22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ laştırır. Doğulu düşüncenin sabrı ve uysallığıyla alay eder. Halkını öç almaya devrim yapmaya çağırır. Batı’nın atılganlığına olan hayranlığını “Yurttaşlarım” adlı şiirinde üstü kapalı olarak belirtir: “Acıyorum senin güçsüzlüğüne yurttaşım/ fakat benim acımam/ senin dermansızlığını artırıyor ve yüceltiyor/ ve tembelliğini besliyor.” Cibran olgunlaştıkça, Doğu’ya olan bakışı daha donuklaşır. Gerçekten Doğu’ya aşık olan Pierre Loti Cibran’ı “Daha gaddar ve daha az Doğulu oluyorsun bu kötü, çok kötü” diye eleştirir. Oysa Cibran için “Baskıya başkaldırmayan kişi kendine karşı adaletsizdir.” Doğu’nun o mistik, her şeyi tevekkülle karşılamaya, acındırmaya yatkın, mağduru oynayan tarzına şiddetle karşıdır; “kaynağı adalet olan bir dünya, kaynağı merhamet olan bir dünyadan daha büyüktür” der. Cibran 1918’de ilk İngilizce çalışması olan Deli’yi yayımlar. Bu arada adı daha sonra Ermiş olacak olan “Tavsiyeler” üzerinde çalışır, MEH’ye şöyle yazar: “Geçen iki hafta boyunca o kadar çok şey yaptım ki kendimi çok bitkin hissediyorum. Suriye’nin çabalarıyla benim kendi çabalarım arasında o kadar büyük bir girdap var ki. Her gün bu girdabı aşmak zorundayım ve bu beni çok yoruyor. Dinlenirken, ‘Tavsiyeler‘ üzerinde çalışabileceğimi umuyorum. Onları sana en kısa zamanda göndereceğim.” Birinci Dünya Savaşı bitmiş, Suriye Osmanlılar’dan kopup Fransız egemenliğine girmiştir. Lübnan ise bu yapı içerisinde özerk bir bölgedir. Ama siyasal, etnik sorunlar bitmemiştir. Cibran “Ne yazık o ulusa ki bölük pörçük olmuştur ve her bir parça kendini ulus sanır” diye yakınır. Ermiş’in yazılma süreci MEH’yle aralarında bir yandan yazışmaları yoğunlaştırırken, evlilik konusunu gündeme aldıkları tartışmalar ve yakınlaşmalar da yansır ilişkilerine. Mary’nin aralarındaki yaş farkını ileri sürmesi hep bir engel oluşturur. Göreceli içli dışlılığın cinselliğe dönüşmemesi nedeniyle yakınlıkları entelektüel bir arkadaşlık düzeyinde kalmıştır. Bu yıllarda Mary, başarıyla yönettiği Haskell Kız Okulu’nun sorumluluğunu taşır, tüm zamanını ona verir. Tam da o sırada, dul kalan kuzeni Savannah Georgia’dan zengin ve başarılı bir işadamı olan J.F. Minis tarafından onunla evlenmesi, sıkıntılı yaşamını değiştirip ona eşlik etmesi için zorlanmaya başlar. Mary’nin Boston’dan ayrılması da bu evlenme önerisine denk düşer. 1926’da evlilikle sonuçlanan bu ilişki 34 yıl sıkça seyahatle geçer. MEH, bu gezilerden birinde New York’ta Cibran’ı ziyaret ettiğinde artık özgürlüğünden vazgeçmiştir. Halil’le aralarındaki mektuplaşama sürer, satırlarda duygusallık ve saygı devam eder. Ancak eski mektuplardaki “Sevgili Yaşlı Fil”, “Sevgili Halil”in yerini “Halil” alır. Artık mektuplara ister istemez bir “resmiyet” gelmiştir. Öyle de devam eder. SONA YAKLAŞAN HALİL CİBRAN Ermiş’ in 1923’te yayınlanmasıyla ünü iyice yayılan Cibran sosyal çevresini de genişletir. Bu arada Cibran’nın yaşamına bir başka kadın, yayınevi sahibi ve öğretmen olan Barbara Young girer. Barbara, Cibran’ın ölümünden sonra kaleme alacağı Lübnan’dan Gelen Bu Adam adlı kitabıyla yaşamöyküsünü anlatacaktır. Artık Cibran İngiliz diline olan yetkinliğini artırmış uyumunu tamamlamıştır. 1926’da Kum ve Köpük’ü 1928’de İnsanoğlu İsa’yı bitirir. New York’ta, Cibran’ın çevresinde geniş bir sanatçı ve aydın çevresi oluşmuştur. Özellikle Meksikalı Devrimci Ressam Jose Orozco ile dostlukları çok ilerlemiştir. İkisinin de ortak özellikleri vardır: Kendi ülkelerinde köylülerin savunucusu olan, Cibran ve Orozco NewYork’ta kent ortamında yaşar. Her ikisininde stüdyoları, Orozco’nun Ashram’ı Cibran’ın Hermitage’ı çağdaşları olan düşünürler, devrimciler ve sosyalistler için buluşma yeridir. İki sanatçının da onlara destek olan Amerikalı iki kadını vardır. Orozco’ nun Alma Reed’i Cibran’ın Mary Haskell’ı. Lazarus ve Sevgilisi’nin, 6 Ocak 1929’da Cibran’ın doğum gününde Ashram’da okunması bir rastlantı değildir. O gece New York’un seçkin birçok aydın ve sanatçısı da oradadır. Yalnız Lazarus okunmaz Ermiş ve İnsanoğlu İsa’dan da bölümler okunur. Nedense o akşam Cibran çok hüzünlüdür. Hatta bir odaya çekilip ağlar da. Yaratıcı gücünü yitirmeye başladığına inanır. Onu Orozco ve Alma Reed teselli eder. Aslında Cibran hastadır. Karaciğer sirozu ve tüberküloz olmasına karşın hastaneye yatmayı kabul etmez. Bu arada Mart 1931’de Dünya Tanrıları kitap olarak yayınlanır. Gezgin ve Ermiş’ in Bahçesi’ni bitirme uğraşı içindedir. Ancak onların yayınlanmasını göremeden 10 Nisan 1931’de hayata gözlerini yumar. Cenazesi yaşamındaki en önemli üç kadın tarafından; kız kardeşi Marianna, Barbara Young ve artık soyadı Minis olan 27 yılık dostu MEH tarafından geçici olarak gömüleceği Boston’a götürülür. Daha sonra tabuta, kız kardeşi ve kuzenleriyle uzun sürecek bir yolculuk için Lübnan’ a uğurlanır. Doğduğu köy Beşari’de 21 Ağustos’ta toprağa verilir. Son günleri Sevgili Ermiş’in arka sayfalarında ayrıntılarıyla anlatılır. Kitapta MEH’ye gönderdiği son mektubun tarihi 16 Mart 1931’dir ve şöyle yazar: “New York’tayım ve birkaç hafta daha burada kalacağım. Dünya Tanrıları iki gün önce çıktı. Sana bir kopya gönderiyorum. Umarım tüm çizimleri seversin. Bir başka kitap hazırlıyorum, Gezgin ve onların çizimlerini de. Bir mesel kitabı. Dünya Tanrıları’nın yayımlanmasıyla arasında çok kısa bir süre olacak ama ellerine geçecek, neredeyse bitti. Taslağı ve resimleri bir ay içerisinde yetiştirmem gerekiyor. Gören gözlerinle taslağa bakmak ve teslim edilmeden önce bilen ellerini ona dokundurmak ister miydin diye merak ediyorum. Tanrı seni sevsin.” Ölüm yazılanların önüne bir engel olarak çıkar. Ama o söyleyeceklerini söylemiştir. Kendi deyişiyle: “Ben bir söz söylemeye geldim ve söyleyeceğim. Ölüm beni alana kadar sesimi çıkarmayacağım, yarınlar tekrarlayacak sözümü.” Söyledikleri bir gerçeğin ifadesidir. Cibran dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bugün daha çok okunuyor. Anahtar Kitaplar, 1991’de yayın hayatına başladığında Ermiş ve Sözler yayınlanmıştır yalnızca. Sevgili Ermiş’le eserleri tamamlanmış oldu. Özellikle farklı profildeki gençler arasında bir okuyucu kitlesi oluştu. Hatta evlilik törenlerinde Ermiş kitabını dağıtan okurlar bile var. Özellikle kitapta evlilik ve çocuklar için söyledikleri bölümler çok etkileyici bulunuyor. Kutsal topraklarda yeşeren, uygarlığın beşiğinde dinlenen, Akdeniz maviliğiyle yıkanan, Lübnan vadilerinin esintileriyle okşanan, mesellerden süzülen kanatlı sözlerin ustası Halil Cibran için son sözleri Claude Bragdon’a bırakalım: “Onun gücü ruhsal hayatın o büyük kaynağından; dilinin görkemi ve güzelliği, onu kendi ruhuyla giydirmiş olmasından gelir. Yoksa nasıl bu kadar evrensel ve etkili olabilirdi.” ? SAYFA 17 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1078
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle