Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T 6 EKİM ÇARŞAMBA ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER rgün Özkan, Ayşe Özyağcılar’ın örnek verdiği “gönül” sözcüğünün İngilizcesinin “heart” olduğunu söylüyor ve bu sözcüğün Almancadaki karşılığı olarak kullanılan “Herz” sözcüğü ile ilgili olarak Nermi Uygur’un dediklerini aktarıyor: “ HERZ, (Kalp) sözcüğüyse, bu sözcüğü yüce tutan, eski deyişlerin gittikçe daha az kullanıldığına bakılırsa, tahtından indirilmiş. Almanca HERZ, hastanelerin yoğun yaşam bölümünde diri tutulmaya çalışılıyor günümüzde.” Bence aynı sözler “heart” için de söylenebilir. Her ne kadar Türkçe İngilizce sözlüklerde “gönül” sözcüğünün karşılığı “heart” ya da “mind” diye veriliyorsa da bizim gönül sözcüğüne yüklediğimiz anlamları bu sözcükler karşılamıyor. Ergün Özkan, Nermi Uygur’un örneklerine kendisi de eklemeler yaparak “gönül”lü deyişlerden bir demet de sunmuş: “gönül bolluğu, gönlümden koptu, gönül vermek, gönlüm takıldı, seni gönlümden çıkaramam, gönül ferahlığı, gönül tokluğu, gönül kırmak, gönülden ırak olmak, gönül rahatlığı, gönlü gani, gönlü kara, gönül yıkmak, gönlü zengin, gönül avcısı, gönül dilencisi, gönül birliği, gönül bulandırmak, gönlü kanmak, gönül avcısı, gönlünün dümeni bozuk olmak, gönül darlığı…” Ergün Özkan’ın aktardığı bir Nermi Uygur alıntısı da şöyle: “ÖZNELLİK doğrultusundaki alışkanlıklar yüzünden Türkçe, İÇ DÜNYA ile ilgili, her biri capcanlı bildirimler bakımından şaşılacak bir zenginlik gösterir. Belki de bu yüzden Almanlar genellikle Türkçeyi ‘sübjektif bir dil’ diye niteliyorlar.” “Nermi Uygur Hoca Türkçeyi Almanca ile karşılaştırırken, Türkçenin zenginliğine sık sık değinmiş ama bana göre dilimizin olanca öznelliği yanında tüm dillerle ilgili şu felsefi yargıda bulunmayı da ihmal etmemiş” diyen Özkan, Nermi Uygur’un dilinin güzelliğine de dikkat çekerek, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkmış “Kültür Kuramı” kitabından şu alıntıyı da eklemiş iletisine: “İnceliklere dek inersek, hem söyleyiş hem içerik bakımından, hem biçim hem anlam bakımından her dil öbürlerinden derin ayrılıklar gösterir. Her dilin başka bir görkemi, başka bir körlüğü, başka bir yaratıcılığı, başka bir aptallığı vardır; her dil başka bir temellendirmezlik, başka bir hesaplanmazlık, başka bir zenginlik, başka bir yoksulluk, başka bir güçlülük, başka bir tutuculuk, başka bir devrimcilik, başka bir E oyunseverlik, başka bir canlıgörme, başka bir nesnellik, başka bir serbestlik, başka bir bağlılık, başka bir neşeyle ortaya çıkar.” 7 EKİM PERŞEMBE Elma Yayınları Mehmet Erkan ve Oğuz Erdoğan’ın yazdığı “İşte Mülakat” adlı bir kitap yayımladı. “Yurdum İnsanı İş Görüşmesinde” alt başlığının bir gülmece kitabı izlenimi vermesi boşuna değil. Kitap, gülmece kitabı gibi. Çeşitli görüşmelerden örnekler de içeriyor. Sözgelimi, özgeçmişinde bu bilgiyi yazmamış adaya, “Doğum yeriniz?” diye soruluyor. Adayın yanıtı: “Bakırköy Doğumevi.” “Sigara içiyor musunuz?” sorusuna “Evet” diyen adaya soruluyor: “Ne kadar?” Yanıt: “İki buçuk lira.” “Nerede oturuyorsunuz?” sorusunu “İnegöl’de” diye yanıtlayan adayın ikinci sorusu: “Yok yani, neresinde?” Adayın yanıtı: “Ha! Eltimgillerde.” Mehmet Ali Sulutaş, Türkçenin içine düşürüldüğü durumla dertlenen, Türkçeye yalnız gönül değil, emek de verenlerdendir. “Üçüncü Arka” (Sone Yayınları) adlı kitabındaki denemeler, yazarın Türkçe üzerine görüşlerini, yorumlarını, eleştirilerini içeriyor. Erdal Atıcı’nın yazdığı, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı’nın yayımladığı “Anadolu’da Aydınlanma Ateşini Yakanlar” köy enstitülülerle nehir söyleşiler içeriyor. Sabri Özer ise köy enstitüsünde öğrenci olarak bulunmanın sağladığı bilgi ayrıcalığıyla anı roman tarzında kitaplaştırmış gözlemlediklerini ve yaşadıklarını. Doğan Kitap tarafından yayımlanan bir Türkan Saylan kitabı da “Yapıcılığın Gücü” (Türkan Saylan’la Söyleşi) adını taşıyor. Söyleşiyi yapan da önemli bir ad: Zehra İpşiroğlu. “Kâinatta Bir Nokta: Nüzhet Gökdoğan” kitabı da eklenmeli bu listeye. T.C. İstanbul Kültür Üniversitesi’nin yayımladığı kitabı Feryal Saylıgil yazmış. Nüzhet Gökdoğan, çağdaş Türk astronomisinin kurucusu, İstanbul Üniversitesinin ilk kadın senatörü, ilk kadın dekanı, fen fakültesinin “1” numaralı doktora öğrencisi. yor: “Bir dilde aynı anlama gelecek birden fazla sözcük varsa, o dil zengin dildir. Bir dilde bir sözcük birden fazla anlamda kullanılıyorsa o dil fakir dildir. Hiçbir şovenizme ya da aşağılık kompleksine kapılmadan söyleyeyim ki Türkçemiz dünyanın en gelişmiş (sofistike) alfabesine, mükemmel gramere ve kaya gibi sağlam cümle yapma tekniğine karşın fakir bir dildir. Örneğin İngilizce yetersiz alfabesine, karmaşık gramerine ve zayıf cümle yapma tekniğine karşın zengin bir dildir.” Sipaher’in söylediklerine pek katılamayacağım doğrusu. Bir dilde aynı anlama gelecek sözcükler o dili zenginleştiriyor olsaydı Osmanlıca dünyanın en zengin dili olurdu. “Güneş” ile birlikte “şems” de “afitap” da kullanılırdı Osmanlıcada. “Kamer” de “mah / meh” de “ay”; “asuman” da “sema” da “gökyüzü” demekti. Bu noktada Ziya Gökalp’in sözü benimkinden etkili olacaktır: “Aruz sizin olsun, hece bizimdir, Halkın söylediği Türkçe bizimdir, Leyl sizin, şeb sizin, gece bizimdir, Değildir bir manâ üç ada muhtaç.” Bir anlam üç ada muhtaç değilse bir dilin zenginliği, aynı anlamda sözcüklerin çokluğuyla değil; hatta sözcük sayısının çokluğuyla da değil, anlatım olanaklarının çokluğuyla ölçülebilir. Her dil, o dili kullanan insanların gereksinimlerini karşılayacak biçimde oluşmuştur. Bu yüzden her dilin zengin olduğu alanlar birbirinden farklıdır. Bu alanlardan birini ölçü alarak o dili zengin ya da yoksul saymak doğru olmaz. Nermi Uygur’un yukarıdaki sözleri bu açıdan da anlamlı değil mi? 11 EKİM PAZARTESİ Karacasu “Afrodisyas Sanat” Edebiyat Günleri”nin ilki 16 18 Ekim 2009’da düzenlenmiş. Bu yıl ikincisi düzenlenecek; katılmak üzere ben de yarından sonra gidiyorum. Dönüşte izlenimlerimi yazarım. Geçen yıl yapılan konuşmalar, okunan öyküler, şiirler, katılan sanatçıların yaşamöyküleri “Edebiyatın Beleğinde I. Karacasu ‘Afrodisyas Sanat’ Edebiyat Günleri” adıyla “O ‘festival’ ve ‘şenlik’ kavramlarıyla özdeşleştirilen ‘renklilik’ ve ‘eğlence’ olgusundan epeyce uzak, özgün bir çalışma” olarak kitaplaştırılmış. (Afrodisyas Sanat Yayını). 12 EKİM SALI Televizyon reklamlarında doğru okunuşunun ‘lira’ olması gereken boya kalemi markasının “LYRA” olan adı nasıl söyleniyormuş? Tahmin etmek hiç zor değil. “Layra” deniyormuş. Artık Almanca kelimelerin de T.C.’de Amerikanca telaffuz edildiğini söylüyor Joshua Bear. Haksız olduğunu söyleyebilir miyiz? ? feyzahep@gmail.com feyza@feyzahepcilingirler.com 9 EKİM CUMARTESİ “‘Dilimizi zenginleştirmek, kendimizi zenginleştirmekten başlar.’ söyleminize yürekten katılıyorum” diyen Teoman Sipaher, “Zengin dilfakir dil” konusuna da değinmek istediğini söylü BULMACA Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir şairin adını ve “Burada Günışığı Türk” adlı şiir yapıtının yayımlandığı yayınevinin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı şiir yapıtından bir alıntı ortaya çıkacaktır. 11 21 1 L 2 M 3 H 4 A 5 C 6 M 7 L 8 K 9 I 10 F Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU M 12 K 13 B 14 M 15 L 16 M 17 E 18 E 19 E 20 B diyen şair. K 22 I 23 E 24 G 25 J 26 B 27 E 28 L 29 B 30 J 51 35 25 59 45 30 49 81 78 50 K. İstanbul’daki bir üniversite. 31 G 32 M 33 C 34 B 35 J 36 L 37 D 38 M 39 L 40 L 41 M 8 12 21 42 L 43 B 44 L 45 J 46 H 47 L 48 C 49 J 50 J 51J Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Knut Hamsun’ın bir romanı. 52 L 53 G 54 B 55 D 56 O 57 M 58 L 59 J 60 D 61 M 62 L 80 4 77 72 67 B. “Böyle Buyurdu ...” (Nietzsche’nin bir yapıtı). 63 M 64 74 I 65 L 75 L 66 H 76 D M 77 67 A 78 A 68 J 79 F 69 C 80 M 70 A 81 H 71 J 82 L 72 H A 73 M L. “... ... ... Yirmi yıldır görmediğim bu kasaba, düşümde artık bir serap gibiydi. Birçok yeri unutulan, eski, uzak bir rüya gibi oldu. O zaman genç bir yüzbaşı olan babamla her zaman önünden geçtiğimiz Çarşı Camii’ni, karşısındaki küçük, harap şadırvanı, içinde binlerce kereste tomruğu yüzen nehirciği, bazen yıkanmaya gittiğimiz sıcak sulu hamamsı derin havuzunu şimdi hatırlamaya çalışıyorum. ” (Ömer Seyfettin) 15 39 40 1 52 62 42 36 58 44 F. Gümüşün simgesi. 34 26 20 43 54 29 13 C. Mehmet Rauf’un bir romanı. “Belki Yine Gelirim’inden) 65 28 7 74 47 71 68 10 G. Müslüman ülkede yaşayan Yunan asıllılar... 75 3 82 46 70 I. Dama atlarken düşüp ölen, Lale Devri şairi. (Yalnız ünsüz harflerini yazacaksınız) M. Çok sıkıntıda olma. 56 48 79 33 5 D. “... Koçibey” (tanınmış otomobil yarışçısı). 14 69 11 76 6 57 61 41 63 71 38 2 32 16 1078. sayının çözümü: A. EDİTH, B. MISIR 53 31 24 H. “... biz olalım bu sokakların/ve hiç durmadan yağmur yağsın/Biz gürültüsüz sözcükler bulalım/sarmaşıklar fısıldasın yine/Gidersek birlikte gideriz/yeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen.” (Ahmet Telli’nin, 60 66 55 37 E. İyon. 64 22 9 J. “Yanıyor gölgesi / zeytinin / Denizde buğu / Kayalarda kızışan / yel / çatırdıyor / Öğle uykusundasın / serin memelerin / serin karnın baldırların / Yaz / Gövdenin baharındayım” KALYONİĞNE, C. İGUANANIN GECESİ, D. NUTKU, E. KÖLEMEN, F. ADAMOV, G. REZA, H. AKYEL, I. CİDDİYET, J. AYDEDE. Metin: “Ancak Nâzım Hikmet’in Doktor Galina’ya aynı derecede ilgi duyduğu söylenemez; Destek Yayınevi.” 18 19 27 23 17 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1079 SAYFA 31