Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Paul Auster’ın ‘Görünmeyen’i üzerine Neşeli bir ruh hali Paul Auster’ın kurgusunda, gerçek (her ne olursa olsun) sözcükler arasındaki boşluklarda bulunur; ve son romanı Görünmeyen’de bu boşluklar alışılmışın dışında bir açıklıkta. Roman farklı anılarla şekilleniyor. Ë Jane SCHILLING 967’de Walker, Columbia’da ikinci sınıfta okuyan bir öğrenci, ‘bir gün kendine şair diyebilecek kadar iyi olduğu inancına (veya kuruntusuna) sahip cahil bir oğlandır. Bir partide, üniversitenin Uluslararası İlişkiler Fakültesi’ne konuk olan İsveçli profesör Rudolf Born’la ve Born’un sevgilisi ve varoluşsal bir şıklığa bürünmüş sessiz Margot’yla tanışır. Dostlukları hızla ilerler; ilk buluşmalarında Born, Walker ‘benim biyografimi yazma işini halledebilir,’ fikrine kapılır ve tekrar görüştüklerinde Walker’ın editörü olacağı bir edebiyat dergisini finanse etmeyi önerir. Born’un yaptığı ve Walker’ın bizzat şahit olduğu aşırı şiddet içeren rasgele bir hareketle sekteye uğrayan Born, Walker ve Margot arasındaki üçlü ilişkinin, yine Born tarafından yapılan koreografisinde hayat denen oyunun zorlu bir öğesi su yüzüne çıkar. 38 yıllık bir ara, hikâyenin ilk kısmını ikincisinden ayırır. Anlatıya Walker’ın Columbia’dan eski bir arkadaşı ve yazar olan ve bir gün bir paket teslim alan Jim devam ediyor. Bu pakette kitabın buraya kadar okuduğumuz ilk kısmının metni ve Walker’ın, lösemiden ölmek üzere olduğuna ve anılarına dayanan öyküsünün devamında Jim’in önerilerine ihtiyaç duyduğuna dair açıklamalarını içeren bir mektup var. Buluşmaya karar veriyorlar. Bu sırada Walker Jim’e kitabının bir sonraki bölümü olan ‘Yaz’ın müsveddesini gönderiyor. Bu bölüm, Walker’ın sonbaharda öğrenimine Paris’te devam etmeye başlamadan önce kız kardeşi Gwyn’le aynı daireyi paylaşarak New York’ta geçirdiği Paul Auster’ın etkileyici kurgusunun yanında, günlük tutma fikri kitaba heyecan verici bir sürükleyicilik katıyor. Auster’ın kitaplarında her zaman olduğu gibi, hikâye kendini yaradılış eylemine kaptırıyor. 1 1967 yazını anlatıyor. Walker ateşli bir edebi erotizmin etkisi altında çocukluk anılarından bahsetmeye başlıyor: Küçük erkek kardeşinin kaza sonucu ölümünü ve kız kardeşiyle yaşadığı cinsel deneyimi anlatıyor. Erkek kardeşlerinin ölüm yıldönümünde çift, Walker’ın deyişiyle ‘lanetli evliliklerini’ gerçekleştiriyor. Auster’ın romanı, üçüncü bölümü olan “Sonbahar”da yapısal olarak karmaşık bir hal alıyor. Artık Walker’ın editörü olarak hareket eden Jim, aldığı notları üçüncü şahıs ağzından anlatılan bir hikâyeye dönüştürme görevini üstleniyor. Walker Paris’e gidip tekrar Margot’yla görüşüyor. Hemen ardından, aklına Born’un New York’taki şiddet içeren hareketinin cezasını verecek bir yol olan ‘şeytani bir fikir’ geliyor ve bu sebeple Born’la karşı karşıya geliyor. Born’un niyeti dul olan Hélène Juin’le evlenmek. Walker’ın planıysa kendini Hélène ve Hélène’in kızı Cécile’e sevdirmek ve onlara Born’un tehlikeli geçmişinden söz etmek. Fakat Born’un yırtıcı zekâsı, Walker’ın intikam planlarını onun aleyhine çeviriyor. Finalde Walker’ın hikâyesindeki karakterler öyküyü kendi yorumlarıyla anlatıyorlar. O sırada orta yaşlı bir edebiyat araştırmacısı olan Cécile Juin, artık uzak bir Karayip adasında yaşayan Born’a yaptığı rahatsız edici ziyareti anlattığı günlüğünü Jim’e yolluyor. Orada kaldığı süre boyunca Born ona tedirgin edici bir teklifte bulunuyor: (kırk yıl önceki ilk buluşmalarında Walker’dan istediği gibi) Cécile’den onun yaşamöyküsünün başyazarı onun “Boswell”i olmasını istiyor. Cécile bu teklifi reddedince, sonunda Born’un bütün çirkinliği açığa çıkıyor ve Cécile oradan ayrılıyor. Auster’ın etkileyici kurgusunun yanında, günlük tutma fikri kitaba heyecan verici bir sürükleyicilik katıyor. Roman, kötü ruhlu ana karakteri, ıstırap içindeki kahramanı ve nedense hepsi edilgen olan kadın karakterlerinin yanı sıra, gizli kalmış sırlara düşkünlüğü, raslantılara merakı ve finaldeki grotesk betimlemeleri ile son derece güçlü bir Gotik romantizm esintisi yayıyor. Auster’ın kitaplarında her zaman olduğu gibi, hikâye kendini yaradılış eylemine kaptırıyor. Walker yazmayan bir yazar, “Anlaşılmaz, gnostik şiirlerinden” oluşan ilk ve tek kitabını tanımlarken Krapp’ın Son Bandı’ndan şu alıntıyı yapıyor: “On biri yabancı ülkelerdeki parasız kitap veren kütüphanelere maliyet fiyatından olmak üzere on yedi adet satıldı. Şanım yürüdü.” Sonuçta anı kitabı da redaksiyonda eklenen katmanları yüzünden hiç de “onun” olmayan bir hâl alıyor. Başka eller tarafından kaleme alınarak varoluyor. Görünmeyen’deki yolculuğun, Auster’ın harika düzyazısının pırıltısını yeniden keşfetmek için yapıldığı hissine kapılıyorsunuz. ? Çeviren: Serap Işık, Telegraph, 07.11.2009 Görünmeyen/ Paul Auster/ Çeviren: Seçkin Selvi/ Can Yayınları/ 212 s. SAYFA 5 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1041