24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA ları yayımlanan, dünya geleninde hayran klüpleri kurulan ve romanları Türkiye’de Doğan Yayınevi aracılığıyla okurlarla buluşan, Fransız yazar JeanChristophe Grangé yeni romanı Ölü Ruhlar Ormanı’nın tanıtımını yapmak üzere İstanbul’daydı. Ölü Ruhlar Ormanı’nda Jeanne Korowa adlı genç, yalnız bir yargıç kadın üzerine kuruyor öyküsünü ünlü yazar. Fransız yazar JeanChristophe Grangé ile romanlarının örgüsünde ortak yer alan din, vahşi dünya cangılı, arızalı kahramanlar ve hayvani sistemleri konuştuk. Her çocuk her an büyür; her yetişkin içinde tuttuğu farklı yaşlarındaki çocukluğu, o yaşları bugün süren çeşitli düzlemlerde paylaşır. Filiz Özdem, şiir, sanat yazısı ve romanlarıyla gündemde. Özdem’in, ‘Kitap Kurtları İçin Hayvanlar Âlemi’ ve ‘Kuşlar Bize Neler Söyler?’ adlı çocuk kitapları peş peşe yayımlandı. Özdem’le kaleme aldığı çocuk kitaplarını konuştuk. Usta gazeteciyazar Meral Tamer’in kanser olduğunu öğrendikten sonra kaleme aldığı, Milliyet gazetesinde yayımlanan ve büyük ilgi gören yazı dizisinin ardından kitaplaştırdığı ‘Aşkolsun Kanser!’ adlı kitabı okurlarla buluştu. Kanser eşittir ölüm yanılgısına karşı mücadelesini sürdüren Tamer, kanserde erken teşhis hayat kurtarır sloganını yineliyor ısrarla. Tamer’le Aşkolsun Kanser! adlı kitabını konuştuk. Güven Turan son yılların en üretken yazarlarından. 1960’lı yılların hemen başında şiir yazmaya başlayan Güven Turan’ın, yeni şiirlerinden oluşan kitabı ‘Dönüş ‘adını taşıyor. Aslında bir devam kitabı Dönüş. Bundan on üç yıl önce ‘Gizli Alanlar’ adıyla başladığı bir dizinin devamı. Hatta Gizli Alanlar’la başlayıp, ‘İz Sürmek’, ‘Cendere’, ‘Çıkış’la devam eden “gizli alanlar” dizisi Dönüş’le kapanıyor. Güven Turan’la Gizli Alanlar serüvenini konuştuk. Bol kitaplı günler... Otuzdan fazla ülkede yapıt P anpınar da Woolf’un güncesini (ve Gide’inkini) okumuş! Gerçi, özet versiyonu tanıdı büyük olasılıkla, olsun. Ulysses ile Woolf arası bir yerde arıyor romanesk çözümlerini görünüşte. Oysa, Aydaki Kadın dönemindeyiz, herhangi bir ortak kaygı göremiyorum ben. ervasız Pertavsız ENİS BATUR “Hizmetçi” T Woolf’un güncesinde, “hizmetçi” sorunu düşündürücü paragraflar halinde: Nelly ve Mabel hikâyeleri canımı sıktı, “kendine ait bir oda”nın ateşli savunucusu, erkeğin kadın üzerindeki egemenliğine çok haklı gerekçelerle yüklenirken özel hayatında kadınlararası kölelik koşullarını neredeyse doğal buluyor. Seksist ayrımcılığa hayır, sınıfsal ayrımcılığa evet mi? Aynı çelişki Sevim Burak’ın Mach I Mektupları’nda da gözüme batmıştı. Karaca’ya, Ömer’in şahsında erkeklerin kadınlara baskısı üzerine uyarılarını, oğlu için eş “kriter”lerini dayattığı pasajlardaki taban tabana zıt öğütleri izliyordu, mektuplarında. Kadının gerçek düşmanı erkekler mi, yoksa kadınlar mı? “Hizmetçi” kavramı, burjuvalarda bir çifte standart eşiği yaratıyor, ikiyüzlülüğün daniskasıdır. “Ev işlerini” üstlenmeyi alçaltıcı bulan kadın haklıdır şüphesiz; buna karşılık, altsınıf kadınını bu işlere koşmayı hakkı görmekte sakınca aramaz, üstüne üstlük “köle”sini genellikle hırpalar, ezer. Ömrüm boyunca çevremde bunu gözlemledim ben; dile getirdiğin an her burjuva kadını gocunuyor o çelişkili konumundan. Erkek farklı mı “hizmetçi” konusunda? En azından ikiyüzlü değil, bana kalırsa: Erkek, her ilişkisini iktidar denklemlerinde tartarak yaşıyor. Sokrates’in Xanthippe’le ilişkisinden, onu yorumlayış biçiminden başlayarak izlenebilir, Batıda “evlilik” yaşamının, karıkoca ilişkilerinin diyalektiği. “Hizmetçi”ye bakışın da derin bir edebiyatı vardır. Bir noktada, hiç değilse, Jean Genet’ye varılabilmiştir ve oradan, Chabrol’ün kanlı perspektifine. Halayık, dadı, hizmetçi, aşçı, şoför, bahçıvan. Batı toplumlarında da bizde de derinlemesine gelişmiş, ne yazık ki ipliği pazara pek çıkarılmamış, çünkü çıkarılmak istenmemiş bir ilişkiler labirenti. “Yukarıdakiler” versus “Aşağıdakiler” teması. Sanço Panço’dan, Shakespeare’den başlayarak, Saray’dan Kır’a, panoramasını dolduran “figür”lerin bir ansiklopedisini kurmak isterdim doğrusu. Seyisten emirerine, yerli ve yabancı örnekleri cemederek. İnsan, hangi evrimin hangi halkasında böyle oldu acaba? Çamaşırını, bulaşığını, ütüsünü, yemeğini, temizliğini öteki’lere devretme tarihi yazılabilir mi? Hem erkekkadın, erkekerkek, kadınkadın ilişkisinin serüven çizgisine, hem sınıflararası konumların röntgenine yaklaşılır(dı) buradan. Bir araştırmacı düşünürün bütün yaşamını ko Virginia Woolf nuya ayırması gerekirdi Foucault’vari bir düzen çözümlemesinin peşinde. Her ‘kalem’ için çok sayıda alan incelemesi yapılmıştır, sanıyorum. İri bir kütüphanesi kurulabilir “hizmet” olgusunun. Bir üstünlük zaviyesinin öyküsü. Bir üste çıkışın, üstte kalışın anatomisi. Herkesin, hemen herkesin yaşamında uzantıları, yankıları, deneyim deposu bulunabilecek dipsiz bir kuyu. Evlerde (kapıcı), işyerlerinde (officeboy), sokakta (değnekçi) yeni modelleri üretilen bir sektör. Vaktim elverseydi, Dumas’vari bir çalışma düzeni oluşturabilecek olanaklarım olsaydı (yani: “Hizmetli” çalıştırabilseydim!), ansiklopedinin bir cildini bu konuya ayırmak isterdim: Proust’unkinden Tomris’inkine geniş bir yelpazede “emektar”lara, sadık figürlere saçılarak. Şimdi, yazarların ve sanatçıların, düşünürlerin ve akademisyenlerin yepyeni “hizmetli”leri olduğu göze çarpıyor, nicedir “asistan”lar kullanılıyor. Şüphesiz Rönesans sanatçısı da bir yardımcı ordusuyla çalışıyor, ‘özel iş’lerini de onlara yaptırıyordu; bugünün örnekleri ne ölçüde farklılık gösteriyor acaba? Kalıyor geriye: “Sekreter”, kökenine Sır’da dokunup geçtiğim figür. Eskiden bürokrasimizde sekreter unvanı kullanılmazdı, “özel kalem” vardı yerine. Özel kalem, ne tuhaf. 1755, Lizbon depremi gravürü. DEPREM “Başkalarının acısını seyretmek” Sontag’a sıkı bir metin getiren o prizma üzerinde iki yıldır düşünüyorum, arasıra. İzmit depremi hakkında Orhan’ın, Yiğit’in yazdıkları türden şeyler değil kafamdaki, daha çok Camus’nün Veba’sının sıkıştırılmış bir çeşitlemesi. Lizbon depremiyle ilgili metinleri bir türlü toplayamadım. Atlantis’ten, büyük Ege depremlerinden oraya, oradan İstanbul’un geçmiş ve gelecek büyük kıyametlerine gidecek bir şerit öngörüyor(d)um, el atamadım. Korkunun kaynağı karşısında kilitlenip uzaklaşamayan, onu bekleyen milyonların hikâyesi. Her şeyi yazamaz insan, şüphe yok. Bu metni yazamamanın, İstanbul’dan kopamama ile düzorantılı bir düğümleniş biçimi getirdiği tartışılmaz. Basiret bağlanması üzre bir mesel. Yazılsa daha kolay mı kurtulunur? ? TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal/ Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya/ Reklam Müdürü: Petek Öztürk?Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1083 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle