06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

T Y 2 EYLÜL ÇARŞAMBA aşlanma belirtisi sayılır mı? Sayılır. Tasos Avgerinos’un (çeviren: Rıza Özlütaş) “Sefiller Kervanı”nı (Evrensel Basım Yayın) ancak üçüncü öyküsüne geldiğimde daha önce okuduğumu fark ettim. Mübadele ile Anadolu’dan Yunanistan’a gönderilen Rumların öykülerini anlatıyor kitap. Yunanistan’da bu içerikte birçok kitap yayımlandı. Mübadelenin öbür yanı, Yunanistan’dan Türkiye’ye zorla göç ettirilen Müslüman nüfusun neler yaşadığı ise pek az anlatıldı. Bu eksiklik görüldüğü için, geçen yıl Lozan Mübadilleri Vakfı, “Mübadele Öyküleri” adıyla bir yarışma düzenlemişti. Seçici kuruldaydım; seçmekte zorlandığım güzellikte öyküler okudum. Vakıf şimdi o öykülerden bir seçkiyi yayımlayacak; üstelik kitap fuarına yetiştirecek. “Biri Alman diğeri Türk iki kadın yazar, Rita Rosen ve Ayşe Kulin, günlerden bir gün Frankfurt Kitap Fuarı’nda karşılaşıp kadın yazarların durumu hakkındaki deneyimlerini, düşüncelerini birbirileriyle paylaştılar. Her iki ülkenin kadın yazarlarını okurlara daha iyi tanıtmaya ve diğer kadın yazarları da işbirliğine ikna ederek onların yapıtlarına da ışık tutabilecek bir küçük antoloji hazırlamaya karar verdiler.” Kitabın arka kapağında böyle yazıyor. Üçü Alman, üçü Türk altı kadın yazarın birer öyküsünden oluşuyor kitap. Alman yazarlar: Elke Heidenreich, Rita Rosen ve Gabriele Wohmann; Türk yazarlar: Ayşe Kulin, Nezihe Meriç ve Ayla Kutlu. Alman kadın yazarlarının öykülerini Elif Azaklı Türkçeye çevirmiş. İlk öykünün çevirisi biraz aceleye gelmiş gibiydi; ama öteki iki öyküde kötü çeviri kokusu almadım hiç. Nezihe Meriç’i şimdiden özlemişim; ondan bir öykü okumak çok iyi geldi. Okumayı bitirip kitabı kapattığımda ister istemez bir karşılaştırma yaptım. Avrupalının bizden her bakımdan iyi olduğunu, üstün olduğunu düşünürüz ya, hayır, öyle değildi. Bizim yazarlarımızın öyküleri çok daha iyiydi. Asla milliyetçilik yapmıyorum. Alman yazarların özyaşam öyküsel bir yaklaşımla ele aldıkları konular tek başlık altında toplanabilirdi: Kadın erkek ilişkileri. İlk ikisinde terk edilen kadınlar vardı; üçüncüsünde ise bir çeşit kıskançlık, kuşku anlatılmıştı. Bizimkilerin yazdıklarında ise ezilen kadının yanında ezen, egemen kadın, beslemelik durumu, tecavüz, ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER cinsellik, yoksulluk, emek, dulluk, Anadolu’nun büyülü atmosferi, uçucu bir gerçeklik, tarihten gelen ışıltı… Neler yoktu ki! Nasıl zengin bir öykü dünyası. Bize yakışan bir alçakgönüllülükle söyleyeyim: Öyküde iyiyiz, çok iyiyiz. erya Önel’in iletisi çok güzel, sıcacık. “Her hafta perşembeler biraz daha farklı açılır bizde, çünkü “Kitap” D ekinde buluruz kendimizi, sizde. 3 Eylül 2009 tarih ve 1020 sayılı yazınızda ‘anlatmağa’ yazmışsınız, doğrusu ‘anlatmaya’ mı olmalıydı acaba? Basım hatası mı, yoksa ben mi yanlış biliyorum? Aydınlatırsanız sevinirim rehberimiz olarak.” “Anlatmağa” sözcüğü, Ulvi Keser’in mektubundan, “kes yapıştır” yöntemiyle aktardığım bölümde geçiyordu. Aslında hiç dokunmamam gerekir; ama okur mektuplarını alıntılarken ufak tefek yazım yanlışlarını düzeltiyorum. Bu, gözümden kaçmış. Gözümden kaçması da pek kolay olmuş; çünkü Ayvalık’ta, “netbook” dedikleri şu en küçük bilgisayarda yazıyorum. Tuşlar öyle küçük ki bazen bir yerine iki harfe birden basmış oluyorum. Bazen de basmak istediğim tuşun yanındakine. Erendiz Atasü’den söz ettiğim bölümde de olmuş böyle bir şey. “Feminist olduğunu yüksek sesle söyleyecek cesarete sahiptir.” derken “söyleyecek” yerine “söyletecek” yazmışım. Konunun yarattığı fırsattan yararlanarak şunları da ekleyeyim: Eski “imla”da, 1930’lu 1940’lı yıllarda, “anlatmağa, gelmeğe” diye yazılıyordu; ama bugün “anlatmaya, gelmeye” diye yazıyoruz. İlginç olan şu: “yemek yemek” derken birinci sözcük ad, ikincisi eylem. Ad olana ünlüyle başlayan bir ek getirdiğimizde k, ğ oluyor; ama eylem olana getirdiğimizde k, y’ye dönüşüyor. “Yemeğimi yemeye fırsat bulamadım.” derken olduğu gibi. ün Dikili’deydim. PEN Kadın Yazarlar Komitesi’nin son etkinliğindeki konuşmacılardan biri olarak. Jale D Sancak, Müge İplikçi ve Karin Karakaşlı ile birlikte, Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven’in konuğuyduk. Os 4 EYLÜL CUMA man Bey kimi belediye başkanları gibi, selam göndermekle yetinmedi; bütün gün yanımızdaydı, bizi hiç yalnız bırakmadı. Başarılı bir başkan Osman Özgüven. Dikili’de Kadın Dayanışma Derneği’nin çalışmalarını rahatça yürütebileceği Kadın Dayanışma ve Gençlik Merkezi’nin kurulmasını sağlamış; efsane haline gelen Uluslararası Dikili Festivali’ni bu yıl yapamamış; ama sürdürmeye kararlı. Bunun sözünü de bizim toplantımızda verdi. Toplantı, ” n’olur barış” adını taşıdığından olmalı, dinleyicilerden önce, kalabalık bir polis grubu, her türlü donanımıyla, yerini almıştı. Dinleyicimiz çoktu, katılımları çok iyiydi; ama ne yazık ki polisler elleri boş dönmek zorunda kaldılar. anan Aratemur Çimen diyor ki, “Türkiye’de iki gazetenin verdiği kitap eklerini her hafta mutlaka takip ediyoC rum. Radikal’in kitap ekinde son haftalarda yeni bir karikatür bölümü oluşturuldu. Başlığı ise çok üzücü: ‘The Yazar’. Bu bölümde yer alan eposta adresine bir mesaj gönderdim ve en azından kitap eklerinde böyle bir yanlışın yapılıyor olmasından duyduğum üzüntüyü dile getirdim. Nezaket göstererek cevap verdiler ama sadece teşekkür etmişler. Kendilerine mesajlarımı göndermeye devam edeceğim. Belki bu arada sizin de bu konuyla ilgili dile getirmek isteyecekleriniz olabilir diye düşündüm.” Benim de bu konuda söyleyeceklerim var. O köşede belli bir yazar tipiyle dalga geçiliyor. Bunu anlamıyor değiliz; ancak şöyle bir gerçek de var. Türkçede belli sözcüklerin içleri boşaltıldıkça Türkiye’de o sözcüğün ad olduğu kavram değer yitirir, gözden düşer. “Entelektüel”i “entel” yapınca iki paralık etmedik mi? Yazarlık (en azından şimdilik) onurlu bir uğraşın adı; ama “yazar”ı “the yazar” yaptınız mı alay konusu edilmeye hazır bir kavram haline getirmiş olursunuz. “Yazarcık” deyin, “Yazarcağız” deyin, “Yazarmış” deyin; ama “yazar” sözcüğünü, bir şaka uğruna harcamayın. ? www.feyzahepcilingirler.com / [email protected] Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız/İst. 7 EYLÜL PAZARTESİ 6 EYLÜL PAZAR B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir şairin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı şairin Cinnet Yazı adlı şiir kitabından bir alıntı ortaya çıkacaktır. 1 L 2 A 3 B 4 I 5 L 6 E 7 L 8 L 9 F 10 F 11 H 12 H 13 G 14 B 15 L 16 D 17 K 18 K Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU I. “... Kant” (Pratik Aklın Eleştirisi adlı yapıtı da olan felsefeci). 67 38 63 4 37 32 46 75 19 A 20 A 21 F 22 L 23 K 24 A 25 L 26 B 27 L 28 L 29 D J. “... Ilgaz” (yazar). 30 A 31 G 32 I 33 L 34 H 35 J 36 K 37 I 38 I 39 G 35 64 70 61 53 K. Yannis Ritsos’un sürgün adası. 40 E 41 L 42 A 43 A 44 45 E 46 I 47 B 48 F 49 L 50 B 51 E 52 L 53 J 54 E 55 H 56 L 57 D 58 K 59 G 18 36 23 17 58 L. Başrolünde Bülent İnal ve Tuba Büyüküstün’ün oynadıkları TV dizisi. Tanımlar ve sözcükleriniz: A.”Yazılar ve Tuğralar” adlı şiir kitabı da olan şair. 60 L 61 J 62 G 63 I 64 J 65 66 C 67 I 68 A 69 A 70 J 71 D 72 L 73 L 74 C 75 I 76 F 77 D 78 C 43 24 69 2 19 30 42 20 68 27 73 49 25 8 22 5 28 41 15 B. “... Debray” (Biz Cumhuriyeti Çok D. “... Özakın” (Genç Kız Ölüm adlı roma Sevmiştik ve Devrimde Devrim adlı kitap nın yazarı). 76 9 21 48 10 ları da olan, Bolivya dağlarında Che Guevara ile birlikte savaşan Fransız aydını). G. “Henrik ...” (Bir Halk Düşmanı ve Nora 77 16 29 57 71 adlı oyunları da olan Norveçli yazar). 3 50 47 14 26 E. Bir hastalık adı. 59 13 31 39 62 C. Çok küçük ve hafif parçacıklara bö lünmüş toprak. H. Bir Japon yemeği. 51 54 40 45 6 52 56 7 1 60 33 72 1021. sayının çözümü: A. KADININ ADI YOK, B. AŞIK VEYSEL, C. DÜKKANI, D. İZBE, E. REŞKO, F. ABAZA, G. YUSUF ATILGAN, H. DADI, I. EPODOS, J. MAFYA, K. İFŞA, L. RPR. 66 74 78 F. Kırma, metis. 11 12 55 34 Metin: “Poyraz var”, dedi. Kafaroz Mustafa. “Bugün de balık yok...” Endişeyle kafasını kaşıdı. Şapkası oynadı. SAYFA 31 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1022
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle