin Şiir Atlası, s. 88). Çünkü, umutsuzluğa yer yoktur onun yaşam anlayışında ve şiir dünyasında. Abdülkadir Bulut, şiir yazmanın yanı sıra toplumsal konularda da kafa yoran; dil, kültür, sanat ve eğitimle ilgili düşünce üreten, eleştiri yönelten, dağarcığı dolu, aydınlanmacı bir yazar. Üveyikler Göçerken ve Sakar Tay adında iki güzel çocuk romanı bulunan Bulut’un yazarlık yönünü unutmamak gerekir. Kitap çalışmamız sırasında, Bulut adının çevresinde oluştuğunu gördüğümüz büyüsel saygıdan çok etkilendiğimizi de belirtmeliyim. Dünya görüşü farklı olan arkadaşları bile ondan saygıyla söz ediyordu. Bunun nedeni, Abdülkadir’in, şair kimliğinin yanı sıra sahip olduğu insani özelliklerdi kuşkusuz. Toplumcu, demokrat, ulusalcı, yurtsever, antiemperyalist, antifaşist, emeğe saygılı, Atatürk Devrimleri’ne bağlı bir insandı Bulut. Arkadaşlık, dostluk onun bağlandığı önemli değerlerdi… Bu bağlamda, Abdülkadir Bulut: “Kasabalı Lorca” adlı yapıtın Bulut’u yakından tanımak isteyen okur, eleştirmen ve yazın tarihçileri için bir kaynak olacağını umuyoruz. Ustamdı, bana şiir yazdıran bilge bir ozandı o… Erken gitti Bulut. Yitirdiğimizde 42 yaşındaydı. Yapacağı, yazacağı çok şey vardı daha. Eksik kaldı… Ona duyduğum özlemi yine onun dizeleriyle dile getirmek isterim: “Bana bir gömlek dikebilir misin sen/ yıllardır benim sana duyduğum hasretten (“Bana”, Ülkemin Şiir Atlası, s.224). ? Abdülkadir Bulut: “Kasabalı Lorca”/ Yayıma Hazırlayan: Ali F. BilirF. Saadet Bilir/ E Yayınları/ 344 s. ¥ larlar. Yerel otorite tarafından kışkırtıcı olaylar da başlayınca ilk kez huzur ve güven kaybolur. Kuzey Afrika, Doğu Avrupa, Ortadoğu seçenekleri Yahudi aileler arasında değerlendirilir. Meymun ailesi baskılar nedeniyle 1160 yılında Fas’a göçer. Musa bin Meymun burada da eğitimine devam eder. Ancak baskılar yeniden alevlenince 18 Nisan 1165’te 1 ay süren bir deniz yolculuğunun sonunda, Filistin’e (Akka) varır. Bu yılın sonunda ise Mısır’da yaşamaya başlarlar. Yahudiliğin üzerinde bulunan sürekli ağır baskı, tehdit ve ölüm korkusu her yanlarını sarmıştır. Onun tek ideali, yaşam arzusu ve beklentisi Talmud üzerine ve Yahudilikle ilgili bazı eksik gördüğü bilgileri derleyip toparlamak, Yahudiliği geniş bir bakış açısıyla kaleme almak ve kendinden sonraya aktarmaktır. Bu dönemde Yemen’de yaşayan Yahudi cemaatlerine yönelik bir risaliye yazar. Her yazdığı ve yaptığı konuşma Yahudi cemaatleri arasında büyük bir saygı ve ilgi uyandırır. 1175’te Mısır’daki Yahudilerin dini lideri konumuna gelir. 13 Ekim 1204’te, 70 yaşında Fustat’ta ölür. Kudüs’te “yas orucu”, Mısır’da ise tüm Yahudiler ve büyük bir Müslüman çoğunluğun katıldığı “üç günlük yas” tutulur. Mısır’da böyle bir olay ilk kez gerçekleşir. Tiberia’da gömülü bulunan Musa bin Meymun’un mezarı düzenli olarak ziyaret ediliyor. Yahuda el HariCUMHURİYET KİTAP SAYI 1071 zi el Endulusi tarafından mezar taşına “Musa’dan Musa’ya, Musa gibisi gelmedi” diye yazılır. Meymun, Yahudi tarih ve geleneğinin biriktirdiği çok geniş ama dağınık bir halde duran hukuk yazılarını, dinsel söylemleri, gelenekleri ve temel Yahudi felsefesini sistematik bir biçimde düzenler. Bugün her Yahudinin inanarak okuduğu Mişna, Midraş ve Talmud yazılarını o derleyip toparlar. Bu açıdan yaptığı bu derleme anlayışı eşsizdir, kalıcıdır ve çok değerlidir. Musa’nın aldığı Tora’nın değişmezliğine kesin inanmakla birlikte, kendine edindiği bu misyon sayesinde, Yahudi düşüncesi, dinsel inanç ve yaşamı, Mişna’nın yazılması konusunda neredeyse tüm yaşamını bu uğurda tüketir. Hatice Doğan güzel bir sıralama ile bizlere Meymun’u anlatmak istemiş. Meymun’un yazdığı kitapları tanıtırken, ondan alıntılar yaparak daha net anlamamıza yarayan bir metot seçmiş. Meymun’un, “Tanrı kavramından, öfke ve yemekiçmekle ilgili terimler, canlıların organlarına veya eylemlerine işaret eden terimler” gibi birçok kitabından örnekler vererek, yorumlarda bulunmuş. Doğan’ın kişisel görüş ve katkılarıyla bu konuda ciddi bir bilgi birikimine sahip oluyorsunuz. Yazar bize Meymun hakkında çok geniş ve ayrıntılı bir metin sunuyor. Meymun’un evren, Tanrı, yaşam üzerine olan özgün düşüncelerini bizimle paylaşıyor. Sözgelimi, Tanrı’yı ve Tanrı’nın insanı yaratmasındaki anlamı çözümlerken bilgi yoğunluğu içeren açıklamalarını okuyorsunuz. Meymun, Tanrı’yı tek ve biricik olarak görür ve öyle kabul eder. Tevrat’taki çoğul Tanrı ifadeleri için, insanın Tanrı’yı daha net anlamasına yönelik bir açımlama olduğunu belirtir. Tanrı’yı tüm cismani ve bildiğimiz değerlerin üzerinde ve dışında tutar. O doğrudan ulaşılamayan, ancak TevratTalmud’un doğru okunmasıyla ve yorumlanmasıyla nihayetinde duyularımızla algılanılacak bir konumda olduğunu söyler. Evreni Tanrı’nın biçimine benzetir. Bu form duyularla algılanması halinde, sonsuz boşluk ya da sonsuz ışığın veya gücün kendi içselliğindeki yetkinliğe ulaşılabileceğini anlatmaya çalışır. Tanrı bu sonsuzluk içinde, kendi değerlerini yaratır, oradan bize ulaşan bu yansıma yazıya ve söze dökülür, sonunda Tevrat ortaya çıkar. İşte insanın içtenlikle ve kendini vererek okuması gereken biricik yazılı metnin Tevrat olması gerektiğinin altını önemle çizer. “Tanrı hem nihai form hem de tüm formların gerçek formudur. Dolayısıyla Tanrı, bu âlemlerin hayatıdır” (s.105). Aristoteles’in form, Tanrı, bilgi kavramlarını anımsatır. Ayrıca İbn Rüşd’ün evrenin sürekliliği konusundaki aykırı görüşlerini de çağrıştırır. ? Musa bin Meymun Rambam: Maymonides’in Hayatı ve Eserleri/ Hatice Doğan/ Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın AŞ/ 200 s. SAYFA 23
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle