05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mustafa Albayrak’la öyküdeki deneyselliğe dair ‘Deneysellik, insanın ilk kekemeliğiyle ortaya çıktı’ Mustafa Albayrak’ın uzun bir çaba ve emekle kaleme aldığı Türk Öykücülüğünde Deneysellik: Farklı Metinler ve Öyküler isimli kitabı, hem öyküdeki hem de Türk öykücülüğündeki deneyselliğin bir incelemesini sunuyor okura. Dönemselliğe hapsolmadan neredeyse bir bütün halinde öykücülüğümüzü inceleyen Albayrak, kitabında önemli ayrıntılara yer veriyor. Albayrak’la çalışması üzerine konuştuk. Ë Zeynep SÖNMEZ ürk Öykücülüğünde Deneysellik” gibi, öykücülüğümüzün dönemlerine değil de tümüne işaret eden iddialı bir isimle yayımlanan kitabınız, gücünü de bu genel bakış açısından alıyor sanırım. Deneyselliğin genelgeçer bir tanımını yapmanın zorluğu ortadayken, sizin için ne anlama geldiğini sorarak başlamak istiyorum. Teşekkür ederim. Öykücülüğümüzün tümüne işaret etmek isterim ancak bunu ne kadar başarabildiğim, okurların takdirinde elbette. Ben, bir başlangıç yaptım bu konuda sadece. Yazarın, yazıya ait, dilsel, anlamsal, yapısal tüm teknik unsurları, yeni ve farklı bir şeyler söyleme adına, son noktasına kadar özgür ve özgünce kullanma isteğinden kaynaklanan, oyun halidir diyebiliriz deneysele. Saydığım unsurların yanısıra yazar, imgesel, simgesel, şekilsel tüm ortak alegorileri de çalışma alanına dahil edebilir. Mevcut gelenekle ilişkileri koparmadan, geleneğe eklenmek isteğiyle birlikte, ondan ayrılma isteği de, deneyselliğin özünde yer alıyor. SÖZLÜ GELENEKTEN YAZILI GELENEĞE Kitabınızın alt başlığı da dikkat çekici: “Farklı Metinler ve Öyküler.” Deneyselliğin “farklılık” kavramı üzerine kurulu olduğuna dair bir ipucu olarak mı algılamalıyız bu vurguyu? Konuyu, kitaptaki bölümlerin deneysellikle ilgileri bağlamında biraz açar mısınız? Deneysellik, farklılık üzerine kurulmasa bile, farklılık kavramı, deneysellikle kesişen kümeleri en fazla olan, deneySAYFA 4 öğretti bana bu çalışma. Ancak okurlar, “Öykücülüğümüzde deneysel metinler ve bunların ilk örnekleri hangileridir?” veya “En çok deneysel metin yazmış öykücümüz hangisidir?” gibi sorulara yanıt ararlarsa, bu kitapta verilen örneklerden yola çıkarak kendilerine bir ufuk açmaları mümkün olabilir diye düşünüyorum. “BİNLERCE YILLIK YAZI GELENEĞİ KENDİNİ YAZARA DAYATABİLİR” Deneyselliği, türler arası etkileşim, ilk, yeni, modern olma, farklı biçimsel arayışları içerme, metinlerarası ilişkilerle yazılmış olma, görsel unsurları barındırma gibi metne odaklı alt başlıklar altında sınıflandırmışsınız. Her biri deneyselliği başlı başına tanımlamaya aday olan bu özgün sınıflandırmaları yaparken ölçütleriniz nelerdi? Çalışmaya başladığımda herhangi bir ölçütüm yoktu. Sınıflandırmalar çalışma esnasında kendini öne çıkarttı demek daha doğru. Sorunuzun tam karşılığı değil belki ama sınıflandırmak, adlandırmak, tanımlamak değil de parçalardan bütüne gitmeye çalışmak daha akılcı geldi bana. Bu konuyla ilgili olarak, kitaba son söz olarak yazdığım kısa bir metni de paylaşmak isterim: “Öykü üzerine inceleme ve araştırma yapmak, bir yanıyla “Kafka Öyküleri” okumaya benzer. Olayların tam ortasında bulursunuz kendinizi. Çalışmayı bir yerde bitirmek zorundasınızdır; ama yine de eksik bir çalışmadır bu. Diğer bir yanıyla Barthes’ın dediği gibi, “Yazı, kişinin, yaratıcının değil de dilin, dil yetisinin gerçeğidir. Bu nedenle yazı her zaman için sözden daha ileriye gider. Burada olduğu gibi kendi yazısından söz etmeye razı olmak demek, bir başkasına, sözüne gereksinim duyduğunu söylemek demektir yalnızca.” Ben de “yola çıktım ve sözde kalmasın istedim. Başladığım bu çalışmanın eksik olduğunu, daha çok şeyin bu çalışmanın içinde yer alabileceğini biliyorum. Başlamak, sonrası için bir adımdı. Aslolan da bu sanırım” demiştim. Demem o ki birçok şey çalışma esnasında gelişti. Binlerce yıllık yazı gerçeği, geleneği, kendini belli oranda yazara dayatabilir veya yazarı yönlendirebilir çalıştığı her konuda. Bu yönlendirmenin sonucu olumlu ya da olumsuz gelişebilir, yazı ve yazar adına. Burada uyanık olmak, yazarın sanat ve estetik dağarcığı oranındadır veya değildir. “Yazı adına tüm disiplinlerin her dalı ile ilişkiye giren, kurgusu olan, hatta kurgu içinde kurgu ve üst kurmaca ile yazılan her metne, her öyküye yazarın deneyselidir diye bakmak da deneyselliğe bir bakış açısı veya yanıt olabilir.” diyorsunuz. Bir yazarı, bütün ¥ eserleri ve yazınsal geçmişi göz Mustafa Albayrak “T selliğin ana unsurlarından biri. “Farklı Metinler ve Öyküler” alt başlığının yanı sıra, kitabı oluşturan diğer bölümlere de değinmek isterim. Sadece kitabın adından yola çıkarsak, “Farklı Metinler ve Öyküler” de, ayrıca birer bölüm olarak yer almaktadır bu çalışmada. İkisi “deneyselikteki farklılık” ile “farklı metinler” birbirine karıştırılmamalı çünkü bu çalışmadaki “farklı metinler”, adını yazarının bile koyamadığı, tür itibarıyla farklı metinlerdir. Bu metinlere örnek olarak; Hasan Ali Toptaş’ın Yalnızlıklar’ı, Bilge Karasu’nun Kısmet Büfesi adlı öykü kitabındaki “Çeşitlemeli Korku” metnine dair örnek, Ferit Edgü’nün Tüm Ders Notları gibi metinler gösterilebilir. Diğerleri ise kitaplarda yer alan, önsöz, sonsöz, ithaf yazıları gibi yazılar ve bu yazılar için yapılan çalışmalara ait metinlerdir. “Deneysellik bu öykünün neresinde?” diye düşündüğüm öyküler yok değil. Bu anlamda, geleneksel öykü formundan ayrılan öyküleri de farklı öyküler olarak ele aldım. Örneğin Mehmet Zaman Saçlıoğlu’nun “Bir Gün” adlı öyküsünü örnek verebilirim. Sema Kaygusuz’un, Ortadan Yarısından adlı öykü kitabında, annesine yazdığı ithaf metnini de “farklı öykü” olarak okuyabilmemiz mümkün. Ayrıca, bir bölümde Aysu Erden, Aydın Şimşek ve Feridun Andaç’tan alıntılar yaptım. Bir başkasında fantastik, fantezi, bilimkurgu, masalsı ve epik öyküler yer aldı. Kitap bütünlüğünde bir bölümde ise, Tarık Günersel’in 300 Yaş Konuşması adlı kitabından örnekler verdim. Kitaptaki örnek öykü seçimlerinde, Memduh Şevket Esendal’dan bugüne, deneysel nitelikler taşıyan eserler vermiş öykücülerin isimlerine rastlıyoruz. Edebiyatta deneysellik kavramı altındaki tartışmaların dünyada 18.yüzyılda başlayıp, özellikle 20.yüzyıl başında avangart sanatla ivme kazandığı göz önüne alınırsa, Türk öykücülüğünde deneyselliğin izlerine ilk olarak ne zaman rastlandığına ilişkin tespitiniz oldu mu? Sizin bahsettiğiniz türde bir deneyselliğe elbette ki rastlanmamıştır. Avrupa’daki deneysellik, dil, biçim ve içeriği ile farklı ve özgün bir yaratı peşine düşerken bir anlamda metni belli kalıplara sokup, sınırlandırmaya da olanak sağlamıştır. Demem o ki deneysellik adına yaptığınız bir çalışma bile belli kurallar bütününe tabi oluyor. Dolayısıyla, bu örnekler yerelden evrensele evrilirken değişim ve dönüşüm geçirip, esinlediği diğer yazarları da belli konularda sınırlı olmaya yönlendiriyor. Bu konuyu giriş yazısında vurguladım. Bugüne kadar, öyküde deneysellik adına, öykücülerimizin bireysel çalışmalarını görüyoruz. Ortak biçim veya biçem oluşturma adına herhangi bir akım, ekol veya hareket içinde yer almamışlar. Tüm sanatların özü ve kaynağı olan insanlık halleri ve insan öyküleri, sözlü anlatımdan yazılı anlatıya geçişini şiirle sağlamıştır. Sözlü gelenekten akıp gelen uyaklı ve ayaklı insan diliyle sesi; bizim öykülerimizi ve öykücülerimizin bazılarını, kimi zaman şiirin çekim alanına, kimi zaman değişik alanlara ve türlere çekmiştir. Öykü tarihimize veya evrensel öykü tarihlerine bakıldığında deneysellik kavramının, insanoğlunun ilk kekemeliği ile ortaya çıkan bir kavram olduğunu CUMHURİYET KİTAP SAYI 1078
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle