14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Onur Ataoğlu’ndan ‘Japon Yapmış’ ‘Japonya ayrı bir dünya’ Dünya üzerinde Türkçeden başka hiçbir dilde, hatta Japoncada bile “Japon yapmış” kadar Japonya’yı ve Japonları açıklayabilecek kısalıkta ve kudrette bir deyiş yok. Halkımız bilmeden veya bilerek, Japonlara özgü Zen Budizminin sade ve derin felsefesi ile uyumlu bir özdeyiş üretmiş. Bu özdeyiş, Japonya’ya ve Japon halkına bakışımızı özetler; hayran olma, takdir etme, imrenme, taraf tutma, destekleme, hayıflanma, iç çekme, özeleştiri, kıskanma ve bazen motive olma, Japon ne yapmıştır, nasıl yapmıştır, niye yapmıştır, pek bilinmez ama yapmıştır işte. Onur Ataoğlu, Japon yaratılış efsanelerinden Budizme, Japonya tarihinden modern günlük hayata, samuray ve geyşalardan manga ve haikulara uzanan geniş bir yelpazede Japon’un neler yaptığını anlatıyor. Ataoğlu’yla Japon Yapmış adlı kitabı üzerine konuştuk. “HİÇ BİLMEDİĞİM BİR TOPLUMA GİTMİŞTİM” Kitabın kapağında ve bölüm başlarında bulunan kanji karakterleri ne anlama geliyor? Umarım kötü bir anlama gelmiyordur! Şaka bir yana, Japon kanji karakterleri ve “shodo” denilen kaligrafi tekniği bana her zaman çok estetik görünür. Bu yüzden anlamlarını ikinci plana attım. Yine de en azından kapağı açıklayayım; kitabın kapağındaki kanji “uchuu” olarak okunuyor ve evren anlamına geliyor. Kitapta sık sık Japonya’nın ayrı bir dünya, hatta ayrı bir evren olduğunu iddia ediyorum. Ayrıca, Japonların Şinto dini ile bağlantılı, saygı ve hoşgörü temelli evren algısını da benimsiyorum. Japonya’da kaldığınız 3.5 yıllık süre içersinde ne gibi zorluklar yaşadınız? Bu zorlukları nasıl aştınız? Tabii ki günlük yaşamda çok zorluklar yaşadım ve gerçekten komik anekdotlar başıma geldi. Bunların büyük bölümüne ikinci kitabımda yer vereceğim. İlk kitap taslağım oldukça yüklüydü bu yüzden editörümle kitabı üçe bölme konusunda anlaştık. Japonya yaşamı ağırlıklı olarak ikinci kitabın, gezilecek ve görülecek yerleri de üçüncü kitabın konusu olacak. Zorlukları kısaca şöyle özetleyebilirim: Dilini, alfabesini, âdetlerini bilmediğiniz bir topluma gidiyorsunuz. Dili konuşmayı, okumayı öğrenmek de iletişim için yeterli değil, Japon’un ne düşündüğünü, ne kastettiğini tahmin etmeden işiniz yine çok zor. Bu zorlukları nasıl aştığıma gelince, aşamadım ki zaten! Kesin dönüşten bir gün önce bile telefonumu kapattırmaya çalışırken kurdeşen döküyordum. Kitabınızı okuyanlar Japonya hakkında daha önce bilmedikleri neler öğrenecekler? İddialı bir cevap olabilir ama çok şey öğrenecekler sanırım. Japonya algımız popüler kültürden bilinen birkaç klişe ile sınırlı; samuraylar, geyşalar, sushi... Bir de üstüne Türkiye’ye gelen Japonlar hakkındaki gözlemlerimizi ekleyebiliriz. Hepsi birbirine benzer, topluluk halinde hareket eder, durmadan taşın toprağın fotoğrafını çeker. Japonya’yı ve halkını anlamak için, tarihi, coğrafyası, dili, yaşam biçimi, kültürleri, sanatları hakkında asgari bir fikir edinmek gerektiğini düşünüyorum. Bu kitapta söz konusu fikir altyapısını okuyucuyu fazla sıkmadan, bilgiye boğmadan sağladığıma inanıyorum. “KİTABIM JAPON KÜLTÜRÜNÜ TANITMAYA ÇALIŞIYOR” “Japonya ve insanları ile ilgili yazılacak, söylenecek her şey çelişki temeli üzerine kurulmuştur” diyorsunuz. Japonya’nın bugünkü durumunun nedeni midir sözünü ettiğiniz çelişkiler? Evet, çelişki Japonya’nın bugününü anlamada çok kilit bir kavram. Bana Japonya hakkında fikirlerimi soranlar çelişmeyen, kesin bir yargı istiyor. Japonlar ya değerlerine bağlı ya da dejenere olmuş. Her ikisi de ve ikisinin arası da mümkün ama toplumca gri tonları kabullenmekte zorluk çekiyoruz. Bu yüzden, çelişki ve farklılık, çeşitlilik gibi kavramları da olumsuz algılıyoruz. Japonlar ise çeşitliliği doğal karşılıyor. Çelişkiye varan farklılıklar, farklılıkların yarattığı renklilik ve çeşitlilik, bu çeşitliliğe gösterilen saygı ve hoşgörü ise Japon toplumunun temelini oluşturuyor. Japonya’yı anlatan diğer kitaplardan farkı nedir kitabınızın? Farktan önce benzerliği vurgulayayım, çelişki! Dünya literatüründe Japonya’yı anlatan birçok kitabın başlığı, Kılıç ve Krizantem, Samuray ve İpek gibi zıtlıkları ve çelişkiyi vurgu Ë Kadir İNCESU itabınıza neden “Japon Yapmış” adını verdiniz? Başka hiçbir dilde, hatta Japonca’da bile, “Japon yapmış” kadar Japonya’yı açıklayabilecek kısalıkta ve kudrette bir deyiş yok. Halkımız bilerek veya bilmeyerek, Japonlara özgü Zen Budizminin sade ve derin felsefesi ile uyumlu bir deyiş yaratmış. Bu iki kelime, Japonya’ya ve Japon halkına bakışımızı özetlemiş: Takdir etme, imrenme, hayıflanma, taraf tutma, hayran olma ve kıskanma gibi duyguların hepsini barındıran bir bilgelik düsturu! “Japon Yapmış” ama neler yapmış? Japonlar tarihi boyunca çok şey yapmış, ama bizim algımız sadece İkinci Dünya Savaşı sonrası ile sınırlı. Halbuki Japon, asıl büyük teknolojik gelişimini ve moderniteye geçiş sürecini ondokuzuncu yüzyıl ortalarından itibaren Meiji döneminde gerçekleştirmiş. Toplumsal hayattaki katı sistemlerini ve metropol hayatını on yedinci yüzyıldan başlayan Edo döneminde oturtmuş. Zen budizmi ve samuray felsefesi, on ikinci yüzyıldan itibaren Kamakura döneminde olgunlaşmış. Bugün bilinen Japon sanatlarının hemen hepsi, dokuzuncu yüzyılda başlayan Heian döneminde mükemmelliğe ulaşmış. Yani, Japon sadece 1945’ten bu yana otomobil ve elektronik teknolojisi “yapan” bir millet değil. K ladı. Farklara gelecek olursak; öncelikle Türkçe literatürde Japonya üzerine çok fazla eser yok. Olanların da çoğu ya fazla didaktik ya da tamamen anı şeklinde yazılmış. Ben, kitabı okuyanları benimle birlikte Japonya’yı gezmeye davet ettim ve canlarını sıkmadan bu derya deniz ülkeyi, kültürü tanıtmaya çalıştım. Ülkemize gelen turistler üç sözcükle anlatırlar izlenimlerini; boğaz, şiş kebap, rakı. Japonya’yı üç sözcükle anlatmanızı istesem. Türkiye’nin ülke algısını oluşturan sözcükler ne yazık ki çok sınırlı. Japonya ise bu konuda çok zengin, zaman içinde birçok tarihi, toplumsal ve kültürel öğelerini dünyaca bilinen ve takdir edilen kavramlar haline getirmişler. Japonya, kimine göre samurayninjashogun, kimine göre sushisaketempura, kimine göre geyşakimonoikebana, kimine göre mangaanimepokemon, bazısı için de judokarateaikido. Ne mutlu Japonlara, ülkelerinin çağrışım yaptırdığı onlarca kendilerine has ve dünyaca tanınmış kavramları var. Japonya’ya gitmeden önceki düşüncelerinizde, 3.5 yıl sonunda ne gibi değişiklikler oldu? Ben de Japonya’ya önyargılı bir Türk olarak gitmiştim. Kafamda Japonya’yı bilindik klişelere oturtmak hedefi vardı. Aylarca bocaladıktan sonra inadımdan vazgeçtim. Toplumu daha yakından tanımak konusunda hevesim arttı. Birçok geziye çıktım, Japon arkadaşlarımla saatlerce sohbet ettim, kitaplar okudum, müzelere, sergilere, tapınaklara gittim. Türklerin ve diğer yabancıların bir araya geldiği yerlerden uzak durdum, safkan Japon mekanları tercih ettim. 3.5 yıl sonunda, tarafsız bir gözlem yapabilmiş ve imbiğimden Japonya üzerine epey bir fikir damıtabilmiş olduğumu sanıyorum. Japon kültürüyle bu kadar içli dışlı olmak yaşamınızı nasıl etkiledi? Öncelikle, insana, diğer canlılara ve hatta canlı olmayanlara karşı saygı gösterme prensibi. Şinto inancının bu temel prensibi kulağa kolaymış gibi gelse de, bugün ülkemizde yaşadığımız stresin ve gerginliğin sebebi, bu düşünceyi hayata geçirememiş olmamız. Yaratılan her şeye karşı saygının ardından hoşgörü ve tevazu geliyor. Bir başka önemli etki de, doğa ile mücadele ederek değil, uyum içinde yaşama anlayışı. Güzelliklerin farkına varmayı, yaşanan “an”ın kıymetini bilmeyi öğrendim. Türkiye’ye döndükten bir süre sonra da unuttum. Kitabınızda gözlemlerinizi mizahla harmanlayarak anlatıyorsunuz… Kitabınızı Japon arkadaşlarınız da okudu mu? Tepkileri ne oldu? Türkçe bilen bir iki arkadaş kitabımın taslağını gördü ve çok olumlu tepki verdi. Türkçe bilmeyen diğer Japon arkadaşlarım da kitap yazma fikrimden büyük heyecan duydular ve beni destekledi, ne yazacağımı bilmedikleri halde! Japonların ülkelerini, kültürlerini anlatmak konusunda çok büyük bir heyecanları var ki, bizim insanımıza da benziyor. ? Japon Yapmış/ Onur Ataoğlu/ Çınar Yayınları/ 216 s. SAYFA 9 Onur Ataoğlu “bugün bilinen Japon sanatlarının hemen hepsi, dokuzuncu yüzyılda başlayan Heian döneminde mükemmelliğe ulaşmış. Yani, Japon sadece 1945’ten bu yana otomobil ve elektronik teknolojisi ‘yapan’ bir millet değil” diyor CUMHURİYET KİTAP SAYI 1083
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle