Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Büyük yazarı anarken Halil Cibran üzerine notlar Anahtar Kitaplar bugüne dek Halil Cibran’ın on sekiz kitabını yayımladı. Kitaplardan ikisi Cibran’ın mektupları (Aşk Mektupları, Dost Mektupları), diğerleri Cibran’ın özgün yapıtlarıdır. Daha önce 1970 ve 80’li yıllarda E, Havass ve Süreç Yayınları Ermiş’i ve Sözler’i yayımlamıştı. Ë Mehmet ATAY 991’de kurulan Anahtar Kitaplar 19. yılında, Cibran’ın 19. kitabı Sevgili Ermiş’ i yayınlayarak bilinen tüm eserlerini tamamlamış oldu. Eldeki verilere göre şimdilik Cibran’ın başka bir çalışması da yok. Ermiş’le başlayan yayın serüveni Sevgili Ermiş’le taçlandırılmış oldu. Bu yapıt aynı zamanda Cibran’ın yazarlık serüvenini anlatıyor. Zira Halil Cibran’la Mary Haskell’ın birbirlerine yazdığı mektuplarda ve Haskell’ın günlüklerinde, Cibran’ın yaşamının bir özeti var. Kitaplarının oluşumu, resimlerinin şekillenmesi, duygu dünyasının gelgitleri satırlara sinmiş durumda. 10 Mayıs 1904’te sanatçının resimlerini sergilediği fotoğrafçı Fred Hollan Day’in stüdyosunda yine onun tanıştırmasıyla başlayan Halil CibranMary Haskell dostluğu, 10 Nisan 1931’e, yani Cibran’ın ölümüne kadar sürdü. Kitap okunduğunda görüleceği gibi bu, içinden sevginin ve sıra dışı bir aşkın geçtiği bir dostluk ve dayanışmadır. 571 sayfayı bulan kapsamlı eser, Cibran’ı daha iyi tanımak ve anlamak için bir başucu kitabı. KÜLTÜR ŞOKU Kitabın içeriğine geçmeden önce Cibran’dan söz etmeli. Yeni başlayanlar ya da yeni başlayacaklar için bu büyük sanat adamı, şair, filozof ve ressamı tanıtmanın doğru olacağını düşünüyorum. Dünyada birçok yazar ya da sanatçı bazı eserleriyle birlikte anılır. Yazdığı onca yapıt arasından okuyucu birini daha çok yakıştırır kendine. Kitabın adı yaratıcısını çağrıştırır. Bu örneklerin çarpıcılarından biri de Halil Cibran olmalı. Ermiş denildiğinde Cibran, Cibran denildiğinde hemen akla Ermiş gelir. Cibran Ermiş’i Ermiş de Cibran’ı büyütmüştür adeta. O nedenle bu son kitabının adının Sevgili Ermiş olması rastlantı değil. 1883’te henüz Osmanlı İmparatorluğu mülkü olan Beyrut’a yakın Beşari Köyü’nde doğan 1894’te annesi ve kardeşleriyle ABD’nin Boston kentine göç eden Cibran, kökleriyle geldiği yer arasında kültür şoku yaşadı. On iki yaşında bu parlak ve etkilere açık çocuk, Boston’ın halk okullarında kaSAYFA 16 zılmış. Şu satırlar MEH’nin onun için ne ifade ettiğini anlatıyor: “…Umarım ki uzun yaşarım ve bana bunca şey vermiş olan senin hakkın olanlardan bazılarını sana verme şansım olur. Umarım bir gün “Mary Haskell sayesinde sanatçı oldum.” diyebileceğim günler gelir” (s. 26). CİBRAN’IN GİZEMİ Paris’te 1910’a kadar School of Beaux Art ve Tulian Academy’ye devam eder. Rodin, Debussy, Maeterlinck gibi sanatçı ve yazarlarda tanışır. 1910’da Boston’a döner, 1911’de New York’a gider ve yaşamının geri kalan kısmını burada geçirir. MEH’ye New York’tan yazdığı ilk mektubun tarihi de 1 Mayıs 1911’dir. “Mary neden bana bu kadar para yolladın? Bende yeterince var. Bana gelmeden önce ihtiyacımdan fazlasını verdin” satırları, Cibran’ın arkasındaki maddi ve manevi gizemli gücü bir kez daha gösteriyor. Cibran MEH’yi saklamaya çalışmasa da yaşamında onun varlığı hep gölgede kalmıştır. İkisi de birbirinden hoşlanır, birbirlerinin evlerini ziyaret eder, Boston ve New York’ta müzelere, konserlere gider, ünlü lokantalarda birlikte yemek yer. Yine de MEH, onun sosyal çevresinden uzak kalır. MEH, Cibran’ın çevresindeki herkesi bilir. Onlar hakkındaki düşüncelerini de yazar ama bu kişiler MEH’i bilmez. Cibran bu konudaki soruları yanıtlamaz. O, onun gözü ve kulağıdır, gizemini bencilce korur. Kırık Kanatlar, 1912’de, New York’ta Arapça olarak yayınlanır. Yaratıcılığının gizemli sahibesine, “ …Paris’te yazdım ve her an onunla birlikteydinyani bir bakıma bu küçük kitabın annesi sayılabilirsin” der (Sevgili Ermiş, s. 75). “Sadece ilk sayfadaki üç harften gurur duyuyorum” der (s. 88). Çünkü kitap MEH’ye ithaf edilmiştir. İlk kez bu kitapta tecrit edilmişliğine yazgısına başkaldıran bir Arap kadını tipi ortaya çıkar. Cibran belki de kitabı o nedenle MEH gibi özgür bir kadına ithaf etmiştir. Sonraki yıllarda üretkenliği ve yoğunluğu giderek artar. Bir taraftan İngilizce yazabilmek için İngilizcesini kusursuzlaştırmaya, öte yandan resim yapmaya ve sergiler açmaya devam eder. Birinci Dünya Savaşı (19141918) başlamıştır. Cibran, Suriye’nin geleceği için siyasi çalışmalarda bulunur. Arapça yayın organlarına yazılar yazar. Mektuplarında ve yazılarında Osmanlı Devleti’nden Türkiye diye söz eder genellikle. MEH’ye New York’tan yazdığı 23 Mayıs 1922 tarihli iki mektupta söyledikleri ise çok ilginç: “Suriye’yi bir Türk eyaleti yapan kahpe feleğeye bin kez lanet ediyorum! Padişahların nüfuzu yeni dünyanın dört bir yanına saçılmış, zavallı Suriyelilerin peşini bırakmıyor. Bu insan akbaba karışımı varlıkların kara gölgeleri buradan, New York’tan bile görünüyor. Türk büyükelçisi kasabada, güçsüz ve beyinsiz bir adam, ama bir Suriyeli’nin diğerinden nefret etmesini nasıl becereceğini iyi biliyor (...) Zavallı Suriye. Çocukları şair olmaktan başka bir şey yapmadı ve kulağına melekler gibi şarkı söylesek de duyamaz. Zavallı Suriye.” (Sevgili Ermiş, s. 5657). Cibran giderek Doğu mistisizmi ve sinikliğine karşı eleştirilerini yoğun 1 lıp, kültürsüzleşmenin belirli dönemlerinden geçseydi, yetkili otoriteler tarafından dili ve tarzı kişiliksizleştirilebilirdi. Fakat onun böyle bir niyeti yoktu. Üç yıl sonra Beyrut’a dönüp 18981901 yılları arasında El Hikmet Medresesi’nde (Bilgelik Okulu) öğrenim gördü. Artık 19 yaşındaydı ve ülkesi Lübnan’dan ikinci kez ayrıldı. Daha donanımlı, daha bilinçliydi. Osmanlı İmparatorluğu’nun baskıları, kurumlaşmış kilisenin ikiyüzlülüğü, Ortadoğu kadınının boyun eğmişliği onun içinde fırtınalar estiriyor, bir yandan dinsel ve siyasi otoriteyi, öte yandan buna boyun eğen halkı eleştiriyordu. Cibran’ı 19011902 yılları arasında Paris’te görüyoruz. Doğu ve Batı kültürlerini özümseyen 20 yaşındaki Cibran artık kendisine özgü dili ve yaklaşımıyla, ilk Paris günlerinde Asi Ruhlar’ ın tohumlarını atar. Kitap Boston’da yazılır ve 1908 de New York’ta yayımlanır. Bu öyküler yayınlandığında henüz 25 yaşında olan Cibran’ı, Arapça konuşan ve çoğu kendi memleketlisi olan bir avuç hayranı dışında kimse tanımaz. Asi Ruhlar, dört öyküden oluşmakla birlikte aslında Doğu’ya özgü bir anlatım olan mesel özelliğindedir. Devrimci şiirler, şiirsel anlatımlarla dolu olan bu öyküler kıssadan hissenin uzunca anlatımlarıdır. Deyim yerindeyse iç içe geçmiş, birbirini izleyen, uyumlu meseller manzumesi gibidir. Bazı yönleriyle Vadinin Perileri’nin devamı sayılabilecek olan Asi Ruhlar, o öykülere göre daha yürekli, daha doğrudan ve daha güçlüdür. Törelerin, gelenek, görenek ve kilisenin gerici rahiplerinin baskısı altındaki halkınözellikle kadınlarınesenliğine yönelik mesajlar verir. Aynı zamanda Osmanlı egemenliği altındaki topraklarda hem siyasal hem sosyal kurtuluş mesajları içerir. Egemenlerce, gençler için tehlikeli ve devrimci bulunan Asi Ruhlar, Moronite Kilisesi tarafından yasaklanır ve Cibran aforoz edilir. Bu cezalandırma ile Cibran, Ortadoğu’nun baskı altındaki insanları için umudun sesi olur. Bu aforozun sonuçları Paris’ in özgür ortamında çalışan, Boston’da yaşayan 25 yaşındaki genç öğrenci için fazla etkisi yoktur. Cibran’ın tek tepkisi “İkinci baskı yapılması için kusursuz bir neden” der ve bu onun Batılılaşmasının başlamış olduğunu gösterir. Yukarda sözünü ettiğimiz Mary Elizabeth Haskell’la tanışması Cibran’ın duygu ve düşünce dünyasının belirleyicisidir. Kökleri Ortadoğu’da, 21 yaşında, anadiline bağlı genç sanatçıyla en iyi okullarda eğitim görmüş güneyli bir beyefendinin 31 yaşındaki okul müdiresi kızının birlikteliği yaşamının dönüm noktasıdır. Mary Elizabeth Haskell (MEH) Cibran’ın özel öğretmeni, sadık muhabiri, sekreteri ve maddi destekçisi olur. Birbirine olan mektuplarından MEH’nin 1904’te Day’ın stüdyosunda tanışmalarından itibaren, taşralı bir Arap yazardan, İngilizce yazan, düşünen, kullanan bir sanatçı, filozof “yarattığını” söyleyebiliriz. Yine mektuplardan anladığımız kadarıyla bu değişim ve dönüşümün dikkatli bir eğitimle gerçekleştiğine tanık oluyoruz. MEH, Cibran’daki her gelişmeyi günlüklerinde belirtiyor. Nietzsche okuduğunu söylüyor. “Dili İngilizce olan biri gibi olmak için çok çalışmalı”diye yazıyor. Yazılarını düzeltiyor. Cibran, 12 Ocak 1917 tarihli mektubunda; “Sevgili Mary, Sana başka bir minik mesel yolluyorum. Okuman ve İngilizcesini düzeltmen için vaktin olduğunda. Görüyorsun Mary, ben de senin okuluna gidiyorum ve sen olmasaydın tek kelime İngilizce yazamazdım… İngilizcem hala çok kısıtlı. Ama öğrenebilirim” diyor. Cibran 1908’de, bu kez MEH’nin teşviki ve maddi desteğiyle ikinci kez Paris’e gider. İlk çalışması olan Bir Damla Yaş’ı yazar. Sevgili Ermiş kitabındaki ilk mektubun tarihi 2 Ekim 1908 ve Paris’ten ya CUMHURİYET KİTAP SAYI 1078