Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Tuğrul Bal’dan ‘Kar Kapanı’ ‘Unutma, unuttukça unutulacaksın’ “Kar Kapanı”nda mahsur kalan yalnızca Anadolu’nun küçük bir kasabası değil. Tuğrul Bal romanında, on yıllardır kapana sıkışan koca bir ülkenin insanlarını anlatıyor. Bal ile Kar Kapanı üzerine konuştuk. Ë Cansu FIRINCI ne baktığımızda da Sıvas katliamından, Uğur Mumcu cinayetine, Çetin Altan’ın ve İlhan Selçuk’un köşe yazılarına kadar pek çok yaşanmış gerçek olayla karşı karşıya kalıyoruz. Yakın dönem bir Türkiye panoramasından bahsedebiliriz aslında. Romanda anlatılanların tamamı yaşanmış olaylar mı ya da kurgu bu romanın neresinde? Bunlar çok doğru tespitler. Nilgün çok erken yaşta, gencecikken kaybettiğimiz bir soylu arkadaşımız. Anlatılan anekdotların içindeki acı olaylar, trajik olaylar yaşanmış şeylerdir, ölüm anlatıldığı gibidir. Yaşamın genel çerçevesi içerisinde böyledir diyebiliriz. Ama roman kurgusu içerisinde başka şeyler de vardır; örneğin Nilgün, Lokman’ın kızı değildir. Nilgün o dramatik sonuyla birlikte, özellikle Sovyetler Birliği’nin ve duvarların yıkılmasıyla birlikte neredeyse yok sayılan, dinozor yerine konulan bir kuşağın önemli bir temsilcisi olarak anılması, bahsedilmesi gereken bir arkadaşımızdı. Eşi yaşıyor, romanın başında bahsedilen kızı yaşıyor, romanı okumuş, ağlaştık birlikte. Nilgün gibi nice kızlarımız vardı. Ben elbette ki yaşamı, yaşamdan bir kesiti olduğu gibi aktaran bir tarz değil, yaşamı sorgulayan, yargılayan bir kurgu içerisinde yaklaştım bu konuya. Ben dünyayı yorumlamaya ve onu dönüştürmeye çalışan, tırnak içerisinde “has” bir 68’li olarak yaşadığım toplumu yansıtabilecek tipleri, karakterleri alarak, bir roman kurgusu içerisinde onları anlatmaya çalıştım. Ben tanıdığım, gözlemlediğim insanlardan yola çıkarak yapmaya çalıştım bunu, yoksa sözcükleri mıncıklayarak da yapmak mümkün… Roman on yıl önce yayımlansa idi, Attila İlhan’a da gönderme var romanda, hatta Michael Jackson’a da ama bu yaşamın ironisi, on yıl önce yazdığım ve bugün yayımlanan romandan kısa bir süre sonra saydığım isimler öldü. Yoksa öldükleri için girmediler romana. Tabii ben burada şunu da söylemeliyim, türküsüne yabancılaşmış bir emekçinin, Michael Jackson dinlemesi de garip geliyor bana. Elbette ki, bunu Michael Jackson’u küçümsediğim için söylemiyorum. Romanınızda Atilla isminde bir karakter var, komünist partisi üyesi, yeraltı faaliyetlerinde bulunuyor. Okurlar ister istemez Atilla ile sizin aranızda bir ilişki kuracak. Atilla sizinle birlikte bu süreçten geçen insanların ortalama bir karakteri mi? Atilla karakterinin ne kadar sizden bir parçayı içeriyor? Öncelikle “herkesin bir komünist partisi vardır” gerçeğinden yola çıkarak, okuru ne Moskova merkezli, ne ilerlemeci, ne sekter bir ön kabullenişin içinde bırakmak istemediğim için, romanda Gizli Komünist Partisi diyerek ortada bırakmayı yeğledim. Eğer eski TKP Türkiye solunun bütününü temsil ediyor olsaydı, kahramanımı o çerçeveye de oturturdum. Sovyetler Birliği çözüldükten sonra, verdiği onca emeği ortada bir insan olarak bu hakkı kendimde görmedim. Atilla için “ortalamanın” karakteri diyebilirim. Ancak ben olmayan bir karakteri yazarken bile hep tanıdığım birilerini düşünerek onları gözlemleyerek oluştururum. Bu nedenle romandaki karakterlerin adlarını bile gerçek adlardan seçerek koydum. O dönemin politik kadroları bilirler ve hep o insanları düşünerek değerlendireceklerdir yazılanları. Tabii bu karakterleri yazarken, eğer onları iyi yönetemezseniz, sonu inanılmaz kötü durumlara yol açabilir. Onlara ruhsal bir boyut katacak beceriyi sergileyebilmeniz gerekir. Atilla da bu anlamda elbette benden de izler var. Ancak Nilgün’ün eşi İbrahim Barın, tıpkı Atilla karakteri gibi gerçek hayatta bir elektrik mühendisidir. Bugün de o günlerde olduğu gibi yüreğiyle ve bileğiyle yaptıklarının ve söylediklerinin arkasından sapasağlam durmaktadır. Ben İbrahim’in şefiydim, onun “yeraltı”na giriş kararını veren ve Nilgün’ün ardından çektiği acılara tanıklık eden de benim. Romandaki Maksut, sonradan Kenan Evren’in damadı olan Maksut Göksu mu peki? Hayır; ayrıca Maksut arkadaşımızın böyle bir akrabalık ilişkisine girmesini bir kabahat olarak görmüyorum. Romandaki Maksut, Nilgün’ün taşraya taşınması için onu ikna etmeye çalışan bıçkın, inanmış bir arkadaşımızdı. Maksut ve Atilla karakterleri pek çok insandan izler taşıyan, pek çok insanın mücadelesini ve kişiliğini yansıtan karakterlerdir aslında. Romanda köy enstitüleri ile ilgili göndermelerim de var. Orada anlatılan adam aslında babamdır. Eminim ki pek çok köy enstitülü babanın oğlu da benimle ortak pek çok şey yaşamıştır. Eminim onlar da çıplak tellere kahve fincanları asmışlardır ajans haberlerini dinleyebilmek için. Kendilerinden çok şey bulacaklarına eminim anlattıklarımda. “MÜCADELE EDEN İNSANLARIN HİKÂYESİNİ ANLATTIM” Yazdığınız roman okur tarafından pek de rağbet görmeyen bir roman tarzı aslında. Vedat Türkali gibi birkaç ismi dışarıda bırakırsak politik romanın okurunun çok olmadığı gerçeği ile karşılaşıyoruz. Kitabın ilk sayfalarından itibaren PKK, Sıvas katliamı, Uğur Mumcu cinayeti, toplumdaki laikantilaik kamplaşması, gericiliğin toplumun dokusuna giderek sirayet etmesi ¥ gibi pek çok CUMHURİYET KİTAP SAYI 1022 azılama Yayınevi’nden çıkan Kar Kapanı ilk romanınız. Yaşınız itibarıyla baktığımızda, bu kitap için neden bu kadar uzun süre beklediniz? Bu kitap on yıl önce başlanan bir çalışmanın ürünü aslında. Fakat çalışmama başladıktan bir süre sonra, yine gerçekleştirmeyi çok istediğim bir başka çalışma girdi araya. Dolayısıyla Kar Kapanı’na bir süre ara vermek durumunda kaldım. Bir gün yakın bir dostum, önüme Orhan Pamuk’un Kar romanını fırlattı ve okumaya çalıştım! Sonra Kar Kapanı’nı yayımlamanın vaktinin geldiğine karar verdim. Elinizdeki roman bu kararın sonucu olarak okurun ilgisine sunuldu… Bu çalışmaya önceleri “Kar Yolları Kesmeden” ismini koymayı düşündüm ancak popüler birtakım şeyleri çağrıştırdığı için, kolayına kaçmak istemediğimden, “Kar Kapanı” adında karar kıldım. İlk romanımı yayımlamakta bu kadar beklememin bir nedeni de, dönemin koşulları gereği neredeyse ömrümün yarısını yeraltı faaliyetinde geçirmemden kaynaklıdır. “Profesyonel” bir “kadro” olmanın getirdiği kimi zorunluluklar vardır; örneğin sadece tek bir şey yapmak ve onu çok iyi yapmak gibi. Ben edebiyatla her zaman ilgilendim ancak roman yayımlamak için yalnızca yazmakla ilgilenebileceğim koşulların oluşmasını bekledim. BunTuğrul Bal dan sonra tek uğraşımın yazmak olacağını söyleyebilirim. Y “BU ROMAN YAŞAMI SORGULUYOR” Romanının ilk sayfasını açtığımızda bir ithafla karşılaşıyoruz: “Nilgün Aşkın Barın”ın anısına. Nilgün romanın içinde bir karakter olarak çıkıyor karşımıza. Ayrıca romanın bütünüSAYFA 10